98
Lokman TAŞKESENLİOĞLU
______________________________________________
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 2/3 2013 s. 96-132, TÜRKİYE
International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 2/3 2013 p. 96-132, TURKEY
1.
Mirze Elekber Sâbir
1.1.
Çocukluğu ve Gençliği
Azerbaycan ve tüm Şark edebiyatında, yeni mizahi şiirin, satirik akımın kurucusu olan
şairin gerçek adı Elekber Tâhirzâde’dir. “Sâbir” (sabr eden, sabırlı) onun şiirlerinde kullandığı
takma adı, “Mirze” ise aydın bir edip olduğunu gösteren “okuma-yazma bilen kimse, tahsilli
kimselere hürmet amacıyla kullanılan seslenme ifadesidir.”
2
30 Mayıs 1862’de Azerbaycan’ın doğusunda yer alan Şamahı kentinde dünyaya geldi.
Babası Hacı Tâhir Zeynalabdin küçük bir bakkal dükkânı işletiyordu. Gençliğinde maceralar
peşinde koşmuş, çılgın bir hayat geçirmiş, daha sonra ise pişman olarak din ve şeriat yoluna
dönmüş bir zattı.
3
Ticaret hayatının ilk yıllarında zengin olsa da 1859 yılındaki deprem
4
nedeniyle işlerinde büyük gerilemeler oldu. Kalabalık ailesini zorlukla geçindirebilecek bir hâle
düştü. Annesi Saltanat Hanım şehrin ileri gelen ailelerindendi ve çok dindar bir hanımdı.
Yedi yaşında mahalle mollahanesine
5
gitmeye başlayan küçük Elekber, dinî bilgilerin
yanı sıra Sâdi’nin “Bostan ve Gülistan”ı gibi klasik eserleri de öğreniyordu. İlk şiirlerini burada
sekiz yaşındayken yazmaya başladı. Yazdığı ilk şiirde bile çocuk ruhuyla eğitimdeki katı
disiplini dile getiriyordu:
Tuttum orucu iramazanda
Galdı iki gözlerim gazanda
Mollam da döyür yazı yazanda
6
Buradaki çetin ve sıkıcı koşullardan sonra Sâbir, 1874’te dönemin önemli isimlerinden
Seyid Ezim Şirvâni’nin Şamahı’da açtığı Usul-i Cedid okuluna kaydoldu.
7
Bu hadise Sâbir’in
hayatını ve dünyaya bakışını değiştirecek ve onu çevresinden çok farklı, aydın bir kişi hâline
getirecekti. Çünkü ondaki cevheri keşfeden ilk kişi hocası olmuş, bunun üzerine onunla çok
daha ciddi bir şekilde meşgul olmuş yeni şiirler yazması için öğrencisini teşvik etmiştir. Hatta
Sâbir’in yazdığı şiirlerden biri Seyid Ezim’in o kadar hoşuna gitmişti ki ona Nizâmi’nin
2
ALTAYLI, S. (1994). Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü. C 2. İstanbul. s. 873.
3
HÜSEYNOV, F. (1986). Molla Nasreddin ve Molla Nasreddinciler. Bakü. s. 131.
4
Sâbir, 1902 yılında gerçekleşen başka bir depremi “Şamahı Zelzelesi” adlı manzumesinde işlerken bu depremden de
bahsedecektir.
5
Eskiden mahallelerde bulunan ve dinî eğitim veren küçük okullar.
6
Eski mollahane kaidelerine göre bir öğrenci Kur’an’ı tam olarak öğrenmeden hiçbir şey yazmamalıydı. Bu nedenle
şiir yazmaya çalıştığı için hocası onu cezalandırmıştır. Ayrıca çocukların tuttuğu orucun büyüklerin orucundan çok
daha değerli olduğu ve bunu sağlayan yetişkinlerin de çok sevap kazanacağı düşünceleriyle Sâbir, çok küçük yaşta
oruç tutmaya teşvik edilmiş, ama açlığa dayanamadığını o yaşta bu şekilde dile getirmiştir.
7
Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, C 5. İstanbul s. 83.
99
Lokman TAŞKESENLİOĞLU
______________________________________________
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 2/3 2013 s. 96-132, TÜRKİYE
International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 2/3 2013 p. 96-132, TURKEY
“Hamse”sini hediye etmişti
8
. İlk şiirlerinden bazıları da aynı zamanda güçlü bir şair olan Seyid
Ezim’in şiirlerine nazire şeklindedir. Hocasının kaleminden çıkan:
Bela-yı eşge düşdün, ey büt-i mehpare, sebr eyle
Günün oldise ger hicran elinden gare, sebr eyle
bu şiire nazire olarak Sâbir:
Gözüm gurbanı, ah etme gem-i hicrane sebr eyle
Eğer gönlün döne hicran elinden gane, sebr eyle
9
beyti ile başlayan şiirini yazmıştır.
Seyid Ezim’in mektebinde geçirdiği yıllar boyunca Sâbir, çok iyi derecede Farsça
öğrenmiş, Klasik Şark Edebiyatını yakından tanımıştır. Bu nedenle yazdığı şiirler gazel, kaside
ve bazı dini manzumelerden ibarettir.
10
Hocasının etkili olduğu bu yıllarda yazdığı bir şiirinde
de yine gelecekte millî ve büyük bir şair olacağının müjdesini vermiştir:
Babam Sünni, nenem Şie, dürek men
Ne Farsam men, ne Hindem men, Türek men
11
15-16 yaşlarına geldiğinde ise babası, onun artık ticaretle uğraşması gerektiğini
düşünüyordu. Bu sebeple onu okuldan aldı ve yanında çalıştırmaya başladı. Sâbir ise dükkânda
durmaktan, babası ile ticaret işi yapmaktan çok sıkılıyordu. Gizli gizli şiir ve edebiyatla
uğraşmaya devam etti. Bir seferinde babası buna çok sinirlendi ve Sâbir’in şiir defterini yırttı.
Buna çok içerleyen Sâbir, bir dörtlükte sıkıntısını şu şekilde belirtmiştir:
Men Helilullah-i esrem, atam Azerdir,
İnşallah Babil Şirvan’ından sefer elerem.
Eger o, şer defterimi cırıg-cırıg eledise de,
Bu gövher saçan tebimle onları birleşdirerem.
12
Hatta evden kaçmak için bir Buhara kervanına katılmışsa da yarı yoldan akrabaları
tarafından geri döndürüldü. Bu olaydan sonra babası onun hayatına bir daha karışamamış,
oğluna tam bir özgürlük vermiştir. Böylece kendini tamamen şiire veren Sâbir, hocasının yanına
geri dönerek daha büyük bir ihtirasla şiirler yazmaya devam etti.
13
Fakat daha sonra yazdığı şiirlerde ise eskiden biraz da olsa uzaklaşmak, yeniliklere
biraz daha açılmak meyli vardır. Hocasının yazdığı:
Ey meh, bilirem fitne-yi dövran olacahsan
8
Daha sonraları ekonomik olarak çok zor duruma düştüğü bir zamanda dahi bu kitap için iyi para veren bir kitapçıyı
reddetmiştir. Sâbir’in kitapçıya “Hamse” yerine verdiği cevap çok manidardır: “Sâbir, çöreksiz yaşar ama Nizami’siz
yaşayamaz.”
9
“Sebr Eyle” - SABİR, M. E. (1962). Hophopname. Bakü. (hzl. Abbas ZAMANOV), s. 244.
10
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C 5. İstanbul. s. 384.
11
BAYRAMOĞLU, A. (2003). Mirze Elekber Sabir (Heyatı ve Eserleri). Bakü. s. 24.
12
BAYRAMOĞLU, A. (2003). Mirze Elekber Sabir (Heyatı ve Eserleri). Bakü. s. 26.
13
Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, Cilt 5. İstanbul s. 83.