Microsoft Word 02 halis çetin doc



Yüklə 353,95 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/13
tarix08.09.2018
ölçüsü353,95 Kb.
#67315
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

Halis Çetin 

 

 



 

21

sistemin meşruiyeti siyasal iktidarın kendi mutlaklığından yola çıkarak kurulur. 



Öncelikle ‘status quo’nun korunmasına yönelir. Kendi mutlaklığı ve dolayısıyla 

tek doğru ve gerçekliğinin tüm topluma dayatılması gerekir. Buna uymayanlar 

hain ve düşman ilan edilerek terör ile sindirilir veya yok edilir. Amaç toplumla 

tek vücut olmaktır. Bu açıdan totalitarizmin en temel meşruiyet ilkesi birlik, 

bütünlük ve uyumdur.  

Totalitarizm, sadece iktidarın değil aynı zamanda toplumsal düşüncenin 

de kurulmasını ifade eder. Bu nedenle total meşruiyet, olması gerekene bağlı 

olarak toplumda olmuş olanın gerekçelendirildiği ideolojik ve sembolik evrendir.  

Totalitarizm kurucu iktidar anlayışına dayalı olarak karar ve 

eylemlerinin meşruiyetini toplumsal rızada değil kendi keyfi iradesinden alır 

(Linz, 1984:7) ve yaptıklarından ötürü kimseye karşı sorumlu olmaz (Friedrich-

Brzezinski, 1964:7). Totalitarizmde siyasal iktidar, kendisinin olmazsa 

olmazlığını ve daha kötüden/kaostan daha iyi olduğunu iddia ederek kendinden 

kaynaklı bir meşruiyet içindedir. Kendi iktidarının mutlaklığının ön kabul şartı 

ile topluma kurucu değerleri/resmi ideoloji çerçevesinde uyma zorunluluğu 

getirir. Kendisinin bu değerlere, kanunlara ve ‘yasa’ya uyma zorunluluğu yoktur. 

Çünkü onun yasası kendisinin mutlak, bölünmez ve sınırlandırılamaz olduğudur. 

Bu yüzden totalitarizmin meşruiyeti, bütün eksikliklere ve başarısızlıklara 

rağmen var olandan daha iyi bir siyasal yapının olmayacağına inançtır ki siyasal 

iktidar böylece toplumun her halükarda kendine boyun eğmesini garanti altına 

almış olmaktadır.   

Totaliter iktidarın dayandığı meşruiyet ölçütü siyasal iktidarın tek, 

bütün, sürekli, kutsal ve mutlak olması gelenekselliği içerisinde devlet 

kaynaklıdır. Totaliter meşruiyet, total iktidarın toplumu şekillendirmek ve 

yönetmek için kendisine temel olarak seçmiş olduğu hedefler, ilkeler, normlar ve 

sloganlardır. Ferrarotti bu durumu; ‘ideal’ bir düzeni, sağlam bir 

temellendirmeyi, aşkın bir değer veya ilkeyi ve gelecek için davranış kalıplarını, 

dürtülerini içeren devletin popüler bir egemenlik ve kuşatıcı bir bütünlük 

sağlaması  şeklinde tanımlar (Ferrarotti, 1987:23). Totalitarizmin meşruiyeti 

“bütüncül bir insan ve toplum anlayışına dayalı” (Linz, 1984:34) siyasal sistem 

kurgulama esasına dayanır. Bu amaç uğruna siyasal, sosyal, ekonomik 

düzenleme aygıtlarının kullanılması ve meşruiyetin sadece siyasal iktidar 

kaynaklı olarak algılanması totalitarizmin meşruiyet sorununu oluşturmaktadır.  

Totalitarizm; toplumun, kurucu bir yasa ile tanımlanması, 

şekillendirilmesi ve yönetilmesi olarak bu yasaya ulaşmak için siyasal iktidar 

tarafından araçsallaştırılması ve nesneleştirilmesidir. Totaliter iktidar 

geleneğinde tek özne devlettir ve “iyi olan, yararlı olan, yapılması gereken tek 

şey devlet için en iyi, en yararlı olandır. Çünkü, toplumsal birlik ve bütünlüğün 

teminatı olan devlet için yararlı olan herkes için yararlıdır. Bu nedenle ortaya 

çıkabilecek adaletsizlikleri normal göstermek, katlanılır kılmak için toplumun 

ortak bir ilkeye, adalet ve mutluluk ilkesine inandırılması gerekir” (Platon, 

1995:80). 

Temelde ise bir ideolojik totalite içerisinde toplumun topyekün 

siyasallaştırılarak bireylere biçim verilmesi, yaratılan ‘yeni insan’ın organik 

toplum aracılığıyla asimile edilip kontrol altında tutulması sağlanarak statükoya 



Totalitarizm: İdeolojik Kökenleri ve Toplumsal İnşa Araçları  

 

 



22

yönelik farklı meşruiyet arayışları yok edilir (Linz, 1984:21). Tek bir meşruiyet 

dünyası içerisinde tek tip iktidar ve tek tip insan yaratılarak statüko sürdürülür.  

Kendi Dışındakileri Ret: Ötekinin Yaratılması 

Totalitarizm, resmi ideoloji aracılığıyla kendi iktidar alanını tanımlarken 

kendi dışındakilerin de meşruluk alanını belirlemiş olmaktadır. Siyasal iktidarın 

bu meşruiyet alanı, kendisine yönelik değerlendirmelerin de objektif kriterlerini 

vererek siyasal sistem içerisindeki toplumsal ve siyasal faaliyetlerin sınırını 

çizmiş olmaktadır. Bu sınır, toplumsal ve siyasal istemlerin meşruiyet sınırıdır. 

Bu sınır içerisinde yapılan görüş, eleştiri ve faaliyetler meşrudur. Diğerleri gayri 

meşru olarak sistemin dışına itilirler. Kendi dışındakileri ret, siyasal iktidarı 

elinde bulunduranların iktidarlarına yönelik eleştirilerin toplumsal değer ve 

zemin kazanmamasına yönelik bir tavırdır.  

Totaliter iktidarın temel sorunu, meşruiyet ‘yasa’sı ile siyasal iktidar ve 

toplumsal düzen arasındaki birlik, bütünlük ve uyumu sağlamaktır.  İşte total 

meşruiyetin olumsuzlama fonksiyonu da bu birlik, bütünlük ve uyumun 

bozulmasını tehdit eden tüm unsurların toplumdan ve siyasadan sökülüp atılması 

gerekliliğinden kaynaklanmaktadır. Peki, totaliter iktidar için bu birlik, bütünlük 

ve uyum niçin bu kadar önemli, niçin bu kadar olmazsa olmazdır? Totaliter 

iktidar ve toplum arasındaki birlik, bütünlük ve uyum arzusunun özü nedir? Bu 

sorunun cevabı totaliter iktidarın özünde saklıdır.  

Totaliter iktidarın özü tekleşmek ve tekelleştirmektir. Totalitarizm 

toplumu topyekün düzenlemek için siyaset, ekonomi ve ideoloji tekelinden 

oluşan “üçlü iktidar tekeli”ni ele geçirerek kumanda etmek iddiasındadır 

(Wagner, 1993:305). Bu yüzden toplumun birliği, bütünlüğü ve uyumunu 

sağlamak bu tekelleşmenin bir zorunluluğudur. Çünkü birlik, bütünlük ve uyum 

siyasal iktidara bütüncül bir iktidar alanı yaratarak total bir evrenin düzenlenmesi 

imkanı verir. Siyasal iktidar ile toplumsal itaatin birlik ve bütünlüğü bu imkanı 

güçlendirir. Bu durum, siyasal iktidarın meşruiyet yasasına mutlaklık ve kutsallık 

katar. Siyasal iktidarın varlık sebebi olan düzenliliğin zıddı olan kaos korkusuyla 

birlik, bütünlük ve uyumun bozulması riski toplumun siyasal iktidara olan 

ihtiyacını, dolayısıyla itaatini arttırır ve buna yönelik itiraz ve retlerin düşman 

ilan edilip yok edilmesine meşruluk kazandırır. Totalitarizmde tekelci bir 

ideolojinin ön plana çıkarılması, alternatif ideolojilerin ve inanç sistemlerinin 

potansiyel bir tehdit olarak görülmesine yol açar (Linz, 1984:30). Bu karşıtlık 

yoluyla siyasal iktidar toplumu bölücü ve bozguncu fesat canavarlarından 

koruyan bir görüntüye bürünür. Son tahlilde birlik, bütünlük ve uyumun 

koruyucusu siyasal iktidar ile toplumun ortak düşmanları olan bireysellik, 

çoğulculuk, parçalanmışlık, uyumsuzluk, bölücülük bu düzenin dışına atılır. 

“Biz” ve “onlar” arasındaki çatışma “biz”i “onlar”a karşı ortak bir savaş 

hedefinde ve ideolojik bir çerçevede en fazla kaynaştıran temel temaya dönüşür. 

Bu çatışma ideolojisi ile totaliter iktidar halkın sadece politik desteğini değil 

kayıtsız şartsız sadakatini de sağlamış olur. Bu yüzden harici ve dahili düşmanlar 

totalitarizmin en vazgeçilmez temalarını oluşturur (Hayek, 1999:188). 

Totaliter iktidarın meşruiyeti, siyasal iktidarın belirlediği düşünce ve 

davranış ilkelerinin dışındaki tüm düşünce ve davranışları  sınırlamak ve 

dışlamak kapasitesi üzerine oturur. Devletin gücü de buna bağlıdır. Bu güç; 

tehdit, manipülasyon ve dışlama yeteneğiyle ilgilidir. Bu yüzden toplum ve 



Yüklə 353,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə