2
2.
ARAŞTIRMANIN AMACI VE METODU
Kur’an’daki kıssalarla Kitab-ı Mukaddes’teki kıssalar arasında bazı
benzerliklerin olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak bu, iddia edildiği gibi
Kur’an’daki kıssaların Kitab-ı Mukaddes’ten veya Yahudi ve Hıristiyanlara ait
kaynaklardan alınmış olduğunu söylemek anlamına gelmez.
2
Umumiyetle Müslümanlar, Kitab-ı Mukaddes içerisinde yer alan Tevrat’ın,
Zebur’un ve İncil’in Kur’an’dan önce Allah tarafından indirilmiş kitaplar olduklarını,
ancak zamanla bu kitapların tahrif edildiklerini kabul ederler.
3
Şurası bir gerçek ki
Kitab-ı Mukaddes’in içerisinde bütünüyle tahrif edilmemiş olduğunu gösteren yerler de
vardır. Bu tahrif edilmemiş yerler Kur’an’la benzerlikler, hatta bazen paralellikler
gösterir. Kur’an ve Kitab-ı Mukaddes’in örtüşen ve benzeşen yerlerinden anlıyoruz ki
Kur’an’ın getirdikleri yeni bir şey değil, önceki kitapların getirdiklerinin bir devamı
mahiyetindedir. Nitekim Kur’an, daha önceki kitapları tahrif edilmemiş tarafları
itibariyle
“ (Ey Muhammed) O, sana Kitab’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak
tedricen indirmiştir…”
4
diyerek tasdik eder. Yine Kur’an, Hz. Musa’ya verilen kitabı
“kılavuz”,
5
“nur ve insanlara yol gösterici”
6
olarak vasıflandırır.
2
Bu iddianın özeti şudur:
Kur’an’daki kıssalarla Kitab-ı Mukaddes’teki anlatılar arasında, bazı
benzerliklerin olmasından hareketle, Kur’an’ın Allah’tan gelen bir vahiy olduğu fikrini kabul etmeyen
gayrimüslimler, Müslümanlarla temas kurdukları erken dönemlerden itibaren Kur’an’daki materyalin
kaynağını tespit etme çabası içerisine girdiler. Bazı gayrimüslimler, Yahudi ve Hıristiyan geleneğine ait
bilgileri Muhammed’e aktaran gizemli bir hocasının olmuş olabileceği iddiasını ortaya attılar. Sonra bu
iddialarıyla ilişkili olarak rahip Bahira ve gizemli bir kişiliğe sahip olan Sergius’u örnek verdiler. Modern
dönemde ise batı dünyasında, Kur’an’daki materyal ve özellikle kıssaların Yahudi ve Hıristiyan
çevrelerden adapte edilmiş olduğu iddiası genel kabul gördü. Bu iddia birçok batılı oryantalist tarafından
da yaygın bir şekilde sürdürüldü. Öte yandan Kur’an’daki Kitab-ı Mukaddes’le ilişkili materyalin,
doğrudan Kitab-ı Mukaddes’ten değil, Kitab-ı Mukaddes yorum ve tefsirleriyle Yahudi ve Hıristiyanlara
ait kaynaklardan alınmış olduğu düşüncesi de yaygın şekilde savunuldu
.
Daha fazla bilgi için bkz. Şinasi
Gündüz, “Kur’an Kıssalarının Kaynağı Eski Ahit Mi?”,
IV. Kur’an Sempozyumu, Fecr Yay., Ankara,
1998, s. 49-52; Osman Cilacı, “Kur’an Kıssaları Yahudilikten mi Alınmıştır?”,
İslam Medeniyeti (dini-
ilmi-fikri aylık mecmua), İstanbul 1973, S. 32, s. 28-29.
3
Tevrat’ın tahrifi meselesinde Müslümanlar üç farklı görüş beyan etmişlerdir. 1) Tevrat’ın ekseri
kısmının tahrif edildiğini savunanlar. İbn Hazm, İbn Kayyim el-Cevziyye ve el-Karafî gibi. 2) Tevrat’ta
tahrifin olmadığını savunanlar. İbn Haldun ve Makrizî gibi. 3) Tevrat’ta kısmi tahrifi savunanlar. İbn
Teymiyye, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ve Süleyman Ateş gibi. Daha fazla bilgi için bkz. Baki
Adam, “Tevrat’ın Tahrifi Meselesine Müslüman ve Yahudi Cephesinden Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Ankara ty., c. 36.
4
Al-i İmran, 3/3.
5
İsrâ, 17/2.
6
Kasas, 28/43.