Erich fromm psikanaliz ve



Yüklə 136,65 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/34
tarix14.05.2018
ölçüsü136,65 Kb.
#43828
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   34

II.  FREUD’UN  PSİKANALİZ  KONUSUNDAKİ 
DÜŞÜNCELERİNİN  DEĞERLERİ  VE 
AMAÇLARI
Psikanaliz  Batılı  insanın  içine  düştüğü  ruhsal  bu­
nalımı  çok  anlatımlı  bir  biçimde  ortaya  koyuyor  ve 
buna  bir  çözüm  getirmeye  çalışıyor.  Özellikle  psikana­
lizdeki  yeni  gelişmeler,  «insancı»  ya  da  «varoluşçu» 
(existentialist)  analiz bakımından bu böyle...  Kendi  «in­
sancı  psikanaliz»  konusundaki  düşüncelerimi  anlatma­
ya  girişmeden  önce  bu konudaki yaygın kanıya  ters düş­
se  de  Freud’ün  öğretisinin  «hastalık»  ve  onun  «teda­
visi»  yöntemlerini,  ruh  ya  da  akıl  hastasının  nasıl  iyi­
leştirileceğini  göstermekten  daha  önde  «insanın  kurtu­
luşu»  konusuyla  ilgili  olduğunu  belirtmek  istiyorum. 
Şöyle  bir  yüzeyden  bakınca  Freud  ruh  ve  akıl  hastalık­
larının  yeni  bir  tedavi  yönteminin  yaratıcısıymış,  baş­
lıca  ilgisinin  odaklaştığı  araştırma  konusu  buymuş,  ça­
balarını  buraya  harcamış  gibi  görünebilir  ama  daha 
derinlemesine  bakacak  olursak  nevrozun  hekimlik  ilke­
leri  içinde  tedavisi  kavramının  arkasında  bütünüyle  de­
ğişik  bir  ilginin  varlığını  sezebiliriz.  Bu  ilgisini  Freud
17


çok  seyrek  olarak  dile  getirirdi.  Belki  bu  ilgisini  ken­
disi  de  tam  olarak  bilinçleştirememişti.  Açıkça  ortaya 
koymamakla  beraber  gene  de  farkedilebilen  bu  düşün­
ce,  öncelikle  hastalık  ve  hastalığın  iyileştirilmesiyle  de­
ğil  de  hastalık  ve  tedavi  kavramlarını  aşan  bir  şeyle 
ilgilenmekte  olduğuydu.  Bu  şey  neydi?  Freud’un  kuru­
cusu  olduğu  psikanaliz  akımının  içeriği  neydi?  Kurucu­
su  olduğu  bu  akımın  üzerine  dayandığı  dogma  neydi?
Freud  bu  soruya  belki  de  en  açık,  en  saydam  bi­
çimde  şu  tümcede  bir  yanıt  vermiş  oldu;  «Id’in  (İlkel 
Benlik)  olduğu  yerde  Ego  da  (Benlik)  olacaktır.» 
Freud’un  amacı  akıldışı  ve  bilinçdışı  tutkulara  akim 
üstün  çıkabileceğini  anlatmaktı;  insanı  bilinçdışmm 
etkisinden  kurtarmak,  insanın  olanakları  içindeydi.  İn­
san  kendi  içindeki  bilinçdışı  güçlere  üstün  gelmek,  on­
ları  denetim  altına  alabilmek  için  öncelikle  onları  far- 
kedip,  ayırt  edebilmeliydi.  Freud’un  amacı  olabildiğince 
doğru  bilgi  edinmekti.  Elbette  doğru  bilgi  gerçeği  yan­
sıtacaktı.  Böyle  bir  bilgi  insana  yol  gösterecek  tek  ışık 
olarak  ele  alınmalıydı.  Bu  amaçlar  akılcılığın,  aydın­
lanma  felsefesinin,  Püriten  ahlâkçılığın  da  geleneksel 
amaçlarıydı,  ama  din  ve  felsefe  kendi  kendini  denetim 
altına  almanın  bu  amaçlarını  bir  «düşülkü»  diye  ta­
nımlayabileceğimiz  tartışma  dışı  bir  kavram  olarak  ele 
alırken  Freud  ilk  defa  bilinç  dışında  yaptığı  bir  araş­
tırma  sonucu  bu  amaçları  bilimsel  bir  tabana  oturtuyor 
ya  da  öyle  yaptığını  sanıyordu.  Böylece  bu  amaçların 
gerçekleştirilebilme  yollarını  da  göstermiş  oluyordu. 
Freud  bir  yandan  Batı  akılcılığının  doruğuna  ulaşırken 
bir  yandan  da  üstün  dehasıyla  akılcılığın  yüzeyde  ka­
lan  bir  iyimserlikten  ve  sözümona  akılcılıktan  oluşan 
başka  bir  yanıyla  da  başedebilmiş,  on  dokuzuncu  yüz­
yıl  insanının  duygusal  ve  akıl  dışı  yanma  da  saygı
18


I
duyup  aklcılığa  karşı  çıkan  romantizm  akımıyla  akıl­
cılığı  bağdaştırmayı  becerebilmiştir  (3).
Bireyin  tedavisi  konusunda  da  Freud  genellikle  sa­
nıldığından  daha  çok  konunun  felsefe  ve  ahlâka  dayalı 
yanlarıyla  ilgileniyordu.  Psikanalizi  tanıtmak  amacıyla 
yazmış  olduğu  «Giriş  Konuşmalarında»  bazı  gizemci 
uygulamaların  kişilikte  temel  bir  değişim  yapmaya  ça­
lıştıklarını  söz  konusu  ediyor  ve  açıklamalarım  sürdü­
rerek  «psikanaliz  tedavi  çalışmalarının  benzer bir  yakla­
şım  yöntemi  seçmiş  olduğunu  kabul  etmek  zorundayız» 
diyordu.  «Psikanalizin  yapmak  istediği  şey  Ego’yu  (Ben­
lik)  güçlendirerek  onu. Super-Ego’dan  (Üst-Benlik)  da­
ha  bağımsız  yapmak,  böylece  gözlem  alanını  büyüte­
rek  Id’in  (İlkel  Benlik)  başka  yeni  yanlarıyla  Ego’yu 
(Benlik)  uyum  içine  sokmaktır.  Böylelikle  Id’in  (İlkel 
Benlik)  yerini  Ego  (Benlik)  almış  olacaktır.  Zuyder 
gölünün  su  altındaki  topraklarını  tarıma  elverişli  du­
ruma  koymak  gibi  bir  şey  bu»  diyordu.  Gene  bu  yolda 
sözü  sürdürerek  psikanaliz  yoluyla  tedavinin  «insanı 
nevrotik  belirtilerden,  baskılardan  ve  karakter  bozuk­
luklarından  kurtarmak»  amacını  güttüğünden  söz  edi­
yor  (4),  analistin  işlevine  de  öyle  bir  açıdan  bakıyordu 
ki  bu  açıdan  bakınca  analistin  durumu  hastasını  tedavi 
eden  bir  hekimin  durumunu  aşmış  oluyordu.  Şöyle  di­
yordu  «eğer  analist  hastası  için  çözüm  bekleyen  bazı 
durumlarda  bir  örnek,  diğer  durumlarda  da  bir  öğret­
(3)  Freud’un  kurucusu  olduğu  psikanaliz  akımının  yarı  dinsel 
yapısının  ayrıntılı  olarak  incelenmesi  için  örneğin  benim  < Sigmund 
Freud’s  Mission»  (Sigmud  Freud’un  Üstlendiği  Önemli  Görev)  adlı 
kitabıma  bak.  World  Perspective  series,  ed,  R.  N.  Anshen  (New  York, 
Harper,  1959).
(4)    Collected  Papers, 
Hogarth  Press,  V,  316  (İtalikle  belirtilmesi  benim  katkım  E.  F.).
19


men  olarak  görev  yapacaksa  birçok  bakımlardan  has­
tasından daha  üstün  bir  durumda  olmalıdır  (’ ).»  Freud 
sözlerini  şöyle  bitiriyordu.  «En  son  olarak  diyebileceğim 
şu  ki;  analistle  hastası  arasındaki  ilişki  her  türlü  yap­
macığı,  her  türlü  aldatmacayı  dışarda  bırakarak  ger­
çeği  üstlenmeye  dayanan  gerçekseveıiik  üzerine  ku­
rulmuş  olmalıdır  (6).»
Freud’un  psikanaliz  konusundaki  görüşlerinin  alı­
şılmış  hastalık  ve  tedavi  kavramlarını  aşan  başka  özel­
likleri  de  var.  Doğu  düşüncesiyle,  özellikle  Zen  Budizm- 
le  tanışıklığı  olanlar  burada  sözünü  edeceğim  özellik­
lerin  Doğulunun  düşünce  ve  zihin  yapısıyla  bütünüyle 
ilgisiz  olmadığını  kolayca  görüp  anlayabileceklerdir. 
Burada  ilk  ortaya  konması  gerekli  ilke  Freud’un  bilgi­
nin  bir  değişime  yol  açtığı,  kuramlarla  uygulamanın 
birbirlerinden  ayırtılmaması  gerektiği  ve  bir  kimsenin 
kendini  tanıma  işlemiyle  kendi  kendini  de  değiştirmiş 
olacağı  konularındaki  görüşleridir.  Çağımızın  ya  da 
Freud’un  çağının  bilimsel  ruhbiliminin  bilgiyi  yalnızca 
kuramsal  bilgi  olarak  ele  aldığı  ve  bilgiden,  bilgi  edinen 
kimsede  bir  değişim  oluşturmak  gibi  bir  işlev  bekle­
mediği  göz  önüne  alınınca  bu  görüşlerin  ne  kadar  de­
ğişik  olduğu  ortaya  çıkar.
Freud  metodunun  Doğu  düşüncesiyle,  özellikle  Zen 
Budizmle  yakın benzerliği  olan bir yanı daha var. Freud, 
Batılı  insanın  başlıca  özelliğini  oluşturan,  bilinçli  dü­
şünce  sistemine  biçilen  çok  yüksek  değer  konusundaki 
kanıları  paylaşmıyordu.  Bunun  tersine  bizim  bilinçli 
düşüncemizin  içimizde  kaynaklanan  karanlık,  akıldışı 
ve  aynı  zamanda  bilinçdışı  güçlerle  karşılaştırılınca
(5)  Aynı  yapıt,  S.  351  (İtalikle  belirtilmesi  benim  katkım  E.  F.),
(6)  Aynı  yapıt,  S.  352  (italikle  belirtilmesi  benim  katkım  E.  F.).
20


Yüklə 136,65 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə