23
işleminin güvenli olduğunu, ışınlama işleminin gıdaları radyoaktif hale getirmediğini
belirtmişlerdir (Morehouse 2002).
Düşük, orta ve yüksek düzeydeki dozlarla ışınlanmış yemlerle beslenen hayvanlarda ve
hayvanlardan elde edilen ürünlerde radyoaktif birikinti olması muhtemel değildir.
Çünkü burada etkilenen madde yemin kendisi ve bileşenleridir. Işınlama
radyoaktiviteye ve radyoaktif birikime yol açmayan bir enerji formudur. Gıda ışınlveığı
zaman kimyasal bağların bir kısmı kırılır. Örneğin DNA’nın bağlarındaki kırılma
hücrenin çoğalma yeteneğini engelleyebilir. Bu gıda ışınlamanın asıl prensibidir
(Anonim 1998)
Disakkaritler veya polisakkaritler de ışınlveığında benzer reaksiyonlar oluşmaktadır.
Buna ek olarak monasakkarit ünitelerini birbirine bağlayan glikozidik bağlar da
kırılabilmektedir. Örneğin nişastanın ışınlanması dekstrin, maltoz ve glukoz gibi daha
küçük ünitelerin oluşmasına yol açmaktadır. Bu da solüsyonun viskozitesinin
azalmasına ve dolayısıyla nişastanın sudaki çözünürlüğünün artmasına neden
olmaktadır. Kompleks bileşenlerde oluşan kırılmalar sonucu pektin ve selüloz gibi
polisakkaritler de daha küçük moleküllere parçalanmaktadır. Böylece pektik materyaller
molekül zincirlerinin kısalmasının bir belirteci olarak jelleşme kapasitelerini kaybetme
eğilimi göstermektedir. Bununla birlikte iyonize edici ışınlar yüksek karbonhidratlı
gıdaların fiziksel ve kimyasal özelliklerinde bazı değişikliklere sebep olsa bile bu
değişiklikler besinsel açıdan büyük önem taşımamaktadır. (Machaiah ve Pednekar 2002,
Villavicencio vd. 2000). Gama ışınlamanın arpa, buğday, çavdar ve yulaf gibi tahılların
sindirilebilirlik ve besleyici değerini artırıcı, nişasta olmayan polisakkarit düzeyini
azaltıcı ve kanatlılarda kullanımları sonucu da ince bağırsak viskozitesini düşürücü
yönde etki ettiğine ilişkin de bildirişler mevcuttur (Campbell vd. 1983, Campbell vd.
1987, Wang vd. 1997, Al-Kaisey vd. 2002, Siddhuraju vd. 2002).
Gama ışınlama uygulamasının bir diğer yönü de mikroorganizma gelişmesi ve
çoğalmasını sınırlamasıdır. Bu yönü dikkate alındığında yem hijyeni açısından da katkı
sağlama potansiyeli bulunmaktadır. Özellikle hammadde kökenli Salmonella spp.ve
E.coli gibi mikrobiyal bulaşmaların engellenmesi yem hijyeni ve hayvan performansı ve
sağlığı açısından son derece önemlidir.
24
Günümüzde gama ışınlama işlemi bir çok sektörde (Gıda, sağlık, endüstri) yaygın
olarak kullanılmaktadır.
Gama ışınlama kullanılarak gıdaların bozulmalarının önlenmesi 1900’lü yıllarda
başlanmıştır. 1895’te Roentgen’in X ışınını keşfetmesi ve 1896’da Becquerel’in
radyoaktiviteyi bulmasıyla gama ışınında yeni ufuk açılmıştır. Bu keşiflerle beraber
iyonize edici ışınların canlı organizmalar üzerine etkisi konusundaki araştırmalarda artış
olmuş ve bu konudaki ilk patent 1905 yılında alınmıştır. 1940’lı yıllarda yapılan çeşitli
bilimsel araştırmalarda elde edilen veriler ışığı altında, gıdalarda ışınlama uygulaması
hız kazanmıştır.
1950 yılında A.B.D. Atom Enerjisi Kurumu reaktör faaliyetlerinden elde edilen
radyoaktif materyallerin kullanılması üzerine çalışmalar başlatmışlardır. 1953 yılında
A.B.D. ordusu gıdaların ışınlama ile muhafazı için araştırmalar yapmışlardır. Gıdaların
ışınlama işlemleri elde edilen başarılı sonuçlardan sonra hız kazanmıştır.
Gıda maddelerinin ışınlama süreci ile korunması tek başına kullanılabilecek bir metot
olmakla birlikte diğer koruma metotları ile birlikte kullanılabilecek veya
desteklenebilecek bir işlemdir.
2.2.2.1 Kanatlı yemlerinde gama ışınlanma uygulamaları ve konu ile ilgili yapılan
çalışmalar
Gama ışınlama uygulamaları gıda sektöründe gıda hijyeni ve mikroorganizmaların
kontrolünde yoğun olarak kullanılmaktadır. Ancak yem sektöründe özellikle
hammaddelerin besin değerini artırmak amacıyla nadiren kullanılmaktadır. Bu sebebten
dolayı yumurtacı kanatlıların performans kriterleri ve diğer özellikleri üzerine etkileri
konusunda sınırlı çalışma bulunmaktadır. Bu alveaki çalışmalar daha çok yumurtaların
sterlizasyonu ve raf ömürlerinin uzatılması amacıyla gama radyasyonuna tabii tutulması
kapsamında gerçekleşmektedir. Aşağıda konuyla ilgili yapılan araştırmalar ve elde
edilen sonuçlara değinilmiştir.
Genel olarak karbohidrat polimerleri kanatlılar için intestinal sistemde viskozite
25
oluşumuna sebep olmakta ve besin maddelerinin sindirimini engellemektedirler. Gama
ışınlama uygulaması yapılmış çavdar ve arpa ile beslenen civcivlerde yağ, aminoasit ve
karbohidrat emilimini görünür şekilde iyileşmiştir (Campbell vd. 1983).
Etlik piliçlerde buğday, tritikale, kabuklu ve kabuğu alınmış arpa ve yulafa 0, 30, 60, 90
kGy gama ışınlamanın etkilerinin incelendiği bir araştırmanın (Campbell vd. 1986)
sonuçlarına göre; arpa ve yulafa ışınlama yapılmasının 3. hafta canlı ağırlığı iyileştirdiği
tespit edilmiştir. % 60 tahıl ağırlıklı rasyonlarda gama ışınlama uygulaması buğday ve
tritikale verilen civcivlerde etkili olmamıştır. Performanstaki iyileşmenin 60 kGy
düzeyinde maksimize olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırma verilerine göre özellikle
yulaf ağırlıklı yemleri tüketen piliçlerde yemden yararlanma da önemli düzeyde
iyileşmiştir. Çizelge 2.3’te görüldüğü üzere zahiri yağ sindirebilirliği ve tibia külü
ışınlanmış yulafı tüketenlerde ışınlanmamış yulaf tüketen civcivlere göre bilhassa
kavuzlu yulaf grubunda daha yüksek bulunmuştur.
Araştırıcılar irradyasyonun tipik 3-glukanlar olarak bilinen çözünebilir veya
musilagenus selüloz içeren arpa ve yulaf için faydalı göründüğünü vurgulamışlardır. Bu
çeşit selüloz yapının gama ışınlama ile depolimerizasyona yatkın olduğu bildirilmiştir.
Çizelge 2.4 Buğday, tritikale, arpa ve yulafın gama ışınlamasıyla etlik civcivlerde yağ
absorbsiyonu ve tibia külü üzerine etkisi (Campbell vd. 1986)
Tahıl
Zahiri Yağ
Absorbsiyonu
P
Tibia
Külü %
P
0 kGy
60 kGy
0 kGy
60 kGy
Buğday
74,2
80,6
NS
57,1
56,5
NS
Tritikale
62,9
68,9
NS
57
55,7
NS
Arpa
(Kabuksuz)
72
75,6
NS
58,1
58,3
NS
Arpa
(Kabuklu)
71,8
78,4
<0,10
58,5
58,6
NS
Yulaf
(Kavuzsuz)
73,6
82,8
NS
55
55,6
NS
Yulaf
(Kavuzlu)
32,2
75,2
<0,01
53
55,5
<0,01
Wang (1997), tarafından yapılan bir araştırmada pirinçten elde edilen ve içerdiği B grubu