Eksensel Plasentasyon: Ekseni eksensel göbek bağlanması. Birkaç karpelden
meydana gelmiş, bileşik ve çok bölmeli bir ovaryumda tohum taslaklarının ovaryum
ortasında bulunan bir eksen üzerinde dizilmiş olması.
Ekskresyon: Boşaltım. Dışarı atma. Organizmadaki metabolik artıkların dışarı
atılması.
Eksositoz: Hücre dışına atma. Tek hücreli bir ökaryot canlının artık maddelerini
boğum yaparak hücre dışarısına atma işlemi.
Ekspressivite İfade Edilebilirlik: Bir genin organizmadaki özelliklerle
kendisini ifade edebilirliğidir.
Ekstrem Halofil: Çok tuz seven. Gelişmesi için genel olarak % 25 'den daha
yüksek tuz (NaCl) varlığına gerek duyan mikroorganizma. Ayrıca bakınız; halofil,
halotolerant.
Ekstrem Kserofil: Çok kurakçıl. Optimum gelişme için çok kuru ortamları
seven.
Ekstrem
Termofil: Çok yüksek sıcaklıkları seven. Ekstrem termofiller ile ilgili
çalışmalarda inkübasyon sıcaklığı genel olarak 85 C 'dır. Ayrıca bakınız; psikrofil,
mezofil, termofil, termolabil, termostabil, psikrotrof, termodurik.
Ekstrors: Anter yarıkları dışta, korollaya bakan yönde olan.
Ektoderm: Dış deri. Embriyo gelişimi sırasında oluşan 3 tabakadan en dışta
olanı.
Ektoparazit:
Dış parazit. Başka bir canlının vücudu üzerinde parazit olarak
yaşayan canlı.
Ektoplazma: Dış plazma. Hücre içerisindeki sitoplazmanın çevresel veya dış
bölgesi.
Ekzergonik: Dışarıya enerji verme. Dışarı enerji verilmesiyle karakterize edilen
reaksiyon.
Ekzoenzim: Dış salgı enzimi. Dış ortama salgılanan enzim.
Ekzojen: Dışta oluşan. Hücre ya da vücudun dışında oluşan.
Ekzotoksin: Dışa salgılanan zehir. Bakteri hücreleri tarafından dış ortama
salınan
çok
kuvvetli
bir
zehir.
Elektroforez: Elektrik miktar tayin metodu. Elektrikle yüklü parçacıkların,
elektrikli alanda, artı ve eksi yük taşımalarına göre göç etmeleri esasına dayanan miktar
tayini metodu.
Elektrolit: İletken sıvı. Çözeltide yüklü partiküllere yani iyonlara ayrılan ve
çözeltiden elektrik akımının geçmesini sağlayan madde.
Elektron Donörü: Elektron veren. Oksidasyon–redüksiyon reaksiyonunda
elektron veren redüktan madde.
Elektrot: İletken çubuk. Elektriğin iletilmesine aracı olan çubuk.
ELISA: Enzimle işaretli antikorlar aracılığı ile antikor ve antijen tespitinde
kullanılan teknik. Enzyme-Linked Immunosorbent Assay.
Eliptik: Elips biçiminde. Laminası elips şeklinde olan yaprak.
Elytra: Kın kanat, kitinleşmiş kanat yapısı.
Elzem Aminoasit: Lazım a.a. Organizmada sentezi yapılmayan, besin
maddeleriyle dışarıdan alınması gereken asitler.
Emarginat: Aya ucu yayık girintili. Yaprak ayası ucunun az derin çentikli ve
yayık girintili olması.
Embolus: Kanla taşınıp damarı tıkayan pıhtı yada herhangi bir
parçacık.tıkaç,damar tıkayan.
Embriyo:
Genç canlı, ilk organizma, yavru döl. Bir organizmanın gelişmesinin
ilk evresi, döllenmiş olan bir yumurtanın gelişim ürünüdür.
EMS:
En Muhtemel Sayı.
Emülgatör: Besin katkı maddesi. Besinlere katılan ve onların kararlı emülsiyon
haline gelmesini sağlayan katkı maddesi.
Emülsiyon: Başka bir sıvı fazda dağılan bir sıvı faz içindeki kolloid.
Endemik: Bir bölgeye özgü, yerli olan.
Endergonik: Enerji isteyen tepkime. Enerji absorpsiyonu ile karakterize edilen
bir reaksiyondur. Meydana gelmesi için enerji gereklidir.
Endobiyotik: Canlı içinde. Diğer bir canlı içinde yaşayan.
Endoderm: İç deri. Archenteronu çevreleyen gastrulanın en iç tabakası olup,
sindirim sistemini ve bu sisteme ait organları oluşturur.
Endojen: Doku yıkımı. Hücre ya da sistem içinden gelen; dokularda biyosentez
ve yıkım olayları.
Endokard: Kalp iç zarı. Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan
zar.
Endokrin: İç salgı. Başka bir organ ya da kısım üzerinde özel bir etkiye sahip
olan bir maddeyi kan ya da lenf içine salgılama işlevini yürüten organlara ait.
Endokrin Bez: İç salgı (hormon) bezi.
Endoparazit: İç parazit, iç zararlı organizma. Bir canlının vücudunun içinde
parazit olarak yaşayan
organizma.
Endopeptidaz: Protein bağı yıkan enzim. Protein molekülünün iç bağlarını
hidrolize uğratan bir proteinaz türü.
Endoplazma: İç sitoplazma. Hücre içerisindeki sitoplazmanın orta veya iç
bölgesi.
Endoplazmik
Retikulum: Zarsı taşıyıcı kanallar. Hücredeki kanallar. Besin
maddeleri, hücrede bu kanallar vasıtasıyla taşınırlar.
Endositoz: Hücre içine alma. Tek hücreli bir ökaryotun besin maddelerini
boğum yaparak hücre içerisine alma işlemi
Endoskeleton: Destek yapı,iskelet. Vücudun içinde destek vazifesi gören
kemikli ve kıkırdaklı destek yapı.
Endosperm: Besi doku. Tohumlu bitkilerde gelişen embriyoyu besleyen ve
saran dişi gametofitin besi dokusu. Gymnospermlerde haploit, Angiospermlerde
triploittir.
Endospor:
Gerçek spor, iç spor, iç yapı. Bakteri hücresi içinde oluşturulan,
olumsuz dış koşullara dirençli spor.Ayrıca bakınız; spor.
Enfeksiyon: Organizma yayılması, organizma kapma, hastalık kapma. Bakteri,
virüs, mantar ya da protozoonların organizmaya girmesi durumu.
Enfektif: Bulaşıcı potansiyeli taşıyan. Enfeksiyona neden olabilme yeteneğine
sahip.
Engram: Öğrenilen değişiklik. Öğretmenin bir sonucu olarak beyinde meydana
geldiği farz edilen değişikliğe
ait
bir
terimdir.
Ensiform: Kılıç şeklinde, kılıçsı. Ayası kılıç şeklinde olan basit yaprak.
Enterik ateş: Bağırsak patojenlerinin neden olduğu ateş.
Enterik bakteriler: Pek çoğu sıcak kanlı hayvanların bağırsak sistemlerinde
bulunan Gram negatif, fakültatif anaerob, çubuk şeklindeki bakterilerin genel adı.
Enterobacteriaceae: Gram negatif, çubuk şeklinde aerob ya da fakültatif
anaerob, oksidaz negatif bakterilerin bulunduğu familya. Tüm mikroorganizmalar içinde
Escherichia coli ve Salmonella gibi en fazla tanınan türler bu familyadadır.
Enteroinvazif: Mukoza yüzeyleri hatta bazen daha derindeki bağırsak
dokularını istila eden.
Enterokok: Fekal streptokok olarak da bilinen Gram pozitif streptokoklar. Gıda
ve çevre örneklerinde fekal kontaminasyon göstergesi olarak aranırlar.
Dostları ilə paylaş: |