106
Lokman TAŞKESENLİOĞLU
______________________________________________
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 2/3 2013 s. 96-132, TÜRKİYE
International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 2/3 2013 p. 96-132, TURKEY
alanında hocasının geleneklerini devam ettirmek, yeni aydın nesiller yetiştirmek istiyordu. Ama
talih, bu ulvi düşüncelere sahip şairin bu kez de yüzüne gülmedi. Fanatik ve cahil Şamahılılar,
onun okulunu işletmesine izin vermediler. Hiç kimse çocuğunu bu okula göndermek istemedi.
Hatta onun artık Müslüman bile olmadığını söyleyecek kadar ileri gittiler. Hemşehrilerinden
hiçbir destek bulamayan şairin kendini savunması bile yine şiirleri ile oldu:
Eşhedü billahi eliyyül ezim,
Sahib-i imanem a Şirvanlılar!
Yoh yeni bir dine yeginim menim
Köhne müselmanem a Şirvanlılar!
31
Yetiştirecek öğrenci bulamayan Sâbir, “Ümid” okulunu kısa süre içinde kapatmak
zorunda kaldı. Şamahı’da artık barınamayacağını anlayan Sâbir, ailesiyle beraber Bakü’ye
yerleşti.
32
Bakü, Şamahı’ya göre çok daha yeniliklere açık bir şehirdi. Ve orada “Seadet” adlı
yenilikçi okullarda öğretmenlik yapmaya başladı. Hem öğretmenlik yapıyor hem de “Molla
Nasreddin” dergisiyle beraber Hayat, Rehber, Debistan, Güneş, Hakikat ve Malûmat gibi
Bakü’nün en büyük gazete ve dergilerinde de şiirlerini yayımlıyordu. Bakü’de hayatı biraz daha
düzene girmişti. Aylık olarak Molla Nasreddin’den on, diğer gazetelerden de on manat olmak
üzere yirmi manatlık bir geliri de vardı. Bu meblağ çok olmasa da açgözlü bir insan olmayan
Sâbir’e yetiyordu.
33
Ayrıca burada dünyada olup bitenleri daha yakından takip edebiliyordu. 1908 yılı
siyasal olarak da hareketli bir yıldı. İran’daki inkılap hareketleri iyice ilerlemiş, Osmanlı’da
meşrutiyet ilan edilmiş, Ermeni-Müslüman çatışmaları artmıştı. Halkçı şair bu gelişmelerin
hiçbirine kayıtsız kalamamış, düşüncelerini beyan etmeye devam etmiştir.
1.5.
Son Yılları ve Vefatı
Ağır hayat şartları, sıkıntılar ve heyecanlar zaten hasta olan Sâbir’in bedenini daha çok
yormuştu. Böbreklerinden ve kalbinden zaten hastaydı. Daha önce de çok ciddi şikâyetleri
olmuştu. Fakat 1910 yılında rahatsızlıkları şiddetlendi. Böbrekleriyle beraber karaciğeri de iflas
etmek üzereydi. Usta şair bu acısını dahi bir taziyanede anlatmayı tercih etmiştir:
Ariz-i gemler elinden üreyim şişmiş idi
Zenn ederdim edecektir ona çare ciyerim.
Beht-i menhûsuma bah, men bu temennada iken
31
“A Şirvanlılar” - SABİR, M. E. (1962). Hophopname. Bakü. hzl. Abbas ZAMANOV. s. 359.
32
BAYRAMOĞLU, A. (2003). Mirze Elekber Sabir (Heyatı ve Eserleri). Bakü. s. 111.
33
BAYRAMOĞLU, A. (2003). Mirze Elekber Sabir (Heyatı ve Eserleri). Bakü. s. 113.
107
Lokman TAŞKESENLİOĞLU
______________________________________________
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 2/3 2013 s. 96-132, TÜRKİYE
International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 2/3 2013 p. 96-132, TURKEY
Başladı şişmeye indi üzü gare ciyerim
34
Bu zor günlerinde çevresinde ona yardımcı olan birkaç yakınından başka kimse yoktu.
Bu dostları içinde ise Celil Memmedguluzade, ona en çok ihtimam gösterenlerdendi.
1911 yılında Tiflis’te kalan Mirze Celil, Sâbir’in hastalığını duyar duymaz ona bir
mektup yazarak onu yanına çağırmış, tedavisini burada kendi elleriyle yaptırmak istediğini
söylemişti. Sâbir, bu yakın dostunun ricasını kırmadı ve tedavi için Tiflis’e gitti. Mirze Celil ve
eşi Hamide Memmedguluzade, Sâbir’e az rastlanır bir ihtimamla hizmet ettiler.
Hamide Memmedguluzade, Karabağ hanlarının soyundan gelen Ahmet Cevanşir’in
kızıydı. Hem çok zengin hem de çok asil bir hanım olmakla beraber kültürlü ve aydın bir
hanımdı. Mirze Celil’e işlerinde yardım edebilecek edebiyat birikimine ve çok iyi derecede
Rusça’ya da sahipti. Sâbir’e de bu dönemde hürmette kusur etmemiştir.
35
Tiflis’te neler olduğunu ise Hamide Memmedguluzade’nin hatıralarından öğreniyoruz:
1911 yılının baharında Tiflis’te kalıyorduk. Usta şairimiz Sâbir’in çok hastalanmış
olduğunu işittim. Mirze Celil ona mektup yazıp Tiflis’e davet etti. Sâbir geldi. Biz
hepimiz onun etrafında dört dönüyorduk, tedavisi için elimizden geleni
esirgemiyorduk. Sâbir nur yüzlü, sevgi dolu bir insandı. Hepimiz onun hoş
sohbetinin vurgunu idik. Çoğu zaman o, ezberden okuduğu şiirlerle konuşmasını
süslerdi.
…
Mirze Celil, doktorları çağırıp konsültasyon yaptırdı. Konsültasyon sonucunda
böbreğinde taş olduğu anlaşıldı. Ameliyat olmasına karar verildi. Ancak ne kadar
ısrar ettiysek de o, ameliyat olmayı kabul etmedi. Ya doktorlara güvenmiyor veyahut
da ameliyattan korkuyor olmalıydı. İki ay kadar bizde kaldıktan sonra onu büyük
üzüntüyle uğurladık.
36
Sâbir ise Mirze Celil ve Hamide Hanım’a duyduğu minneti, diğer bir dostu Abbas
Sıhhat’a yazdığı bir mektupta söyle anlatıyor:
Mirze Celil’le Hamide Hanım cenaplarından çok memnunum. Bana ne kadar saygı
ve ihtimam gösterdiklerini bilemezsin. Bunca zamandan beri bütün sıkıntı ve
zahmetlerime tahammül ettiler. Benim misafirhanede kalmama ve hastanede
yatmama razı olmadılar, evlerinde misafir ettiler. Hülasa onlara nasıl teşekkür
edeceğimi bilmiyorum.
37
Müteşekkirliğini daha sonra yazacağı Farsça bir şiirde yineleyecektir:
34
“Taziyane” - SABİR, M. E. (1962). Hophopname. Bakü. hzl. Abbas ZAMANOV. s. 361.
35
MEHMETGULUZADE, H. (2002). Hatıralar. Ankara. hzl. Fatma ÖZKAN. s. XX.
36
MEHMETGULUZADE, H. (2002). Hatıralar. Ankara. hzl. Fatma ÖZKAN. s. 51.
37
MEHMETGULUZADE, H. (2002). Hatıralar. Ankara. hzl. Fatma ÖZKAN. s. XL.