Nebevî Yöntem
48
Bunlar ise Yüce Allah’ın, hakkında “İnsanlar için çı-
kartılmış en hayırlı bir ümmetsiniz”
14
buyurduğu genel
ümmet arasında cihad eden bir ümmettirler (toplulukturlar).
Buna göre, çeşitli bölgelerin özgürleştirilmesinden önce
dünya çapındaki cemaatler arasında her bir bölgede, dışarı-
daki ihtilafların duyarlılıklarını körüklemeyecek şekilde bir or-
ganizasyonun bulunması bir zorunluluktur. Bu sebeple düşün-
cenin, içtihadın, eğitim ve örgütlenme yönteminin ve yönetim
düzeninin bölgelerin özgürlüğüne kavuşacağı güne gerektiği
gibi hazırlanması gerekir. Böylelikle mü’minler bir araya gelir
ve mümkün olan şekilde birbirleriyle kaynaşmak için basa-
mak basamak ilerlerler. Hatta sorumlulukların paylaşımının
özellikleri ve merkezî yönetimlerin zararlarının önlenmesi için
bu birlikteliğin, çağımızda “federal birliktelik” adı verilen tür-
den olması uygun görülür.
Nübüvvetin Mirasçısı Halifelik
İşte o vakit dünyadaki mü’minlerin, İslâmî davet ve dev-
let ricalinden oluşan ulu’l-emr’in bir araya gelmesi ile bir ha-
life tayin etmeleri ve başlarına Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in halifeliğini yapacak kimseyi seçmeleri gerekecektir.
Halifelik nizamına geçmeden önce -ki o, daha önce zikretti-
ğimiz Ahmed bin Hanbel’in tahric ettiği hadiste vaat edilen
ve şeriate uygun olan nizamdır- özgürlüğüne kavuşan her bir
bölgede o bölgenin imamı tayin edilir. Yüce Allah’ın izniyle
İslâm devlet düzeni hakkında buna dair geniş açıklamalarda
bulunacağız.
İşte o zaman, yeryüzüne mirasçı olacağı ve halifelik
makamına getirileceği vaat edilen ümmet, Yüce Allah’ın şu
14
Âl-i İmrân 3/110.
Allah’a Giden Yolda Yokuşu Aşmak
49
buyruğundaki vaadini gerçekleştirmek üzere bütün âleme
Allah’ın mesajını tebliğ etme imkânını bulacaktır: “O, dinini
bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlü’nü hidayetle
ve hak dinle gönderendir.”
15
Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem de sahih hadislerde nübüvvet yolu üzere halifeliğin
gelecekte gerçekleşeceği müjdesini vermiştir. İbn Hibbân’ın
Sahîh’inde ve başkalarının rivayet ettiği sahih bir hadiste
şöyle buyurulmaktadır: “Şüphesiz bu iş, gece ve gün-
düzün ulaştığı her yere ulaşacaktır. İster kıldan ister
kerpiçten olsun, Allah’ın bu dini sokmadığı hiçbir ev
kalmayacaktır. Bunu ya güçlü birisinin gücüyle ya da
güçsüz birisinin zilletiyle gerçekleştirecektir. Kendi-
siyle Allah’ın İslâm’ı aziz edeceği bir güçle ve kendi-
siyle Allah’ın küfrü zelil edeceği bir güçsüzlükle…”
16
Ahmed bin Hanbel, Dârimî ve başkalarının rivayet ettikle-
ri sahih bir hadise göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,
“Konstantiniyye’nin Roma’dan önce fethedileceğini”
17
haber
vermiştir. Konstantiniyye fethedildi. İkincisi de kesinlikle fet-
hedilecektir. Ve gelecek İslâm’ındır.
Bunlar, özetle Allah’ın erlerinin temel görevleridir. Allah’ın
erlerinin, yönetime doğru giderken izlenecek her bir aşamada
da yapılanmanın her bir aşamasında da eğitim, örgütlenme
ve devlet bakımından gelecekteki görevlerinin ne olduğunu
iyice anlamaya ve onun için kendilerini hazırlamaya ve ya-
rınlarındaki hareketlerini tökezletmeyecek şekilde bu günle-
rinden itibaren harekete koyulmaya ihtiyaçları vardır. Çünkü
birbirinden ayrılıp dağılmış, istila edilmiş, ekonomik, bilimsel,
15
Tevbe 9/33.
16
İbn Hibbân, Sahîh, XV, 91, 93; Hâkim, Müstedrek, IV, 477.
17
Ahmed bin Hanbel, II, 176; Dârimî, Mukaddime 43; İbn Ebi Şeybe, Musan-
nef, IV, 219; Hâkim, Müstedrek, IV, 468, 553, 598.
Nebevî Yöntem
50
askerî ve uygarlık yönlerinden geri bırakılmış halkların sorum-
luluğu ile karşı karşıyayız. Yeni türden bir nesli gerektiren dağ-
lar gibi problemler vardır. Bu problemler, bilgi ve beceriyle ve
güçlü bir İslâmî davet ve devlet kafilesini Nebevî yöntemle o
istenen ileri hedefe güvenilir bir surette ulaştırabilecek iman
ile kaynaşmış organik bir cemaatin varlığını gerektirmektedir.
Allah’ın erlerinin görevleri, düzenli birlikler ister, disiplin ister,
yolculuğun önündeki engellerin ve yokuşun açık bir şekilde
anlaşılmasını ister. Allah’ın ve Rasûlü’nün emrini iyice anla-
mayı ister. Dünyayı, kâinatın yasalarını, İslâm düşmanlarını ya
da onunla barış yapmaya hazır olup dünyada çarpışan güçleri
bilmeyi ister. İslâm davasına sahip olanların karşı karşıya bu-
lundukları görevler, hevanın ve insanların tağutundan kurtu-
lup özgürleşmiş, Allah’a kul olan yiğitler ister. Bunlar, Allah’ın
ve insanların önünde sorumluluk taşıyan mü’minin eğitimini
almış olmalı, ümmetinin inşasına samimiyetle ve ihlâsla kat-
kıda bulunmalı ve Allah’ın vech-i kerimine bakmak için de o
yokuşun (akabenin) zirvesine ulaşmayı ümit etmelidirler.
Müslüman cemaatinin mücahid üyesi, iman ve ihsan dü-
zeyine ulaşırsa artık o yapının bir taşı demektir. Gerek yaşa-
dığı bölgede gerek dünyada İslâmî kalkışın başarısı onun eği-
timinin türüne bağlıdır. Ayağa kalkmanın ise mü’minin iman
gücünden sonra birtakım şartları vardır. Bu şartlar Allah’ın
şeriatına uygun örgütlenmenin sağlam oluşunda özetlenir.
Mü’minler arasında sevgi, şura, samimiyetle öğüt vermek ve
itaatte, cemaatin de iç ve dış şartlar ile etkileşim kudretinde
özetlenir. Bu, ilim, araç-gereç, planlama ve esneklik gerektiren
bir güç ve kudrettir.
Dostları ilə paylaş: |