NörobiLİm ve yapay zeka çalişmalarinda yaşanan geliŞmeler sosyal biLİmler ve planlama alanin öNÜNÜ nasil açiyor?



Yüklə 391,41 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/18
tarix13.12.2017
ölçüsü391,41 Kb.
#15307
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18

www.ozetkitap.com 

9

 



metindeki sözcüklerle karşı karşıya kaldığında okurun belleğinde depolanmış belirli semboller 

uyandırılmış olur. Böylece bu sembol uzun erimli bellekten kısa erimli belleğe aktarılmış olur. Tabii 

her sözcük/sembol tanındığında hangi sembollerin uyandırılacağı bağlama bağlı olacaktır. Simon 

böyle bir kuram geliştirilebilirse Yapay Zeka’nın edebiyat eleştirisi alanında kullanılabileceğini 

savunuyordu.  

1980’lerin ortalarına gelindiğinde Yapay Zekanın gelişmesinin kurucu babalarının öngördüğü 

performansı gerçekleştiremeyeceği ortaya çıkmıştı. Yapay Zeka araştırıcıları Dreyfus’un eleştirilerini 

gözönüne alarak  “alt sembolik” (sub –symbolic) yaklaşımları kullanmaya başladılar. “Bilgisayıcı zeka” 

(Computational Inteligence Paradigm) paradigması içinde yer alan ”nöral ağlar”, “evrimsel 

algortimaları” bilinç dışı akıl yürütmelerin simülasyonunu yapmaya yöneldiler. Bu yaklaşımlar 

Dreyfus’un kabulünü sağlamayı başardı. Sağduyuyla verilen (commonsense) kararlar, geri plan ve 

bağlama ilişkin bilgilerin hesaba katılmasının yolunu açtı. Alt sembolik yaklaşımların gelişmeye 

başlaması tüm Yapay Zekacıları etkisi altına alamadı. Ray Kurzweil gibi iyimser olanları düşünen 

makinenin yapılabileceği inancını sürdürdüler.

16

   Göreve özgü olarak tasarlanan robotlar sanayi, ve 



hizmetler alanında insan yerini hızla almaya başladır.  Dünyada sayıları 10 milyona varmıştır. Bunlar 

insan gibi genel zeka iddiası taşıyan makinalar değildi, ama belli bir düzeyde zeka gerektiren işleri 

gerçekleştiriyordu.  Carnegie Melon Üniversitesinin Robotik Enstitüsünün başında bulunan Hans 

Moravec 1997’de var olan robotların zeka düzeyinin geri olduğunu, yeni yapılacak robotların 2010 

yılında sürüngen, 2020 yılında fare düzeyine, 2030’da maymun düzeyine ancak 2040 yılında insan 

zeka düzeyine ulaşacağını söylüyordu.  Tabii yapay zekanın bize vaad ettiği bir robotlar dünyasıyla 

sınırlı değildi. 

Yapay zekanın günümüzde kendisine çizdiği işlevler alanının beyine ilişkin bilgilerimizin niteliğiyle 

yakından ilişkili olacağını unutmamak gerekiyor. Nörofizyoloji beyin süreçlerin nasıl çalıştığını henüz 

tam olarak bulmuş değil. Bu nedenle beynin işleyişini fizyolojik olarak simüle etmeye çalışmıyor. Bu 

durumda yapay zekacılar böyle bir yola başvurmadan bilgisayarlara ve sembollere dayanarak insanın 

genel zekasının çalışmasını simüle etmeye çalışıyorlar. Öncelikle beynin fizyolojisini çözümlemeden, 

beynin çalışmasının dolaylı yoldan simüle edebileceği kabulünü sorgulamak gerekiyor. Bu kabul 

konusunda kuşkular bulunuyorsa, yapay zeka çalışmalarının yapabildiği, kendi çözebildikleriyle 

yetinmek oluyor. Beyinin çalışmasını yapabildiklerinin sınırları içinde açıklamış oluyor. Yapabildiklerini 

geliştirdikçe, açıklamalarını yeniden formüle etmek derinleştirmek durumunda kalıyor.  

IV. NÖROBİLİM NASIL ORTAYA ÇIKTI NASIL BİR GELİŞME GÜZERĞAHINDA İLERLİYOR 

Nörobilim sinir sisteminin anatomisi, fizyolojisi, biyokimyası veya moleküler biyolojisi alanında 

faaliyet gösteren özellikle sinir sisteminin davranış ve öğrenme ile ilişkisini inceleyen bir bilim dalı. 



Nörobiyoloji sinir sisteminin sadece biyolojisi ile ilgili iken nörobilim tüm bilimler alanına, örneğin 

kimya, bilişsel bilimler, bilgisayar bilimi, linguistik, tıp, genetik vb.lerine atıf yapıyor, çok disiplinli bir 

bilim alanı olarak gelişiyor.  

Nöro bilim alanının gelişmesi 1960’lı yıllarda başladı. Uluslararası Beyin Araştırmaları Organizasyonu 

1960 yılında kuruldu. Bu alan için ilk kapsamlı bilimsel araştırma programını MIT’den Francis Otto. 

                                                           

16

 Ray Kurzweil: How to Create a Mind, Penguin Books, New York, 2012  




www.ozetkitap.com 

10

 



Schmitt 1962’de yazdı.  İlk nörobilim bölümü 1964 yılında Kaliforniya Üniversitesinde kuruldu. Bunu 

1966 yılında Harvard Üniversitesinde kurulan Nörobiyoloji Bölümü kuruldu. Society for Neuro Science 

1969’da kuruldu. İlk konferansının 1979’da düzenlediğinde 1300 kişiyi toplayacak bir yaygınlığa 

ulaşmış bulunuyordu.  

Nörobilim alanı oluşarak gelişmeye başladığında, bu alandaki gelişmeyi hızlandıran iki etken oldu.  Bu 

etkenlerden birincisi beyni incelemekte yeni görüntüleme

17

 teknolojilerin kullanılmaya 



başlamasıyken, ikincisi beyin araştırmalarının disiplinler arası bir nitelik kazanmasının yarattığı yeni 

açılımlar oldu. 

Birinci gelişme beyne ilişkin görüntüsel imajların oluşturulmasıyla gerçekleşti. Bu çalışmalar canlı 

görüntülemesini yapmaktadırlar. Bunlar; yapısal (anatomik) teknikler ve  fonksiyonel  (fizyolojik ) 

teknikler olarak iki grupta toplanır.  

İlk çalışmalar beyin anatomisinin haritalanması konusunda yapıldı.

18

   Bilgisayarlı Tomografi (BT) 



1960’lı yıllarda Sir Godfrey Hounsfield ve Alan Cormack tarafından gerçekleştirilmiştir. 1970’li 

yıllardan itibaren tarama yoluyla hastaların tetkikinde kullanılmaya başlanmıştır. Anatomik 

tetkiklerde kullanılmak üzere 1980’li yıllllarda Edward Purcell ve Felix Bloch nükleer manyetik 

rezonans tekniğini geliştirmişlerdir. Bunun üzerine yüksek çözünürlüğü dolayısıyla beyin 

anatomisininin en ince ayrıntılarını gösteren Manyetik Rezonans Görüntülemesi (MR) (BT)’nin yerini 

almıştır.  

Nöro görüntüleme tekniklerinin ikinci grubunu fonksiyonel tetkikler için geliştirilmiş olan SPECT, PET 

ve  fMR  ile MRS’dir.  SPECT (Single photon emission computed tomography )tek foton emisyon 

bilgisayarlı tomogrofidir. Bu fonksiyonel tetkikler içinde en eski olanıdır.Bu teknikte kan akımını ya da 

nöroreseptor denilen alıcıları işaretleyen iz sürücüler, tek fotonu emen izotoplar kullanılmaktadır. 

Beyindeki akımların analizi yoluyla hastalıkların teşhisinde kullanılan bu teknik yeterli hassasiyete 

sahip olmadığı için onun yerini PET(Positron Emission Tomography) pozitron emisyon tomografi 

almıştır. Bu teknikte anti madde özelliğindeki pozitif yüklü elektronlar (pozitron) emen işaretleyici 

olarak kullanılmaktadır. Bu teknik beynin hangi kısımlarının daha çok enerji tükettiğini anlamak için 

glikoz metabolizması ölçümüyle geliştirilmiştir. Kan akımı ölçümü yönteminin eklenmesiyle  PET daha 

da geliştirilmiştir. PET metabolik, nörokimyasal ve fizyolojik  süreçlerin ölçümünde esnek bir araç 

haline gelmiştir.   

MR kapasitesini geliştirirek elde edilen Fonksiyonel Magnetic Resonance (fMR) ve Manyetik 

Rezonance Spektroskopisi (MRS)teknikleri uyarıcı sinyalin beyin dokusu tarafından farklı işlevler  

doğrulturunda emilimini ve değişkenliğini ölçerek beynin fizyolojisini araştırmada kullanılmaktadır. 

(fMR) kullanılarak algısal ve bilişsel uyaranlar sonucu değişen beyin akımları görselleştirilebilir hale 

                                                           

17

 Burada yalnız beynin görüntüleme teknolojilerindeki gelişmeler üzerinde durulmaktadır. 1970’li yıllardan beri 



beynin incelemesinde  kullanılan başka teknikler bulunmaktadır. Bunların en çok kullanılanlarından biri 

elektroensefalogram (EEG) dir.Bu teknikte beyne verilen elektriksel uyarılara beynin verdiği aktivite yanıtları 

ölçülmektedir.  

18

 Bu konuda Bknz: Nancy C. Andreasen: Cesur Yeni Beyin, Okyanus, İstanbul.2014,ss.165-205. 




Yüklə 391,41 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə