CAMİ VE KİTAP
162
gün ve geceleri, akraba ziyaretleri ve bütünüyle bir sosyal ha-
yat! Önce iki hikâye kitabı çıktı; bunlardan
Sefertası ve Halim
Selim Efendi. Hikâye dediğime bakmayın, kurgu var ama hatıra
temellidir ikisi de. Tevfik Öğretmenimi, komşumuz Muzaffer
Teyze’yi anlattım burada. Bilhassa annemin, hazırladığı ye-
mekleri içine koyduğu ve benim taşıyıp babamın dükkânına
götürdüğüm sefertası hem en çok duyulan, okunan ve sevilen
bir hikâye oldu hem de kitaba adını verdi. Bir ara mademki
bir dönem yazılacak, o vakit nizami olsun dedim ve oturup yıl
yıl yazdım. Hatırladığım ilk günlerimden tâ 18 yaşıma gelin-
ceye kadar yeryüzünde yaşadıklarımı tane tane anlattım. Bir
çocuk romanı çıktı ortaya:
Yıldızlarla Uyumak. Nasıl uyurduk
yıldızlarla. Şöyle: Bizim küçük şehrimiz Güneydoğu Anado-
lu bölgesindeydi. Yazın havalar çok sıcak ve kurak geçerdi.
Dolayısıyla odalarda uyunmazdı. Evlerin üstü damlar halinde
düzenlenmişti ve üstleri açıktı. Yani annemizin veya ablamızın
serdiği yün yataklara kardeşlerimle uzandığımda ilk gördüğüm
gökyüzündeki yüzlerce, binlerce yıldızdı. Küçük abim ve kar-
deşimle uyuyana kadar sohbetlerimiz olurdu. Ama bütün ko-
nuşmalarımız döner dolaşır semaya gelirdi. Bu yıldızlar gökyü-
zünde nasıl olup da durabiliyor? Üstümüze nasıl düşmez diye
enikonu düşünürdük? Bu işin içinden de doğrusu çıkamazdık.
En sonunda şu fikir bizde hâkim olur ve rahatlardık: “Onları
orada tutan ve bizi koruyan Cenab-ı Allah’tır. Başkası değil.”
Küçük çocuklar için bir tefekkür deniziydi âdeta gökyüzü.
Tabii o romanda dam sefalarımız kadar, bayram yerlerimizi
de anlatıyorum. Bindiğimiz salıncakları, faytonlarda dolaştığı-
mız mesire yerlerini. Şehri bir boydan bir boya gezişimizi. İlk
sinema keyfi, ailece gidip seyrettiğimiz ilk filmler. Ömercik’li
Ayşecik’li o unutulmaz duygu yüklü sahneler. Sonra evin dı-
şında çarşıyı keşfediş, pazarı dolaşma. Kur’an kursuna gidiş
ve Mehmet Hocamın iyilik odası. Havuzlu evi ve mübarek
siması… 70’li yılların arabaları ve Kurtalan’da gördüğümde
çok şaşırdığım kara tren. Babamın hacdan getirdiği o muaz-
CAMİ VE KİTAP.indd 162
29.09.2016 15:34:20
CAMİ VE KÜTÜPHANE
163
zam radyo. Küçük bir sandığa benzettiğim radyoda konuşan
küçük insanlar ve bütünüyle meraklardan, araştırmalardan,
gözlemlerden, rüyalardan, hülyalardan ve dostluk ilişkilerinden
oluşan çocukluk dünyam!
Cami ve kitap! Evimizin dışında ilk açıldığımız ‘kamusal
alan’ camiydi galiba. Evimizin tam karşısında küçük bir mescit
vardı. Şeyh Mahmut Mescidi. Aynı adı taşıyan türbemizin karşı
köşesindeydi. Evimizin penceresinden hem türbe hem mescit
görünürdü. Tabii namaza giderken türbenin önünden geçerdik
mecburen. Ve mutlaka önünde durup elimizi açar, dua eder,
yolumuza öyle devam ederdik. Türbedeki zat bizden dua bek-
ler, Fatiha isterdi. Bunu o çocuk aklımızla düşünür, görevimizi
ihmal etmezdik. Mabedimiz kutu gibiydi. Minaresi yoktu ama
avlusunu hatırlıyorum, genişti. Bir de abdest alma yeri ve mes-
cit alanı. En şenlikli namazları Ramazan’da kıldım sanıyorum.
Çünkü Ramazan’ın kendisine mahsus ritüelleri vardı. Öncelikle
akşam gitmişsek iftarlıkları gözetlerdik. Camide akşam namazı-
nı eda etmeden önce iftariyelikler dağıtılırdı. Genelde o görevi
biz çocuklar yapardık. Bazen kuru bir hurma olurdu bu yiye-
cek. Bazen çarşı ekmeği ve içindeki otlu peynirle zenginleşirdi
menü. Hele bir de zeytin var ise artık neredeyse karnımız tıka
basa dolardı. Ev yakındı nasılsa. Orucumuzu açtıktan sonra
namaz kılar, ardından evimize yollanırdık.
Şüphesiz sadece Ramazanlarda akşamları gitmezdim mesci-
dimize. Senenin diğer on bir ayında da yolumuzu düşürürdük.
Hele derslerimiz yoksa, imtihanlara hazırlanmıyorsak… Ama
doğrusu itiraf etmem gerekirse ben daha ziyade Ramazan’daki
teravihleri severdim. Uzun olmasına rağmen o namazlar bana
ağır gelmezdi. Hatta iki rekâtta bir “Sallû âlâ Muhammed…”
diye müezzinin seslenmesi çok keyifli gelirdi. Namaz bitip de
ilahiler okunmaya başlanınca mest olurdum. Hele “Ya Hannan
Ya Mennan” diye başlayan o muazzam dualı, zikirli, ahenkli
ilahi beni âdeta çarpardı. Evet, sanki sadece bunları duymak,
dinlemek için gidiyordum her akşam camiye. Küçük kardeşim
CAMİ VE KİTAP.indd 163
29.09.2016 15:34:20
CAMİ VE KİTAP
164
de geliyordu, bütün ağabeylerim de. Babam ise hiç kaçırmazdı
cemaat namazlarını. Herkesin kendisine mahsus bir dünyası,
bir köşesi vardı. Büyükler daha çok ön safta namaza durur, biz
ise küçük kardeşim Memduh’la birlikte rahat yaramazlık ya-
pabilelim diye arka safları tercih ederdik. Namaza başladıktan
sonra birbirimizin ayağına basardık, bazen hafifçe konuşur,
gülüşürdük. Ama cemaatten hiç kimse bize kızmaz, bizi azar-
lamazdı. Büyük bir hoşgörü vardı. Sonradan öğrendim ki, özel-
likle seslerini çıkarmıyormuş imam, müezzin ve diğer yetişkin
cemaat. Camileri daha çok sevelim, mabetlere gelelim ve dinî
hayatımız küçüklükten itibaren sağlam olsun diye. Ramazan’ın
dışında bayram namazları da elbette unutulmaz. Hele o sıraya
dizilip yapılan bayramlaşma merasimi ne kadar güzeldi! Mem-
leketten çıkıp İstanbul’a geldim. Bu şehrimizde Mimar Sinan’ın
şaheserleri olmak üzere pek çok camiyi gördüm. İçlerinde Al-
lah kabul etsin ibadet de ettim. Galiba unutamayacağım ilk
namazlar, ilk tespih çekişler, ilk ilahi ve dualar çocukluğum
camisinde geçmişti.
Okulu saymazsak evin dışındaki ikinci yerim kütüphane
oldu. Halk Kütüphanesi… Halen büyük bir sevgiyle hatırla-
rım orayı. Binlerce ciltli eserin barındığı, çocuk dergileriyle
kitapların her gün bizi büyük bir sabırsızlıkla beklediği kutsal
mekânların ikincisiydi kütüphane. O büyük camlı çerçeveli,
ferah salonlu kütüphanede ömür boyu okuyacağım, kitaplarını
elimden bırakamayacağım yazarlarla tanıştım. Karşılıklı olarak
birbirimizi çok sevdik. Hikâye ve romanlarına dadandığım ilk
yazarım Kemalettin Tuğcu amca oldu. Ardından Ömer Sey-
feddin sökün etti. Tuğcu’nun acıklı romanlarını ne kadar çok
sevdiysem, Ömer Seyfeddin’in hikâyelerine de o derece bayıl-
dım. Bu iki yazar ellerimden tutup beni edebiyat âlemine taşı-
dılar, başka yazarlarla tanıştırdılar. Refik Halit Karay’dan Yakup
Kadri Karaosmanoğlu’na, Mehmed Âkif Ersoy’dan Reşat Nuri
Güntekin’e, Yahya Kemal Beyatlı’dan Necip Fazıl Kısakürek’e
kadar pek çok şair, hikâyeci, romancı ile dost oldum, eserlerini
CAMİ VE KİTAP.indd 164
29.09.2016 15:34:20
Dostları ilə paylaş: |