İLİM MECLİSİ OLARAK MESCİD-İ NEBEVÎ HİTAPTAN KİTAB’A
27
parça parça inen ilahî hitaba muhatap olmuşlar, Allah’ın me-
sajlarını tedricî bir şekilde uygulamışlardı. Bu önemli hususa
dikkat çeken Hz. Aişe, ilk inen surelerin cennet ve cehennem-
den bahsettiklerini, insanlar İslam’a yeterince ısınınca helal ve
haramla ilgili ayetlerin indiğini belirtir ve şu çarpıcı tespiti ya-
par: “Eğer ilk inen ayetlerde ‘içki içmeyin!’ denilseydi onlar: ‘Biz
asla içkiyi terk etmeyiz’ derlerdi. Eğer ‘zina etmeyin!’ denilseydi
onlar: ‘Biz asla zinayı terk etmeyiz’ derlerdi.”
6
Hz. Aişe’nin bu ifadesi, Kur’an’ın ilk önce inanç ve ahlak
konularıyla sahabeyi yeterince eğittikten sonra ahkâm ayetle-
rine yer verdiği ve bu tedricilik sayesinde teoriden sonra gelen
pratiğin kolaylıkla kabul gördüğünü anlatmaktadır. Câbirî’nin
de dediği gibi “Hz. Peygamber zamanında insanlar ahkâm ayet-
leri ile ahlak ayetleri arasında ayırım yapmıyorlardı. Kur’an’daki
her şey hüküm idi, yine ondaki her şey ahlak idi...”
7
Nitekim
Sa’saa adlı bir sahabî, Hz. Peygamber’den
“Kim zerre miktarı
hayır işlerse onu görecek, kim de zerre miktarı şer işlerse onu göre-
cek!”
(Zilzâl, 99/7-8)
ayetlerini işitince, “Bundan başka hiçbir şey
duymasam da aldırış etmem, bu bana yeter, bu bana yeter!”
demişti.
8
3. Hz. Peygamberle birlikte yaşadıkları için, bilmedikleri-
ni ona sorma, Kur’an’dan anlayamadıklarını ondan öğrenme
avantajına sahiptiler. Onların zaman zaman Hz. Peygambere
yönelttikleri sorular, bazen Yüce Yaratıcı tarafından da dikkate
alınıyor ve
“Yes’elûneke ‘ani’l-ehille/l-hamr/l-yetâmâ/l-mahîd...”
şeklinde vahiyler inebiliyordu.
9
6
Buhari, Fedâilu’l-Kur’an 6, VI. 101; Nesâî, Tefsîr, no: 23, I. 192, tah.
Sabri b. Abdulhâlık eş-Şâfiî ve Seyyid b. Abbâs el-Celîmî, Beyrut-1990.
7
Câbirî Muhammed Âbid, el-Aklu’l-Ahlâkıyyu’l-Arabî, s. 61, Mağ-
rib-2001, Dâru’l-Beyzâ.
8
Nesâî, Tefsîr, no: 714, II. 546.
9
Bkz: Bakara, 2/189, 215, 217, 219, 220, 222; Mâide, 5/4; Enfâl, 8/1.
CAMİ VE KİTAP.indd 27
29.09.2016 15:34:16
CAMİ VE KİTAP
28
4. Onlar, ayetlerin iniş sebeplerini, hangi bağlam ve şart-
larda, kim/ler hakkında indiğini, mensuh olup olmadıklarını
bilmekteydiler.
İşte bütün bu avantajları sebebiyle ashâb, Kur’an âyetlerini
büyük ölçüde anlıyordu ve tefsire fazla ihtiyaçları yoktu. Bu
nedenle de Hz. Peygamber, Kur’an’ın küçük bir bölümünü tef-
sir etmişti. Yirmi üç sene boyunca devam eden nüzul sürecinin
en önemli gündem maddesi olan Kur’an, onları ilgilendiren her
konuda hayatla iç içeydi ve anlaşılmaması için sebep yoktu.
Hiçbir âyeti tefsir edilmeyen sûreler olduğu gibi, birçok sûrenin
de sadece birkaç âyeti hadislerle açıklanmıştı.
Hz. Peygamberin Kur’an tefsiri daha çok uygulamalarında
ve ahlâkî davranışlarında ortaya çıkmaktaydı. Diğer bir ifadeyle
Allah Resûlü, Kur’an’ı anlatarak değil de yaşayarak öğretmeyi
tercih etmişti. İnançtan ibadete, eğitimden ahlâka varıncaya
kadar hayatın her alanını ilgilendiren sünnet, aslında Kur’an’ın
hayata geçirilmesi demekti. Dolayısıyla Hz. Peygamberin tefsiri,
sadece Hadis kaynaklarının Tefsir bölümlerindeki sayılı rivayet-
lerde değil onun bütün sünnet ve sîretinde aranmalıydı. Tabiri
caiz ise Kur’an ilahî iradenin yazılı bir senaryosu, Hz. Peygam-
berin onu hayata geçirmesi de bu senaryoyu canlandırmasıydı.
Resûl ve Kitap
Neticede Allah Resulü, ataların geleneklerine dayalı bir câ-
hiliye toplumunu, yirmi üç yıllık risaleti süresince erdemli bir
topluma çevirmeyi başarmıştı. Allah’ın hidayeti ve Hz. Peygam-
berin tezkiyesi neticesinde câhiliye döneminin kaba, zorba ve
müşrik insanlarının, kısa sürede gerçekleşen bu toplumsal de-
ğişimle nasıl örnek bir nesil olduklarına tarih şahitti. Bazı âlim-
lerimizin dedikleri gibi “Şayet Resûlullah’ın (s.a.s.), ashabından
başka bir mucizesi olmasaydı, bu, onun peygamberliğini ispat
için yeterdi.”
10
Allah Resûlü, bütün bu sosyal değişimi Kur’an
10 Karafî, Furûk, IV, 305.
CAMİ VE KİTAP.indd 28
29.09.2016 15:34:16
İLİM MECLİSİ OLARAK MESCİD-İ NEBEVÎ HİTAPTAN KİTAB’A
29
ile gerçekleştirmiş ve kendisinden sonra ümmetine rehber ola-
rak yine onu bırakmıştı. Nitekim Veda Haccı’nda verdiği hut-
besinde şöyle buyurmuştu: “Size öyle bir şey bıraktım ki ona
sımsıkı sarılırsanız sapıtmazsınız: Allah’ın Kitabı.”
11
Gerek Peygamber Efendimizin, gerekse İslam’ı kabul eden
kimselerin en önemli dayanaklarıydı Allah’ın Kitabı. Yeni Me-
dine toplumu, Kur’an ile yetiştirilmekte, sünnet ile beslenmek-
teydi. İster farz namazlardan önce ister sonra olsun, Peygamber
Mescidi’nde verilen temel eğitim Kur’an eğitimiydi. Rahmet
Elçisi, sabah, akşam ve yatsı namazlarında birçok sûreyi okur,
sahâbeden kimileri de o sûreleri ezberleme fırsatı bulurlardı.
Allah Resûlü’nün cuma hutbelerinin pek çoğu da bazı Kur’an
âyetlerinin belli bir bütünlük içerisinde okunmasından ibaret-
ti.
12
Bu nedenledir ki yaklaşık on sene boyunca cuma namazla-
rında okunan hutbelerden bize nakledilenler pek fazla değildi.
Örneğin Peygamber Efendimize evlerini bağışlamasıyla
bilinen Hârise b. Nu’mân’ın bir kızı şöyle demişti: “Ben, Kâf
Sûresi’ni Resûlullah’ın (s.a.s.) ağzından dinleyerek ezberledim.
Onu her cuma hutbede okurdu.”
13
Resûlullah (s.a.s.) cuma
namazında bazen Cum’a ve Münâfikûn, bazen de A’lâ va Ğâşiye
sûrelerini okurdu.
14
Allah Resûlü namazlarda Kur’an’ı ruhuna uygun bir şekil-
de okur ve dinleyenleri etkilerdi. Nitekim Cübeyr b. Mut’im
müşrik esirlerin fidyesini görüşmek üzere Resûlullah’a geldiği
sırada Resûlullah akşam namazını kıldırıyor, Tûr Sûresi’ni oku-
yordu. Onun dudaklarından dökülen muhteşem âyetleri duyan
Cübeyr, henüz Müslüman olmamasına rağmen Kur’an’ı işittiği
anki hislerini şöyle anlatmıştı: “Sanki kalbim parçalanacaktı!”
15
11 Müslim, Hac, 147.
12 Ebû Dâvûd, Salât, 221, 223.
13 Müslim, Cum’a, 51.
14 Nesâî, Cum’a, 38, 39.
15 Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 85.
CAMİ VE KİTAP.indd 29
29.09.2016 15:34:16
Dostları ilə paylaş: |