Ayda Yörükân'ın Ardından
Genellikle çevirmenlerden sözetmek âdet değildir;
onlara daha çok başkalarının yazdıklarını iyi kötü kendi
dillerine aktarmak gibi alçakgönüllü bir görevi yüklenen
"sessiz yardımcılar" gözüyle bakılır. Oysa Dr. Ayda Yörü-
kân basit bir çevirmen değildi; her bakımdan uzun bir bi-
yografiyi hakedecek kadar ilginç, hattâ örnek alınması ge-
reken bir insandı. Bu nedenle onu biraz olsun bu kitabın
okuyucularına da tanıtmayı bir görev sayıyorum.
Ayda Yörükân'ın hayattaki en büyük tutkusu insan-
ların mutluluğuna katkıda bulunmaktı; özellikle son yirmi
beş yılını bir misyoner coşkusu ile bu davaya adadı. Bu
amaçla ilkin Fransız düşünürü Alain'in Minerva veya Bil-
gelik (Ankara: Tur Yayınevi, 1971) adlı eserini dilimize
çevirdi. Yayımladığı son çevirisi de gene Alain'in Mutlıı
Olma Sanatı (Ankara: Bilgi Yayınevi, 2. Baskı, 1992) adlı
eseridir. Alain'e göre "bilge" kişi sadece "bilen" kişi değil,
"mutlu olmasını bilen" kişidir. Alain, Sokrates, Epikuros,
Aristoteles, Epiktetos, Marcus Aurelius, Spinoza gibi
filozofların geliştirdiği bir düşünce geleneğinin (Russell'la
birlikte) son temsilcilerinden biri olup, tıpkı onlar gibi
"mutlu olma sanatı" konusundaki görüşlerini günlük göz-
lem ve deneyimlerinden devşirmiş olan bir yazardı. Bütün
bu filozoflar şöyle bir garipliğin farkına varmışlardı: Her
insan mutlu olmak istediği halde, pek az insan mutlu ol-
mayı başarıyordu. Mutlu olma konusundaki bu becerik-
sizliğin sebebi ne olabilirdi?
Hepsinin vardığı ortak sonuç şuydu: Başta bilgisizlik
olmak üzere, mutlu olmak için gerekli çabayı ve sebatı
XLVII
gösteremeyiz Bilindiği gibi, insan yemek yemekten
tutunuz, yürümeye ve konuşmaya kadar hemen her şeyi
"öğrenmek" zorundadır. Mutluluk belki sanatların en zoru
olduğu halde, insanlar burada nerdeyse her şeyi şansa ve
rastlantıya bırakırlar, mutlu olabilmek için nasıl davran-
maları gerekeceğini öğrenmeyi pek akıllarından
geçirmez-
ler; "armut piş ağzıma düş" misali, mutluluğu hep dış
şartlardan beklerler. Oysa insan kendi mutluluğunu kendi
elleriyle yaratmak zorundadır; ne var ki, bunun yol ve yor-
damını öğrenmesi ve -başka her işte olduğu gibi- mutlu ol-
mayı tutkuyla istemesi, ayrıca gereken çabayı göstermesi
de şart.
Burada sözkonusu olan elbette insanın elinde olan
mutluluk; bunun için sağlıklı olmak, geçimini sağlayabile-
cek kadar bir geliri bulunmak, doğal ve insan yapısı
felâketlerden masun olmak, vb. gibi şartların yerine gel-
miş olduğunu varsayıyoruz. Saydığımız filozoflar gibi
Ayda Yörükân'ı da en çok düşündüren soru şu olmuştur:
Nasıl oluyor da insanların çoğu en elverişli görünen
şartlarda bile bir türlü mutlu olmasını beceremiyorlar ve
bu yüzden hayatları sürekli sızlanma, sürtüşme, çekişme
ile geçiyor? Birçok insanı sonunda "ruh hastası" yapan
tedirginlik ve huzursuzlukların kaynağı ne? Niçin bunca
insan hayatını "boşuna harcadığı" duygusuna kapılıyor?
Evet, neden insanoğlu aradığı ve özlediği mutluluğu bir
türlü bulamıyor?
"Mutlu Olma Sanatı"nın "Önsöz"ünde, birçok düşü-
nürün bu konudaki görüşlerini özetledikten sonra, Ayda
Yörükân "mutluluğun sırrını" şöyle açıklıyor:
XLVIII
mutlu etme arzusunun bir belirtisi olan sevgi de kişisel
mutluluğun temel bir öğesi olsa gerek.
Dünyayı sarsan ve insanları mutsuzluğa, hattâ bazen
düpedüz umutsuzluğa sürükleyen doğal felâketlere ve
açlık, savaş, salgın hastalık, isyan, terörizm ve benzeri
olaylara engel olmak şüphesiz insanın elinde değildir.
Ancak bu tür felâketler karşısında bile insanın iç barışını
koruyabileceğini iddia eden Stoalıların öğretisini sıradan
adamın uygulaması pek diişünülemezse de, ona normal
şartlarda mutlu olabileceğini göstermek mümkündür.
Kaldı ki Ayda Yörükân, günlük mutluluğu için insanın
karşılaştığı bu tür felâketlerden de ders alması gerektiği
kanısındaydı: "Bence, dünyada bunca acı, bu kadar felâket
olduğu içindir ki, ufak tefek sıkıntılarımızı dert etmemeyi
ve başkalarına anlatarak, sızlanarak onların da keyfini
kaçırmamayı öğrenmeliyiz. Dünyada çekilen bunca acı
varken, günlük sıkıntılarımızı, gözümüzde büyütmemeliyiz.
Başkalarına mümkün olduğu kadar neşeli ve güleryüzlü
bir tutumla yaklaşmalıyız ve bunun... başkalarına karşı bir
görev olduğunu unutmamalıyız," (s.XXI).
Russell ve Alain gibi filozofların mutluluk konusun-
daki öğütleri daha çok ruh sağlığı açısından normal sayı-
labilecek insanlar için geçerli. Ancak insanların büyücek
bir bölümü bu anlamda normal kişiler değil: "Bunca
uygarlığa, bilim, kültür ve teknoloji alanındaki bunca
gelişmeye rağmen (belki de bu gelişmelerden ötürü?)
şaşkın ve güvensiz, ne yapacağını, neye inanacağını,
neye bel bağlayacağını bilemez hale gelmiş" kişiler. İşte
bu nedenle Ayda Yörükân'ın çevirileri arasında Fromm
başta olmak üzere, Adler ve Horney'in eserlerine de rastlı-
L
yoruz. Öyle sanıyorum ki, kendisini, bu saydığımız yazar-
larda en çok çeken yön, her üçünün de, Freud'dan farklı
olarak, nevrozlarda tipik belirtileri görülen ruhsal bozuk-
lukların meydana çıkışında insanlar arası ilişkilere, ama
özellikle görevi bu ilişkileri en sağlıklı biçimde düzenle-
mek olan ahlâk kurallarına birinci sırada yer vermeleri
idi. Başka bir deyişle, kişinin ruhsal bunalımlarının geri-
sinde türdeşleriyle iyi ilişkiler kuramayışı önemli bir rol
oynuyor olmalıydı. "Psikoloji, ama özellikle psikanalizin
gelişmesiyle birlikte... ahlâk probleminin bilimsel bir yak-
laşımla ele alındığını görüyoruz- Psikanaliz... ahlâk prob-
leminin aydınlatılmasında ve çözümünde çok önemli katkı-
larda bulunmuştur," (s.XXVI).'Yörükân'a göre, "Fromm...
nevrozların son tahlilde bir ahlâkî başarısızlığın belirtisi
olduğunu; birçok durumlarda, nevrotik bir belirtinin
ahlâkî bir çatışmanın özel bir ifadesi olduğunu,
psikanalitik tedavinin başarısının kişinin ahlâkî sorunla-
rını anlamaya ve çözmeye bağlı bulunduğunu öne sürü-
yor," (s.XXXIV). Ayda Yörükân'ın orijinal başlığı 'Man for
Himself olan bu kitabı, 'Erdem ve Mutluluk' diye Türkçe'-
ye çevirmesinin de nedeni bu: Sonuç olarak da Ayda
Yörükân, "Daha iyi bir dünyada yaşamak ve çocuklarımı-
za bizimkinden çok daha iyi bir dünya bırakmak istiyorsak,
kendimizi umutsuzluğa ve karamsarlığa kaptırmamaya
dikkat etmeli ve fikir dünyamızın kapılarını Fromm gibi,
Adler gibi, Alain gibi iyimser düşünürlerin eserlerine aç-
malıyız" diyor, (s.XLI).
Adler'in İnsan Tabiatını Tanıma (Ankara: Tur Ya-
yınevi, 1973) (orijinal Almanca adı: "Menschenkenntnis")
" Ayda Yörükân'ın Erdem ve Mutluluk için yazdığı "Önsöz".
Ll
Dostları ilə paylaş: |