www.ozetkitap.com
23
stabiliteye geçiş yoluna ve bu yolla yaşamını sürdürme olanağına yöneltmiştir. Bu makinanın
kararlılığı kendi kendini örgütleyen (self organizing) bir sistem olmasından geliyor. 1956’da Allen
Newell ve Herbert Simon gerçekten düşünebilen makinanın olanaklı olduğunu savundular.
36
Bilişsel bilim alanında yaşanan bu gelişmeler davranışsalcılığı hakim paradigma olmaktan çıkardı.
Skinner
37
insan davranışını etkileyen faktörler çevrede bulunur. Bilişsel inşalar bir insanın içinde
olanların yanıltıcı bir hesabını vermektedir diye direnirken, Hempel biliş olmadan davranışın ancak
kör olacağını söylüyordu.
İnsan beyni bilişsel bilgiyi geliştirmeye duyu organlarımız; göz, kulak, burun dil ve deri yoluyla başlar.
Bu organlar algıladıkları bu verileri elektrokimyasal sinyallere dönüştürür. Bu verilerin beyine ulaşma
ve işlenme hızlarında farklılıklar bulunduğu için bilgilerin birbiriyle karşılaştırılabilir hale getirilmesi
gerekmektedir. Beyin sinyallerin ulaşımındaki zaman farklılığını gidermektedir. Ve gerçeğin gecikmiş
bir versiyonunu bize sunmaktadır.
Elde ettiğimiz bu gerçeklik sadece dıştan gelen sinyallerin sonucu değildir. Bu sinyallerin tekabül ettiği
gerçeğin beyinde oluşması için beyinin ayrıca bir faaliyet göstermesi gerekmektedir. Bunu daha
anlaşılır kılmak için görme olgusunu ele alalım. İnsanın görmesi bir video kaydında olduğundan çok
farklıdır. Dış dünyadan gelen ışık dalgaları bir merceklerden geçerek bir filim yüzeyine ya da dijital
hafızaya kaydedilmesinden farklıdır. Çoğu kez sanıldığının aksine, göz dış gerçekliği kameranın
sadakatiyle temsil etmemektedir. Göz merceğinden geçen retina düşen ışık dalgası
fotoreseptörlerden tek boyutlu bir girdi olarak beyne nakledilmekte ve beyinde yeniden inşa
edilmektedir. Beynin bu yeniden inşaa sırasında iki buçuk boyutlu bir eskize benzer bir yapı
kurmaktadır. Çoğu kez ayrıntılı değildir. İçsel model çok düşük çözünürlüklüdür. Çünkü ayrıntılı
modelin enerji maliyeti yüksektir. Beyin gereksiz enerji harcaması yapmamaktadır. Gerektiğinde
beyin ayrıntı üzerinde yoğunlaşınca dış dünyadan ihtiyacı olan bilgiyi çıkarır. Görme pasif değil aktif
bir olgudur. Kısacası görmek için gözden fazlası yanı beyin gerekmektedir.
Gerçekte beyin dış dünyadan gelen duyumları almadan kendi gerçekliğini üretmeye başlamaktadır.
Beynin kortekse ürettiği dünyayla ilgili beklentileri üreten bir iç model bulunmaktadır. Bu korteksten
talamus’a ulaştırılmaktadır. Talamus bu iç modeli duyulardan gelen bilgiyle karşılaştırarak farklılığı
gidermektedir. Bu iç modelin varlığı dolayısıyla sessiz ışıksız bir hücreye kapatılanların bir kişiye dış
dünyadan hiçbir ışık gelmememesine rağmen içsel modele göre görmeye devam eder. İnsanın
yaşadığı her deneyim içsel modeline katkıda bulunur, içsel model sürekli değişir.
Beyin görsel korteks denilen kısmında özelleşmiş hücreler ve devrelerden oluşan karmaşık sistemde
renkler, hareket ile kenar ve sınırlar konusunda devreler arasında iş bölümü oluşmuştur. Birbirine
yoğun bir ağ oluşturacak şekilde bağlanmış bu devreler birlikte neyi gördüklerine karar verirler.
Günümüzde beyinin bir duygunun yerine başka bir duyguyu koyarak görebilmesinin olanaklılığını
araştırmaktadırlar. Görsel korteksen talamus’un görmeyle ilgili bölgesine geri dönen sinir lifleri diğer
yöne giden liflerin 10 katı kadardır.
36
Bu konuda Bknz:Allen Newell Herbert A.Simon: “Ampirik Araştırma Olarak Bilgisaray Bilimi: Semboller ve
Arama”,
Yapay Zeka, Cogito, Sayı.13, 1998,s.43-55.
37
B.F. Skinner “Why I am not a Cognitivistik Psyckologist”, Behaviorism,5, 1977,pp.1-10.
www.ozetkitap.com
24
Aslında renk algımızda da durum aynıdır. Renk çeşitli dalga boyları için içsel dünyamızda yaptığımız
bir yorumdur. O halde insanın beyni dışındaki dünyanın ne olduğu sorusu ortaya çıkmaktadır. Bu
dünyada, renk, ses ve koku yoktur. Onlar insanın yorumudur. Her insanın yorumu aynı mı, her insanın
kırmızısı aynı kırmızı mı sorusu ortaya çıkmaktadır. Örneğin sineztetiklerinkinin farklı olduğunu
biliyoruz.
Zaman algısı da görme ve işitme algısı gibi bir kurgudur. Sinyallerin beyinde ilerleme hızı oldukça
yavaştır. Siz algıladığınızda eylem çoktan bitmiştir. Zaman oralarda olup bitenler hakkında şaşmaz bir
barametre değil, bir zihinsel inşa ürünüdür. Gerçek zaman duygusunun beynimiz tarafından
oluşturulduğu ve üzerinde kolayca oynayabildiğidir.
Beyin bize habire hikayeler anlatır biz de inanırız. Her bireyin beyni kendi öznel deneyimini yaşar.
Bilginin insanın duyularına ve beynin/mind’ın bu duyulardan sinyalleri işleme kapasitelerine göre
oluştuğunu kabul ettiğimizde bu bilginin insanın biyolojisiyle sınırlandığını da kabul etmemiz
gerekiyor. Bu durumda evrenin ya da dış gerçekliğin tümü olan “umgebund”, insanın kapasiteleri
tarafından tamamiyle kavranamamaktadır. İnsanlar bu gerçekliğin ancak daha küçük bir bölümü olan
“umwelt”in bilgisine sahip olabilmektedir.
Bu sınırlamaların ne boyutta olduğunu ortaya koymak için insan duyularının bazılarını ele alalım.
38
Bir
çift sağlıklı gözün yatayda sağladığı görüş açısı 200 derecedir. Bunun 120 derecesi her
iki göz
tarafından ortak olarak görülmektedir. Düşeyde ise 135 derecelik bir bakış açısına sahiptir. İnsan gözü
390 ile 750 nanometre dalga boyları arasındaki ışıkları algılayabilmektedir. İnsan kulağı ise ancak 20
ile 20.000 Hz. frekaslı sesleri duyabilmektedir. İnsanın ses duyabilme eşiği 0 ile 5 decibel arasında
değişmektedir. Tat alma ve koku alma duygusu bir biriyle yakından ilişkilidir. Koku alma duygusundaki
azalma tat almada kayıplara neden olabilmektedir. İnsanın temel tatlar olan acı, tatlı, ekşi ve tuzluyu
ayırabilme yeteneği eğitimle daha ayrınıtlandırılabilmektedir. Dokunmayla, dokunulan nesninin
basınç, kaşındırma, ısı vb. özellikleri konusunda bir saptama yapılmaktadır. Bunu yapan organ
temelde deridir. Vücuttaki derinin değişik bölümlerinde sinir hücreleri homojen olarak dağılmamıştır.
Parmaklarda, dudaklarda olduğu gibi değişik yerlerde yoğunlaşmıştır ve bu organları dokunmaya
daha duyarlı hale getimişlerdir. Değişik hayvanların algılamayı sağlayan organlarının duyarlılıkları
insanlarınkinden daha üstündür. Örneğin köpekler insanlardan çok daha üstün bir koku alma
organına sahiptir. Güvercinin yatay görüş açısı insaninkine göre çok geniştir.
İnsanların beyinlerinde normal bağlantı şemaları vardır. Bu bağlantılarda farklılıklar olunca sinezteziye
yol açabilir. Sineztetik kişilerde bir duyunun uyarılması bir başka duyunun da uyarılması sonucunu
doğurmaktadır. Örneğin renkler işitilebilir. Biçimler tad kazanabilir. Sineztezik kişiler başkalarının
bunu yaşamadığını öğrenirse şaşırırlar. Sineztezik algılar istemsiz ve otomatik olmanın yanında
kararlıdırlar. Bu birden fazla zihnin olabilirliğinin bir kanıtı olarak görülebilir.
38
Robbie Gonzales: “10 Limits to Human Perception …. And How They Shape Your World”,
http://io9.gizmodo.com/according-to-qi-you-have-between-9-and-21-senses-on-p-87956177