Tck tanitim semineri notlari


II. ADLÎ PARA CEZASININ HESAPLANMASI



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə14/127
tarix29.05.2018
ölçüsü4,78 Mb.
#46542
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   127

II. ADLÎ PARA CEZASININ HESAPLANMASI


Hâkim, önce, suç karşılığı olarak kanunda yer alan alt ve üst sınırlar arasında gün birimi sayısını tayin ve takdir edecektir. Toplam gün birimi sayısı belirlenirken, Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında öngörülen "cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi"ndeki ölçüler esas alınacaktır. Gün sayısı belirlenirken sanığın ekonomik durumu göz önüne alınmayacak, ekonomik durum belirlenen günün paraya çevrilmesinde esas alınacak miktarın belirlenmesinde dikkate alınacaktır. Bu şekilde, toplam gün birimi sayısı (meselâ 300 gün) belirlendikten sonra, ikinci aşamada, kişinin ekonomik ve diğer şahsî halleri göz önünde bulundurularak, bir gün biriminin, 20 ilâ 100 Türk Lirası arasındaki bir parasal miktarı tayin edilecektir. Bu miktarın belirlenmesinde, kişinin malvarlığını, bir günde kazandığı veya kazanması gereken geliri dikkate alınacaktır. Diyelim ki, bu miktar da 60 Türk Lirası olarak hâkim tarafından belirlenmiştir. Daha sonra, belirlenen toplam gün birimi sayısı ile bir gün biriminin parasal miktarı çarpılarak, adlî para cezasının miktarı tespit edilecektir. Örneğimizdeki 300 gün ile 60 Türk Lirası çarpıldığında, adlî para cezasının miktarı, 18.000 Türk Lirası olarak belirlenmektedir.

Adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktarın, kararda, bu konudaki kabulün denetimi bakımından ayrı ayrı gösterilmesi gerekmektedir. Bu emredici bir hükümdür (m. 52/3).

İlgili suç tipinde, suç için adlî para cezası uygulanacağı öngörülmüş ancak bunun alt veya üst sınırı gösterilmemiş ise ( Örneğin Kanunun 89/1 fıkrasında olduğu gibi) 52 inci maddeye göre, hâkim tarafından Kanunun 61 inci maddesinde öngörülen ilkeler de göz önünde bulundurularak, 5 gün ile (5 gün dahil) 730 gün (730 gün dahil) arasında gün sayısı belirlenecektir.

Örneğin, organ veya doku ticareti suçunun düzenlendiği 91 inci maddenin dördüncü fıkrasında, hapis cezasının yanı sıra "onbin güne kadar" adlî para cezası öngörüldüğünden, burada, adlî para cezasının tespitinde esas alınacak tam gün sayısı, 5 günden az olamayacaktır.

Kanunun 52 nci maddesinin ikinci fıkrasında ise, bir gün karşılığı adlî para cezası miktarının tayin ve takdirinde, kişinin ekonomik ve diğer şahsi hallerinin göz önünde bulundurulacağı, hükme bağlanmıştır. Bu nedenle sanığın ekonomik ve sosyal durumunun mutlaka araştırılmış olması gerekmektedir. Ancak bu araştırmanın illa da tazminat davalarında uygulandığı gibi kolluğa yaptırılması gerekli değildir. Sanığın ifadesinin tespiti sırasında onun ekonomik durumuna ilişkin bilgileri sorulabilir. Örneğin öğretmen olarak çalıştığını, evli ve iki çocuklu olduğunu bildiren bir sanığın ekonomik ve sosyal durumu da genel hatları ile belirlenmiştir. Yasa koyucu burada sanığın mal varlığının tespitini istememektedir. Ona ceza verecek olan hakimin takdirine yetecek kadar bilgi sahibi olmasını istemektedir. Doğaldır ki bu araştırmanın soruşturma evresinde yapılmış olması yargılamaya büyük katkı sağlayacaktır.

Hâkim, ekonomik ve şahsi hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit sayısı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği de belirtilir (m. 52/4). Burada dikkat edilmesi gereken husus hapis cezasına değil hapse çevrilmesidir.Adli para cezası yerine hapis cezası geçmez. Bu nedenle adli para cezası hapis cezasına değil hapse çevrilir. Hükümlü para cezası yerine hapis yattığında da o hala para cezasını infaz eden bir kişi durumundadır. Bu nedenledir ki parayı ödediğinde hapisten çıkabilir ve yeniden bir suç işlediğinde önceki cezası para cezası kabul edilerek işlem görür.

Yeni ceza kanunun sisteminde tazyik hapsi bir ceza yaptırımı olarak kabul edilmemiştir. Bu bir disiplin yaptırımı olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla ceza kanunun sisteminde hürriyeti bağlayıcı cezanın hapis cezası olarak ifade edilmiş olması, diğer kanunlarda eğer tazyik kapsamı niteliğinde yaptırım kabul edilmişse bunlar üzerinde herhangi bir etkisi olmaz. Dolayısıyla tazyik kapsamındaki diğer kanunlardaki hükümler varlığı devam ettirmektedir.

Ayrıca adli para cezasının infazında para cezasının ödenmemesi halinde bunu hapis cezasına çevirmek mümkün değildir. Burada dikkat edilirse hapis cezasından söz edilmemiştir. Yaptırım adli para cezası olma özelliğini devam ettirmektedir, ancak bu adli para cezasının ödenmesi için kişi tazyik hapsine tabi tutulmaktadır. Bu nedenledir ki hukuki sonuçları bakımından adli para cezasını devam ettirmektedir. Bu suretle bir kişiyi en fazla tazyik kapsamında hapsedebileceğiniz süre 3 yılla sınırlandırılmıştır. Ancak Yeni Ceza Kanunu sisteminde eskisi gibi adli para cezası varlığını devam ettirmektedir. 3 yıl süreyle kişi tazyik hapsine tutulabilecektir ve de hüküm olunan para cezasının miktarı çok yüksekse bu 3 yıllık süreye tekamül eden gün para cezası miktarınca kişiye adli para cezasını ödemiş kabul edilecektir. Bunun dışında kalan para cezasının miktarı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Kanununun hükümlerine göre tahsil edilecektir. Tazyik hapsine tabi tutulmaktadır ve bunun sonucu olarak da koşullu salıverme hükümleri uygulanmayacaktır.



Adlî para cezasının infazı İnfaz Kanunun 106. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir.

Adlî para cezasının infazı

MADDE 106.- (1) Adlî para cezası, Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.

(2) Adlî para cezasını içeren ilâm Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adlî para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.

(3) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adlî para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir.

(4) Çocuklar hakkında verilen adlî para cezası ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu cezalar hapse çevrilemez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.

(5) Adlî para cezasının hapse çevrileceği mahkeme ilâmında yazılı olmasa bile üçüncü fıkra hükmü Cumhuriyet Başsavcılığınca uygulanır.

(6) Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk taksidin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci takside ilişkin izin hükümsüz kalır.

(7) Adlî para cezası yerine çektirilen hapis süresi üç yılı geçemez. Birden fazla hükümle adlî para cezalarına mahkûmiyet hâlinde bu süre beş yılı geçemez.

(8) Hükümlü, hapis yattığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır.

(9) Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi saklı kalmak üzere, adlî para cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanamaz. Hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas alınacak olan adlî para cezasıdır.

(10) Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para cezalarının infazında, aynı maddenin altıncı ve yedinci fıkraları hükümleri saklıdır. ( (6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi hâlinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhâl infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra(Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir ) hükmü uygulanmaz. (7) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir. )

(11) İnfaz edilen hapsin süresi, adlî para cezasını tamamıyla karşılamamış olursa, geri kalan adlî para cezasının tahsili için ilâm, Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir. Bu makamlarca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre kalan adlî para cezası tahsil edilir.

GEÇİCİ MADDE 1.- (1) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki diğer kanunlarda yer alan adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, hükümlüler bir gün yüz Türk Lirası hesabı ile hapsedilirler.

& 12. Güvenlik Tedbirleri

Güvenlik Tedbirleri ; Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, Müsadere, Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri, Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, Mükerrirlere ve özel tehlikeli suçlulara özgü güvenlik tedbirleri, Sınır dışı edilme ve Tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri olmak üzere yedi başlık altında düzenlenmiştir.



Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma

MADDE 53. - (1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;

a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,

c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,

Yoksun bırakılır.

(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.

(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.

(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.

(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.42



GEREKÇE :

İşlediği suç dolayısıyla toplumda kişiye karşı duyulan güven sarsılmaktadır. Bu nedenle, suçlu kişi özellikle güven ilişkisinin var­lığını gerekli kılan belli hakların kullanmaktan yoksun bırakılmaktadır. Madde metninde, işlediği suç dolayısıyla kişinin hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacağı belirlenmiştir.

Ancak, bu hak yoksunluğu süresiz değildir. Cezalandırılmakla güdü­len asıl amaç, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağ­layıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksun­luklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle, madde metninde söz konusu hak yoksunluklarının mahkûm olunan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesi öngörülmüştür. Böylece, kişi mahkûm olduğu cezanın infazının gereklerine uygun davranarak bunun ta­mamlanmasıyla kendisinin tekrar güven duyulan bir kişi olduğu konusunda topluma da bir mesaj vermektedir. Bu bakımdan hak yoksunluklarının en geç cezanın infazının tamamlanması aşamasına kadar devam etmesi, suç ve ceza politikasıyla güdülen amaçlara daha uygun düşmektedir.

Bu sistemde süresiz bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için, ya­saklanmış hakların geri verilmesinden artık söz edilemeyecektir.

Maddenin üçüncü fıkrasında mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesa­yet ve kayyımlık yetkilerini kullanabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, dördüncü fıkrada, kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında mahkûm oldukları cezaya bağlı herhangi bir hak yoksunluğunun doğmadığı hüküm altına alınmıştır.

Maddenin beşinci fıkrasında, belli bir hak ve yetkinin kötüye kulla­nılması suretiyle işlenen kasıtlı suçlar dolayısıyla mahkûmiyet hâlinde, mahkûm olunan cezanın infazından sonra da etkili olmak üzere bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına ayrıca hükmedilmesi öngörülmüş­tür. Bu durumda mahkemenin belli bir hak ve yetkiyle ilgili olarak vereceği yasaklama kararı bir güvenlik tedbiri niteliği taşımaktadır.

Altıncı fıkrada, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin ge­rektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, yine güvenlik tedbiri olarak, belli bir süre için bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği öngörülmüştür.

I. Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma


  1. Genel Olarak:

Suç işlemiş olan kişiye toplumda duyulan güven ortadan kalkmıştır. Kişi, mahkum olduğu suçtan dolayı cezayı çekmekle yeniden topluma kazandırılmış olacaktır. Eğer cezalandırmakla güttüğümüz amaç kişinin etkin bir pişmanlık sağlayarak ( etkin pişmanlık göstererek ) topluma yeniden kazandırılmasını sağlamaksa cezasını bihakkın çekmiş olan kişinin de bu etkin pişmanlığı göstermiş, toplum açısında da kendisine karşı duyulan güvensizlik ortadan kalkmış, dolayısıyla bir suçu işlemekten dolayı mahkumiyete bağlı hak yoksunlukları da ortadan kalkmış olacaktır.

Bir suçu işlemek dolayısıyla kişi belli hakları kullanmaktan yoksun kalacaktır. Ne zaman o suçu işlemek dolayısıyla hakkında kesin bir hüküm verildi, o andan itibaren bu mahkumiyetin gereği olan cezayı bihakkın çekinceye kadar bir takım hakları kullanamayacaktır. Çünkü toplum bu kişiye duyduğu güveni kaybetmiştir. Kullanılamayacak hakların neler olduğu yeni Ceza Kanununun 53. maddesinin 1. fıkrasında tek tek sayılmak suretiyle ortaya konulmuştur.

Maddenin 2. fıkrasında bu hak yoksunluklarının cezanın hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği belirtilmiştir. Şu halde, sadece hapis cezaları için hak yoksunluğu söz konusu olacaktır ve hapis cezası bihakkın çekilinceye kadar sürecektir.

Maddenin 3. fıkrasında bu hak yoksunları açısından istisnai düzenlemelere yer verilmiştir. Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen veya koşulla salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanamaz. Velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ne zaman cezası ertelenen hükümlü açısından veya koşullu salıverme hükümlerine göre serbest bırakılan kişi hakkında bunlar uygulanmayacaklar, ama kişi hakkında hüküm verilmiş, hüküm kesinleşmiş kaçak halde cezası infaz edilemiyor. Bu süre zarfında velayet veya vesayet hakkını kullanamayacaktır. Çocukları üzerindeki velayet yetkisini dahi yitirmektedir. Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında 1. fıkranın e bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir. Bu kişi bir kurumun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatın kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etme ehliyetini de yitirmektedir. Kural olarak bu ehliyeti yitirilmektedir ama bunun uygulanmaması konusunda karar vermeye yönelik hakime bir takdir yetkisi tanınmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu; bütün bu hallerde bir cezaya mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak bu hak yoksunlukları karşımıza çıkmaktadır.

Maddenin 4. fıkrasında kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış kişiler hakkında 1. fıkra hükmü uygulanmaz denilmektedir. Yani kısa süreli hapis cezası eğer ertelenmişse o hapis cezasına bağlı herhangi bir hak yoksunluğu söz konusu değildir. Yine fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış olan kişinin mahkum olduğu hapis cezasına bağlı bir hak yoksunluğu da söz konusu değildir.

Maddenin 3. ve 5. fıkrasında ise belli bir hakkın hak veya yetkinin kötüye kullanılması veya belli bir hukuki değerle ilgili olarak gerekli dikkat ve özenin gösterilmemiş olması dolayısıyla, bir suçun işlenmiş olması halinde hakime kötüye kullanılan bu hak ve yetkinin veya belli bir meslek ve sanatın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gereklerine aykırı hareket edilmesi dolayısıyla bir suçun işlenmiş olması halinde bu meslek ve sanatın icrasında cezanın infazının tamamlanmasından sonra da belli bir süre devam edebilecek şekilde hakim veya mahkeme tarafından yasaklanmasına yönelik bir düzenlemeye yer verilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur; yasaklanan sadece kötüye kullanılan hak ve yetki yada kötüye kullanılan belli bir meslek ve sanatın icrasıdır. Ama bunun dışındaki hak ve yetkiler kullanılmaya devam etmektedir. Bunun süresi ne kadardır, bunun süresi de cezanın infazı tamamlandıktan sonra yarısından bir katına kadar bir süre devam edecektir.

Maddenin 5. fıkrasında kabul edilen başka bir özellik de şudur: 1 ve devamı fıkralarda eğer mahkum olunan ceza sadece adli para cezası ise adli para cezasına mahkumiyete bağlı bir hak yoksunluğu yoktur. Ancak 5. fıkrada bir hak kötüye kullanılmak sureti ile adli para cezasına mahkumiyet halinde dahi bu hakkın kullanılmasının yasaklanması yönünde bir karar verilebilecektir. Maddenin 5 ve 6. fıkraları bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Bu sistemin doğurduğu sonuç ise şudur: Bu sistemde bir insanın ömür boyu gölge gibi takip edecek bir hak yoksunluğu söz konusu değildir. Yeni düzenlemede güvenlik tedbirleri belirli süreler için öngörülmüş olduğundan, bu sürelerin dolmasıyla ya da belirtilen şartların gerçekleşmesiyle tedbirler kendiliğinden kalkacaktır. Yani kişinin yasaklılık hali sürekli değildir. Cezalandırılmakla güdülen amaç, işlediği suçtan dolayı etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süre ile sınırlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle CEZANIN İNFAZI TAMAMLANINCA MADDE METNİNDE YER ALAN HAK YOKSUNLUKLARI DA SONA ERECEKTİR (m.53/2). Ancak bu kuralın istisnası TCK nun 53/5 maddesinde düzenlenmiş olup, bu konuya aşağıda değinilecektir. Bu nedenle eski düzenlemede yer alan yasak hakların geri verilmesi kurumuna yer verilmemiştir. Bu durumun aksine olan tüm yasalar bu kanun ile birlikte (m. 5 uyarınca) yürürlükten kalkmış olacaktır. Dolayısı ile Devlet Memurları Kanununda, Dernekler Kanununda Siyasi Partiler Kanununda vs. kanunlarda affa uğramış olsa bile vs. gibi hallerde hakkın kullanılamayacağına, belli bir hakkında kullanılamayacağına dair düzenlemelerin yeni Ceza Kanununun söz konusu 53. maddesi hükmü karşısında uygulama kabiliyeti ortadan kalkmış bulunmaktadır.

Yeni TCK nın getirdiği en önemli yeniliklerden birisi de güvenlik tedbirleri kurumudur. Önceki ceza sistemimizde “feri ceza” kavramı ve bu kavram altında düzenlenen yaptırımlar bulunmakta idi. Ancak bu cezalar oldukça karmaşık olarak düzenlenmişti. Ayrıca bunlar bir ceza olarak tanımlandığı için ceza sorumluluğu bulunmayan kişiler hakkında uygulanıp uygulanmayacağı hususu tartışmalıydı. Yeni düzenleme ile hak yoksunlukları belirlenmiş olduğundan, diğer yasalarda yer alan ve bu madde hükümlerine aykırı olan tüm hükümler TCK nun 5. maddesi uyarınca yürürlükten kalkmıştır. Böylece başka yasalarda yer alan tüm feri cezalar ve güvenlik tedbiri niteliğindeki cezaların uygulama alanı kalmamıştır.


Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə