mek yerine, insanlığın geleceğine umutla ve iyimser bir
gözle bakan bir sosyal psikoloğun ve psikanalistin norma-
tif bir çalışması demek daha doğru olur.
Burada, herhangi bir yanlış anlamaya meydan
vermemek için, çevirisini sunduğumuz kitabın gerek
alt-başlığında, gerekse içerisinde en çok kullanılan iki
kelimeden veya iki terimden, "morals" ve "ethics" terim-
lerinin içeriklerinden ve Türkçe karşılıklarından kısaca
söz etmeyi de gerekli görüyoruz.
"Töre" veya "ahlâk" olarak Türkçeye çevrilen "mo-
rals" kelimesi, latince mos, moris ve mos kelimesinin ço-
ğulu olan mores kelimesinden türetilmiştir. Sosyolojik
anlamda "mores", "görenek" (folkways) denen, toplum
içerisinde yapılması, uyulması toplumca arzu edilen ve
beğenilen hareketlerden çok daha fazla yaptırım gücü
olan, uyulmadığı veya uygulanmadığı zaman toplumun
şiddetle tepki göstermesine neden olan, sosyal olarak ce-
zalandırılan davranışlar ya da normlardır. Bu davranış
şekilleri ya da normları, bütün bir gruba veya bütün bir
topluma mal olmuş, yaygın davranış kurallarıdır. Doğruya
ve iyiye yönelmeyi sağlarlar; birey ve toplum için kötü ve
zararlı olanı, yapılmaması gerekeni belirlemek için
vardırlar. Bunlar, toplumun kültürünün tarihî oluşumu
içerisinde zamanla gelişmiş anonim davranış kurallarıdır.
Doğruya ve iyiye yönelik olan bu kuralların tümüne, o
toplum için geçerli olan ahlâk kuralları diyoruz. Bu
kurallardan bazıları, geleneksel hukuk sistemleri içeri-
sinde de yer almış olabilirler; böylece hukukî bir yaptırım
gücüne de kavuşabilirler. İnsanlığın bazı ortak değerlerine
XXXVI
dayanan birtakım evrensel ahlâk kuralları bulunmakla
birlikte, ahlâkî değerler, ayrıntılar söz konusu olduğunda,
toplumdan topluma değişirler. Bu yüzden antropologların
ve sosyologların pek çoğu rölativist bir ahlâk görüşünü
benimsemişlerdir.
"Ethics" kelimesi ise, Yunanca "karakter" anlamına
gelen "ethos" kelimesinden türetilmiştir. "Kültürel ethos"
dendiği zaman, bir kültüre veya alt-kültüre ayırt edici
özelliğini kazandıran ya da o kültürün özel niteliğini belir-
leyen hâkim değerlerin, fikirlerin ve ideallerin tümü
anlaşılır. Biz ethos'a, ancak bir soyutlama yaparak ve
ideal olanı arayıp bularak ulaşabiliriz. Ethos'tan türetil-
miş ethics terimi de, özel anlamda ya da teknik bir terim
olarak kullanıldığı zaman, ideal olana, soyut olana işaret
eder. Ethics, değerlerin ve ahlâk kurallarının incelenerek
ilkeler halinde ortaya konulması sonucunda oluşur. Bir
anlamda bir ahlâk sistemi, bir ahlâk görüşü ya da anlayı-
şıdır. Bu bakımdan, ethics toplumda yaygın olan ahlâk
kurallarından daha özel, daha bireysel ve daha felsefidir.
Bir Budist, bir Hıristiyan ya da bir İslâm ahlâkından veya
belli bir tarikatın ahlâkından söz ettiğimiz zaman, burada
kastedilen genel bir ahlâk değil, özel bir ahlâktır, bir
ethics'tir. Bir iş ya da meslek ahlâkından, bir lonca ahlâ-
kından ya da bir Ahî ahlâkından, bir hekimlik ahlâkından
söz ettiğimiz zaman da, burada söz konusu olan yine et-
hics'tir. Bir kişiye ya da bir filozofa ait olan özel bir ahlâk
görüşünden söz ettiğimiz zaman da yine ethics'ten söz
etmiş oluruz• Bütün bu örneklerde söz konusu edilmiş olan
ahlâk kuralları, belli bir fikrin, belli bir dünya görüşünün
ya da belli bir felsefî görüşün uygulanması amacıyla orta-
ya konulmuş olan kurallardır.
XXXVII
Görüldüğü gibi, çevirisini sunduğumuz kitabın alt-
başlığı, "Ahlâk Psikolojisi Üzerine Bir İnceleme" adını ta-
şımaktadır. Burada "ahlâk" kelimesinin karşılığı olan
İngilizce kelime "ethics"tir. Bu terim, metin içerisinde hem
genel anlamda, hem de özel anlamda kullanılmıştır. Genel
anlamda kullanıldığı zaman, içerik bakımından, "morals"
ya da "morality" kelimelerinden bir farkı yoktur ve çeviri
boyunca, genel anlamda kullanılan ethics kelimesi "ahlâk"
kelimesi kullanılarak Türkçeye çevrilmiştir. Özel anlamda
kullanıldığı zaman ise, bu terimin tam bir Türkçe karşılığı
bulunmadığı için, ahlâk kelimesine bazı kelimeler ekleye-
rek terimin içeriğini belirlemeğe çalıştık; belli bir dö-
nemin, belli bir inanç sisteminin "ahlâk görüşü", "ahlâk
anlayışı" ya da "ahlâk sistemi" dedik. Bir filozof söz
konusu olduğu zaman da, "ethics" kelimesini genellikle
"ahlâk felsefesi" olarak Türkçeye çevirmeyi uygun bulduk.
Bunların dışında, "morals" ve "ethics" kelimeleri arasında
ince bir ayrıma gitmeden her ikisini de "ahlâk" olarak
Türkçeye çevirdik.
Fromm'un ahlâk üzerindeki bu çalışması, çağımızın
ahlâk problemini ışığa çıkarmada ve dolayısıyla çözmede
yararlı olabilecek çok geniş kapsamlı kuramsal bilgiler
sağlamaktadır. Bunun yanında, dikkatle okunduğu zaman
görülecektir ki, bu kitap aynı zamanda tek tek insanlara
yani bireylere de kendi ahlâk problemini çözme konusunda
yardımcı olacaktır. Ahlâk, herkesin kendi ahlâk sorunla-
rına eğilmesini, bu sorunlar üzerinde düşünmesini, kendi
yaşantılarından, gözlemlerinden ve deneyimlerinden edin-
diği bilgileri ahlâk kitaplarından edindiği bilgilerle ta-
mamlamasını ve bütünleştirmesini gerektiren bir konudur.
XXXVIII
Çünkü ahlâk, kuramsal bir bilim olduğu kadar -hattâ daha
da fazla- uygulamalı bir bilimdir. Ahlâk konusu, bireyin iç
dengesine ulaşması ve çevresiyle bütünleşmesi bakımından
olduğu kadar, toplumun düzeni açısından da son derece
önemlidir. Özellikle, çağımızda olduğu gibi, hızlı ve büyük
değişikliklerin söz konusu olduğu geçiş dönemlerinde... Bu
bakımdan, Fromm'un bu kitabı, bize birtakım pratik tavsi-
yeler ve hazır reçeteler sunmamakla birlikte, kendi ahlâk
problemimizi çözme konusunda çok önemli ipuçları ver-
mektedir ve bu ipuçları -görüleceği üzere- hazır reçeteler
ve tavsiyelerden çok daha önemli ve yararlıdır bizim için.
Bu önsözümü, kitabın adı ile ilgili son bir noktaya
değinerek bitirmek istiyorum. Kitabın İngilizce adı Man
for Himself 'tir. Ne yazık ki, bu deyim için uygun bir
Türkçe karşılık bulamadım. Man for himself, insanın
kendisi için ve kendinden yana olmasını, kendisi için bir
şeyler yapmak zorunda bulunmasını, kendisinin düşmanı
* Fromm'un benimsediği "İnsan, kendisi için, kendinden yana" (Man for
himself) deyimi ile Kari Menninger'in benimsediği "İnsan, kendine karşı" (Man
against himself) deyimi iki düşünce yapısı arasındaki farkı çok açık bir şekilde
ortaya koymaktadır. Menninger, ilk defa 1938 yılında yayımladığı ve çeşitli
intihar şekillerini ele aldığı kitabında, insanın kendisine niçin savaş açmış
olduğunu sormakta, kendisine karşı niçin yıkıcı davranışlarda bulunduğunu
incelemeye çalışmaktadır. Man Against Himself (New York: Harcourt, Brace
and World, Inc., 1938) adlı kitabına yazdığı önsöze şu cümle ile başlamaktadır:
"Dünyanın nefretle dolu olduğunu, insanların birbirlerini yok ettiklerini ve
uygarlığımızın, yağmalanmış halkların ya da toplumların ve tüketilmiş olan tabiî
kaynakların külleri üzerinde yükseldiğini söylemek yeni bir şey söylemek
değildir." Menninger'e göre bunun esas nedenine inmek gerekir. Menninger,
Freud ve Ortodoks Freud'çular gibi, bu yıkıcılığın nedenini insanın içinde,
içgüdülerinde aramaktadır. O da Freud gibi, "kötülük tohumlarının" insanın
içinde bulunduğuna, bir ölüm içgüdüsünün var olduğuna inanmakta ve intihar
olayında "öldürme isteği", "öldürülme isteği" ve "ölme isteği" gibi üç etkenin
işlemekte olduğunu öne sürmektedir.
XXXIX
Dostları ilə paylaş: |