27
Filistliler’le yapılan savaşta Saul’ün üç oğluyla birlikte öldürüldüğü,
140
Filistliler’in
Saul’ün başını kestikleri ve cesedini Beytşean Kenti’nin suruna çaktıkları, Yaveş-Gilat
halkının Saul’la oğullarının cesetlerini Beytşean surundan indirip Yaveş’e götürdükleri,
orada yaktıkları, sonra kemiklerini ılgın ağacının altına gömdükleri
141
yazılıdır.
2.2. Tabut’un/Ahit Sandığının İsrailoğulları’na Geri Gelişi
İsrailoğulları, Talut’un hükümdar olmasını içlerine sindirememişlerdi. Veraset
gerekçesiyle kendilerini hükümdarlığa ondan daha layık görüyorlardı. Çünkü Talut
Yahudi hükümdarların soyundan gelmiyordu. Önemli bir savaşın eşiğinde olan
Yahudilerin karakter yapılarındaki bütün bu olumsuzlukları düzeltecek, kendilerini
güvene kavuşturacak ve onları kesin kanaate vardıracak açık bir mucize göstermek
gerekiyordu. Kur’an, bu mucizeyi Tabut’un İsrailoğulları’na tekrar gelmesi şeklinde
açıklamıştır:
142
“Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alameti, Tabut’un size
gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o Tabut’un içinde Rabbinizden size bir
ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir
kalıntı vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir
alamet vardır, dedi.”
143
Yukarıdaki ayette İsrailoğulları’nın şüphelerini yatıştırmak için Tabut’un
mucizevi dönüşünden bahsedilmiştir. Talut’un hükümdarlığının alameti, Tabut’un
İsrailoğulları’na geri gelmesi olarak açıklanmıştır.
144
Tabut’u meleklerin taşıdığı ve
Tabut’ta Allah’tan bir sekine ile Musa ve Harun ailesinin geriye bıraktıklarından
kalıntılar bulunduğu ifade edilmiştir. Kur’an, Tabut hakkında sadece bu kadar bilgi
vermekle yetinirken Müslüman âlimler Tabut’la ilgili bir takım yorumlarda
bulunmuşlardır.
140
Kitab-ı Mukaddes I. Samuel, 31/6.
141
Kitab-ı Mukaddes I. Samuel, 31/9-10.
142
Seyyid Kutup,
Fî Zilali’l-Kur’an, Dar’üş-Şürûk, Kahire ty., I/267.
143
Bakara, 2/248.
144
Talut’a tekabül ettiğini düşündüğümüz Kitab-ı Mukaddes’teki Saul’ün hükümdarlığının alameti ise
Ahit Sandığı’nın İsrailoğulları’na geri gelmesi şeklinde değil, Tanrı’nın ona başka bir kişilik vermesi ve
Tanrı’nın Ruhu’nun güçlü bir biçimde üzerine inmesi şeklinde açıklanmıştı. Bkz.
Kitab-ı Mukaddes, I.
Samuel, 10/9-11.