takınan, bu yüzden çocukta bir güçsüzlük duygusuyla bir-
likte öfke, nefret, düşmanlık gibi yıkıcı duyguların ortaya
çıkmasına neden olan sağlıksız bir çevre söz konusu oldu-
ğu zaman, çocuğun olumlu yönde gelişmesi mümkün ola-
mayacaktır. Bu gelişme süreci içerisinde aşırı engelle-
melerin yarattığı düşmanlık duygusu ne kadar şiddetliyse,
çocuktaki güvensizlik ve yanlızlık duygusu ve bu duygu-
lardan kaynaklanan endişe de o ölçüde fazla olacak, bu
nedenle çocuk gerçek bir çözüme ulaşmada başarılı ola-
mayacaktır. Birinci durumda çocuk sevgi ve yaratıcı işle
kendini yeniden dış dünya ve başkalarıyla ilişkili hale ge-
tirebildiği, böylece hem bir birlik ve biriciklik, hem de ait
olma ve özdeşlik duygusuna yeniden ulaşabildiği halde,
ikine ' durumda bunu başaramayacaktır. Bu yüzden normal
gelişmede bir sapma olacak ve çocuk sadism, masochism,
yıkıcılık, otomat gibi uyma, vb. kaçış mekanizmalarına
başvuracak, dolayısıyla bir yandan nevrozluğun, öte
yandan kötülüğün ortaya çıktığı görülecektir. Fromm'a
göre, aynı süreç insanlığın gelişmesi için de söz konusu-
dur: Bireyin bağımsızlığını, özgürlüğünü, yaratıcı geliş-
mesini engelleyen otoriter sistemlerde de aynı sapma göze
çarpmaktadır.
Bütün bu söylenenlerden ortaya çıkan bir sonuç
olarak, Fromm'a göre (ve Horney, Sullivan gibi öteki Yeni
Freud'çulara göre), insan tabiatı Freud'un öne sürmüş
olduğu gibi kötü değildir. İnsan tabiatı bir anlamda ne
iyidir, ne de kötüdür, yalnızca birtakım imkânlarla
donatılmıştır. İnsan tabiatı gelişmek, açılmak, tüm imkân-
ları ile gerçekleşmek, dış dünyayla ve başka insanlarla
bütünleşmek ve özdeşleşmek istemektedir. Bunları yapma
imkânını bulamadığı zaman, tabiî ve normal gelişmede bir
XXXVI
sapma olmakta ve kötülük dediğimiz şey ortaya çıkmakta-
dır. Fromm'a göre, kötülük, insan tabiatının ayrılmaz bir
niteliği olacak yerde, sağlıksız sosyal ve kültürel çevrele-
rin ve yanlış eğitim teknik ve yöntemlerinin bir ürünüdür.
Bu bakımdan, Freud'un insan tabiatı ve insanlığın ge-
leceği konusunda karamsar bir görüşün temsilcisi olma-
sına karşı, Fromm insana ve insanlığın geleceğine umutla
bakan iyimser bir yaklaşımın temsilcisidir. Umutludur,
çünkü insanın kendi problemlerini çözme yeteneğinin bu-
lunduğuna inanır. Çağdaş insanın içerisinde bulunduğu
çelişmelerin ve çatışmaların çoğu Fromm'a göre, insanın
varoluş şartlarından değil, tarihsel şartlardan ve bu
şartların gerektirdiği toplumsal düzenden kaynaklan-
maktadır. İnsanoğlunun içinden çıkılamazmış gibi gö-
rünen karmaşık problemleri insanın kendi eseridir ve bu
problemleri çözmek de yine kendi elindedir. Ama bütün bu
problemlerin ortaya çıkışı tarih boyunca nasıl uzun bir
zaman aldıysa, onları çözmek de yine uzun bir zaman ala-
caktır. Çünkü bulunan her çözüm, yeni çelişmelerin ve ye-
ni problemlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu-
nun içindir ki, Fromm, kısa bir süre içerisinde ve çabucak
gerçekleşebilecek çözüm yollarının bulunabileceğini dü-
şünmemektedir. İyimserdir, umutludur, ama hiçbir zaman
bir hayalperest değildir. Tıpkı insanın kendi kaderini be-
lirlemesinin yine kendi elinde olduğuna inanan Alfred
Adler gibi, ve öteki Yeni Freud'çular gibi...
Fromm'un düşünce sistemi ve bu sistem içerisinde
ahlâk probleminin yeri ile ilgili genel bilgileri kapsayan
bu açıklamalardan sonra, özellikle ahlâkla ilgili görüşle-
rinin kısa bir açıklamasına geçebiliriz.
XXXIII
Fromm'un, ahlâkla ilgili incelemelerine felsefeyle
başladığım görüyoruz• İnsanı bir bütün olarak gören ve
temelinde yine felsefeye dayanan geniş kapsamlı bir insan
bilimi açısından ele alıyor ahlâk problemini. İnsan nedir?
İnsanın amacı nedir? İnsanın dünya ve toplum içerisindeki
yeri nedir? Evrensel bir insan tabiatından söz edilebilir
mi?, vb. sorular, Fromm'a göre, ahlâk problemini ele al-
madan önce mutlaka cevaplandırılması gereken sorular-
dır. Daha sonra >psikolojinin ve özellikle psikanalizin bul-
gularına dayanarak ahlâk probleminin tüm kişiliğin
gelişmesindeki önemini vurguluyor. Fromm'a göre, ahlâkî
normların ve değerlerin insanın kendisini, yani kendi
güçlerini, yeteneklerini ve imkânlarını gerçekleştirmesi
bakımından hayatî bir önemi vardır. Ahlâk sorunları tüm
kişiliğin incelenmesinden ayrılamaz. Fromm, verdiğimiz
değer yargılarının hareketlerimizi ve davranışlarımızı be-
lirlediğini; ruh sağlığımızın ve mutluluğumuzun bunların
geçerliğine bağlı olduğunu; nevrozların son tahlilde bir
ahlâkî başarısızlığın belirtisi olduğunu; birçok durum-
larda, nevrotik bir belirtinin ahlâkî bir çatışmanın özel bir
ifadesi olduğunu; psikanalitik tedavinin başarısının kişinin
ahlâkî sorunlarını anlamağa ve çözmeğe bağlı bulunduğu-
nu öne sürüyor.
Fromm, psikolojiyle ahlâk arasındaki yakın ilişkiyi
ortaya çıkardıktan sonra bir adım daha ileri gidiyor ve
sosyal bilimlerin alanına geçiyor. İnsanın toplumla olan
ilişkisine çok büyük bir önem veriyor ve tekrar tekrar bu
konu üzerinde duruyor. Özet olarak, Fromm, şu önerme-
lerin geçerliğini kesinlikle kabul ediyor: (1) İnsanın do-
ğuştan gelen temel bir tabiatı vardır; (2) toplum, insan ta-
rafından bu temel insan tabiatına sıkı sıkıya bağlı olan
XXXV XXXIX
ihtiyaçları tatmin etmek üzere yaratılmıştır; (3) ne var ki,
şimdiye kadar yaratılmış olan sosyal düzenlerin hiçbiri,
insan varlığının temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde
düzenlenmemiştir; ve (4) insan varlığının temel ihtiyaçla-
rını karşılayacak bir toplum düzeni yaratmak mümkündür.
Fromm, buna "sağlıklı toplum" diyor ve sağlıklı bir top-
lumun özelliklerini şu şekilde özetliyor: İnsanın insanla
sevgiye dayanan bir ilişki kurduğu, içerisinde kardeşlik,
dayanışma ve işbirliğine dayanan bağların kök saldığı bir
toplum; başka insanlara ve topluma otomat gibi uyacak
yerde, kendini kendi güçlerinin öznesi olarak görmesini
sağlayan, insanın gerçeği bozma ve putlara tapma ih-
tiyacını duymaksızın belli bir amaca yönelmesine ve kendi-
ni bir şeye adamasına imkân veren bir toplum; tabiatı yı-
kıcılıkla değil yaratıcılıkla -yaratıcı işle- aşmasını müm-
kün kılan bir toplum; kısaca, insanın temel ihtiyaçlarını ve
yaratıcı eğilimlerini gerçekleştirmesine imkân veren bir
toplum... Böyle bir topluma Fromm "sağlıklı toplum" diyor
ve sağlıklı bir toplum içerisinde sağlıklı bireylerin yetişe-
ceğini, nevrozluk ve kötülük probleminin ortadan kalka-
cağını, yani ahlâk probleminin çözülebileceğini öne sürü-
yor.
Yukarıda da belirtmiş olduğumuz gibi, böyle bir
safhaya ulaşmak, insanlığın gelişme süreci içerisinde hiç
şüphesiz kolay kolay gerçekleşmeyecek ve gelişmesi
oldukça uzun bir zaman alacaktır. Bir anlamda bu bir
utopia olarak görülebilir, ama Fromm'un sağlıklı toplumu
salt hayal-giicünden kaynaklanan ve alabildiğine başı boş
hayallere dayanan bir utopia değildir. İnsan ve toplumla
ilgili amprik incelemeler ve araştırmalar sonunda ortaya
çıkan bilimsel bulgulara dayandığı için, buna "utopia" de-
Dostları ilə paylaş: |