İslam’da helal ve haram’in yeri ve fikih usulü AÇisindan temellendiRİlmesi Prof. Dr. Abdullah Kahraman* The Place of Halal and Haram in Islam and Grounding them according to Islamic Legal Theory



Yüklə 297,22 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/11
tarix22.10.2018
ölçüsü297,22 Kb.
#75335
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

İslam’da Helal ve Haram’ın Yeri ve Fıkıh Usulü Açısından Temellendirilmesi    |    63

Şâtıbî’nin ifadesine göre, Allah her türden helal ve haramı Kur’ân’da beyan et-

miştir. Bu ikisi arasında ise durumu belli olmayan şeyler vardır ve bunlar hem 

helal hem de haram tarafının hükmünü alabilir. İşte bu konuda Resulüllah devreye 

girerek durumu hem icmalî olarak hem de detaylı bir biçimde açıklamıştır. İcmalî 

olarak şu açıklamayı yapmıştır: “Haram bellidir, helal bellidir; bu ikisi arasında ise 

durumları belli olmayan şüpheli şeyler vardır…”

141


Kur’an ve Sünnet haramı belirlerken ayrıntıdan ziyade konuyla ilgili kaideyi ve 

belirli durumların hükmünü vazetmekle yetinmiştir. Bu genel kuralın her devir de 

anlaşılıp uygulanabilir tarzda takdim edilmesi ise o devrin ehliyetli ve bilgili İslâm 

bilginlerine bırakılmıştır. Bundan dolayıdır ki, özellikle ilk devir İslâm âlimleri 

“haram” tabiri ile Allah’ın açıkça haram kıldığı hususları kasteder, hakkında kesin 

ve açık nas bulunmayan şeyler içinse “haram” demekten kaçınırlar, bunları ifade 

de daha çok “mekruh, hoş değil, doğru değil, sakıncalı, caiz değil” gibi tabirleri 

kullanırlardı

142


.

B. Eşyada Aslolan Mübahlıktır (Yasaklanmamış Her Şey Helaldir)

143

  

Allah, kâinâtı ve onun imkânlarını insan için yaratmıştır



144

. Ancak o 

imkânlardan yararlanmayı bazı esaslara bağlamıştır. Bu esaslara riayet edildiği sü-

rece eşyada mübahlık, serbestlik ve kısıtlama olmaması esastır. Bu sebeple İslâm’ın 

ferdî ve içtimaî hayatla ilgili olarak yasakladığı veya kayıtladığı hususlar dışın da 

kalan çok geniş bir alan helâl, mubah ve caiz kapsamında yer almaktadır. Nite kim 

Hz. Peygamber bu hususu hadislerinde şöyle açıklamıştır: “Muhakkak ki Allah 

birtakım şey leri size farz kılmıştır, onları kaybetmeyi niz. Bir takım sınırlar/ ölçüler 

koymuştur, onları da aşmayınız. Birtakım şeyleri haram etmiştir, onlara el uzatma-

yınız. Birtakım şeylerden de unutkanlık eseri olmayarak size merhamet olsun diye 

sükût etmiştir, onları da soruşturmayınız”

145


, “Helâl, Allah’ın kitabında helal kıldığı 

şeydir. Haram da Allah’ın kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey 

ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz”

146


.

Hz. Peygamber bazı yiyecekleri ailevî sebeplerle kendisine yasaklayınca, Yüce 

Allah buna şöyle müdahale etmiştir: “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gö zeterek 

Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, 

çok esirgeyendir”

147


. Böylece Resul-i Ekrem’in bu konuda yaptığı yemini bozması 

istenmiştir.

141 Şâtıbî, 

el-Muvâfakât, Kahire ts., IV, 33.

142  Şâtıbî, IV, 287; Karadavî, 27; Karaman, 22-23; Erdoğan, İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, 130; TDV İlmihal, 

II, 176-177.

143  Açıklaması için bk. Suyûtî, el-Eşbâh ve’n-nezâir, 133; İbn Nüceym,  el-Eşbâh ve’n-nezâir, Beyrut 1993, 66; el-

Mevsû’atu’l-fıkhiyye, XVIII, 74-75.

144  Bakara, 2/29, Câsiye, 13, Lokman, 20.

145 Taberani,  Mu’cemu’l-kebîr, XXII, 222; Hakim, Müstedrek, II, 375;  Nevevî,  el-Erbaûn, 48; farklı lafızlar İçin bk. 

Dârekutnî, IV, 298.

146  Tirmizi, “Libas” 6, (1726); İbn Mace, “Et’ime” 60, (3367).

147 Tahrîm, 

66/1-2.



64    |    Prof. Dr. Abdullah Kahraman

Bu konuda prensip şudur: Allah ibâdetlerin esaslarını hiçbir insana yetki ver-

meden bizzat vazetmiştir. Adet ve insanlar arası ilişkileri düzenleyen muâmelât 

konularında ise insanlara belirli yetkiler verilmiştir. Buna göre insanlar tarafından 

geliştirilen uygulamaların İlahî iradeye ve mesaja uygun olmayanlarına müdaha-

le ederek bazılarını onaylayıp helal olduğunu; bazılarını ise yasaklayarak haram 

olduğunu beyan etmiştir.

 

Dolayısıyla ibâdetler konusunda ilk belirleme Allah’a, 



muâmelât sahasında ise insana aittir

148


.  

C. Tahrimde Esas Taabbudîliktir

İslam’ın haram kıldığı hükümler dikkate alındığında, haram kılmada genel 

olarak o şeyin zararlı, pis, tiksinti verici ve iğrenç oluşu gibi özelliklerin esas alın-

dığı, bazı şeylerin ise dînî siyasetin gereği olarak haram kılındığı görülür. Mesela, 

kasden besmele çekilmeden ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların yenil-

memesinin haram kılınması dinî siyasetin bir gereğidir ve bunların haram kılın-

ması taabbudî özellik arz etmektedir. Haram kılınan bazı nesnelerin pis, zararlı vb. 

özellik taşıması ilk etapta ilgili hükmün ta’lîlî olduğunu akla getirebilir. Ancak pis 

ve tiksinti verici özellik taşıdığı için haram kılınan nesnelerin benzerlerinin aynı 

katilikte nasslarla haram kılınmayışına bakıldığında tahrimde esasın ta’lil değil, 

taabbud olduğu sonucuna varılabilir. Mesela domuz eti, hayvanın yetiştirilme tarzı 

vb. sebeplerle mikrop taşıyor olabilir. Ancak gelişen teknolojik imkânlarla bunun 

bertaraf edilmesi mümkündür. Nitekim Avrupa ülkelerinde tüketilen domuz eti 

bu sakıncanın ortadan kalktığına işaret etmektedir. Bu etin lezzetsiz olmadığı da 

söylenemez. Ancak bütün bunlara rağmen Kur’ân domuz etinin haram olduğunu 

ısrarla ifade eder. Halbuki pislik yiyen tavuk, kaz, ördek gibi hayvanların (celâle) 

etleriyle ilgili böyle kati nasslar yoktur. O zaman domuz etinin haram kılınmasın-

da zararlı, iğrenç vb. olumsuz özelikler dışında Şâriin haram hükmünü verirken 

dikkate aldığı başka manalar olmalıdır. Bu sebeple domuz eti ve kati nasslarla ha-

ram kılınan diğer haramlar ta’lîlî değil taabbudîdir sonucuna ulaşılır

149

.        



D. Helal Alan İnsan ve Toplum İhtiyaçları İçin Yeterlidir

Yüce Allah vaz ettiği hükümlerle kulun dünyasını ve yaşam alanını daraltma-

yı hedeflememiştir. Aksine haramların meydana getirdiği ve istenmeyene zararlı 

sonuçlar doğurarak hayatı çekilmez hale getirdiği darlık ve huzursuzluktan onları 

korumak istemiştir. Bu sebeple helal alan daima haram alandan geniş bırakılmış 

ve bu alanın insanların sağlıklı ve mutlu yaşaması için yeterli olduğu ortaya ko-

nulmuştur. Bunun için yasaklanan hemen her şeyin bir alternatifi helal kılınarak 

insanların darlığa düşmeleri önlenmiştir. Mesela, alkollü içkiler haram kılınırken, 

diğerleri helal kılınmıştır. Fâizli alış-veriş haram kılınırken pek çok helal kazanç 

148  Karadavî, 23-25; Karaman, 21-22.

149 Bk. 

Erdoğan, 

İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, 130-131.



İslam’da Helal ve Haram’ın Yeri ve Fıkıh Usulü Açısından Temellendirilmesi    |    65

yolu mubah kılınmıştır

150

. Çünkü Allah insanlara hayat biçimi olarak sunduğu din 



ile onları zorluğa ve darlığa müncer kılmak değil kolaylık ve rahmet içerisinde 

yaşamalarını murad etmiştir. Bunun için Kur’ân’da şöyle buyurulmuştur: “Allah 

(bütün bunları) size açıklamak, öncekilerin (doğru) hayat tarzlarına sizi yöneltmek 

ve size bağışlayıcılığı ile yaklaşmak ister; zira Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibi-

dir. Allah size bağışlayacağı ile yaklaşırken (yalnızca) kendi ihtiraslarının ardından 

gidenler ise doğru yoldan sapmanızı isterler. Allah yüklerinizi hafifletmek ister; zira 

insan zayıf yaratılmıştır”

151




E. Haramla Sonuçlanan Her Şey Haramdır

İslam sadece bir şeyi ve davranışı haram kılmakla yetinmemiş, ona götüren ve 

haramla sonuçlanacak şeyleri de haram kılmıştır. Aynı zamanda doğrudan haram 

fiili işlemeyi ve bu fiilin işlenmesine zemin hazırlanmasını, yardım edilmesini ve 

sebep olunmasını da yasaklamıştır. Hz. Peygamber tarafından içki içene, taşıyana, 

üretene ve servis edene yönelik yasak bu prensibin kaynağını oluşturur. Fıkıh usu-

lünde bu prensibe Sedd-i zeria denilmiştir

152


.   

F. Haram Konusunda Hileye Başvurmak Da Haramdır

Aslında gerçek ismiyle Allah’ın yasakları arasında olan bir takım yiyecek ve 

davranışlar ismi değiştirilmek suretiyle helal hale gelmez. Bu sadece harama kı-

lıf bulmaktır. Dolaysıyla farklı bir işlem gibi gösterilse de aslı fâiz olan bir işlem 

fâizdir, şarabın adı değiştirilse de o madde yine şaraptır

153




G. İyi Niyet Haramı Helal Kılmaz

İslam’da “amellerin niyetlere göre olduğu” temel bir prensiptir

154

. Aslında mu-



bah olan bir şey iyi niyetiyle yapılınca ibâdete dönüşür. İbadete kuvvet kazanmak 

için yemek yemek, harama düşmemek için nikâhlı eşiyle ilişkide bulunmak sevaba 

vesile olur. Ancak aslı haram olan bir şey ne kadar iyi niyetle yapılırsa yapılsın 

yine de haram olur. İyi niyet onu helal hale getirmez. Mescit yapmak veya hayır 

kurumlarına bağışlamak için haram kazançtan

 

mal elde etmek, ya da haram yolla 



elde ettiği malı buralara harcamak onu helal hale getirmediği gibi, haram işleme 

günahını da ortadan kaldırmaz

155

. Hz. Peygamber’in haramdan yiyip giyinen bi-



risinin duasının kabul edilmeyeceğini söylemesi

156


 bu prensibin dayanaklarından 

biridir. Ayrıca Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kim haramdan mal biriktirir 

150  Karadavî, 32-34; Karaman, 23.

151 Nisâ, 

4/26-28.

152  Karadavî, 34; Karaman, 23-24.

153  Karadavî, 34-35; Karaman, 24.

154  Buharî, “Eşribe”, 6; Ebû Davud, “Eşribe”, 6.

155 Karadavî, 

35-36.


156  Müslim, “Zekât”, 19.


66    |    Prof. Dr. Abdullah Kahraman

sonra da onu tasadduk ederse ondan dolayı bir sevap alamaz, günahı da onun üze-

rine olur”

157


.

H. Haram Şüphesinden Kaçınmak Gerekir

Kur’ân insanlara haram olanları açıkça beyan ederek

158

, Hz. Peygamber de 



Allah’ın haram kıldığı şeylerin özelliklerini açıklayıp örneklendirerek bu konuda 

rehberlik etmiş ve onları harama düşmekten korumayı hedeflemiştir. Haram ile 

haram arasında kalan ve şüpheli bulunan bazı şeylerden kaçınmanın da takva ve 

ihtiyat gereği olduğu bizzat Hz. Peygamber tarafından şu şekilde ifade edilmiştir: 

“Haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya 

helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, 

kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da korumuş olur. Kim de şüphe-

li şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan 

çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her kralın 

bir koruluğu vardır, Allah’ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir 

et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, 

cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir”

159



I. Zaruretler Haramı Mübah Kılar



İnsan ihtiyaçlarını ve maslahatını dikkate alarak haram dairesini dar, helal da-

iresini ise geniş tutan İslam, beklenmeyen ve sıkıntı getirerek insan hayatını zora 

ve dara sokan bir takım durumları da insan lehine değerlendirmiştir

160


. Buna göre, 

dardan kurtuluncaya kadar ve geçici olmak üzere prensip olarak haram kabul et-

tiği bazı hususları zaruretleri aşıncaya kadar helal kabul etmiştir. Bu durum din 

olarak İslam’ın fıtrat dini ve insan için gönderilmiş olması, gerçekçi olması ve ko-

laylığı prensip edinmesiyle

161


 izah edilmiştir. Konuyla ilgili olarak Kur’ân’da birçok

 

âyet vardır



162

.   


İslam’ın helal ve haramla ilgili bu prensibi İslam hukukçuları tarafından bazı 

ilkeler ortaya konulmak suretiyle açıklığa kavuşturulmuş ve sınırları belirli hale 

getirilmiştir. “zarûretler memnu’ olan şeyleri mubah kılar”

163


 kuralı bu konudaki 

temel İlkelerden biridir. Zaruret dolayısıyla helâl kılınan hususlar ise, “Zaruretler 

kendi miktarlarınca takdir olunur”

164


, “Mâni zail oldukta memnu avdet eder”

165


157  Karadavî, 35-36; Karaman, 24-25.

158 En’âm, 

119.


159  Buharî, “İman” 39, “Büyû” 2; Müslim, “Müsakat” 107, (1599); Ebu Davud, “Büyû” 3, (3329, 3330); Tirmizî, “Büyû” 

1, (1205); Nesâî, “Büyû” 2, (7, 241).

160  Karadâvî, 39-40; Karaman, 26.

161  Bakara, 2/185; Nisâ, 4/28; Mâide, 5/6.

162  Bk. Bakara, 2/173, 177; Mâide, 5/3; En’âm, 6/145; Nahl, 16/ 115.

163  Mecelle, md. 21.

164  Mecelle, md. 22.

165  Mecelle, md. 24.




İslam’da Helal ve Haram’ın Yeri ve Fıkıh Usulü Açısından Temellendirilmesi    |    67

“Zarar-ı âmmı def için zarar-ı hâs ihtiyar olunur”

166

, “Zarar-ı eşed zarar-ı ahaf 



ile izâle olunur”

167


, “Hacet umumi ol sun hususi olsun zaruret menzilesine ten zil 

olunur”


168

, “Iztırar gayrin hakkını iptal etmez”

169

 ku ralları ile sınırlandırılmıştır



170

.

 



K. Haramda Zarar Helalda Fayda Vardır

Yüce Allah bir takım hususları helal, bir kısmını ise haram

 

kılarken kullarına 



olan sonsuz rahmetinin eserini göstermiş, insanlara bir şekilde zararı olacak şeyle-

ri haram, yararı olacak şeyleri ise helal kılmıştır. Buna göre Yüce Allah, başlangıç-

ta ve sonuçta tamamen zararlı olanları haram kıldığı gibi, zararı faydasından çok 

olanları da haram kılmıştır. Tamamen faydalı veya fayda yönü gâlip bulunanları 

da helal kılmıştır

171


. Şu âyet bu hususa işaret etmektedir: “Sana, sarhoşluk veren 

şeyler ve şans oyunları hakkında sorarlar. De ki: “Onların her ikisinde de hem büyük 

bir kötülük hem de insanlar için bazı yararlar vardır; ancak yol açtıkları kötülük, 

sağladıkları yararlardan daha büyüktür”

172



Faydalı ve temiz şeyler Kur’ân’da “tayyibât” olarak, zararlı ve pis olanlar ise 



“habâis” olarak adlandırılmıştır. İlgili âyetlerin bir kısmı şöyledir: “Senden kendile-

rine nelerin helâl kılındığını soruyorlar; de ki, Size temiz yararlı şeyler helâl kılınmış-

tır. Eğittiğiniz ve Allah’ın size öğrettiğini öğrettiğiniz avcı hayvanların sizden yana 

yakaladıklarını yiyiniz ve üzerine Allah’ın ismini anınız (Besmele çekiniz). Allah’tan 

korkup kötülüklerden (murdar ve zararlı şeylerden) sakının; şüphesiz ki Allah he-

sabı çabuk görendir”

173

, “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları 



Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötü-

lükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar”

174



Aslında helal ve temiz olan bir takım yiyeceklerin Yahudilere haram kılınması 



ise özel bir sebebe ve onların cezalandırılmasına matuftur.  

L. Haram Bütün Müslümanları Bağlar ve İslam Ülkesi İle Sınırlı Değildir

Müslüman olan herkes haramlardan kaçınmak zorundadır. Bu konuda ma-

kam, rütbe, renk, ırk, coğrafya farkı yoktur. Hz. Peygamber’in “suçu işleyen 

Muhammed’in kızı Fatıma da olsa ona hırsızlık suçunu uygulardım” buyurması ve 

peşinden de: “Sizden öncekiler kanunları asillerine değil de zayıflarına uyguladıkla-

rı için helak oldular”

175

 demesi bu prensibin temelini oluşturur. Ayrıca bir Yahudi 



166  Mecelle, md. 26.

167  Mecelle, md. 27.

168  Mecelle, md. 32.

169  Mecelle, md. 33.

170  Uygulama örnekleri için bk. Suyûtî, el-Eşbâh ve’n-nezâir, 179-181;  İbn Nüceym, el-Eşbâh ve’n-nezâir, 85vd.

171  Karadavî, s. 31.

172 Bakara, 

2/219.


173  Mâide, 5/4, 5. 

174  A’râf, 7/157. Ayrıca bk. Nisâ, 4/2, Mâide, 5/10.

175  Buhârî, “Enbiyâ”, 54, “Meğâzî”, 53, “Hudûd”, 11; Müslim, “Hudûd”, 9.



68    |    Prof. Dr. Abdullah Kahraman

ile Müslüman arasında cereyan eden ve şüpheli olan hırsızlık hadisesinde aslında 

haklı olan Yahudi olduğu halde Hz. Peygamber’in iyi niyetle müslümandan yana 

hüküm vermeye meyletmesi üzerine

176

 gelen âyetler onu uyarmıştır



177

.

 



Müslüman imanı, ahlakı ve şahsiyetiyle her yerde Müslümandır. Bu bakım-

lardan İslam ülkesinde olmasıyla olmaması arasında fark yoktur. Bu konuda özel 

şartlar için verilen fetvalar kural oluşturmaz. Bazı âlimlerin İslam ülkesi dışında 

fâiz ve kumara bazı özel gerekçelerle izin vermiş olması, ulemanın çoğunluğu tara-

fından kabul görmemiştir

178


. Haram her yerde haram olduğuna göre, Müslümanın 

bu anlayışla haraket etmesi onun imanına ve şahsiyetine zarar verir.     



M. Helal ve Haram Birleştiğinde Haram Tercih Edilir 

Bazılarının hadis olarak naklettiği

179

 ve geniş bir uygulama alanı olan bu pren-



sibe göre, helal ve haram olan bir yiyecek, haram ve helal olan bir kazanç, temiz 

ve pis olan bir nesne birbirine karıştığında ihtiyaten haram olana göre hüküm ve-

rilir

180




Sonuç

İslam insanları yolun en doğrusuna iletmek için en güzel, en sağlam ve en güzel 

ifadesini Kur’ân’da bulan hükümler getirmiştir. Bu hükümler insanların dünya ve 

ahiret saadetini gerçekleştirmeye yöneliktir. Bu yüzden dini hükümlerin makâsıd 

ve mesâlihten ayrı düşünülmesi imkânsızdır. Bu hükümler içerisinde helal ve ha-

ramın önemli ve merkezi bir yeri vardır. Her sistemin yasaklamaları, kısıtlamaları 

ve koruları vardır. Hz. Peygamber’in ifadesiyle İslam’ın koruları ise Allah’ın ha-

ramlarıdır. İslam’ın helal ve haram kılma anlayışında insanın, toplumun, çevrenin 

ve bir bütün olarak evrenin aynı zamanda öte dünyanın maslahatı vardır. Bu se-

beple insan başta olmak üzere diğer varlıkların faydasına ve maslahatına hizmet 

edecek her şey helal, zarar verecek şeyler ise haram kılınmıştır. 

Önemi, hassasiyeti ve taşıdığı maslahatların evrenselliği sebebiyle İslam’da he-

lal ve haramı belirleme yetkisi Yüce Allah’a aittir. Hz. Peygamber ise O’nun helal 

ve haram kıldığı hususları en güzel şekilde açıklamış ve örneklendirmiştir. Kur’ân 

temel haramlar yanında haram kılma gerekçesinin de temel belirleyicilerini gös-

termiştir. Kesin haramlar nassla sabittir. 

İslam’da sınırları kesin nasslarla sabit olan haramlar dinin esas yapısını oluştu-

ran unsurlardandır. Bu sebeple haramlar konusunda değişmezlik esastır. Helal ve 

176  Bk. Vâhidî, Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed, Esbâbu’n-nüzûl, Beyrut 1986, 103.

177 Nisâ, 

4/105-109. 

178 Bk. 


Karaman, 

Günlük Hayatımızda Helaller ve Haramlar, İstanbul 2006, 26-29.

179 Bk. 

Sehâvî, 


el-Makâsıdu’l-hasene, 574 (no: 940).

180  Uygulama örnekleri için bk. Âmidî, Seyfuddîn, el-İhkâm, Beyrut 2005, IV, 487; Pezdevî, Keşfü’l-esrâr, III, 178; İbn 

Nüceym, 109vd.; Suyutî, 209; Leknevî, II, 206; el-Mevsû’atu’l-fıkhiyye, XVIII, 75-77.



İslam’da Helal ve Haram’ın Yeri ve Fıkıh Usulü Açısından Temellendirilmesi    |    69

haramlar ahkâmın değişmesi açısından değerlendirildiğinde değişmez alana dahil 

olurlar. Çünkü haram alan ve harama riayet anlayışı dine bağlılık ve dindarlık zih-

niyetini besleyen ve zaruri maslahatlardan biri olan dinin korunması açısından 

önemli hükümlerdir.

 

Zaruret başta olmak üzere, ciddi ve olağanüstü durumlar ya 



da üst maslahatlar ortaya çıkmadıkça haram ve helalin bünyesinde barındırdığı 

maslahatlar dikkate alınarak bu sınırlar aşılmamalı ve aşındırılmamalıdır. Haram-

lar bir yönüyle Allah’ın hadleri (hududullah) olduğundan dolayı dinin korunması 

büyük ölçüde onların korunmasına bağlıdır. 

Haram ve helalin dindeki yerinin büyüklüğü ve Müslümanın hayatındaki et-

kisinin önemi sebebiyle tanımlanmaları da önem arz etmiştir. Bu bakımdan İslam 

alimleri bu kavramları, inanç, ahlak ve hukuk ilkelerini dikkate alarak tanımlama 

cihetine gitmişlerdir.   

Tarih boyunca Müslümanların kendi dini ve kültürel kimliklerini muhafaza 

etmeleri büyük ölçüde yaşadıkları toplumlarda helal ve haram sınırlarını koruma-

larıyla olmuştur. İnanç, ibadet, hukuk, iktisat, siyaset gibi hemen her alanı kapsa-

yan helal haram anlayışı Müslümanların insanlığa alternatif değerlerin sahipleri 

olduklarının da en büyük delilleri arasında yer almıştır. 

İslam’ın kırmızı çizgileri olan haramlara riayet eden Müslümanlar kültürel 

olarak asimilasyondan kurtulma yanında, diğer insanlara da bu tavırlarıyla hem 

mesaj vermiş hem de örnek olmuşlardır. İnançlarıyla pratikleri tutarlı olan Müslü-



manlar, İslamlaşmanın hızlanmasına da önemli katkıda bulunmuşlardır.   

Yüklə 297,22 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə