Ali Fehmi Ünal |
Bilçin Tak Meydan
Yönetim ve Organizasyon Araştırmaları Dergisi | Journal of Management & Organization Studies
18
ve örgüt kültür profili değişkenlerinin etkileşimine dair değişken ile ikinci dere-
ce değişkenler oluşturulurken öncelikle çoklu-bağlanımlılık (‘
multicollinearity’)
problemini azaltmak için bu değişkenlere ait ortalama değerler her bir değerden
çıkartılarak birey ve örgüt değişkenlerinin merkezileştirilmesi (‘centering’) sağ-
lanmaktadır (Aiken ve West, 1991; Edwards, 1996). Daha sonra bu merkezi-
leştirilmiş birey ve örgüt kültür profili değişkenlerinin çarpımları alınarak önce
etkileşim değişkenini (b
3
ÖB), kareleri alınarak da ikinci derece örgüt (b
5
B
2
)
ve
birey (
b
5
B
2
) değişkenini elde etmek mümkün olmaktadır (Aiken ve West, 1991;
Chen, Ünal, Leung, Xin, 2016). Etkileşim değişkeni ve ikinci derece değişkenle-
rin etkilerini anlamlı şekilde yorumlayabilmek için, etkileşimi oluşturan birinci
derece birey ve örgüt profili değişkenlerinin ilk regresyon analizine aşamalı olarak
dahil edilmesi gerekmektedir. Alternatif olarak beş değişken birlikte analize dahil
edilerek hem birey ve örgüt değerlerinin bağımlı değişkenler üzerindeki doğrusal
etkisi, hem etkileşimleri, hem de doğrusal olmayan etkilerini ayni anda gözlemle-
mek mümkün olmaktadır (Edwards, 1993; 1994; 1996; 2002).
Bu beş değişkenin analize dahil edilmesi ile birlikte diğer yöntemlerdeki kı-
sıtların -örneğin, ideal ve mevcut örgüt değişkenlerinin katsayılarının eşit, ters
işaretli, etkileşimlerinin katsayısının iki katı büyüklüğünde, üç değişkenin katsa-
yıların toplamının sıfır olduğu gibi - test edilmesi mümkün olmamaktadır. Yuka-
rıda verilen polinomiyal regresyon denkleminde ise, birey ve örgüt değişkenlerine
ait katsayıların veya etkileşim değişkeninin katsayısının büyüklüğüne veya yönü-
ne dair herhangi bir kısıt bulunmamaktadır. Kısacası polinomiyal regresyon yön-
temi ile hem fark ve korelasyon yöntemlerinde açıklanan kısıt ve varsayımların
önüne geçilmiş olmakta; hem de farklı düzeylerdeki, örneğin hem ideal hem de
mevcut örgüt skorlarının yüksek olduğu durumlardaki uyum ile her ikisinin de
düşük olduğu durumlardaki uyumun karşılaştırmasını yapmak mümkün olmak-
tadır (Edwards, 1993; 1994; 1996; 2002; Edwards ve Harrison, 1993).
Bu çalışmanın ana amacı kuramsal argümanlar doğrultusunda hipotezlerin
yazılması ve kavramsallaştırma ile tutarlı ölçüm ve analiz yöntemi seçiminin öne-
mini göstermektir. Bu kapsamda yukarıda detaylı şekilde açıklanan kuramsal ve
yöntemsel tespitlerden hareketle birey-örgüt uyumu araştırmalarında kuram-öl-
çüm-analiz yöntemi birlikteliğini sağlama açısından kritik öneme sahip bileşenler
kullanılarak çeşitli kombinasyonlar türetilmiştir (Tablo 1). Tablo 1 üzerinde yer
alan kombinasyonların, araştırma tasarımı amacıyla nasıl kullanılabileceğini bir-
kaç örnekle açıklamak mümkündür:
Davranış Araştırmalarında Kuram, Ölçüm ve Analiz Yöntemi Birlikteliğinin Önemi:
Birey-Örgüt Uyumu Üzerine Ampirik Bir Çalışma
Cilt / Volume 2 Sayı / Issue 1 Nisan / April 2017
19
a. Örneğin, post-pozitivist paradigma ve atomistik yaklaşım çerçevesinde
birey-örgüt uyumu ile örgütsel özdeşleme arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araş-
tırmacı, mevcut örgüt kültürü değerleri ideal örgüt kültürü değerlerine yaklaştıkça
ve ideal örgüt değerlerini aşıp daha da yükseldikçe örgütsel özdeşleşme artar varsayı-
mıyla hareket ettiğinde; “H1: Mevcut örgüt kültürü değerleri bireyin ideal örgüt
kültürü değerlerine yaklaştıkça ve üstüne çıktıkça örgütsel özdeşleşme artar” şeklinde
bir hipotez öne sürebilir. Buna karşılık, mevcut örgüt kültürü değerleri ile bireyin
idealindeki örgüt kültürü değerleri ne kadar farklı ise örgütsel özdeşleşme o kadar
azalır ve bu negatif etki fark arttıkça kuvvetlenerek artar varsayımıyla hareket etti-
ğinde ise, “H2: Mevcut örgüt kültürüne ait değerler ile bireyin idealindeki örgüt
kültürü değerleri arasındaki fark arttıkça örgütsel özdeşleşme azalır” şeklinde de
bir hipotez ileri sürmesi mümkündür.
b. H1 hipotezini ileri süren araştırmacı tutarlı olarak fark yöntemi ile bi-
rey-örgüt uyumu skorunu hesaplamalı, buna karşılık H2 hipotezini ileri süren
araştırmacı ise mutlak fark yöntemi ile uyum skoru hesaplamalıdır.
c. H1 için regresyon denklemi “Y = b
0
+ b
1
(Ö – B) + e” şeklinde, H2 söz
konusu olduğunda ise denklem “Y = b
0
+ b
1
⏐Ö – B⏐+ e” şeklinde oluşturularak
örgütsel özdeşleşme ile ilişkisi test edilmelidir.
d. Bu hipotezlerin desteklenmesi durumunda ilişki ağı tabloda ilgili satırların
karşısındaki son sütundaki gibi üç boyutlu grafikler yardımıyla görselleştirilebilir.
Çalışmanın amacına uygun olarak, maksatlı şekilde tasarlanan iki araştırma
için de Tablo 1’de özetlenen kombinasyonlar esas alınmıştır. Söz konusu araştır-
maların tasarımına dair açıklamalar yöntem başlığı altında açıklanmıştır.
Yöntem
Araştırma kapsamında iki ayrı saha çalışması yürütülmüş ve toplam 388 çalışan-
dan veri elde edilmiştir. İlk araştırmada çok düzeyli atomistik ve moleküler yak-
laşım ile uyum değişkenleri oluşturulmuş, verilerin niteliği gereği korelasyon ve
fark yöntemleri kullanılmıştır. İkinci araştırmada ise çalışmanın amacına yönelik
farklı bir ölçüm ve analiz yöntemi kombinasyonu seçilmiştir. Bu kapsamda tek
düzeyli atomistik uyum ve molar uyum ölçülmüş; korelasyon, fark ve polinomi-
yal regresyon analiz yöntemleri kullanılmıştır. Örgütten ayrılma niyeti, örgütsel
özdeşleşme ve örgütsel vatandaşlık davranışı bağımlı değişkenler olarak araştırma
modellerine dahil edilmiştir. Bağımlı değişkenlerin seçiminde birey-örgüt uyumu