Microsoft Word 02 halis çetin doc



Yüklə 353,95 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/13
tarix08.09.2018
ölçüsü353,95 Kb.
#67315
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13

Halis Çetin 

 

 



 

31

yorumlanmaması için  disipline ihtiyaç duyar. Total eğitim, bu fonksiyonların bir 



bütün halinde gerçekleşmesi için üretilmiş bir düzeneğe dönüştürülerek 

bireylerin totaliter rejimin belirlemiş olduğu alanlar ve amaçlar içerisinde 

üretilmesini temsil etmektedir.  

Totaliter devlet, eğitim kurumları aracılığıyla tüm toplumu kendi 

ideolojik ilkeleri doğrultusunda kodlamakta, eğitmekte ve kendi ideolojik 

formlarından kaynaklanan sembolleri, simgeleri ve dili topluma yaymaktadır. 

Eğitim, toplumsal kabulün, statülerin, kişilik gelişiminin ve birey olmanın bir 

yolu olarak totaliter iktidar tarafından toplumsal alana dayatılan zorunlulukların 

başında gelmektedir. Eğitim kurumları propaganda yapar gibi doktrin aşılarlar. 

İdeoloji gibi eğitim de ‘gerçeği’ tanımlamayı kendi üzerine alan rejimin elinde 

bir araçtır. 

Total eğitim, “terbiye olmakla, emir altına girmekle, itaat etmekle ve 

dahası hizmetkarlıkla başlar” (Nietzsche, 1991:89) Rousseau’nun ifade ettiği 

gibi, eğitim kurumları, en iyi toplumsal kurumlardır, insanı tabiattan ayırmasını, 

ona izafi bir varlık vermek için mutlak varlığını kaldırmasını ve ‘ben’ini 

müşterek vahdet içerisine nakletmesini öğreten kurumlardır. Böylece, her parça, 

artık kendisinin bir olduğuna değil, fakat birliğin bir kısmı olduğuna ve ancak 

bütünde bir organ olabileceğine inanır (Rousseau, 1966:10) ve bu inanç 

sayesinde birey-toplum-devlet birliği ve bütünlüğü süreklilik kazanmış olur.  

Total eğitim, toplumsal ve siyasal mobilizasyonun aracı olarak ortak bir 

iletişim sistemi geliştirir. Eğitim alanlarında öncelikle bireyler devletin çıkarları 

ve kendi ihtiyaçları arasında sosyal gerçeklik içinde yeniden tanımlanır.  İkinci 

aşama yeniden yapılandırmadır; siyasal sistemin işler hale getirilmesi ile 

bireylerin bu işleyişe uyumlulaştırılması, kurumsallaştırılmış düzen içerisinde 

yeni kimlik ve ilişki ağı yaratılır. Üçüncü aşama ise taşımadır. Bu aşamada 

siyasal sistemin korunması ve devam ettirilmesi amacıyla ritüeller, mitler, idoller 

ve kahramanlardan oluşan bir sembolik evren oluşturulur. Bu süreç sonucunda 

toplumsal birlik, bütünlük ve uyumu sağlamak ve geliştirmek için ortak bir dil 

yaratılır, rejimin kavramları ve gerçekliğine uygun bir yapılanma içinde 

bireylerin sisteme katılımı ve uyumu sağlanır ve sembolik bir iletişim düzeni 

oluşturulur. Bu düzeni kuracak ve devam ettirecek güç ise yine toplumsal 

alandan kazanılacaktır. Bu yönüyle çocuklar ve gençler, hem ideolojinin kurucu 

gücü ve enerjisini, hem de üzerlerine kurulacak total iktidarın devamının 

teminatı olarak eğitilirler. Totalitarizm gençliğin yaratıcı gücü ve enerjisini, 

totaliter inşa programına yardım için daha sonra da bu programı yürütmek için 

kullanmayı ister. Gençliğe doktrin aşılamakla ilgilenir. Gençliğe doktrin 

aşılamaya verilen bu önem, bireyi “özgürlüğüne kavuşturulması” için 

toplumdaki rolünün ve durumunun bilincine vardırılması amacına yöneliktir. Bu 

“bilincine” vardırma süreci, mümkün olan en erken çağda başlar (Fiedrich-

Brzezinski, 1964:41). Bu, aslında toplumun bir bütün olarak siyasal iktidarın 

propaganda süreci içerisine hapsedilmesidir. ‘Beşikten mezara kadar’ bu sürecin 

her aşamasında toplum bilinçlendirilir, kendi bilincine vardırılır ki bu bilinç 

totaliter iktidara mutlak itaat etme görevidir. Yani bu sürecin özü, tüm gerçeği 

tanımlama, belirleme ve düzenleme yetkisinin öğreticiye ait olduğu düşüncesidir. 

Böylece, totaliter iktidar ideolojisinin ruhu beşikten mezara kadar toplumun 



Totalitarizm: İdeolojik Kökenleri ve Toplumsal İnşa Araçları  

 

 



32

düşün ve eylem dünyasının üstünde; siyasal iktidarın disiplinli, hiyerarşik, 

buyurgan öğretisinin emrinde olmaktadır. Bu süreç sonunda bireylerin siyasal 

iktidar ve onun ideolojisinden bağımsız düşünebilme, karar verme ve hareket 

etme imkanı ve gücü ellerinden alınmış olmaktadır.  

Weber, eğitim ve disiplini askeri yapılanmanın modernleştirilmiş bir 

uzantısı olarak ele alırken eğitimin ve eğitim ile sağlanan disiplinin amacını; 

siyasal iktidarın eylemlerine rasyonellik kazandırmak, çok sayıda insanın aynı 

şartlar ve ilkeler altında itaatini sağlamak, yönetenlerin yönetilenlere karşı 

üstünlüklerini korumak ve devam ettirmek, kurallara ve statükoya boyun eğmek, 

kahramana tapınmak, yöneticilere körü körüne itaat etmek, tekdüzeleştirilmiş 

alışkanlıklar yaratmak, kitleleri birlik ve bütünlük içinde psikolojik olarak 

koşullandırmak, ortak bir amaç, ortak bir ‘dava’ ve planlanmış bir hayata 

bağlamak, toplumsal bir ahlak, görev ve sorumluluk geliştirmek, 

mekanikleştirilmiş bir örgütlenme içerisinde sürüklenip gitmeye mahkum etmek, 

toplum içerisinde uyumlulaştırılan insanların bütünleşmesini sağlamak şeklinde 

sıralamaktadır (Weber, 1993:221-223). 

Eğitim sürecinde, totaliter kültürün tüm öğeleri küçük yaşlardan itibaren 

insanların dünyasına aktarılır. Bu bir nüfuz etme olayıdır. Siyasal iktidar, 

ideolojisiyle, sembolleri ile, kahramanları, mitolojileri ile, tabuları, ritüelleri, 

sloganları ve korkuları ile yoğun bir propaganda ile insanların dünyasına egemen 

olur. Eğitim sayesinde toplumsal itaat, bir bütün halinde ortak ilke ve değerler 

etrafında siyasal iktidarla birlik ve beraberliğe kavuşturularak meşrulaştırılır. Bu 

meşrulaştırma sürecinde bireylere verilen eğitim ile neyin iyi neyin kötü, hangi 

davranışın meşru hangisinin meşru olmadığı 

öğretilerek bireyin 

toplumsallaşması sağlanır. Böylece bireyler hem toplumsal hem de siyasal olarak 

hangi yargısal ölçütlere göre yargılanacaklarını öğrenirler.  

Platon, Devlet’inde çocuk yaşta devşirilen insanların sıkı bir 

yasaklamalar dünyası içerisinde eğitilerek “devletine karşı sadık, akıllı, uslu ve 

koruyucu vatandaşların” (Platon, 1995:107) yaratılmasını öngörür. Eğitim, 

siyasal iktidarın kuruculuk aşamasından amaçların gerçekleştirilmesi için yapılan 

toplumsal düzenlemelerin son aşamalarına kadar toplumsal disiplini sağlayarak 

siyasal iktidarın kayıtsız  şartsız kabulünü sağlamaya yönelir. Hegel’de eğitim 

insanla devlet özdeşleşmesine kadar giden bir süreci ifade eder. Ona göre “insan, 

yalnızca devlette ussal varlığa kavuşur. Eğitimin amacı, bireyi öznellikten 

kurtarıp ona devlet içinde nesnellik kazandırmaktır.  İnsan bütün insanlığını 

devlete borçludur; özü yalnızca oradadır. İnsan sahip olduğu bütün değere, tüm 

tinsel gerçekliğe devlet sayesinde sahiptir. Onun tinsel gerçekliği ancak böyle 

biçimlenir ve devletin tüzel yaşamında yerini alır. Çünkü tek doğru, genel ve 

öznel istencin birliğidir. Bu da devlette ortaya çıkar. Devlet erektir, ötekiler de 

aletleridir. O, insanları birbirine bağlayan kutsallıktır. Tüm özel mutlulukların, 

isteklerin kendisine bağlı olduğu tek ve aynı yaşamdır. O, büyük bir varlık, 

büyük bir erek, büyük bir içeriktir (Hegel, 1991:113-114). Hegel’in bu ideolojik 

tarih yazımı Mannheim’ın “bir mitoloji kurgusu oluşturarak insanların 

dünyasında mitsel bir anlamlar ve yasalar kurgusu düzenlemek olarak 

adlandırdığı siyasal mit” (Mannheim, 1950:12) tanımlamasına en uygun düşen 

örnektir. 

   



Yüklə 353,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə