NörobiLİm ve yapay zeka çalişmalarinda yaşanan geliŞmeler sosyal biLİmler ve planlama alanin öNÜNÜ nasil açiyor?



Yüklə 391,41 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/18
tarix13.12.2017
ölçüsü391,41 Kb.
#15307
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   18

www.ozetkitap.com 

21

 



seçmelerin basiret ve sorumluluğun yeridir. Fiziksel egzersizler nasıl kasları geliştirirse, 

zihinsel egzersizler de yeni sinaplar yaratarak sinir sistemini güçlendirmektedir. 

İnsan yaşlandıkça beynin nöron kaybı çok yavaş olmaktadır. İnsan beyni günde 85.000  

kortikal nöron kaybetmektedir. Beyin korteksinde 40 milyar kadar nöron bulunmaktadır. 

Günlük kayıp toplam stokun yüzde 0,0002 kadarıdır. Bu hızda beyin nöronlarının yarısının 

kaybı için 600 yıl geçmesi gerekmektedir. Paul Colemen bir insanın 20 yaşındaki hücre 

sayısıda 70 yaşına geldiğinde önemli bir azalma görülmediğini saptamıştır.

33

     



 

Beyin modülerdir. Beyinde belirli yerlerde odaklanmış zihinsel görevler geri kalanlara zarar 

vermeden silinebilmektedir. Beyinin yapısının evrimsel bir süreç içinde oluşmuş bulunması 

dolayısıyla beyinin görevleri çoğu kez birden farklı yerlerde görülmektedir. Beynin 

ontolojisinde beynin işlevlerinin yerine getirilmesinde çok sayıda yineleme bulunmaktadır. 

Beyin tek çözümlü değildir. Bu bir işlevle birden fazla modülün ilişkili olacağını 

göstermektedir. 

 



Çok çevrimli beyin/mind içinde insan davranışlarının değişik eğilimleri (akılcı X duygusal), 

(sosyal X asosyal)  çevrimler halinde örgütlenmiştir. Mind’nı bir çatışma platformu haline 



getirilmesini sağlarlar. Bu çevrimlerin tam gelişmiş hale gelmesi insanların yaşamlarının farklı 

dönemlerinde gerçekleştiğinden insanların değişik yaşam dönemlerinde insan davranışlarında 

farklı eğilimler ağır basmaktadır. Örneğin duygusal çevrim ya da duygusal beyin gelişmesini 

erken dönemde yenikorteks’e göre daha erken dönemde tamamladığından, gençler duygusal 

iken erginliğe ulaştıktan sonra duygusallık erimi akılcılığa doğru bırakmaktadır.

34

 İleri yaşlarda 



beynin problem çözme becerileri, nitelik değiştirmeye başlar. Daha genç yaşlarda analitik, 

parçaları analiz ederek bütünü anlamaya çalışan indirgemeci bir akıl yürütme eğilimi 

hakimken, daha ileri yaşlarda karmaşık örüntüleri algılama ve bu örüntülerden anlam çıkarma 

yolunda çalışmaya başlar.     

 

Beyin hacmı kafatası tarafından çukulata pudingi kıvamında yumuşak bir nesnedir. Bu 



ontolojik kabul Heisenberg prensibiyle bir araya geldiğinde beyin operasyonlarında ve 

incelemelerinde hangi tekniklerin kullanılması gerektiğini belirlemektedir.  



VII. NÖROBİLİM ALANINDA YAŞANAN GELİŞMELERİN BİLİŞSEL SOSYAL BİLİMLER ALANINDA 

ORTAYA ÇIKARDIĞI DEĞİŞİKLİKLER 

Evren ve dünya milyonlarca yıldır bir gerçek olarak vardır. Ama onun bilgisinin oluşması evrim süreci 

içinde insanın ortaya çıkışı ve gelişme süreci içinde bilgi üretebilir bir düzeye gelmesiyle olanaklı hale 

gelmiştir. Bilgi insanın bilme edimi sonunda ortaya çıkan ve biriktirilen bir şeydir. Russell’e göre her 

insanın bildiği büyük ölçüde kişisel deneyimine (experience) dayanır.  Onun bildiği ne gördüyse ve 

işittiyse, ne okuduysa, ona ne anlatıldıysa ve bu bilgilerden çıkarsanabilenlerden oluşmaktadır.

35

 

                                                           



33

 Bu konuda bknz. Deepak Chopra Rudolf E.Tanzi:Super Brain,  Random House,2012. 

34

 Sinan Canan: Age,s.57-59. 



35

 Bertrand Russell: Human Knowledge its Scope and Limits, Routledge, London,New York,1992 




www.ozetkitap.com 

22

 



İnsanlar beyin ve işleyişi hakkında bilgiler gelişmeden önce de yaşamı sırasında bilgiler oluşturuyor, 

kuramlar geliştiriyor ve bu kuramları günlük yaşamlarının düzenlenmesinde kullanılıyordu. Ama 

insanlar bu dönemlerinde kuramlarını geliştirirken, kaçınılmaz olarak, beyni bir karakutu sayıyorlardı.  

Nörobilim diye yeni bir  bilim alanı kurulması gereksinmesi,  1948 yılında California Institute of 

Technology ‘de 1948’de yapılan “ Cerebral Mechanizms in Behavior” sempozyumunda açıkça  ortaya 

çıktı. Sempozyumun en put kırıcı konuşmasını Karl Lashley yaptı. Davranışsalcılara yıkıcı bir saldırıyı 

başlattı. Davranışsalcılara göre psikolojik aktiviteler mental süreçlere, insanların niyetlerine 

(intention) başvurmadan açıklanabiliyordu. İnsanlar kendi çevrelerinde bulunanların pasif 

yansıtıcıydılar. Öğrenmeyi ve özel davranışları şekillendirmek için şartlandırma ve ödüllerle 

pekiştirmek (reinforcement) ilkeleri yeterli görülüyordu.  Davranışsalcılık bilim alanına neo 

pozitivizmin hakim olduğu, beyinin salt bir karakutu olarak görüldüğü döneme uygun bir kuramdı.  

Bilim alanındaki ilerlemeler karşısında artık, beyinin bir karakutu sayılması gerekmiyordu. Matematik, 

sembolik mantık ve bilgisayar alanındaki gelişmeler yeni olanaklar getiriyordu. MCCulloch and Pitts 

1943’de bir sinir hücresinin ve diğer sinir hücresiyle ilişkisinin mantık çerçevesinde formüle 

edilebileceğini gösterdi. Ayrıca enformasyon kuramının kurucusu Shannon elektirik devrelerinin de 

düşüncenin temel operasyonlarıyla ilişkilendirilebileceğini fark etmişti. Bu gelişmelerle, merkezi sinir 

sisteminin bilgisinin ışığı epistemolojinin temel probleminin tanımlanması ve çözümü olanaklı hale 

getirmiştir.  

Beyin karakutu olmaktan çıkınca, insanın davranışlarının açıklanmasında ya da anlaşılmasında beyin 

bilişsel (cognitive) yetileriyle yer almaya başladı. Biliş (cognition) bir mental eylem ya da düşünme, 



deneyim ve duygularla,  bilgi elde etme ve anlama sürecidir. Bu süreci tanıma için insan beyninin

olup biteni nasıl algıladığı, nasıl öğrendiği, nasıl hatırladığı, nasıl akıl yürüttüğü, nasıl problem 

çözdüğü, dikkatini yoğunlaştırdığı, nasıl dil geliştirdiği ve dili nasıl kullandığı, heyecanın (emotion) 

nasıl yaratıldığı üzerinde durulunca ilginç bir durum ortaya çıkmaktadır. Beynin/zihnin (mind)ın 

yetilerini yakından tanıyınca, insanın bilişinin formlarını ve limitlerini tartışma olanağı ortaya 

çıkmaktadır. Bu bilme, bilinçli (conscious) X bilinçli olmayan (unconcious),somut X soyut, sezgisel 

(intiutive) X kavramsal, önerme halinde X önerme haline getirilmemiş formlarda olabilir. 

Bilişsel (cognitive) bilim alanında çalışanlar insanların zekaları ve davranışlarının ilişkisi üzerinde 

durmaktadırlar.  Bu alanda düşüncenin en iyi şekilde zihindeki temsil yapıları ve bu yapıların bilgiyi 

(information) işleme ve dönüştürme süreçleri üzerinde durularak anlaşılacağı üzerinden yola 

çıkmaktadırlar. İnsanın bilişsel faaliyetleri hakkında konuşurken temelde mental temsilden hareket 

edilirken, biyolojik ve nörolojik ya da sosyolojik ve kültürel analizlerden uzak kalınmaktadır. Duygusal 

faktörlerin, heyecanların, tarihi ve kültürel faktörlerin katkısı üzerinde durulmamaktadır. 

Bilişsel bilim alanında çalışanların bir bölümü bilişi insan beynini ve çalışmasını inceleyerek yani 

biyoloji alanında değil insan aklının (mind) işleyişinin bilgisayarlardan yararlanarak açıklanabileceğine 

inanmaktadırlar.  Yapay zeka çalışmaları yapan bu grup biliş olgusunun makinada nasıl gerçekleştiğini 

gösterilmesinin daha kolay olacağını düşünmektedir. 1952’de W.Ross Ashby  “Design for a Brain” de 

insan aklının (mind) faaliyetinin mekanik bir hesabını vermeye çalışıyordu. Bir tasarımcının yalnızca 

mantıksal aksiyonomatik yöntemleri kullanarak, bir uyum davranışı olarak öğrenmeyi gerçekleştiren 

bir makinanın yapılmasının olanaklı olduğunu gösterdi. Ashby bilerek bilinçlilik ya da amaçlı 

davranışlar üzerinde durmaktan kaçındı. Bunun yerine, o kendi dikkatini bir organizmanın kaostan 



Yüklə 391,41 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə