Niyâzî-i Mısrî’nin Kur’an ve Tefsir Anlayışı



Yüklə 340,96 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə13/18
tarix23.08.2018
ölçüsü340,96 Kb.
#63931
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18

210 | OSMANLI TOPLUMUNDA KUR'AN KÜLTÜRÜ VE TEFSİR ÇALIŞMALARI -II- 

maz, dolayısıyla o sevgi öldürülmelidir. Mısrî’ye göre bu kıssada makam sevgisi, 

çocuk şeklinde temessül etmiştir. Nitekim ona göre Hz. İbrahim’e Hz. İsmail’i 

kurban etmesi istendiğinde de makam sevgisi, İsmail şeklinde temessül etmişti, 

yoksa gerçek İsmail değildi.

128


 Mısrî, aynı kıssayı Mevâidu’l-İrfân’da daha farklı 

bir şekilde yorumlamaktadır. Buradaki açıklamalarına göre Hızır’ın çocuğu 

öldürmesi, cüz’î ruh makamından küllî ruha yükselmeye işarettir. Hızır’ın 

duvarı yıkıp sonra yapması, Musa’nın tabîî vücudunu yok edip kendisini 

Hakk’ın varlığı ile bâkî kılmasıdır.  Hızır, gemiyi delmekle fiiller tevhidine

çocuğu öldürmekle sıfatlar tevhidine; duvarı yıkmakla da zât tevhidine kavuştu. 

Böylece Hz. Musa’nın irşadı tamamlanmış oldu.

129


 

Mısrî, yukarıda bahsettiğimiz Risâle-i Hızriyye-i Cedîde’de, 20. yüzyılda tartı-

şılmaya başlayan Kur’an kıssalarının târihsel gerçekliğini tartışmaya açmıştır. O, 

bu kıssada anlatılanlar ışığında Kur’an’daki kıssaların târihen sâbit gerçek 

olaylar mı yoksa Allah’ın mesajlarını iletmede araç olarak kullandığı sa-

nal/kurgusal olaylar mı olduğu konusunu gündeme getirmektedir. Mısrî, kıssa-

daki olayların enfüsî (bâtınî) yorumunu yaptıktan sonra, şu soruyu sormaktadır: 

“Kıssada anlatılanlar, tamamen enfüsî olaylar mıdır? Âfâkta da gerçekleşmiş 

olamazlar mı?” Mısrî, bu soruya olumsuz cevap vermektedir. Ona göre bu kıssa, 

tamamen enfüste (insanın iç dünyasında) geçen olayları sembolik bir dille 

anlatmıştır. Âfâkta (dış dünyada) yaşanmamıştır. Zira dünyada birçok gemi, 

gasba maruz kalmakta, ancak Hızır gelip onu delmemektedir. Âsî olan pek çok 

evlât vardır, ama Hızır onlardan hiçbirini öldürmemektedir. Altında hazine 

bulunan pek çok duvar vardır, lâkin Hızır gelip bunları doğrultmamaktadır. 

Eğer bu olaylar gerçekten âfâkta olmuş olsaydı bu gün de aynı olayların gerçek-

leşmesi gerekirdi. Bugün Hızır, bunları yapmadığına göre böyle olaylar tarihte 

de olmamıştır. Bu kıssa, baştan sonra insanın manevî eğitimini anlatan temsîlî 

bir anlatımdır. Mısrî’nin bu konudaki sonuç mâhiyetindeki ifadesi şöyledir: 

“Elhâsıl, bu kıssaların üçü dahî her zaman kirâren vâki olmaktadır. (Hâlbuki) 

birisi yeniden vücûda gelmez. İmdi, bu tahkîk delâlet eder ki kıssa-i Hızıriyye 

enfüsî ola, murâd, Musa aleyhisselâmın sülûkünde kendü hâli ola.” 

130


 

Mısrî, “Gece ve gündüzü birer âyet kıldık. Gecenin âyetini kaldırıp Rabbini-

zin bol nimetini aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gündüzün 

                                                                    

128

   Bkz. Mısrî, Risâle-i Hızriyye-i Cedîde, v. 20. 



129

   Bkz. Mısrî, Mevâidu’l-İrfân, v. 40a-40b; İrfan Sofraları, s.147-148. 

130

   Bkz. Mısrî, Risâle-i Hızriyye-i Cedîde, v. 21.  




 

M. AY · NİYÂZÎ-İ MISRÎ’NİN KUR’AN VE TEFSİR ANLAYIŞI | 211 

âyetini aydınlık yaptık. Biz her şeyi açık açık bildirdik”

131


 meâlindeki âyetin, 

sembolik bir şekilde telvîn ve temkîn ehline işâret ettiğini düşünmekte ve şöyle 

demektedir:  

“Bu misal, telvîn ehli ile temkîn ehlini temsil etmektedir. Telvin ehline; ilim, 

marifet, ibadet ve tâat tahsilinde iki günden hiçbiri diğerine eşit olmayacak 

şekilde daima ilerlemek gerektiğini tenbih eder. Zira Hz. Peygamber (a.s.), 

‘İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır’ buyurmuştur. Keşf ve iyân güneşi do-

ğup  yakîn hâsıl oluncaya kadar ilerlemek lâzımdır. ‘Rabbinizin bol nimetini 

aramanız için’ demek, ‘İlim ve marifetlerin zikir ve riyâzât ile çoğalmasını ta-

lep etmeniz için, tevhîd-i zât hakikatinin doğmasıyla ‘senelerin sayısını ve 

hesabını bilmeniz için’ demektir. Zira her yönüyle O’nu bilmek, ancak Allah 

Teâlâ’nın, gündüzünün âyetini keşfederek varlığını aydınlık kıldığı kimseye 

nasip olur… ‘Rabbinizin bol nimetini aramanız için’ sözü, telvîn ehlinin hâli-

ne işârettir. ‘Senelerin sayısını ve hesabını bilmeniz için’ sözü ise temkîn eh-

linin hâline işârettir. Bu âyet telvîn ehlini temkîn ehli olmaya teşvik etmekte-

dir.”


132

 

Mısrî, ilmini gösteriş, makam sevgisi ve devlet adamlarıyla zenginlerin gözü-



ne girmek için kullanan âlimleri örümceğe; ilmiyle âmil olan ve ilmini maddî 

menfaat ve birilerinin gözüne girmek için kullanmayan âlimleri ise arıya ben-

zetmektedir. Bu teşbihin hemen ardından da örümcek ve arıyla ilgili şu âyetleri 

zikretmekte ve bu âyetlerin onların durumunu temsîlî bir şekilde anlattığını îmâ 

etmektedir

133


: “Allah’tan başka hâmî, sığınacak tanrı edinenlerin durumu, tıpkı 

kendine yuva yapan örümceğin haline benzer. Hâlbuki en çürük yuva, örümcek 

ağıdır. Keşke bu gerçeği bilselerdi!”

134


 “Rabbin, bal arısına şöyle vahyetti: ‘Dağ-

lardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine ev edin!’ ”

135

 

Ardından da bu benzerliği âyette anlatılan durumlar ve kullanılan kelimelerden 



hareketle şöyle açıklamaktadır: 

“Ey kardeşim! Hak nazarında kapılarda, deliklerde, tavanlarda yuva yapan 

örümcek gibi olma. Çünkü o ev, sahibini sıcaktan ve soğuktan koruyamaz. 

Örümcek, onu sadece sinek ve kelebek avlamak için yapar. Yani ilim aracılığı 

ile zenginlerin dünyalıklarından faydalanmak için onların kapılarına gitme. 

Halktan uzlet eden arı gibi ol. İlmini ve amelini hâlis et ve iyilikle emir, kötü-

                                                                    

131


   İsrâ 17/12. 

132


   Mısrî, Mevâidu’l-İrfân, v. 3a; İrfan Sofraları, s. 23-24. 

133


   Bkz. Mısrî, Mevâidu’l-İrfân, v. 6a-6b; İrfan Sofraları, s. 32-34. 

134


   Ankebût 29/41. 

135


   Nahl 16/68. 


Yüklə 340,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə