Cilt / Volume sayı / Issue Nisan / April 2017 Sayfa / Pages 5-48



Yüklə 272,28 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/15
tarix06.02.2018
ölçüsü272,28 Kb.
#26025
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15

Davranış Araştırmalarında Kuram, Ölçüm ve Analiz Yöntemi Birlikteliğinin Önemi:  

Birey-Örgüt Uyumu Üzerine Ampirik Bir Çalışma

Cilt / Volume 2      Sayı / Issue 1      Nisan / April 2017

13

zının başlangıçta Q-Sort yöntemini (Block, 1961) benimsediği görülmektedir. 



Bu yöntemde deneklerin örgütü temsil ettiği düşünülen değerler setini ‘idealize 

ettiğim örgütte çok arzu ettiğim değer/ mensubu olduğum örgütün en karakte-

ristik özelliğidir’ ve ’idealize ettiğim örgütte en az arzu ettiğim değer/ mensubu 

olduğum örgütün en az karakteristik özelliğidir’ ifadelerine dayalı 9’lu bir ska-

la kullanarak karşılaştırmalı şekilde sıraladıkları ‘ipsatif’ (Caldwell ve O’Reilly, 

1990) bir ölçüm söz konusudur. Q-Sort tekniği ipsatif olduğu yani zorunlu seçim 

yaklaşımını kullandığı için katılımcılar az sayıda değeri negatif ve pozitif; çok sa-

yıda değeri ise nötr kategorisine koymaya yöneltilmektedir (Block,1961). Q-Sort 

tekniği bireyi de tanımladığı kabul edilen ifadelere dayalı orantılı (‘commensurate’

ölçüm (Caldwell ve O’Reilly, 1990; Kristof, 1996; O’Reilly vd.,1991) sayesinde 

bireye dair (‘idiyografik’) uyum skorlarından, genele dair çıkarsamaya (‘nomotetik’

imkan vermesi nedeniyle savunulmaktadır (Caldwell vd.,1990; Chatman, 1989 

ve 1991). Diğer taraftan, örgütü antropomorfize -örgütlere insansı özellikler at-

fettiği- ettiği; denekleri birbiri ile kavramsal olarak ayrı olan değer kategorilerini 

karşılaştırmaya zorladığı; ayrı kavramları tek bir profile dönüştürerek ölçüm ha-

talarına yol açtığı; ölçeğin güvenilirlik ve geçerliliğinin tartışmalı olduğuna dair 

eleştiriler yazında yer almaktadır (Edwards,1993 ve 1994; Kristof, 1996). Q Sort 

tekniğinin uygulama açısından zorluğunu vurgulayan ve uyumun normatif öl-

çeklerle ölçümünü benimseyen çalışmalar yazında yer almaktadır (Elfenbein ve 

O’Reilly, 2007; Maden ve Kabasakal, 2014; Sarros, Gray, Densten, ve Cooper, 

2005; Tepeci, 2001).

6

 



Algılanan Uyum Paradigması 

Algılanan uyum yaklaşımı daha çok nitel araştırma başlığı altında düşünebile-

ceğimiz yorumlayıcı /inşacı (‘Interpretivist / constructivist’) paradigmaya yakındır 

(Chen, Shek, Bu, 2011; Denzin ve Lincoln, 2005; Gray, 2013). Kendi içerisinde 

setleri, korelasyon ve regresyon analizlerine uygundur. Fark yöntemi açısından ise ipsatif yöntemle elde edilen 

veriler bağımsız değildir ve bu nedenle de skorlar arasındaki farklar da anlamsızdır (detaylı tartışmalar için 

bakınız Caldwell vd. 1990; O’Reilly vd.1991; Chatman, 1989; Edwards 1993,1994; Kristof 1996). Cable ve Judge 

(1996) aynı olgunun ipsatif ve normatif ölçeklerle ölçüldüğünde aralarında 0,78 düzeyinde bir korelasyon tes-

pit edildiğini; bu nedenle de değerleme skalası kaynaklı farklılığın çok derin olmayabileceğini belirtmektedir.      

Türkiye’de yazılan doktora tezlerinde (Karakurum, 2005; Maden, 2010) de anlaşılmasındaki kolaylıklar nede-



niyle Likert tipi ölçüm skalasının tercih edildiği belirtilmektedir.  Bu çalışmada kullanılan  verilerin de toplan-

dığı Tübitak Projesi kapsamında yazarlar bir çokuluslu imalat işletmesinde Q-Sort tekniği ile önce kağıt-kalem 

ve daha sonra da bir yazılım kullanarak pilot çalışma yürütmüşlerdir. Mavi yakalı çalışanların eğitim açısından 

profili göreceli olarak yüksek olan söz konusu imalat işletmesinde, tüm çabalara rağmen analize elverişli 19 

soru kağıdı elde edilebilmiştir. Bu nedenle Örgüt Kültür Profili Ölçeği, Likert tipi değerleme skalası ile yeniden 

düzenlenerek veri toplanmıştır.      




Ali Fehmi Ünal | Bilçin Tak Meydan

Yönetim ve Organizasyon Araştırmaları Dergisi | Journal of Management & Organization Studies

14

farklı akımları olmakla beraber bu yaklaşım içerisinde objektif tek bir gerçeklik 



anlayışının tersine, çoklu ve çoğu zaman birbirine ters gerçekliklerin var olduğu; 

bireylerin çevrelerindeki olguları tecrübe ederek, hissederek, algılayarak ve yo-

rumlayarak gerçeği inşa ettikleri ve doğaya dair gerçekliğin bireyin zihinsel öğrenme 

süreçlerinden bağımsız olamayacağı kabul edilir. Bilimsel bilgi ise araştırmacı ve 

cevaplayıcıların karşılıklı etkileşimiyle ortaya çıkmaktadır. Amacı insan davranış-

larına dair genel geçer ‘kanunlar’ bulmak yerine, bireylerin zihinsel süreçlerini, 

olayları algılayışlarını, hislerini derinlemesine analiz ederek insan davranışının 

sebeplerine dair daha derin bir anlama seviyesine ulaşmaktır (Chen vd.., 2011; 

Denzin ve Lincoln, 2005; Gray, 2013).

Bu yaklaşımı temel alan çalışmalar birey-örgüt uyumunu deneklere doğru-

dan ‘kendilerini örgütün değerleri ile ne ölçüde uyumlu‘ gördüklerini sorarak 

anlamaya çalışmaktadır. Deneklere uyumun kapsamı ve içeriği konusunda her-

hangi bir kriter, değer veya özellikler listesi sunulmamakta; tersine, uyumu kendi 

algı ve anlam dünyaları içerisinde istedikleri boyutlar ve önem seviyesi üzerinden 

öznel tecrübeleri çerçevesinde değerlendirmeleri hedeflenmektedir (Cable ve Ju-

dge:1996, Cable ve Derue: 1997; Kristof, 1996; Piasentin ve Chapman, 2006). 

Bilim felsefesi açısından algılanan uyum yorumsamacı/inşacı paradigmaya 

yakın dursa da yazında çoğunlukla ölçekler aracılığıyla değişkenlere dönüştürül-

düğü post-pozitivist yaklaşım içerisinde kuram ve hipotez test etmeye yönelik 

olarak kullanıldığı izlenmektedir. Bu çalışmalarda ‘uyumun zaten mevcut olduğu’ 

varsayım olarak kabul edilmekte ve ‘derecesi’ ölçülmektedir (Piasentin ve Chap-

man, 2006). Doğrudan/gerçek uyum ölçümü olarak adlandırılan bu yöntem 

molar yaklaşım olarak da sınıflandırmaktadır (Edwards vd., 2006). Söz konusu 

yaklaşımın bir varyasyonu ise bireyin örgüte – departmana,  gruba, iş arkadaşları-

na , amirine vb.- ne ölçüde uygun olduğuna dair algının  pozitif veya negatif yön 

belirtilerek ölçülmesidir (Cable ve Judge,1996;1997; Kristof-Brown; 2000). Bu 

ölçüm şekli moleküler yaklaşım (Edwards vd., 2006) olarak adlandırılmaktadır. 

Molar ve moleküler yaklaşımların her ikisinde de normatif ölçeklere dayalı öl-

çümler yapılmakta, ideal ve mevcut örgüte dair ayrı ayrı ölçüme yer verilmemek-

tedir.


7

 Bu çalışma kapsamında hem moleküler ( birinci araştırma) hem de molar 

(ikinci araştırma) yaklaşım kullanılmıştır.             

Bu çalışmalarda uyum bireyin algısı üzerinden doğrudan ölçümlendiği için yazında ‘subjektif’ uyum olarak da 



incelenmiştir (örn., Cable ve DeRue, 2002). Oysa diğer çalışmalarda bireye ait ideal değerlerin ve mevcut örgü-

te ait değerlerin ayni kişi tarafından ayrı ayrı cevaplandığı yöntem ‘subjektif’ uyum olarak sınıflandırılmaktadır 

(Kristof-Brown vd., 2005). Farklı sınıflandırmaların yarattığı karışıklığı önlemek amacıyla bu çalışmada birey-ör-

güt uyumu ve algılanan uyum paradigmaları sınıflandırması benimsenmiştir. 




Yüklə 272,28 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə