de kümelendiği, kişisel dininin, nasıl bir din olduğunu
bilmek gereklidir. «Ruhbilimin sorunları» sayılan ko
nuların büyük çoğunluğu bu temel «yanıt» m ikinci
önemdeki nedensel sonuçlarıdır. Bunun için de bu te
mel yanıt yani o kimsenin gizli kişisel, özel dini tam
olarak anlaşılmadıkça o kimsenin tedavi edilmeye ça
lışılması yarar sağlamaz.
Şimdi esenlik sorununa geri dönersek yukardan
beri anlatageldiklerimizin ışığında esenliği nasıl ta
nımlayabiliriz?
Esenlik aklın tam gelişmişlik durumuna ermiş ol
masıdır: Akıl deyince anlatmak istediğimiz şey yalnız
ca akla vurup, anlamak, yargıya varmak anlamında
anlıksa! yargı değil ama Heidegger’in deyimini kulla
nırsak gerçeği «olduğu durumuyla» kavrayıp anlamak
tır. Esenlik bir kimsenin özseverliğini (narcissism) yen
diği oranda olabilir; bir kimse ne kadar açık, duygulu,
duyarlı, uyanık ve Zen’in kullandığı anlamda boş olur
sa, o oranda olabilir. Esenlik insanın insana ve doğaya
duyguyla bağlı olması demektir, ayrılıktan, bölüldük
ten, kopukluktan, yabancılaşmadan kendini kurtarıp
var olan her şeyle bir olduğunu bir yaşantı durumuna
getirmek demektir. Ama bir yandan da ayrı bir varlık
olarak benlik yaşantısını da aynı zamanda sürdürmek
demektir. Esenlik tam olarak doğmak, olanaklarım s o
nuna kadar geliştirmek demektir; son dereceye kadar
sevinç ve keder duyabilecek gücü olmak demektir. Baş
ka deyişle orta yetenekteki insanların sürekli olarak
içinde bulundukları ayakta uyuklama durumundan ken
dini kurtarıp tam olarak uyanmaktır. Aynı zamanda
yaratıcı olmaktır; yani kendine, başkalarına ve var
olan her şeye bir yanıt vermek, bir karşılık vermektir,
gerçek insan olarak, varlığının bütünlüğüyle, herkese
34
ve her şeye o kimseyi ya da o şeyi olduğu gibi kabul
ederek bir yanıt, bir karşılık vermektir. Böyle içten
gelen bir yanıt, içten gelen bir karşılıkta yaratıcılık
yatar. Dünyayı olduğu gibi görmeli ve 'benim dünyam
olarak yaşamalı, dünyayı yaratıcı anlayışımla biçim
lendirip kavramalıyım ki böylece dünya «şu» yalan
dünya olmaktan çıksın, benim dünyam olabilsin. Sonuç
olarak esenlik Egoyu (Benlik) bir yana atmak, Egoyu
büyütmek ya da korumak peşinde koşmaktan vaz ge
çip benliğini varoluşun işlevi içinde yaşantıya dönüş
türmektir. Yoksa sahip olmak, korumağa çalışmak,
hırsla sarılmak, kullanmak değildir.
Yukardaki açıklamalarımla bireyin gelişimiyle di
nin tarihsel gelişimi arasındaki paraleli ortaya koyma
ya çalıştım. Bu kitapçığın psikanalizle Zen Budizm
arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmakla uğraştığım göz
önünde tutarak dinsel gelişimin hiç olmazsa ruhbilim-
le ilgili bazı yanlarının üzerinde biraz daha ayrıntılı
olarak durmak zorunluğunu duyuyorum.
İnsana salt varolması nedeniyle bir soru sorulmuş
olduğunu söyledim. Ancak bu soru kendi içinde tutar
sız ...Çünkü burada hem doğanın içinde kalmak, hem
de kendinin ayırdmda olan yaşam olarak, doğanın üs
tüne çıkmak gibi bir durum var. Kendisine sorulan bu
soruya kulak veren, bu soruyu her şeyden daha önemli
bir şey olarak üstlenen ve bu soruya yalnız düşünceyle
değil varlığının bütünlüğüyle bir yanıt bulmaya çalı
şan kimse, dinsel bir kimsedir; böyle yanıtlar arayan,
öğreten ve aktaran bütün sistemlere de «din» denebi
lir. Öbür yandan varoluş sorununa kulaklarını tıkayan,
her insan, her kültür, dine karşıdır. Varoluş sorununa
kulaklarım tıkayanlara yirminci yüzyılda yaşayan,
bizlerden daha güzel bir örnek gösterilebilir mi? Şu malı
35
bu malı edinme, üne kavuşma, söz geçirip istediğini yap
tırabilen bir kimse olma, üretim, eğlence ve en son ola
rak da varolduğumuzu unutmaya çalışmakla bu soru
dan kaçmaya çalışıyoruz. Ne kadar çok Tanrı’yı düşü
nürse düşünsün, ne kadar çok ibadet yerlerine giderse
gitsin, istediği kadar dinsel öğretilere inanmış olsun,
eğer o kimse varlığının bütünlüğüyle varoluş sorununa
sağırsa, eğer o soruya verecek bir yanıtı yoksa, kendi 1
üretişi olan milyonlarca eşyadan biri gibi yaşayıp, ölü
yor, zamanını dolduruyor demektir. Tanrı olmayı b ir "]
yaşantı durumuna getireceğine, Tanrı’yı düşünmekle
yetiniyor demektir.
Dinlerin varoluş sorununa bir yanıt bulmaktan
başka ortak bir yanları olduğunu düşünmek bir yanılgı
olur. Dinlerin içeriğine bakınca aralarında tam bir bera
berlik bulamazsınız. Bunun tersine, temelde karşıt, iki
ayrı yanıtla karşılaşırsınız. Bireyle ilgili olarak bu yanıt
lardan yukarda söz edilmişti: Bir yanıt insanlık öncesi,
bilinç öncesi yaşama biçimine geri dönmek, aklı bir ya
na atıp hayvan olmak, böylece gene doğayla bütünleş
mektir. Bu isteğin ortaya konuş biçimleri çok çeşitlidir.
Bir kutupta «Berserkers» (tam sözcük anlamı ayı göm
lekliler) adı verilen ilkel Alman gizli örgütünü bulabili
yoruz. Bunlar kendilerini ayıyla özdeşleştirirler ve ör
gütün eriştirme töreninde (initiation) «delikanlı az
gın yırtıcı hayvanın kudurgan saldırganlığı içinde in
sanlığından çıkar» (*). (Bu insanlık öncesi duruma
dönerek doğayla bütünleşme eğiliminin yalnız ilkel
toplumlara indirgenemiyeceği «ayı gömleklilerle» Hit-
ler’in «Kahverengi gömleklileri» arasındaki bağıntıyla
daha da saydamlaşır. Nasyonal Sosyalist Partisinin ge-
(8)
Mircea Eliade, *Birth and Rebirth» (Doğum ve Genedoğum)
(New York, Harper, 1958) S. 84.
36
ı
Dostları ilə paylaş: |