AZERBAYCAN GENÇLİĞİNE
—1—
Kollarında kuvvet, kafanda bilgi,
Ey aziz yurdumun yiğıt gençliği;
Dinle bugünün çok derin sesini,
Düşün yaşamanın felsefesini.
Bu hayatın oğlu
Kalbine koymadan bir yabancı iz,
Parmağını uzat ufukta çiz
Gittigin yolu
Ne istersen yalnız kendinden iste,
Kendi sesin olsun ruhuna beste
Bastıkca toprağa, yer inildesin,
Attdığın adımlar bile “sen” desin…
İşte:
Vatanın istila edildi senin,
İstiklal marşının şimdi yerinde
Kızıl çan sesleri dinlemektesin!
İşte:
Mel’un, cehennemi bir desisenin
Kurbanları olan
Birer birer solan
Gözel kızlar Kürün sahillerinde
Nişanlım!.. diyerek hep ağlıyorlar.
-
Ne bir güneş, ne bir rüzgar-
Kimse yok ki onlara “ağlamayınız!” desin
Karşısında seni, yok seni değil,
“Malçi!”
9
diyen bir heyula görüyor hepsi,
Hepsinin gözünde matemin sisi...
Bütün bu vak’alar önünde, gençlik!
9
Rusca «sus» demektir
38
Bugün senden başka kalbinin içi
Cehenneme dünen bir insan var mı?
Esir olanlara acıyan var mı?
Seni düşünen kim? Hatırlayan kim?
Her gönüle yalnız kendisi hakim
Bakma bu yollarda biten çi
çeğe;
Yaklaş ruhundakı büyük dileğe,
Yolunda emelden bir meş’ale dik!
Eğil, benliğinin önünde eğil,
Eğil ki ruhuna saadet insin...
Varsın bugün senden herkes çekilsin;
Varsın herkes seni garezle, kinle
Daima acıtsın, daima kırsın,
Fakat bu ta’ndan, bu düşmanlıktan
Yılma.. Yorulma.. Korkma.. ileri,
İleri, ileri, ey genç Azeri!..
—2—
Hak ezilmedikce vicdan haykıramaz,
Hakkı alınana-ölüm bile az.
Sana dokunmayan ele gel uzat,
Hakkını çiğneyen kafayı kır, at.
Bugün rus diyor ki,
Düşün ancak benim kafamla sen de.
Peki
Madem ki bir cevher yaşıyor sende,
Niçin
Onun gururuna alet olasın?
Neden bir rus için
Açmadan dünyada düşüp solasın?!
O da bir insandır, sen de bir insan.
Onun da başı var, senin de kafan.
Yok, yok, boş sözlere inanma sakın,
39
Yaşamak, hürriyet, saadet hakkın.
Eğilme taş yiyen zülmün önünde,
Bak, koca tarihin ne var dününde;
Yarının müebbed güneşi sensin;
Bırakma yurdunu ejderha yesin
Pınar başındakı taşta adın var,
Seni bekleyen çok erkek, kadın var,
Sarsılmasın azmin tüfekle, topla,
Azerbaycandan aşkını topla,
Yürü istikbale elde bayrağın,
Kurtulsun şerefin, şanın, toprağın!..
2 Şubat 1925
40
KORK
Yaklaşma ey zalim kahreder seni,
Kalbimden yükselen figanımdan kork!
Getirme yurduma sen desiseni
∗
Her şeyden pak olan vicdanımdan kork!
Asırlardan beri viransın deme,
Karşımda bir fakir insansın deme,
Gölgesinden korkan düşmansın deme,
Bu yılmak bilmeyen imanımdan kork!
Azmin bir kılıçtır hançer istemem,
Yurduma yabancı bir er istemem,
Senin gibi asla rehber istemem,
Bana yol gösteren Kur’an’ımdan kork!
Heybetli asırlar aşan Türk’üm ben,
Yatakta ölene şaşan Türk’üm ben,
Dünyaya sığmayıp taşan Türk’üm ben,
Gittikce büyüyen Turan’ımdan kork!
1 İkinci Teşrin 1925.
∗
gizli hiylə, oyun
41
MOSKOVA
O bir ölüm saçan alevden diyar
Yaklaşma ey insan, kalbini yakar.
İçtiği kan evet, o kadar çok ki
Toprağı sıksan, kızıl kan akar.
O bir yığın pıhtı, o bir leş kokan,
Yerin sinesinde iğrenç bir çiban;
Uzaklaş, senin de bulaşır elin
Ey saadet diye haykıran cihan!
Kaç tarihe “artık gitme, dur!” dedi:
Kaç topa kaç yurdu “v
ur dağıt!”, dedi,
Taşların altından yalvaran sese
Söngüyü gösterdi, “hak budur!” dedi:
Kafası yılanla, çiyanla dolu
“İncil”in yol azmış, serseri oğlu
Kudurmuş denizler kadar kızdı da
Kapattı Doğuya giden tek yolu.
O kandan, kemikten yoğrulan yerin
Elbette olacak senin makberin;
Gün gelir hilale baş eğer yine
Gük bayrağı öpen mağrur burçların
Sen ey hiyanete, zülme bir yuva,
Ey kızıl Moskova, vahşi Moskova!..
1 Temmuz 1924
42
Dostları ilə paylaş: |