www.ozetkitap.com
19
Beyinin hücredüzeyindeki ontolojisinin kurulmasında
nöronlar arası sinyal naklinin gerçekleşmesine
ilişkin mekanizma kritik bir öneme sahiptir. Nöronlar arasındaki iletişim sinaps dediğimiz özel
kavşaklarda gerçekleşmektedir. Nöronlar arası iletişim elektriksel aktivite ile başlamakta nöron
içinde hücre içi elektrik çoğalmakta, o noktada ateşleme yaparak akson boyunca “ateşleme yaparak”,
kimyasal ulakları (nörotransmitter) serbestleştirmektedir, iletişimi dopamin, seretonin gibi
kimyasallar sağlamaktadır. Nörotransmission, kimsayal ulakların katalize ve metabolize edilmesinde
rol alan iyon kanalları, receptörler, enzimler, taşıyıcılar ve çok sayıda başka ögenin de fonsiyonunun
da görülmesini gerektirir.
Eğer bir nöron diğerini arka arkaya ateşlerse sinaps da buna göre değişir. Sinir hücreleri onları
ateşleyecek birden fazla uyaran aldığında birden fazla sinapsi paylaşmaya başlar.Bir sinir hücresi
dostluğu oluşur. Paylaşılan yaşantılarla oluşan sinir hücresi dostluğu bazen sinir hücreleri topluluğu
adını alabilmektedir.
Birlikte ateşlenen nöronlar birbirlerine bağlanırlar. Bir iz oluştuğunda binlerce nörondan oluşan
devreler bir dizi halinde ateşleme yapar. Beyaz madde kabloları sayesinde devreler birbirinden uzak
madde bölgelerini bile birbirine bağlayabilir. Sinir devreleri refleksler, çok duyumlu entegrasyon,
motor koordinasyonu, circadan ritmleri, duygusal tepkileri, hafıza ve öğrenmeyi sağlar.
Organ düzeyine ilişkin ontolojik kabuller.
Hücre düzeyinde ontolojik kabulleri gördükten sonra, organ düzeyine ilişkin ontolojik kabüllere
geçtiğimizde bir ikilemle karşılaşırız. Ontolojik varsayımlarını geliştireceğimiz organ beyindir. Eğer
monist bir görüş açısına sahip isek organ düzeyine ilişkin kabüllerimizi geliştirmeye başlayabiliriz. Ama
düalist bir bakış açısıyla beyini ve akılı (mind) bir birine indirgenemez iki varlık olarak kabul edersek
her ikisi için de ayrı ontolojik kabüller geliştirmek gerekecektir.
Çocuk doğduğunda beyni/mind boş değildir. Bunun boş olmaması iki mekanizma yoluyla
gerçekleşmektedir. Bunlardan birincisi, insanın da diğer canlılarda olduğu gibi sinir
sistemimize evrimsel olarak kodlanmış biçimde doğuşlarından itibaren bir program
getirmekte olmasıdır. Örneğin bebek doğar doğmaz emme refleksini kullanabilmektedir. Aynı
biçimde kavrama ve sıkıca tutma reflekslerine sahip olmaktayız.
30
Hepimiz alt beynimizde
devrelerle doğarız. Bu devreler hapşırma, geğirme ve esneme gibi refleksleri denetler. Bu
alanda çalışanlar çocuğun reflekslerden daha zengin programlarla doğduğunu
savunmaktadırlar.
31
İkinci mekanizma ise insan beyninin cenin halindeyken de öğrenebilmesidir. İnsanın sinir
sisteminin oluşumu döllenmenin 18.inci gününden itibaren başlamaktadır. Fetus dakikada
250.000 nöron hücresi oluşturmaktadır. Fetustan doğuncaya kadar beyin öğreniyor. Çocuk bu
dönemde annesinin kalp atışlarının ritmini öğrenir. İnsan doğduğunda yaşamında
karşılaşacağı durumlara uyum yapabilmesi için bilişsel devrelerinin gelişmiş olması gerekir.
30
Sinan Canan: Age,s.73-74.
31
Bu konuda bknz, Susan Carey, Rochel Gelman (Editörler):The Epigenesis of Mind. Essays on Biology and
Cognition, Psychology Press, New York and London,2014.
www.ozetkitap.com
20
Bunun için ceninin anne karnında büyümesi sırasında hemen gerektiğinden
daha fazla hücre
ve bağlantı üretilmektedir. Doğan bebek diğer hayvanlara göre önemli ölçüde eksik bir
beyinle doğar. Çocuğun ve yetişkinin hücre sayısı eşittir. Eksiklik nöronlarının bağlantılarının
kurulmamış olmasında yatmaktadır. Bebeğin beyninde ilk iki yılda saniyede yaklaşık 2 milyon
bağlantı kurulmaktadır yani bu kadar sinaps oluşmaktadır. İki yılın sonunda sinaps sayısı 100
trilyonu aşar. Bu yetişkinlerin sinaps sayısının iki katıdır. Bu geniş olanaklar yelpazesi içinden
aktif hale gelerek kullanılmayan bağlantıların ortadan kalkması yaşanmaya başlar. Bir çeşit bir
mermer kitlesi içinde heykeltraşın heykelini yaratması gibi bir çocuğun beyni budanma
yoluyla olgun bir kişinin beyni olma doğrultusunda yol alır. Yaş ilerledikçe bağlantıların yarıya
yakını budanır. Bu budamanın biçimini bebeğin içinde bulunduğu, ortam , ilişkiler, yaşam
deneyiminin birikmesi belirler. Bu budanma süreci her çocuğun beyninin/kimliğinin yaşadığı
ortama uyumu sağlamış olur.
Beyin yüksek bir plastisiteye sahiptir. 1949’da Donald Hebb beynin yüksek bir plastisiteye
sahip olduğunu ileri sürene kadar, çocukluğun ilk dönemi sonrasına beynin değişmediği
varsayılıyordu. Yeni sinir hücrelerinin oluşumu olanaksız görülüyordu. Oysa günümüzde
biliyoruz ki beyinde de kök hücreler bulunmakta yaşam boyunca olgunlaşarak beyin
hücrelerine dönüşebilmektedirler. Çocuğun belli bir yaşı geçmesinden nöronlara kalan tek
yol belli bir süre sonra ölümdü. Hebb plastisite varsayımıyla beynin dinamik yapısını
vurgulamaktadır. Beyin dış dünyadan ona yönelen uyaranlarla an be an değişebilmektedir.
Esneklik/ plastisite varlığı yeni şeyler öğrenmek suretiyle beynimizi değiştirebilmemizi
olanaklı hale getirmektedir. Bu yıllarda plastisitenin varlığı sinir hücrelerinde sinapslar
düzeyinde bağlantıların sürekli değişmesiyle açıklanıyordu. Hebb beynin sinaps düzeyinde
değiştirdiği bağlantılarla kendisini her seferinde yeniden modelleyebildiğini göstermektedir.
İnsanın yaşamı boyunca sinapsların yapısında sürekli bir yeniden yapılanma yaşanır. Beyinin
temel faaliyeti kendisini değiştirmektir. Beyin çözmek zorunda kaldığı bir sorun/durumla
karşılaştığında iç devrelerini, işi azami hızla yapacak şekilde yeniden ayarlamadan geçirir.
Yapılan araştırmalar nöro plastisitenin insanın ruh halini düzenleyebileceğini depresyonun
yenilmesine yardımcı olabileceğini göstermiştir.
32
İnsanın doğduğunda sahip olduğu böbrek
ya da karaciğer öldüğünde aynı organdır. Oysa beyin için bu geçerli değildir. Bu özelliği beyni
diğer organlardan ayırır.
Beynin yeniden şekillenme ve değişim süreci, aklın işleyişinin temelini oluşturmaktadır.
Beyninizi değiştirmeden ne düşünebilir ne konuşabilir ne de öğrenebilirsiniz. Tecrübe ettiği
her olayda, yaptığı her işte bu bağlantıların yapısı da miktarı da az veya çok değişir. Beyni bir
bir bilgi işlem makinasından ayıran en önemli özellik de budur.
Beyin araştırmalarında günümüzde gelinen noktada beynin çevresel girdilere açık olduğu ve
bunun sadece sinaps düzeyinde değil, ayrıca Kortical harita düzeyinde ve nöronların yeniden
doğumu düzeyinde olduğu ortaya konulmuştur. Gittikçe artan inanç beyinde ne yapıların ne
de fonksiyonların genlerde kazılı olmadığı doğrultusundadır. Plastik beyin her kişi için
32
Deepak Chopra, Rudolph E.Tanzi. Age