“ÇEKA”
“Turan yolcusu diyor ki” şairine
İçinde zehirden bir hava esen
Yokluğun sihirli bir diyardır;
Yolcu içerisine girmek istersen,
Hayatından ümit kes te, öyle gir.
Tavanı ihtizar, yeri işkence,
Divarlarında renk: vahşetin içi.
Erkek çocukları orda her gece
Sıra ile uyutur süngü ninnisi!
“Ben hayat isterim!”diye
n başlara
O, muzlim ağzını açmış bir mezar;
Kurun-
u vusta nın asr-ı hazıra
Göndermiş olduğu kanlı yadigar.
1 Ağustos 1924
43
AZERİ KOMUNİSTİNE
Düşün her adımda gittiğin yolu
Zavallı babamın ey nankör oğlu;
Öyle bir yabancı yerde kaldın ki,
Gözlerde se
n o kadar alçaldın ki,
Sana kardeş demek isterse dilim,
Bana töhmet eder milletim, elim...
Hani kendi kanın, benliğin hani
Arkadaş olduğun düşmanı tanı.
Bin fikre, hiyleye aldandın yeter,
Çık cihana kendin,kendini göster;
Düşün, yaşa ancak kendi kafanda.
Alev söndürülemez kılıçla, kanla.
Elinin kanını artık git, yıka,
Kardeş yurdu olsun kurduğun “çeka”
Sen nesin, necisin, kimin oğlusun?..
Bir çin felsefesinin adi kulusun...
İnsan öldürerek insanlık satan
Ne söylerse, bütün yalandır, yalan.
İnsanlık pek derin, geniş bir ova
Görmek için gökte kurmalı yuva
Anlamak istersen, işte yol açık,
Milliyet denilen şahikaya çık;
Bu yüksek tepeden görülür elbet
Büyük beşeriyet denilen cennet!..
Erzurum
1926
44
KIZIL RUS ŞAİRİNE
Baksan bile, onu sen göremezsin,
“Ural”ı geçemez yalancı sesin.
O, benim babamın yattığı yerdir,
Duyduğu gam, yalnız beni inletir...
Sen
Eğer hakiki bir insan değilsen,
Şu kulübecikte aç yatan kadının
Gözlerinden akan
Kan
Dolu yaşlar, yarın
Billur kadehinde şarabın olsun.
Hani,
De ha
nı
Sen maveralara çelenk etmiştin,
İnsanlık aşkı idi inandığın din?;
Neden bağrındakı iman silindi?
Neden gözlerine perdeler indi?
Ne kadar derdi var, bak şimdi Şark’ın;
Kızıl gözlüğünü tak da gel yakın:
Gör ki bu göklere haykıran yerde,
Bu yanan illerde,
Yığın yığın insan ölüm esiri,
Onlar diri diri
Taş kemiriyorlar, toprak yiyorlar.
Yalnız bir ılık rüzgar
Onların alnında müşfik el gibi.
“Geliniz!” söylüyor yerin de kalbi.
İşte Sır Deryanın gezdiği diyar...
İşte gözel İdil bin dertle ağlar..
İşte Kaf dağının kanlı eteği..
İşte Tebrizin o solğun çiçeği..
45
Güruru at, kini aş,
Daha yaklaş:
Taşı düşmüş bir mezar..
Göğe bakan ihtiyar..
Öldürücü bir soğuk
“Anne!” haykıran çocuk.
İnildeyen bir gelin.
Ölüm saçan gazab, kin.
Hayat için uçurum
Olan korkunç bir bodrum.
Süngüye bakan sine.
Kan ağlayan bir nine.
Kıvranan nişanlısız
Kimsesiz kalan bir kız.
Buzlar içinde insan.
Dişle tutulan bir can.
Ateş saçan bir deniz..
Adem evladı esir..
Al sana, işte bir sürü manzara!
Yaz, okut kan içen şu insanlara.
Yok, bil
irim, onu sen yazamazsın,
Sen göremezsin, sen anlayamazsın,
Çünkü bu gördüğün
Hazin manzaralar hep Şark’a mahsus,
Ve çünkü sen bugün
Hakiki humanist değilsin, ey rus!
Bunu, evet, bunu ben duyarım, ben..
Ben ki milletimin dertli göğsünden
Yükselen bir ruhum;
En küçük şiirim,
En hakir yazımla Şark’ı severim.
Varsın senin altın başlı kalemin
Bugün mahvedilen Şark’ı sevmesin,
Hakikat demekten çekinen ağzın
46
Hiç korkmazsızın
Türkün aleyhinde emirler versin,
Her anda bin Şarklı düşönü, gebersin..
Sakın, kımıldama, sus!
Çünkü böyle diyor rus.
İndir yüzündeki maskeyi bu an,
Çekil insaniyet denilen yoldan,
Sen topalsın kolay yürüyemezsin;
İlhamların kızıl dünyada gezsin..
Bağır, titresin o vahşi Moskova,
Yansın Azerbaycan denilen yuva;
Yürüsün Kafkasa o buz denizi;
Söyle, ordunuz hep gemirsin bizi;
Gelsin de yine bir “Istanka Razin”
∗
Hazer sahilini bir daha ezsin;
Fakat ey
Rus denilen şey,
Biz dalgalar yenen gemicileriz,
Geliriz, yaşarız, ölür gideriz...
Korkmayız denizden, fırtınalardan,
K
orkmayız ne toptan ne de mezardan,
Bulundukça nefesimiz
“İstiklal” diyecek yüce sesimiz...
16 Şubat 1925
∗
Meshur bir rus haydudu
47
Dostları ilə paylaş: |