57
ilimleri idrak edebilen, bu ilimleri kalbinde barındırabilen, on-
ları analiz ve sentez yoluyla dünyevî formlara dökebilen kişidir.
Yazının veya eserin oluşum sürecinde mutlak kaynaktan gelen
ilâhî boyut, tümdengelim tarzıyla aktarılırken, yazarın kalp ve
akıl birlikteliğiyle formel düzeydeki çabası tümevarım tarzında
olmaktadır.
İnsanın kendisini keşfetmesinin pek çok yolları vardır. Yazı
yazmak da bu yollardan biridir. “Küp içindekini sızdırır” misali
insan da kendi kalbinden neşet edenlerle yüzleşmektedir. Ya-
zılanları okumak ise yazan insanları tanımak demektir. Aslın-
da bakış açımızı biraz daha genişletirsek, yazılan kitaplar, bir
veya birkaç insanın değil, insanlığın ortak hikmet ve irfanının
tezahürüdür.
Sultan Veled’in Fîhî Mâfih isimli eserinde, insan, güneş
ışığında görülebilen bir toz zerresi kadardır diye ifade edilir.
Ancak bu zerrenin taşıdığı muhteşem yükü tahayyül edebi-
liyor musunuz? Zerrede bulunan latîf özlerden dolayı, insanı
keşfetmenin evreni keşfetmek olduğunu söyleyebiliriz. Evet,
evrenden insana yol vardır ama insanın yazdıklarından kâinata
açılmak, sonsuzluk kapısını aralamaktır.
Ruhlarımızda derin izler bırakan eserlere baktığımızda bu
metafizik ruhun ilmek ilmek işlendiğini görürüz. Söz konusu
metafizik ise aynı zamanda fiziğin içinde olan, yani gölge değil
gerçek olan asıl âlemin ruhlarımızdaki esintileridir. Bundan
dolayıdır ki yazdıklarımızın ne kadarının kendi zihnî algılama-
mıza bağlı olduğunu düşünmeliyiz. Yazar ancak, bir mum gibi
kendisini, yazdığı eserlerinde kendisi olmak uğruna tüketebilir-
se o ölçüde her çağ insanını aydınlatarak ölümsüzleşebilecektir.
Zaman zaman söylendiği gibi, insanın temel iki özelliği var-
dır. Bunlardan birincisi, kendi tercihleri ve iradesiyle bireysel
davranışlarda bulunabilmesi, diğeri ise bir toplum içerisinde
yaşaması zorunluluğundan dolayı toplumsal davranışlar ser-
gilemesidir. Bu sıralamadaki bireysellik önceliklidir, yani alt
KÜLTÜR VE MEDENİYETİMİZİN GELİŞİMİNDE İNSAN, CAMİ VE KİTAP
CAMİ VE KİTAP.indd 57
29.09.2016 15:34:17
CAMİ VE KİTAP
58
yapıyı kişiye özgü davranışlar belirlerken, üst yapıyı toplumsal
normlar ve idealler belirler.
İnsanın hem kendi varoluşunun anlamını gerçekleştirebil-
mesi, hem de içinde yaşadığı toplumda ideal insan olabilmesi
yani toplumuna ve tüm insanlığa bilgi, davranış ve değer olarak
katkılarda bulunabilmesi için üç öğenin birlikteliği öngörül-
mektedir: okumak, düşünmek ve fikir alışverişinde bulunmak.
Aristo’nun ifadesiyle, okuyup yazanla okumayan arasın-
daki fark, ölü ile diri arasındaki fark gibidir. Çünkü okumak,
hayatın kabuğunu yeniden çatlatmaktır. Hayat sürekli gelişen
açılımlarla devam edegelmektedir. Bu gelişim sürecinde kitap-
larımızın bizlere kazandırdığı bilgi, hikmet ve irfanla yerimizi
alabilirsek kültürümüzü geliştirme ve geleceğe taşıyabilme mis-
yonumuzu yerine getirmiş olacağız.
Benjamin Franklin’e göre, bir ülkede okumaya karşı istek
artmadıkça, gaflet ve bu gafletten doğacak felaket azalmaz.
Peki, niçin bazı insanlar veya bazı milletler çok okuyor da di-
ğerleri okumuyor? Bu sorunun pek çok farklı cevapları ola-
bilir. Ancak söylenebilecek bütün cevapların ortak kaynağı,
insan olarak sizin veya toplum olarak herkesin gelecek dünya
ve medeniyet tasarımına yönelik bir derdinin olup olmadığıdır.
Çünkü insan dertten okur. Milletin de derdi ne kadar çoksa o
kadar okur, kendi maneviyatı ve bilinciyle meşgul olur.
Osmanlı, kültür ve medeniyetini kütüphaneler dolusu
eserleriyle, sadece bölgesinde değil tüm dünyaya tanıtmış ve
ayrıca sevdirebilmiştir. Böylece Osmanlı, ilim, kültür, irfan ve
medeniyette tarihe tanıklık ederek insanlığa örnek olmuştur.
Bu neslin torunları olarak ülkemizdeki kitap okuma oranlarının
bütün imkânlarımıza rağmen hâlâ yeterli düzeyde olmaması,
başta aydınlarımız ve yöneticilerimiz olmak üzere okuma-yaz-
ma bilen herkesi düşündürmelidir.
Dertlenmek, işte asıl sorun bu... Necip Fazıl Kısakürek,
çilesi çekilmemiş, bedeli ödenmemiş, derinlikten yoksun
CAMİ VE KİTAP.indd 58
29.09.2016 15:34:17
59
olarak sloganlaşmış her türlü yaklaşıma şu beyitleriyle karşı
çıkmaktadır:
“Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı
Yok mudur sizin köyde çeken fikir sancısı.”
İnsanın ve toplumun, içinde yaşanılan zamanın sıkıntıla-
rıyla dertlenmesi ve çözüm yolları için çareler düşünmesi ve
geleceğe yönelik beklentilerin yüce bir ideale dönüşebilmesi,
bir medeniyet problemi olarak ele alınmalıdır. Hem bedeninizle
hem de ruhunuzla içerisinde yaşadığınız medeniyet havzasının
geçmişi, bugünü ve geleceğiyle ilgili fikrî planda gayretleri-
miz yoksa günübirlik yaşıyoruz demektir. Böyle bir insanın
statüsü ve maddî durumu ne olursa olsun sonuç değişmez.
Alman düşünürü Goethe, üç bin yıllık geçmişinin hesabını
yapamayan insanın, günübirlik yaşamaya mahkûm olduğunu
belirtmektedir. Unutmayalım ki, tarihî derinliği olan kültür ve
medeniyetimizin gelişmesi, kitaplarda, zihinlerde ve kalplerde
bulunan hislerin ve fikirlerin hayatımızda işlerlik kazanması
ile mümkündür.
Ayrıca toplumun temel dinamiklerinin zemini olan kül-
türün, ifade edildiği ve yaşatıldığı maddî ve manevî unsurları
vardır. Kültür ve medeniyetin yapıcısı olan insanın ruh dün-
yası, manevî bir faktör olarak kabul edilebilir. Maddî unsur-
ların başında ise, sanatın bizatihi kendisi ve sanatın ürettiği
eserler ile kültürü bağrında barındıran kitaplar gelmektedir.
Kültür, gelecek nesillere öncelikle kitaplar ve sanat eserleri ile
aktarılabilmektedir.
Kültür ve medeniyet, kendisini oluşturan maddî ve manevî
unsurların birlikte değerlendirilmesiyle anlam kazanır. Plet-
her’in şu sözü kanaatimizi desteklemektedir: “Yetişen zekâları
kitaplarla beslemeyen milletler hüsrana mahkûmdurlar.” İnsan,
zihin dünyasını kitaplar ile olgunlaştıracaktır. Kitaplar ile örülü
bir dünyada, içinde yetiştiği toplumu ve çağı değerlendirebilen
kaliteli insan, üreteceği kalıcı eserler ile tarihte yer alacaktır.
KÜLTÜR VE MEDENİYETİMİZİN GELİŞİMİNDE İNSAN, CAMİ VE KİTAP
CAMİ VE KİTAP.indd 59
29.09.2016 15:34:17
Dostları ilə paylaş: |