Gemiler deniz üzerinde bir doğrultu üzerinde giderler. Bu hat daha önce bir deniz haritası
üzerine çizilir. Kuzeyle yaptığı açı belirlenir. Geminin takibettiği bu saptanmış hatta rota
denir. Sabitlenmiş bir pusula sistemi ise kuzeyi gösterir. Günümüzde gemiler seyirlerinde
küresel konumlama sistemiyleçalışan pusulalardan yararlanmaktadırlar. (GPS compas)
yararlanmaktadır. Uzaydan uyduların gönderdiği sinyalleri GPS alıcısı alır ve konumu
belirler.
Marmara ve Boğazlar dünyanın trafiği en yoğun denizyollarından biridir. Bu denizyolu
Karadeniz alemini Akdeniz alemine ve okyanuslara bağlar. Tarihin ilk çağlarından beri
kullanılan bir yoldur.
Karadeniz devletlerinden Rusya bu yolu çok kullanmaktadır. Petrol, kereste ve diğer her çeşit
mal Marmara ve boğazlar yoluyla sevkedilir. Rusyanın Baltık denizi, Kuzey buz denizi ve
Pasifik limanları diğer bölgelere açılması bakımından pek elverişli değildir. Pasifik
limanlarının Avrupa alemi ile irtibatı çok uzun bir yolu katetmeyi gerektirir. Rusya için en
cazip olan yol Karadeniz üzerinden Marmara ve boğazları kullanarak Akdenize ve Atlas
okyanusuna açılan yoldur. Neredeyse bu deniz yolu Rusyanın ana kapısı gibidir. Bu nedenle
Maramara ve Boğazlar 15 milyon km² lik bir hinterland a sahiptir.Diğer Karadeniz devletleri
olan Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Gürcistan için de Maramara ve boğazlar mecburi bir
kapıdır. Ayrıca Türkiyenin kendine ait deniz tarfiği de buna eklenince, Marmara ve
Boğazların dünyanın en önemli su yollarından biri olduğu gerçeği ortaya çıkar.
Tutulan istatistiklere göre 1996 yılında İstanbul boğazından geçen tanker saysıs 4248,
Çanakkale boğazından geçenlerin sayısı 5657 idi. 2010 yılında bu sayı İstanbul boğazı için
9274 e, Çanakkale Boğazı için 9252 ye yükseldi. Bu rakamlar Marmara ve boğazların bir
petrol taşıma yolu karakterine büründüğünü gösterir.
Denizcilik Müsteşerlığının istatistiklerine göre 2010 yılında İstanbul boğazından 50 871 gemi
geçmiştir. Çanakkale boğazı için bu sayı 46 686 dır. Bu verilere göre Boğazlardaki gemi
trafiğinin % 10 unu tankerler oluşturmaktadır. Halbuki Akdenizin diğer bir kapısı olan
Cebelitarık boğazında yılda geçen gemi sayısı 7000 dir.
İstanbul boğazı 32 km uzunluğunda kıvrıntılı bir boğazdır. En dar yeri 760 (Anadoluhiasrı ile
Rumelihisarı arası), En geniş yeri 3600 m dir (Anadolufeneri ile Rumelifeneri arası). En
derin yeri 120 m dir (bebek-kandilli arası). İstanbul boğazı akıntılı bir boğazdır. Karadenizin
az tuzlu suları üstten marmaraya 5 km/saat hızla akar. Marmaranın tuzlu suları alttan
Karadenize doğru gider (1 km/saat). Tuzluluk oranı Karadeniz ağzında %o 18, marmara
ağzında %o 23 tür. Bu veriler İstanbul boğazında fiziki şartların, en büyük gemilerin dahi
geçişlerine imkân verdiğini gösterir. Nitekim 2012 haziranında 200 000 tonluk (106 771
groston), 315 m boyunda bir kuru yük gemisi Karadenize boş olarak geçmiştir. Bu gemi
ukraynadan demir çevheri yükleyerek Çine gidecektir.
Çanakkale boğazı da dev gemilerin geçişi için uygundur. Uzunluğu 60 km dir. En dar yeri
1300 m (Çanakkale-kilitbahir arası), en geniş yeri 7 km kadardır (Erenköy-Morto koyu arası).
En derin yeri 106 m dir (Nara burnu açıkları). Çanakkale boğazında da kuvvetli akıntılar
mevcuttur. Marmaranın az tuzlu suları (% o 25) üstten egeye doğru ortalama 2.7 km/saat hızla
akar. Alt akıntıda egenin tuzlu suları (%o 38),ortalama 0.63 km/ saatlik bir hızla Marmara
denizine dahil olur. Bu özellikleri ile Çanakkale boğazı da en büyük gemilerin geçmesine
elverişli bir boğazdır.
20 temmuz 1936 Montreaux Boğazlar sözleşmesi Boğazların denetimini Türkiye
Cumhuriyetine bırakmıştır. Lozanda Boğazların denetimi beynelmilel Boğazlar komisyonuna
verilmişti. Montröye göre barış zamanlarında boğazlardan geçiş serbestisi vardır. Her milletin
ticaret gemisi geçebilir. Yalnız askeri gemiler geçmeden belirli bir müddet önce bildirimde
bulunmak mecburiyetindedir. Savaş zamanında, Türkiye savaşa girmemiş ise, savaşan
devletlerin boğazlardan geçişi yasaklanıyordu. Türkiye savaşa girmişse boğazları dilediği gibi
kullanabiliyordu.
(Madde 20.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, 10. maddeden 18. maddeye kadar olan maddelerin
hükümleri uygulanamayacaktır; savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle
dilediği gibi davranabilecektir.)
Boğazlarda artan yerli ve yabancı trafik yükü bir çok deniz kazalarına ve düzensizliklere
sebep olmaya başlayınca 8.10.1998 de “Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü”
çıkarılarak yürürlüğe kondu. Bu tüzüğün amacı boğazdaki deniz trafiğini bir düzene sokmaktı.
Tüzüğün 1. Maddesi şöyledir. . “
Madde 1 - Bu Tüzük, Türk Boğazları'nda seyir, can, mal ve çevre
güvenliğini sağlamak amacıyla deniz trafik düzenlemesini gerçekleştirmek için hazırlanmış olup Türk
Boğazları'nda seyir yapacak tüm gemileri kapsar.”
Günümüzde Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bağlı “Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü” 1997
yılında bu amaçla kurulmuştur. Gemilere Trafik ve Kılavuzluk hizmeti yapmaktadır. Kamu İktisadi Kuruluşu
olarak çalışmaktadır.
XVI
Doğu Akdeniz Limanları
Dünya denizciliği Doğu Akdenizde doğmuştur. Mısırlılar (MÖ. 3000) ve Fenikeliler (MÖ.
2500) denizciliğin ustalarıdır. Giritliler ve İyonyalılar denizciliği bunlardan öğrenmişlerdir.
İlkçağ limnaları fırtınalı havalarda gemilerin sığınıp barınabileceği mahfuz (korunaklı) küçük
koylar halinde idi. O dönemin gemileri şimdikilerle kıyaslanınca çok küçüktü. Bu nedenle
küçük koylarda rahatlıkla barınabiliyorlardı. Yüklerini ve yolcularını boşaltmaları için de
ahşaptan yapılmış basit iskeleler vardı. Mısır ve Fenike gemileri 20-30 m civarında boya
sahipti (Braudel 2007). Kürek ve yelkenle hareket ediyorlardı. Genellikle gündüz leri kıyıları
takip ediyorlar, geceleri doğal bir limanda mola veriyorlardı. Zorunlu gece yolculuklarında
kutup yıldızından faydalanıyorlardı. Gündüz uzun mesafeli deniz yolculuklarında güneşin
durumuna göre mevkilerini kestiriyorlardı.
Doğu Akdenizde Nil deltası, Filistin, Suriye, Kıbrıs kıyıları Anadolu kıyıları doğal liman
olabilecek özellikte koy ve küçük körfezlere sahipti. Hayfa, Akkâ, Tir (sur), Sidon (sayda),
Beyrut, Cünye, Trablusşam, Tartus, Banyas, Lâzkiye, Magosa (Gazimağusa)Ayas
(yumurtalık), Anamur, Alanya, Antalya,Finike, Fethiye gibi ilkçağın önemli limanları ve
iskeleleri korunaklı koyların kıyılarında kurulmuştu.
Bunlardan bazıları günümüz denizciliğinin ihtiyaçlarına cevap veremediğinden
sönükleşmiştir. Fakat doğal liman olma özelliğine sahip olmayam bazı yerleşmeler ise
(İskenderun, Mersin, Aşdod) yapılan beşeri tesislerle liman olma özelliğini kazanmışlardır.
Dolma tehlikesine karşı sık sık taranarak derinleştirilmektedirler.
Eskiçağ limanları için aranan en önemli özellik fırtınalara karşı korunaklı olması idi.
Günümüz limanlarında da bu şart aranmakla beraber, yükleme ve boşaltma tesislerine sahip
olmak en büyük özelliktir. Modern limanların pek çoğunda dalgakıran (mendirek) denilen
beşeri yapılar vardır. Bunlar fırtına oluşturan rüzgâr yönüne karşı yapılmış olan uzun ve
nispeten yüksek setlerdir. Mesela fırtına oluşturan hâkim rüzgâr batıdan esiyorsa mendirek
buna dik gelecek bir konumda inşa edilir. Açık kıyılardaki limanlarda fırtına oluşturacak iki
hakim rüzgâr yönü varsa her birine karşı gelecek şekilde iki mendirek inşa edilir. Veya
mendireklere yön verilerek uzatılır. Mersin limanı bu tarza örnek bir limandır. Güney
rüzgârlarına açık bir kıyıda kurulmuş olan şehrin limanı 1958 yılında inşa edilmiştir. Mersin
limanını iki mendirek korumaktadır. Bunlardan biri lodos rüzgârlarını kesen güney batı
mendireğidir. Uzunluğu 1.20 km dir. Diğeri ise güney ve güneydoğu rüzgârlarını kesen
mendirektir. Uzunluğu 2.84 km dir.
Limanlarda büyük gemilerin yanaşabilecekleri, iskeleler, rıhtımlar, antrepo sahaları, vinçler
ve yükleme boşaltma tesisleri olmalıdır. Büyük Limanların pek çoğu geniş bir hinterlenda
sahiptir. Hinterland denince bir limanın, mallarını sevkettiği sevkettiği arka bölge geribölge,
ardülke anlaşılır. Almancadan gelme bir coğrafya terimi olan bu kelimede hinter ard, arka ,
geri anlamına, land ise ülke anlamına gelir. Limanlar ardülkelerine işlek kara ve demiryolları