Tck tanitim semineri notlari


) Yasak Hakların Uygulanma Şartları



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə15/127
tarix29.05.2018
ölçüsü4,78 Mb.
#46542
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   127

2) Yasak Hakların Uygulanma Şartları:


Bir kişinin işlediği suçtan dolayı belli hakları kullanmaktan yasaklanması için her şeyden önce;

A)Kasıtlı bir suç işlemesi gerekir. Burada olası kastla işlenen suçlarda kasıtlı suçlardan sayılmaktadır. Ancak kişinin bilinçli veya bilinçsiz taksirle işlediği suçlar söz konusu olduğunda belirtilen haklardan yasaklanması söz konusu değildir.

B)Suçun karşılığı olarak hapis cezasına mahkum olmalıdır. Hapis cezaların ertelenmesi başlığında da açıklandığı üzere hapis cezasının ertelenmesi yeni düzenlemede bir infaz rejimi olarak kabul edildiğinden verilen hapis cezasının ertelenmiş olması kişini belli haklardan yasaklı olmasına KURAL OLARAK engel değildir. Bu nedenle hapis cezası ister ertelenmiş olsun ister olmasın kişi belirli haklardan yasaklı hale gelebilir. Bu konudaki istisnalara az sonra değinilecektir.

3) Hapis Cezasının Doğal Sonucu Olan Yasaklılıklar;


Sanık, işlemiş olduğu kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası aldığında, bu cezasının doğal sonucu olarak şu hakları kullanmaktan yasaklı hale gelir (m.53/1-a, b, c, d, e);

a)Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

b)Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,

c)Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

d)Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

e)Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten.

Bu yasaklılıkların uygulanabilmesi için gerekli yerlere gereken bildirimlerin yapılması gerektiği kanısındayım. Örneğin mahkumiyetle kişi seçme hakkından da yasaklı olacağından kişinin oy kullanacağı bölgenin seçim kuruluna durum bildirilmelidir. Zira, seçilme hakkının kullanılmasında sabıka kaydı isteneceğinden durum ortaya çıkabilecek iken seçmen kaydında böyle bir inceleme yapılmadığından seçilme hakkı kısıtlanan kişinin durumu ancak mahkemenin bildirimi ile tespit edilebilir.

4 ) Hak Yoksunluklarının Uygulanmayacağı Haller:


Kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına karar verilen sanık hakkında 53/1 maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının verilen hapis cezası ister ertelenmiş olsun, ister olmasın hükmün verilmesi ile birlikte geçerli olacağını belirtmiştik. İşte yasa koyucu bu kesin uygulamanın bir takım sakıncalar getireceği düşüncesi ile aynı maddede bu hak yoksunluklarının uygulanmayacağı bazı halleri düzenlemiştir. Buna göre;

a)Hapis cezası ertelenen veya hapis cezasının infazı sırasında koşullu olarak salıverilen hükümlü kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini kullanabilir.

b)Hakkında verilen hapis cezası ertelenen sanığın kişisel ve sosyal durumuna, suçun işlenmesindeki özelliklere göre; mahkeme, sanık hakkında 53/1-e bendinde belirtilen (Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun bırakılma) hak yoksunluklarının UYGULANMAMASINA karar verebilir. Mahkeme böyle bir karar vermez ise hapis cezası ertelenenler hakkında da (e) bendinde belirtilen hak yoksunlukları söz konusu olacaktır.

c)Kısa süreli hapis cezası (bir yıl ve bir yıldan az süreli hapis cezaları) ertelenmiş kişiler hakkında belli halları kullanmaktan yoksun bırakma tedbiri UYGULANMAZ, Eğer Mahkeme verdiği kısa süreli hapis cezasını ertelemez ise hükümlü hakkında belli haklardan yoksun bırakma tedbiri uygulanacaktır. Verilen hapis cezasının kısa süreli olması ve cezanın ertelenmiş olması şartları birlikte gerçekleşmelidir.

d)Fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olan kişiler (çocuklar) hakkında belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma tedbiri UYGULANMAZ. Bu durumda çocuk sanığa verilen cezanın tür ve miktarının önemi yoktur. Verilen cezanın miktarı ne olursa olsun bu yasaklılıklar çocuk hakkında uygulanamazlar.

5 ) İnfazdan Sonra da Uygulanacak hak Yoksunlukları:


Yukarıda hak yoksunluklarını süresiz olmadığı, bu yoksunluklarının cezanın infazını bitmesi ile sona ereceğini belirtmiştik. Ancak yasa koyucu nasıl bazı hallerde hak yoksunluklarının uygulanmamasına karar vermiş ise, bazı haller de bu yoksunlukların infazın bitmesinden sonra da uygulanması gerektiğini kabul etmiştir.
A)TCK nun 53/5 maddesindeki düzenlemeye göre;

Yargılamaya konu suç TCK nun 53/1 maddesinde belirtilen hak ve yetkilerden birinin KÖTÜYE KULLANILMASI sonucunda işlenmiş bir suç ise mahkeme tarafından verilecek kararda;

a) Verilen hapis cezasının yarısından bir katına kadar süre ile,

b) suç nedeniyle sadece adli para cezası verilmiş ise, verilen adli para cezası gün sayısının yarısından bir katına kadar süre ile,

53/1 maddesinde belirtilen hak ve yetkilerin verilen cezanın İNFAZINDAN SONRA DA KULLANILMASININ YASAKLANMASINA karar verilir. Bu durumlar oluştuğunda mahkemenin bu ek yoksunluk süresine karar vermesi zorunludur. Mahkemenin takdirinde olan şey infazdan sonra da devam edecek hak yoksunluğunun süresine ilişkindir.

Örneğin; yöneticisi olduğu derneğe ait paraları mal edinen sanık hakkında güveni kötüye kullanmak suçundan dolayı TCK nun 155/2 maddesi uyarınca 3 yıl hapis cezası ve 1000 gün karşılığı adli para cezası verildiğinde, bu cezası süresi itibarıyla uzun sürelidir ve aynı nedenle erteleme kapsamı dışındadır. Bu nedenle sanık cezasını infaz edinceye kadar TCK nun 53/1 maddesinde belirtilen hakları kullanmaktan yoksun olacaktır. Mahkeme işte bunun yanı sıra, sanığın söz konusu hak ve yetkileri (m.53/1-d) kötüye kullanarak suçu işlediğinden bahisle verdiği hapis cezasının infazından sonra başlamak üzere hapis cezasının yarısı ile bir katı arasında (örneğe göre 1 yıl altı ay ile 6 yıl arasında) bir süre boyunca daha TCK nun 53/1 maddesinde belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakıldığına karar verebilir. Burada sanık sadece kötüye kullandığı hakkı kullanmaktan (örnekte m.53/1-d) ek süre boyunca yasaklı hale gelir. Bu durum madde de yer alan “bu hak ve yetkinin” cümlesinden anlaşılmaktadır. Yine burada önemli bir başka husus, sanık hakkında hem hapis ve hem de adli para cezası verildiğinden ek sürenin belirlenmesinde sadece hapis cezasının süresi dikkate alınacaktır. Sadece adli para cezası verilir ise o takdirde ek süre adli para cezası gün süresine göre belirlenir.

B)TCK nun 53/6 maddesindeki düzenlemeye göre;

Belli haklardan yoksunluğun ancak kasıtlı suçlar için söz konusu olabileceğine değinmiştik. İşte yasa koyucu 53/6 daki düzenleme ile bu kurala da bir istisna getirmektedir. Buna göre, sanık dava konusu suçu;

a) Belli bir meslek ve sanatın gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranma nedeniyle,

b)Trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı davranma nedeniyle,

İşlendiğinde ve sanık hakkında mahkeme tarafından, bu TAKSİRLİ suçtan dolayı mahkumiyete karar verildiğinde;

Üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere,

a)Suça konu meslek ve sanatın icrasının yasaklanmasına,

b)Sürücü belgesini geri alınmasına

karar verilebilir.

Burada karar mahkemenin takdirindedir. Mahkeme dilerse sanık hakkında böyle bir ek yasaklama kararı vermeyebilir.

Mahkemenin verdiği bu ek yasaklılık süresi aldığı asıl cezanın infazından sonra yürürlüğe girer.

Örneğin yaptığı hesap hataları sonucunda yaptığı bir bina yıkılan ve bu nedenle ölüme neden olan mimar hakkında örneğin 5 yıl hapis cezası verildiğinde mahkeme verdiği bu cezanı yanı sıra sanık hakkında örneğin 2 yıl boyunca mimarlık mesleğini icradan yasaklama kararı verebilir. Bu durumda sanık hakkındaki bu yasaklama kararı 5 yıllık hapis cezasının infazından sonra başlayacaktır. Zaten sanık hapis cezasının infazı sırasında da bu hakkını kullanmakta 53/1-e maddesi uyarınca yasaklı hale gelmiş olacaktır.

Yine kullandığı araç ile kaza yapan ve ölüme neden olan sanığın sürücü belgesi bu madde uyarınca belirtilen sürelerle geri alınabilecektir.



II. MÜSADERE :

Eşya müsaderesi

MADDE 54. - (1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması hâlinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.

(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.

(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.

(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.

(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur. 43



GEREKÇE :

Müsadere ve “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geç­mesi” başlığını taşıyan yaptırımlar Tasarıda “fer’i ceza” olarak düzenlen­miştir. Bilindiği üzere müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sonuçlayan bir yaptırımdır. Bu nedenle müsadere yanında “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi” adıyla ayrı bir yaptırım düzenlemesi, bilimsel açıdan doğru olmadığı gibi, kavram karışıklığına da yol açabilecektir.

Ayrıca, Tasarıda müsadere yaptırımı bir “ceza” olarak öngörülmesine rağmen, “suç dolayısıyla hiç kimse mahkûm edilmese de” müsadereye hük­medilebilmesi kabul edilmiştir. Ceza niteliğindeki bir yaptırıma, bir kimse­nin mahkûmiyeti olmadan başvurulamayacağı açıktır.

Belirtilen bu sakıncaların giderilmesi ve müsaderenin Anayasada yer alan mülkiyet hakkını zedelememesi için, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine karar verileceği kabul edilmiştir. Ancak, bunun için, eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir. Başka bir deyişle, kişinin suçun işlenmesine iştirak et­memesi, suçun işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulun­duğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye hükme­dilemeyecektir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle mü­sadere edilemeyecektir. Ancak bu eşyanın niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsa­deresine hükmedilecektir.

Yapılan yeni düzenleme ile getirilen temel değişiklik, müsaderenin hukukî niteliğinin bir güvenlik tedbiri olduğunun kabul edilmesidir. İşte bu nedenledir ki, müsadereye hükmedilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suç işlenmesinde kullanılan tehlikeli eşya, bunu kullanan fail çocuk veya akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi, müsaderesine hükmedilebilecektir.

İkinci fıkraya göre, müsadere konusu eşyanın ortadan kaldırılması, el­den çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması hâlinde; bunun değeri kadar para tutarının müsaderesine hükme­dilecektir.

Üçüncü fıkrada ise, müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiştir. Buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça naza­ran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyecektir.

Maddenin dördüncü fıkrasında, yasak olan eşyanın müsaderesine iliş­kin hükme yer verilmiştir. Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, her hâlde müsaderesine hükmoluna-caktır.

Beşinci fıkrada, kısmi müsadere; altıncı fıkrada ise, müşterek veya iş­tirak hâlinde mülkiyete konu olan eşyanın müsaderesi düzenlenmiştir.

Kazanç müsaderesi

MADDE 55. - (1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddî menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.

(2) Müsadere konusu eşya veya maddî menfaatlere elkonulamadığı veya bunların merciine teslim edilmediği hâllerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir.



GEREKÇE :

Maddede, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesini engelleyecek etkin bir yaptırım olarak kazanç müsaderesine ilişkin düzen­leme yapılmıştır. Bu düzenleme ile güdülen temel amaç, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesidir. Bu nedenle yeni hükümde ka­zanç müsaderesi kapsamlı bir biçimde düzenlenmiş ve suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilen ekonomik kazançların müsaderesi olanaklı hâle getirilmiştir. Böylece, kazanç müsaderesi, “karapara aklama”, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti, dolandırıcılık, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma gibi ekonomik çıkar elde etme amacıyla işlenen suçlara karşı etkin biçimde caydırıcılık özelliği olan bir yaptırım niteliğine kavuştu­rulmuştur. Bu hükmün uygulanmasında mağdurun ve iyi niyetli üçüncü ki­şilerin hakları korunacak, bunlara ait maddî değerler kazanç müsaderesine tabi tutulmayacaktır.

Düzenleme ile getirilen diğer bir yenilik, kaim değerin müsaderesidir. Buna göre, müsadere konusu ekonomik değerin harcama, imha, tüketme gibi hareketlerle müsaderesinin imkansız kılınması hâlinde, karşılığı para tutarı­nın müsaderesine karar verilecektir.

II. MÜSADERE

Yeni Ceza Kanununda müsadere; eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesi olarak 2 madde halinde düzenlenmiştir. 54. maddede eşya müsaderesi; 55. maddede kazanç müsaderesi yer almaktadır. Yürürlükteki Ceza Kanunu sisteminde müsadere çok ilkel ve ihtiyaçlara cevap vermeyen bir mahiyet taşımaktadır. Bu nedenledir ki uygulamamızda yürürlükteki Ceza Kanunun 36. maddesinin ihtiyaçlara cevap verecek şekilde düzenlenmesi yönünde bir eğilimden ziyade 36. madde orada olduğu gibi dursun ama çeşitli kanunlarda, çeşitli suçlarla bağlantılı olarak müsadere hükümlerine yer verme şeklinde bir anlayış hakimdir. Hatta yürürlükteki Ceza kanunda 36. madde genel bir müsadere maddesi olarak varlığını devam ettirmesine rağmen çeşitli, suçlarla bağlantılı olarak ayrıca müsadere hükümlerine yer verilmiştir. Mesela rüşvet , müstehcenlik, müstehcen neşriyat ile ilgili olarak ayrı müsadere hükümlerine yer verilmiştir. Yine kazanç müsaderesine ilişkin bir hüküm yürürlükteki Ceza Kanunda bulunmamasına rağmen, göçmen kaçakçılığına ilişkin olarak 201/a ve b maddelerinde müsadereye ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu kazuistik sistem yeni Ceza Kanunu sistematiğinde ortadan kaldırılmıştır. Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunda bulunan müsadereye ilişkin hükümler, Orman Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda vs, pek çok kanundaki müsadereye ilişkin bütün hükümler yeni Ceza Kanununun bu düzenlemeleri karşısında uygulama kabiliyetini yitirmiş olacaktır. Yeni Ceza Kanunun 54 ve 55. maddeleri formülasyonları itibari ile bugün ihtiyaçları karşılayacak açık, seçik ve net bir sistem ortaya çıkarmaktadır.

Müsadere, 765 s. Türk Ceza Kanununun 36. maddesinde düzenlenmişti.

5237 s. yeni Türk Ceza Kanununda "müsadere" müessesesi yeniden düzenlenmiş ve "kazanç müsaderesi" ile "kaim değer müsaderesi"ne yer verilmiştir.



1. Eşya müsaderesi ; 54. maddede düzenlenmiştir.

Yapılan yeni düzenleme ile getirilen temel değişiklik, müsaderenin hukukî niteliğinin bir güvenlik tedbiri olduğunun kabul edilmesidir. İşte bu nedenledir ki, müsadereye hükmedilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suç işlenmesinde kullanılan tehlikeli eşya, bunu kullanan fail, çocuk veya akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi, müsaderesine hükmedilecektir.

Suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine karar verileceği kabul edilmiştir. Ancak, bunun için, eşyanın iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir. Başka bir deyişle, kişinin suçun işlenmesine iştirak etmemesi, suçun işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulunduğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye hükmedilemeyecektir.

Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecektir. Ancak bu eşyanın niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsaderesine hükmedilecektir (m. 54/1).

Bu iyi niyeti nasıl değerlendireceğiz ? Örneğin, kişi belli ihtiyacın görülmesi amacına yönelik olarak, otomobilini bir arkadaşına ödünç olarak vermiştir, emanet etmiştir. Arkadaşı bu otomobili meşru bir ihtiyacını karşılamak için değil de bir başka suçun işlenmesinde kullanmıştır. 8. Ceza Dairesinin kararına yansıyan olayda göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesinde otomobil kullanılmıştı. Şimdi burada iyi niyet neyi ifade edecektir. Burada şunu sormamamız lazım. Bu kişi gerekli dikkati özeni göstermiş olsaydı bu otomobilin meşru bir amaç için değil de bir suçun işlenmesinde kullanılacağını anlayabilirdi şeklinde bir muhakemeden hareketle bu otomobili müsadere edecek miyiz ? Burada dikkat edilmesi gereken husus şu ; kişi eşyasını bir suçun işlenmesini amacıyla bir başkasına vermişse bu eşya müsadere edilecektir. Bu durumda, aslında bu kişi o suçun işlenmesine de yardım eden sıfatı ile iştirak etmekten dolayı sorumlu tutulacaktır. Ama böyle bir iştirak ilişkisi yoksa bu kişiyi biz cezalandıramayacağımız gibi sadece meşru bir amacın meşru bir ihtiyacın giderilmesine yönelik olarak eşyasını başkasına kullandırmış olması halinde bu eşyanın müsaderesine de karar verilememelidir.

A. DEĞER MÜSADERESİ : Müsadere konusu eşyanın ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması halinde; bunun değeri kadar para tutarının (kaim-mukabil-muadil değerin) müsaderesi öngörülmüştür (m. 54/2).

B. MÜSADEREDE ORANTILILIK : Getirilen temel değişikliklerden biri de, müsaderede "orantılılık" kuralının kabul edilmesidir. Buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin, işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağının anlaşılması halinde, eşyanın müsaderesine hükmedilmeyecektir. Bu hüküm, yalnızca suçta kullanılan eşya yönünden uygulanacaktır (m. 54/3). Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, her halükârda müsadere edilecektir (m. 54/4).

C. KISMİ MÜSADERE : Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin, bu kısmı ayırmak mümkün ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilecektir (m. 54/5). Örneğin, suça konu olan şey film ise ve bu filmin tümünün değil ama bazı sahnelerinin müstehcen (m. 226) olduğu tespit edilmişse, filmin müstehcen olan kısımları çıkartıldıktan sonra bütünlüğünü kaybetmiyorsa sadece suç teşkil eden sahnelerin; eğer bir filme sonradan porno nitelikte sahne ve bölümler ilave edilmişse sadece bu bölümlerin müsaderesine karar verilecektir.

D. PAY MÜSADERESİ :Müşterek veya iştirak halinde mülkiyete konu olan eşyada, suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine karar verilmesi öngörülmüştür (m. 54/6).

2.Kazanç müsaderesi ; 55. maddede düzenlenmiştir.

Bu düzenleme ile güdülen temel amaç, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesidir. Bu nedenle yeni hükümde kazanç müsaderesi kapsamlı bir biçimde düzenlenmiş ve suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilen ekonomik kazançların müsaderesi mümkün hâle getirilmiştir. Böylece, kazanç müsaderesi, "karapara aklama", uyuşturucu madde ticareti, dolandırıcılık, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma gibi ekonomik çıkar elde etme amacıyla işlenen suçlara karşı etkin biçimde caydırıcılık özelliği olan bir yatırım niteliğine kavuşturulmuştur. Bu hükmün uygulanmasında mağdurun ve iyi niyetli üçüncü kişilerin hakları korunacak, bunlara ait maddi değerler kazanç müsaderesine tabi tutulmayacaktır (m. 55/1).



III. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri

MADDE 56. - (1) Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacakları ilgili kanunda gösterilir.

AÇIKLAMALAR :

Çocuk suçları ve çocuklara verilecek ceza tedbirlere ilişkin düzenlemenin ayrı bir yasa ile yapılması gerektiği 56. maddede açıklanmıştır. Bu nedenle yenisi yapılıncaya kadar 2253 sayılı Kanun çocuklar hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri için uygulanacaktır. TCK nun 56. maddesinde bu ayrık durum açıkça belirtilmiş olduğundan TCK nun 5. maddesi uyarınca 2253 sayılı kanunda belirtilen ceza ve yaptırımların yürürlükten kalktığı da söylenemeyecektir.

Sadece TCK nun 6. maddesinde çocuk olarak 18 yaşını doldurmamış kişiler tanımlandığından, bu çocuk tanımı tüm yasalar için uygulanacaktır. Bu konuyla ilgili olarak hazırlanmış olan Çocuk Mahkemeleri Kanunu Tasarısı çalışmanın souna eklenmiştir. 
IV. Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri

MADDE 57. - (1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.

(2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.

(3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbî kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.

(4) Tıbbî kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.

(5) Tıbbî kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler tekrarlanır.

(6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.

(7) Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.

GEREKÇE :

Maddede akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri dü­zenlenmiştir. Buna göre, fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişiler, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.

Akıl hastaları ile ilgili güvenlik tedbiri açısından belli bir süre öngö­rülmüş değildir. Bu nedenle, güvenlik tedbiri, akıl hastasının toplum açısın­dan tehlikeliliğinin ortadan kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına ka­dar uygulanmaya devam edilecektir.

Kusur yeteneği tam olarak kalkmamış olmakla birlikte, işlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişinin mahkûm olduğu hapis cezasının, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine çevrilmesine de olanak tanınmıştır.

Keza, suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağım­lısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınması ve bu kişilerin tedavisinin, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılı­ğından kurtulmalarına kadar devam etmesi öngörülmüştür. Bu kişiler, yer­leştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilecektir. 

AÇIKLAMALAR :

Yeni Ceza Kanununun sisteminde, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinde salahı tıbben tebeyyün edinceye kadar bir güvenlik tedbiri uygulaması söz konusu değildir. Tehlikelilik ölçüsü getirilmiştir. Tehlikeliliği devam ettiği sürece akıl hastası kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulamasına devam edilecektir. Madde metninde bir kişinin akıl hastası olarak güvenlik tedbirine tabi tutulmasından itibaren tehlikeliliğinin ortaya kalkmasına kadar geçecek olan süreç ile ilgili olarak bütün işlemler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

Yeni düzenlemede kısmi ve tam akıl hastalığı ayrımı yapılmamıştır. Hastalığını birinci fıkra kapsamında olup olmadığı uzman bilirkişi tarafından belirlenecektir. Sanık bu amaçla gerekirse gözlem altına alınacaktır.

İkinci fıkradaki durum eski kısmi akıl hastalığı hali değildir. Buradaki düzenlemeye konu olan sanık normalde akıl hastası değildir. Buradaki durumda sanığın “fiile ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği azılmış” bir hali söz konusudur. Bu durum da bilirkişi raporu ile belirlenecektir ve böyle bir durumun varlığı tespit edilirse sanığa daha az ceza verilecektir.



V. Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular

MADDE 58. - (1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.

(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;

a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,

b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,

Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.

(3) Tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.

(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.

(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.

(6) Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.

(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.

(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.

(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir. 44



GEREKÇE :

Kişinin daha önce işlediği suç nedeniyle belli bir ce­zaya mahkûm edilmiş olmasına rağmen suç işlemede gösterdiği kararlılıkla toplum açısından tehlikeliliğini ifade eden tekerrür, kişi hakkında hükmolunan cezanın infazı sırasında dikkate alınacak bir neden ve hatta, infazdan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının nedeni olarak görülmüştür. Bu nedenle, tekerrür dolayısıyla kişinin cezasında artırma ya­pan sistemden vazgeçilmiştir.

Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, önceki mahkûmiyetin in­faz edilmiş olması gerekmemekle birlikte; tekerrüre ilişkin sürelerin işle­meye başlaması bakımından önceki mahkûmiyetin infaz edilmiş olması aranmış ve böylece Tasarıdan farklı bir düzenleme yapılmıştır.

Ayrıca, Tasarıya göre yapılan değişiklikle, yabancı mahkeme kararla­rının tekerrüre etki alanı genişletilmiştir.

Maddenin son fıkrasında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanabileceği öngö­rülmüştür.

AÇIKLAMALAR :

Kanunun 58. maddesinde tekerrür konusu düzenlenmiştir. Yeni Ceza Kanununda tekerrür cezanın arttırılması nedeni olmaktan çıkarılmıştır.

Tekerrür, kişinin diğer suçlulara nazaran tehlikeliliğinin daha fazla olduğunu ifade eden bir olgu olarak mütalaa edilmiştir. Bu nedenle tekerrür halinde suçun işlenmiş olması halinde kişi açısından diğer suçlulara nazaran bir özel infaz rejimi kabul edilmiş, ayrıca cezanın infazından sonrada devam edebilecek şekilde bir denetimli serbestlik tedbiri rejimi kabul edilmiştir. Bu bakımdan tekerrür sistemi yürürlükteki Ceza Kanunu sisteminden tamamen farklı bir yapıya bürünmüş bulunmaktadır. Burada belki tekerrür hükümlerinin uygulanmasında yeni Ceza Kanunundaki hükümlerle uygulanmasındaki şartlar açısından, yeni Ceza Kanununun düzenlemesi ile bir paralellik kurulabilir. Yargıtay içtihatlarında ortaya çıkan bazı çözüm önerileri yeni Ceza Kanununa tekerrürün şartları açısından yansıtılmıştır. Ama tekerrürün hukuki sonuçları bakımından tamamen farklı bir sistem getirilmiştir ve bu sistemin bir kısmı da yeni İnfaz Kanunun 108. maddesinde düzenlenmiştir. Her ikisini birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Ceza Kanunun 58. maddesi ve İnfaz Kanununun 108. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, o konsept çok daha ayrıntılı bir şekilde görülecektir.

Yeni düzenlemede tekerrür nedeniyle failin cezasında artış yapılmasına ilişkin sistemden vazgeçilmiştir. Bu durum tekerrürün görülmekte olan davaya konu suçla ilgisinin olmaması nedeniyle yerinde olmuştur. Çünkü, tekerrür söz konusu olduğunda bu durum suçun unsurları ile ilgili olmayıp failin kişiliğinin tehlikeliliği ile ilgilidir.

5237 sayılı TCK nun 58. maddesi hükmüne göre fail mükerrir durumda ise cezasında bir artış yapılmayacaktır. Onun bu durumu infaz sırasında ele alınacak, şartla tahliye süresinin belirlenmesinde ve şartla tahliye olduktan sonra tabi olacağı infaz rejiminin belirlenmesi açısından etkili olacaktır.

1. Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri

İnfaz Kanunu MADDE 108.- (1) Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan;

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının,

b) Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının,

c) Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,

İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.

(2) Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.

(3) İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez.

(4) Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.

(5) Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir.


2. Tekerrür hükümlerinin uygulanması için;

A)Önceden işlenen suçtan dolayı verilen cezanın ikinci suçun işlenmesinden önce kesinleşmiş olması gerekir. Yeni düzenlemede ilk cezanın tekerrüre esas olması için cezanın infaz edilmesi gerektiğine ilişkin düzenleme kaldırılmıştır.

B)Verilen ilk ceza infaz edilmiş ve infaz tarihinden itibaren,

a)Beş yıldan fazla süreyle hapis cezası söz konusu ise cezanın infazını üzerinden BEŞ YIL GEÇMİŞ ise,

b)Beş yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası söz konusu ise bu cezaların infazının üzerinden ÜÇ YIL GEÇMİŞ ise

bu cezalar tekerrüre esas alınamaz.



3.Şu hallerde tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır;

A)İnfaz süresinin üzerinden beş yıl veya üç yıllık süreler geçmiş ise,

B)İlk suç kasıtlı ikinci suç taksirli bir suç ise,

C)İlk suç taksirli ikinci suç kasıtlı bir suç ise,

D)Tekerrüre esas alınacak suç sırf askeri bir suç ise,

E)Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıca madde imal ve ticareti, para ve kıymetli damgalarda sahtecilik suçları hariç olmak üzere yabancı ülkelerde verilen hükümler,

F)Tekerrüre esas alınacak suçu işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış kişiler hakkında verilen cezalar,

tekerrüre esas olmazlar.



4.Mükerrir olmanın sonuçları;

A)Verilen cezada bir artış yapılmaz,

B)Suça konu ceza, hapis cezası ve adli para cezası olarak seçimlik şekilde öngörülmüş ise hapis cezası uygulanır,

C)Hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanır,

D)Hükümlü hakkında denetimli serbestlik hükümleri uygulanır.

Mükerrir hakkında tüm bu düzenlemelerin uygulanabilmesi için, kararı veren mahkemece sanığın bu durumu tespit edilir ve kararda sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir (m.58/7).

Denetimli serbestlik hükümlerinin ve cezanın nasıl infaz edileceği 5275 sayılı kanunda gösterilmiştir.

TCK nun 6. maddesi ihtiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçlu kavramlarını tanımlamıştır. Buna göre; “İtiyadi suçlu deyiminden; kasıtlı bir suçun temel şeklini ya da daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla işleyen kişi, Suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi, Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi” anlaşılmaktadır.

İşte yapılan yargılama sonucunda hakkında ceza verilecek olan kişini bu tanımlar kapsamında kalan bir kişi olduğu belirlenmiş ise mahkeme tarafından bu kişiler hakkında da mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilecektir (m.58/9). Bu nedenle mahkemenin yargılama sırasında bu hususların varlığını tespit etmesi ve kararında bu durumu göstermesi gerekir.

VI. Sınır dışı edilme

MADDE 59. İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkum edilen yabancı, koşullu salıverilmeden yararlandıktan ve her halde cezasının infazı tamamlandıktan sonra, durumu, sınır dışı işlemleriyle ilgili olarak değerlendirilmek üzere derhal İçişleri Bakanlığına bildirilir.

AÇIKLAMALAR :

Bu maddenin ilk halinde “ İşlediği suç nedeniyle İKİ YIL veya DAHA FAZLA süreyle hapis cezasına mahkum edilen yabancının, cezasının infazından sonra derhal sınır dışı edilmesi “ öngörülmekte iken 31.03.2005 tarih ve 5328 Sayılı Kanunun 1. maddesi ile bu madde yukarıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Eğer bir kişi hem Türk vatandaşı hem de bir veya birden çok ülkenin vatandaşı ise, her ülke kendi vatandaşlığını dikkate alacağından o kişi Türk vatandaşı olarak görülür ve Anayasada yer alan vatandaşın sınır dışı edilemeyeceğine ilişkin kural uyarınca çifte vatandaş olan Türk sanık hiçbir şekilde bu mahkumiyeti nedeniyle sınır dışı edilemez.

VII. Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri

MADDE 60. - (1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet hâlinde, iznin iptaline karar verilir.

(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır.

(3) Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hâkim bu tedbirlere hükmetmeyebilir.

(4) Bu madde hükümleri kanunun ayrıca belirttiği hâllerde uygulanır.



GEREKÇE :

Anayasamızda da güvence altına alınan ceza sorumlu­luğunun şahsîliği kuralının gereği olarak sadece gerçek kişiler hakkında ceza yaptırımına hükmedilebilir. Ancak bu ilke, işlenen suç dolayısıyla özel hu­kuk tüzel kişileri hakkında güvenlik tedbiri niteliğinde yaptırımlara hükme­dilmesine engel değildir.

Bu nedenle maddede, özel hukuk tüzel kişileri hakkında hükmedile­bilecek güvenlik tedbirlerinin tür ve koşulları düzenlenmiştir.

Maddede öngörülen ilk güvenlik tedbiri, faaliyet izninin iptalidir. Bu­nun için ilk koşul özel hukuk tüzel kişisine, belirli bir faaliyette bulunabil­mesine ilişkin bir kamu kurumunca verilen bir iznin varlığıdır. İkinci koşul ise, bu iznin sağladığı yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yara­rına kasıtlı bir suç işlenilmesidir. Dikkat edilmelidir ki, burada söz konusu olan suç, tüzel kişi yararına işlenmiş herhangi bir suç değildir. İşlenen suçla, verilen iznin kullanılması arasında nedensellik bağı olmalıdır. Ayrıca, özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin bu suçun işlenmesine iştirak etmeleri gerekir.

Örneğin uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretinden elde edilen ge­lirlere meşruiyet görüntüsü kazandırmak için bir döviz bürosunun kullanıl­ması hâlinde, bu döviz bürosunu işleten özel hukuk tüzel kişisinin, döviz bürosu işletmek için aldığı izin iptal edilecektir. Yine, ilaç üretmek için izin alınmış olan bir laboratuarda uyuşturucu veya uyarıcı madde üretimi yapıl­ması durumunda da, aynı sonuç doğacaktır.

Özel hukuk tüzel kişileri bakımından öngörülen ikinci güvenlik tedbiri ise müsaderedir. Buna göre, tüzel kişi yararına işlendiği belirlenen suç ba­kımından, müsadere hükümlerindeki koşullar da gerçekleşmiş ise, o suçla bağlantılı olan eşya ve maddî çıkarların müsaderesine hükmedilecektir. Bu hâlde iyi niyetli üçüncü kişilerin hakları korunacaktır.

Özel hukuk tüzel kişileri ile ilgili güvenlik tedbirlerinin uygulanma­sında, işlenen suç dikkate alındığında, çok ağır sonuçlar doğabilir. Örneğin çok sayıda kişi işsiz kalabilir veya iyi niyetli üçüncü kişiler bakımından tela­fisi güç kayıplar meydana gelebilir. İşte bu gibi hâllerde mahkeme madde­deki orantılılık ilkesine dayanarak bu güvenlik tedbirlerine hükmetmeyebi­lecektir.

Özel hukuk tüzel kişileri hakkında uygulanacak güvenlik tedbirlerine, her suç bakımından değil, kanunda özel olarak belirtilen hâllerde hükmedi­lebilecektir.



AÇIKLAMALAR :

Yeni TCK tüzel kişilerin hiçbir şekilde cezalandırılmasını kabul etmemiştir. Yeni düzenlemeye göre tüzel kişi ancak güvenlik tedbirine muhatap olabilir. Bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olan bir suç dolayısı ile o tüzel kişi hakkında güvenlik tedbirine hükmedilebilecektir. Cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle bir tüzel kişinin cezalandırılması söz konusu değildir. Bilindiği üzere, Kanunun 20. maddesinde ceza sorumluluğunun şahsi olduğu, tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımının uygulanamayacağı belirtilmiştir. Yürürlükteki Kanunda ve halen yürürlükte olan pek çok kanununda tüzel kişiler ile gerçek kişilerin para cezaları açısından müteselsil sorumluluğunu öngören düzenlemelere yer verilmektedir. Ceza sorumluluğunun şahsililiği ilkesini güvence altına alan Anayasanın 38. maddesi ile bu düzenlemeleri telif etmek imkanı yoktur. Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirinin hangi şartlar altında verileceği m.60 da belirtilmiştir. Bir suç nedeniyle tüzel kişi hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmesi için o suçu düzenleyen kanun maddesinde tüzel kişi hakkında güvenlik tedbirine hükmedileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir.

Tüzel kişiler bakımından uygulanabilecek güvenlik tedbirleri müsadere ve

tüzel kişiye kamu makamlarınca verilen faaliyet izninin iptali olabilir.



1.Müsadere :Tüzel kişi yararına işlendiği belirlenen suç bakımından, müsadere hükümlerindeki diğer koşullarda gerçekleşmiş ise, o suçla bağlantılı olan eşya ve maddi çıkarların müsaderesine hükmedilecektir.

2.Faaliyet İzninin İptali :

A.Verilmiş bir izin bulunmalıdır.

B.Suç verilmiş bu iznin sağladığı yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş olmalıdır.

C.İşlenen suç ile verilen iznin kullanılması arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.

D.Tüzel kişinin organ veya temsilcilerinin suça iştirak etmiş olması gerekir.

Bilindiği üzere, tüzel kişiler genellikle kamu makamlarının verdiği bir izne dayalı olarak faaliyet icra etmektedirler. Ve bu faaliyet izninin tüzel kişiye sağlamış bulunduğu yetki ve imkan kötüye kullanılmak suretiyle bu suçlar işlenebilmektedir. İşte bu gibi durumlarda kamu makamları tarafından verilen faaliyet izninin iptali yönünde de bir güvenlik tedbirine yeni Ceza Kanununda yer verilmiştir. Peki bunlar ne zaman uygulanabileceklerdir. Herhangi bir suçta bu tedbir uygulanamayacaktır. Eğer ilgili suçla bağlantılı olarak kanuni düzenlemede bu güvenlik tedbirlerine hükmolunabileceğine dair açık bir hükme yer verilmişse bu güvenlik tedbirlerine hükmedebilecektir. Örneğin Uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretinden elde edilen gelirlere yasal görüntü kazandırmak için bir döviz bürosunun kullanılması halinde, bu döviz bürosunu işleten özel hukuk tüzel kişisinin, döviz bürosu işletmek için aldığı izin iptal edilecektir.Yine ilaç üretmek için izin alınmış bir laboratuarda uyuşturucu ve uyarıcı madde üretimi yapılması durumunda da aynı sonuç doğaçaktır.



Orantılılık ilkesi : Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirinin uygulanması halinde , çok sayıda kişi işsiz kalabilir veya iyi niyetli üçüncü kişiler bakımından telafisi güç kayıplar meydana gelebilir. İşte bu gibi hâllerde mahkeme maddedeki orantılılık ilkesine dayanarak bu güvenlik tedbirlerine hükmetmeyebilecektir. Örneğin, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde üretime devam edilirken bu üretim tesisinden çevreye atılan artıklarla çevre kirletilebilir. Çevrenin kasten kirletilmesi suçu işlenmiştir. Şimdi bu faaliyet izniyle bağlantılı olarak işlenmiş bir suç vardır. Bu halde, eğer bu tüzel kişinin faaliyet iznini iptal edersek ortaya bir orantısızlık çıkabilir. Özellikle bu tüzel kişinin icra ettiği üretim faaliyetinin binlerce kişinin istihdamını da gerekli kılmış olması halinde ortaya dengesiz bir sonuç çıkabilir. Sadece çevrenin kirletilmiş olması dolayısıyla faaliyet iznini iptal edersiniz, ama binlerce kişi de işsiz kalmış olabilir. Burada hakimin hükmedilecek olan güvenlik tedbiriyle ortaya çıkacak olan sonucun işlenen suçla ortaya çıkacak olan sonucu mukayese ederek orantılılık ilkesine riayet etmesi lazımdır. Yine örneğin, tüzel kişiye ait bir yük gemisiyle ülkeye kaçak üç beş paket sigara sokulmuştur. Şimdi suçun işlenmesinde bu yük gemisi kullanılmıştır. Suçun işlenilmesinde geminin kullanılmasında müsadereye ilişkin diğer şartların gerçekleşmiş olduğunu da düşünelim. Ama burada ekonomik değeri az olan bir eşyanın ülkeye kaçak olarak sokulmasında sadece araç olarak kullanıldığı için bir yük gemisinin müsaderesine hükmedilmesi herhalde adil bir sonuç doğurmayacaktır. Bu bakımdan orantılılık ilkesine 60. madde de yer verilmiş bulunmaktadır.

Özel hukuk tüzel kişileri hakkında uygulanacak güvenlik tedbirlerine, her suç bakımından değil, kanunda özel olarak belirtilen hâllerde hükmedilebilecektir.” Kanunda, bu tedbirin şu suçlar için uygulanacağı belirtilmiştir: Soykırım ( m.76 ) ; İnsanlığa karşı suçlar ( m.77 ) ; Soykırım veya İnsanlığa Karşı Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak ( m. 78 ) ; Göçmen Kaçakçılığı ( m. 79) ; İnsan Ticareti Suçu ( m. 80 ) ;İnsan Üzerinde Deney ( m. 90 ) ; Organ veya Doku ticareti ( m. 91 ) ; Tehdit ( m. 106) ; Şantaj ( m. 107) ; Cebir ( m. 108) ; Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma ( m. 109, 111) ; Haberleşmenin Gizliliğini İhlâl (m. 132) ; Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması (m. 133) ; Özel Hayatın Gizliliğini İhlâl ( m. 134) ; Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (m. 135 ) ; Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme ( m. 136, 137) ; Verileri Yok Etmeme (m. 138, 140 ) ; Hırsızlık (142 – 147 ) ; Güveni Kötüye Kullanma ( m.155 ) ; Dolandırıcılık ( m.157, 158, 159, 160 ) ; Çevrenin Taksirle Kirletilmesi ( m. 182/ 2, 3, 4, 5 ) ; Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Suçları ( m. 188, 189 ) ; Müstehcenlik (m.226/ 6) ; Fuhuş (m.227/ 7) ; Kumar Oynanması İçin Yer ve İmkân Sağlama (m. 228) ; İhaleye Fesat Karıştırma ( m. 235 ) ; Edimin İfasına Karıştırma ( m. 236 ) ; Fiyatları etkileme ( m. 237 ) ; Bilişim Sistemine Girme (m. 243) ; Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme (m. 244) ; Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması (m. 245, 246 ) ; Rüşvet ( m. 252, 253 ) ; Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak ( m. 302 ) ; Düşmanla İşbirliği Yapmak (m. 303 ) ; Devlete Karşı Savaşa Tahrik (m. 304 ) ; Anayasayı İhlâl ( m. 309 )

Açıklana bu düzenleme ışığında TCK nun 5. maddesi de dikkate alındığında 3167 sayılı kanunda ve diğer kanunlarda yer alan tüzel kişilerin cezalandırılmasına ilişkin tüm hükümler yürürlükten kalkmış hale gelmiştir.

 

& 13. Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi

 

Cezanın belirlenmesi

MADDE 61. - (1) Hâkim, somut olayda;

a) Suçun işleniş biçimini,

b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,

c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,

d) Suçun konusunun önem ve değerini,

e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,

f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,

g) Failin güttüğü amaç ve saiki,

Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.

(2) Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen ceza üzerinden yapılır.

(3) Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hâllerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz.

(4) Bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hâllerin gerçekleşmesi durumunda; temel cezada önce artırma sonra indirme yapılır.

(5) Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir.

(6) Hapis cezasının süresi gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmî takvime göre hesap edilir. Hapis cezası için bir günün, adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar infaz edilmez.

(7) Süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı bu madde hükümlerine göre belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamaz.

(8) Adlî para cezası hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adlî para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur.45

(9) Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir.46

GEREKÇE :

Maddede cezanın belirlenmesinde izlenecek yöntem düzenlenmiştir. Birinci fıkrada, temel cezanın belirlenmesinde hangi husus­ların göz önünde bulundurulacağı bentler hâlinde gösterilmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacak hususlardan bazıları, özel suç tanımlarında cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren nitelikli unsurlar olarak belirlen­miş olabilir. Bu durumda, söz konusu nitelikli unsurlar, birinci fıkraya göre temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınmayacaktır. Bu düşüncelerle, maddenin ikinci fıkrasında mükerrer değerlendirme yasağı vurgulanmıştır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, bir suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren birden fazla nitelikli unsurunun gerçekleşmesi hâ­linde, temel cezanın en ağır cezayı gerektiren nitelikli unsura göre belirlen­mesi gerektiği vurgulanmıştır.

Suçun temel şekline nazaran daha az cezayı gerektiren nitelikli unsu­run varlığı hâlinde temel ceza üzerinden indirim yapıldıktan sonra, sırasıyla yapılacak olan artırım ve indirim sebepleri dördüncü fıkrada belirlenmiştir. Buna göre, sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş kü­çüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî se­beplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir.

Tekerrür, cezanın ağırlaştırılması nedeni olarak görülmediği için, ce­zanın belirlenmesi açısından Tasarıda benimsenen sıralamada yer alan teker­rür çıkarılmıştır.



5357 SAYILI KANUN İLE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN GEREKÇESİ :

Kanunun 49 uncu maddesine göre, aksine hüküm bulunmayan hallerde, süreli hapis cezasının alt sınırı bir ay, üst sınırı ise yirmi yıldır. Bu alt ve üst sınır, ilgili suç tanımındaki temel ceza açısından belirlenmiştir. Bu itibarla, 49 uncu madde hükmü, sonuç ceza bakımından bir sınır oluşturmamaktadır. Başka bir deyişle, somut olayla ilgili olarak belirlenen sonuç ceza yirmi yıldan fazla olabilecektir. Ancak, bu durumda belirlenen sonuç cezaya yine de bir sınırlama gereği bulunmaktadır. Böyle bir sınırlama, müebbet hapis cezasında koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken asgari süre bakımından önem taşımaktadır. Bu ihtiyaç nedeniyle, 61 inci maddeye eklenen yedinci fıkra ile, hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı belirlenen sonuç cezanın otuz yıldan fazla olamayacağı kabul edilmiştir.

Keza, adli para cezasının hesaplanmasında başta Yargıtay olmak üzere hâkim ve savcılarda oluşan tereddüdün giderilmesi amacıyla, söz konusu maddeye yeni bir fıkra eklenmiştir.

I. Cezanın belirlenmesi : Cezanın belirlenmesine ilişkin düzenleme TCK nun 61. maddesinde yapılmıştır. 765 sayılı TCK nun 29. maddesine karşılık gelen bu düzenlemede eski düzenlemeye oranla daha ayrıntılıdır. Bunu yanı sıra, 61. madde hükmün oluşturulmasında ceza tertibinin sırasında değişiklik yapmıştır.

Hakim; yargılama sonucunda sanığın üzerine atılı suçu işlediğini, suçun unsurları ile oluştuğunu, ceza sorumluluğunu veya kusurluluğu kaldıran bir nedenin olmadığını tespit ettiği takdirde sanığa bir ceza tayin edecektir. İşte 61/1 maddesinde hakimin sanığa vereceği temel cezayı tayin ve tespit ederek nelere dikkat edeceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre hakim somut olayda;

a) Suçun işleniş biçimini,

b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,

c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,

d) Suçun konusunun önem ve değerini,

e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,

f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,

g) Failin güttüğü amaç ve saiki,

Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.

Hakimin bu belirmeyi yaparken yeni 61/3 maddesinde bir sınırlama ile karşı karşıyadır. “Her durum hükümde bir kere dikkate alınır” şeklinde ifade edilebilecek ilkeye göre hakim, birinci fıkrada belirtilen unsurların suçun unsurunu oluşturduğu takdirde bu unsurları ayrıca suçun temel cezasının tespitte kullanamayacaktır. Örneğin; hırsızlık suçunun geceleyin işlenmesi bir ağırlaştırıcı nedendir. Hakim hırsızlık suçuna ilişkin olarak alt ve üst sınırlar arasında bir ceza tayin ederken artık suçun 61/1-c maddesi uyarınca gece vakti işlendiğini ( suçun işlendiği zamanı ) belirterek bir teşdit uygulaması yapamayacaktır. Teşdit uygulayacak ise 61/1 de yer alan başka nedenlere dayanmalıdır. Aksi durumda suçun gece vakti işlenmiş olması hem temel cezayı belirlemede etkili olmuş ve hem de cezanın artırılma nedeni olarak uygulanmış olacaktır.

Yeni düzenlemede hükmün kurulmasında sıra konusu değişmiştir.

Buna göre; yine eskiden olduğu gibi temel ceza belirlendikten sonra önce artırma sonra indirme yapılacaktır ancak eskiden olduğu gibi artırma ve indirmenin kendi içinde sıralanmasında fiile bağlı sebepler, şahsi sebepler gibi bir ayrım yoktur. Bu nedenle, cezada artırım veya indirim yaparken bunlar içindeki sırayı artırım ve indirim nedenlerinin kanunda belirlenen sırası belirleyecektir.

Yine öncelikle suçun niteliğine ilişkin sebepler uygulanacaktır. 61/4 maddesi uyarınca öncelikle suça ilişkin nitelikli hallere dair artırım ve indirim nedenleri uygulanır.

Bu nedenler uygulandıktan sonra 61/5 maddesi uyarınca;

Teşebbüs (m.35), İştirak (m. 37, 38, 39, 40, 41), Zincirleme suç (m.43), Tahrik (m.29), Yaş (m.31), Akıl Hastalığı (m.32), Şahsi İndirim Sebepleri (örneğin etkin pişmanlık, akrabalık nedeniyle yapılacak indirimler) ve Takdiri İndirim nedenler (m.62) bu SIRA GÖZETİLEREK uygulanır.

Yeni düzenlemede en dikkat çekici değişiklik teşebbüsün ve şahsi indirim nedenlerinin yerinin değişmiş olmasıdır.



Buna göre örnek bir hüküm kurmak gerekir ise;

a)Hırsızlık suçundan m 141/1 1 yıl hapis cezası,

b)Gece vakti işlendiği için 143/1 maddesi uyarınca 1/3 artırılarak 1 yıl 4 ay hapis cezası,

c)Malın değeri az olmakla 145/1 maddesi uyarınca takdiren 1/2 oranında indirilerek 8 ay hapis cezası,

d)Suç teşebbüs aşamasında kalmakla 35. madde uyarınca 1/4 indirimle 4 ay hapis cezası,

e)Suça yardım eden olarak katılmakla 39/2-b yollamasıyla 39/1 maddesi uyarınca 1/2 oranında indirilerek 2 ay hapis cezası,

f)Aynı fiilin aynı kişiye karşı bir suç işleme kararı ile birden fazla kere işlenmesi nedeniyle (zincirleme suç) 43/1 maddesi uyarınca 1/4 artırılarak 2 ay 15 gün hapis cezası,

g)Sanık suç tarihinde 16 yaşında olduğundan cezasının 1/2 oranında indirilerek 1 ay 7 gün hapis cezası,

h)Sanığın kovuşturma başlamadan önce eşyayı iade etmesi nedeni ile cezasının 168 madde uyarınca 1/3 indirim yapılarak 24 gün hapis cezası,

i)Takdiri indirim nedeni 62. madde uyarınca 1/5 oranında indirilerek 19 gün hapis cezası

j)Ceza miktarı ve yaşı itibarıyla cezasının 52. madde uyarınca günlüğü 20 liradan paraya çevrilerek 380 lira adli para cezası

II. Takdiri indirim nedenleri

MADDE 62. - (1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.

(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.47



GEREKÇE :

Takdiri indirim nedenlerinin varlığı durumunda Tasa­rıda kabul edilen indirim oranlarında kısmen değişiklik yapılmıştır.

Ayrıca, takdiri indirim nedenlerinin neler olabileceği, sınırlı olmamak üzere ve örnekler şeklinde belirlenmiştir. Bunlar, maddenin ikinci fıkrasında failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki dav­ranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar olarak belirlenmişlerdir. Bu nedenler, Hükûmet Tasarısında temel cezanın belir­lenmesinde dikkate alınabilecek hususlar arasında gösterilmişti. Ancak, ya­pılan değişiklikle, mükerrer değerlendirme yasağı dolayısıyla, bu nedenlerin temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınmaması, sadece takdiri indirim nedenleri olarak göz önünde bulundurulması gereği kabul edilmiştir.

AÇIKLAMALAR :TCK nun 62. maddesinde 765 sayılı TCK nun 59. maddesine tekabül eden takdiri indirim nedenleri düzenlenmiştir. Buradaki düzenlemede ilk düzenlemede iki temel farklılık göze çarpmaktaydı. Buna göre;

a)İndirim miktarı 1/6 dan 1/5 e getirilmişti, ancak 31.03.2005 tarih ve 5328 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile tekrar oran 1/6 olarak değiştirilmiştir.

b)Hangi nedenlerin cezayı indirimde esas alınacağı sınırlı olmamak üzere (örnek şeklinde) 62/2 maddede sayılmıştır. Takdiri indirim nedeni olarak;

failin geçmişi,

sosyal ilişkileri,

fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları,

cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir.

Verilecek kararda sanık hakkında hangi takdiri indirim nedeninin esas alındığını gösterilmesi gerekir. Belirtildiği gibi burada sayılan nedenler sınırlı değildir. Hakim bu sebeplerin dışında da bir takdiri indirim nedenine dayalı olarak uygulama yapabilir.



III. Mahsup

MADDE 63. - (1) Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adlî para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.48

GEREKÇE :

Maddeyle, mahkûmun suç nedeni ile şahsî hürriyeti sı­nırlama sonucunu doğuran örneğin tutuklama gibi hâller nedeni ile geçirilen sürelerin mahkûmiyetten indirilmesi esası benimsenmiştir. Böylece teknik anlamda tutukluluk sayılmamakla beraber şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran tedbirlerin tümünün de tutukluluk gibi mahkûmiyet süresine mah­sup edilmesi öngörülmüştür. Bu nedenle, madde metninde “hürriyeti sınır­lama sonucunu doğuran bütün hâller” ibaresi kullanılmıştır.

Maddede “hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen” ibaresi yer aldı­ğından hükümlünün mahkûm edildiği suçtan başka bir fiilden dolayı yargı­lama nedeniyle hürriyetinin sınırlanmış olması hâlinde de mahsubun hangi koşul ile yapılabileceği gösterilmiştir.

Tasarıdaki maddenin ikinci cümlesinde yapılan değişiklikle, adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, mahsubun bir gün karşılığı yüz Türk Lirası sayılmak suretiyle yapılacağı kabul edilmiştir.



AÇIKLAMALAR :

Mahsuba ilişkin hükümler 765 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinde düzenlenmektedir. 5237 sayılı Kanuna göre, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilecektir.

Buna göre, suç nedeni ile şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran örneğin, tutuklama veya göz altına alma gibi hâller nedeni ile geçirilen süreler mahkûmiyetten indirilecektir.

Kanunun 63 üncü maddesinde “hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller" ibaresine yer verilmiş olduğundan dolayı, teknik anlamda tutukluluk sayılmamakla beraber, şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran tedbirlerin tümünün de tutukluluk gibi mahkûmiyet süresine mahsup edilmesi gerekmektedir.

Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen bir başka suçtan dolayı yargılama nedeniyle hürriyetin sınırlanmış olması durumunda mahsup hükümleri uygulanabilecektir.

Adlî para cezasına hükmedilmesi durumunda ise, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılacaktır.

Bilindiği üzere, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun yerine alacak olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 109 ve devam eden maddelerinde tutuklama yerine uygulanabilecek “Adlî kontrol” sistemine yer verilmektedir. Buna göre, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıla (üst yıl dahil) kadar hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilecektir.

Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısında adlî kontrol olarak şüphelinin aşağıda belirtilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabu tutulması olarak kabul edilmiştir:

Yurt dışına çıkamamak,

Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak,

Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak,

Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek,

Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek,

Şüphelinin parasal durumu göz ününde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hakimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak,

Silah bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adli emanete teslim etmek,

Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak,

Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkum edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

Görüldüğü gibi, adlî kontrol altında bulundurma durumlarından bir kısmı şahsi hürriyeti sınırlama sebebi sayılabilecek durumlardandır.

Ancak, CMK. nun 109 uncu maddesine göre, “Uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek” durumu ayrık olmak üzere, adli kontrol altında geçen süre, şahsi hürriyeti sınırlama sebebi kabul edilerek cezadan mahsup edilemeyecektir.

 

& 14. Dava ve Cezanın Düşürülmesi

I. Sanığın veya hükümlünün ölümü

MADDE 64. - (1) Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.

(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur. 49



GEREKÇE :

Bu maddede yapılan düzenleme ile sanığın ölümü hâ­linde kamu davasının düşürülmesi hüküm altına alınmıştır. Ancak niteliği itibarıyle müsadereye tabi eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin yargılamaya -sanığın ölümüne rağmen devam edilmesinin mümkün olduğu hâllerde- de­vam edilip hasıl olan neticeye göre bir karar verilecektir.

Hükümlünün ölümü henüz infaz edilmemiş hapis ve adli para cezasını ortadan kaldırır. Ancak adli para cezası kısmen veya tamamen infaz edilmiş ise artık Devletten geri istenemez. Buna karşılık hükümlünün sağlığında ve­rilmiş olup kesinleşen müsadere ve yargılama giderleri hükümlünün miras­çılarından istenebilir.

AÇIKLAMALAR :

Konuyla ilgili olarak, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 96 ıncı maddesinde düzenleme bulunmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 64 üncü maddesine göre, sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilecektir.

Ancak, kamu davasının düşürülmesine karar verilmesine rağmen, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesi konusunda karar verilecektir.

Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırmakla birlikte, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hükmün, infazına engel olmayacaktır (m.64/son). Bu nedenle, hükümlünün sağlığında verilmiş olup kesinleşen müsadere ve yargılama giderleri hükümlünün mirasçılarından istenebilecektir.


Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə