CAMİ VE KİTAP
46
rı sürekli bir biçimde bilgilendirmiş, onları başıboş bırakarak
kaderlerine terk etmemiştir. Peygamberler de gönderildikleri
toplumlarda bu hikmetin yayılması ve karşılık bulması nok-
tasında vazifelerini bihakkın yerine getirerek dar-ı bekaya göç
etmişlerdir.
Dünyevi ya da uhrevi hangi kaygı ile icra ediliyor olursa
olsun ilmi faaliyetin gerçekleştirilebilmesi için muallim, tale-
be ve müessese olmak üzere üç unsurun varlığına gereksinim
vardır. Özellikle tatbiki noktasında mekân ve örneklik isteyen
(dini ritüeller gibi) uygulamalarda bu unsurların varlığı âdeta
bir zorunluluktur. Bu nedenledir ki insanlık tarihi boyunca
dinî ve ilmî faaliyetlerin yürütülmesi için birçok müessese inşa
edilmiştir. Dinî gelenek içerisinde bu müesseseler daha ziyade
mabet merkezli teşekküller olarak temayüz etmiştir. İslam ilim
anlayışında da merkezinde camiinin olduğu külliyeler her dö-
nem çok önemli bir yer tutmuştur. İslam tarihinde bu faaliyetin
ilk nüveleri İslam’ın müesses bir yapıya dönüşmeye başladığı
Medine safahatının daha ilk yıllarında kendisini göstermiştir.
Zira Peygamber (s.a.s.) Medine’ye hicretinin hemen akabinde
bir mescit inşa ettirmiş; bu mescidin ilave odalarından birisini
de sadece ilimle meşgul olan talebelere tahsis etmiştir.
Mescid-i Nebi örneğinde olduğu gibi İslam’ın ilk yılların-
dan itibaren camiiler toplumu şekillendirme ve nitelik bakı-
mından geliştirip güçlendirme adına çok fonksiyonlu merkez-
ler olarak faaliyet göstermişlerdir. Bu sebeple camii ve benzeri
yapılar tarih boyunca başta ahlak olmak üzere, dinî konuların
tüm meselelerinin görüşüldüğü, problemlerin çözüme kavuş-
turulduğu bir yapı şeklinde temayüz etmiştir. Bunun yanında
İslam’ın kadim geleneğinde camii merkezli külliye tipi yapılar
toplumun günlük yaşamında karşılaştıkları içtimai, iktisadi hat-
ta siyasi sorunların müzakere; sağlık, tıp, fen, astronomi gibi
ilimlerin ise mütalaa edildiği merkezler olarak öne çıkmıştır.
Batı toplumunun özellikle fikir, edebiyat, sanat, felsefe ve bilim
konularında kendi hesabına karanlık bir dönemden geçtiği de-
CAMİ VE KİTAP.indd 46
29.09.2016 15:34:16
BİR KİTAP VE MÜESSESE MEDENİYETİ OLARAK İSLAM
47
virlerde, İslam Medeniyeti işte bu müesseseler sayesinde belki
de en parlak dönemlerini yaşamıştır.
Hiç kuşkusuz medeniyetlerin gücünü ve bekasını istikrarlı
hâle getiren en önemli etken ilme olan bağlılıklarıdır. İnsanlık
tarihi içerisinde güçlü ve uzun ömürlü medeniyetler kuran, sis-
tem inşa eden milletlerin ortak özelliği ilme ve tekniğe vermiş
oldukları önemdir. Ne zaman ki bazı mazeretler üretip ilme ve
tekniğe mesafe konulmuşsa bu tercih o milletlerin zayıflayıp
çürümesine ve belli bir zaman sonra tarih sahnesinden çekilip
silinmesine sebep olmuştur. Gerçi dünyevi olan her şeyin bir
ömrü ve dolayısıyla bir eceli vardır. Fakat bu ömrün ve ecelin
süresini tayin eden biraz da ona hükmeden iradenin kendisidir.
Eğer bu irade doğru temeller üzerinden faaliyette bulunuyorsa
bu eylemin ortaya çıkaracağı sonuç sağlıklı olacak, yok eğer
aksi bir durum söz konusu ise netice de yine ona göre olacaktır.
Batı toplumunun kendi gelişimi ile ilgili yaşadığı tecrübeyi
incelediğimizde, bu yaklaşımın ipuçlarını orada rahatlıkla gö-
rürüz. Tarihî gelişmelere göre çağları sınıflandıran ve özellikle
bu sınıflandırmada Ortaçağa “karanlık dönem” yaftası vuran
Batı’nın bu tutumunda yönlendirici ana etken kurgunun baş-
tan yanlış yapılmasıdır. Geri kalmışlıkla ilgili sebepler ve buna
bağlı yürütülen tartışma ne yazık ki bütünüyle yanlış bir zemin
üzerinde şekillenmiştir. Bunu neden söylüyorum? Çünkü belli
bir süre sonra aynı sebepler üzerinden bizim ilim anlayışımız,
dinî müessese ve referanslarımız da çok acımasız, haksız eleştiri
ve saldırıların muhatabı olmuştur.
Batı dünyasının yaşadığı tecrübe aslında kendi özelindeki
bir yanlıştan ibaretti. Din adına faaliyet yürüten din adamları
ve o faaliyetlerin merkezi konumundaki müesseseler belli bir
dönem pozitif ilimlerin ortaya koyduğu hakikatlere anlamsız
bir biçimde tavır aldı. Bunun yanında dinî konulardaki keyfi
tutum ve kısıtlamalar da toplumu geren başka bir neden oldu.
Ayrıca din adamlarının kendilerine ait imtiyazlı konumlarını
CAMİ VE KİTAP.indd 47
29.09.2016 15:34:16
CAMİ VE KİTAP
48
koruma adına çeşitli entrikalara, zorbalıklara tevessül etmele-
ri, bireysel bekaları için siyasi yapının gücünden istifade etme
teşebbüsleri de yine dine, dinî kurumlara ve din adamlarına
duyulan saygınlığın kaybolmasına neden oldu.
Başlangıçta sözünü ettiğimiz bu karanlık dönemin sebebi
olarak din adına faaliyet yürüten kişi ve kurumlar görülmüş,
mücadeleye ilk aşamada onlar üzerinden girişilmişti. Fakat za-
manla bu mücadele kişi ve kurumlar yerine doğrudan dinin
kendisine yönelmişti. Ortaya çıkan bu yeni durumla birlikte;
geri kalmışlığın nedeni olarak dinin kendisi görülmeye, geliş-
menin önünü açmak için tüm unsurlarıyla birlikte dinin ber-
taraf edilmesi ve merkeze insanın konulması gerektiği fikri sa-
vunulmaya başlanmıştı. Rönesans, Reform ve Aydınlanma gibi
batıya özgü tecrübeler işte bu algının ortaya çıkarmış olduğu
hareketlerdi. Burada bizim açımızdan önemli olan husus; bizim
medeniyetimizde meydana gelen gerilemenin de hemen hemen
aynı nedenlere bağlanmış olmasıydı. Zira benzer gerekçelerle
İslam coğrafyalarında da dine ve onun müesseselerine karşı
eleştiri ve mücadelenin olduğu vakidir. Ancak burada ihmal
edilen en önemli nokta; İslam medeniyetinin hiçbir döneminde
ne dini anlamda ne de beşeri yaşamın sürdürülmesi noktasında
batıdakine benzer bir tutumun olmadığı gerçeğidir.
Medeniyetimizin adeta ruhu mesabesinde olan İslam ve
onun eğitimini veren kişi ve müesseseler, özellikle bilgi ve gör-
güsünü arttırmak üzere çok iyi niyetlerle Batı’ya gönderilen
kişilerin ülkeye dönmesiyle birlikte eleştirilerin konusu olmaya
başlamıştır. Bu eleştiriler mevcut durumun düzeltilmesinden
ziyade İslam’a dair unsurların itibarında zayıflamaya dolayısıyla
gerilemenin çok daha hızlı bir hâl almasına neden olmuştur.
Elbette ki din adına hareket eden, hüküm veren mercilerin de
bu zayıflama sürecinde etkileri olmuştur. Özellikle dünya ha-
yatına olan itibara temelsiz bazı saiklerle aşırı derecede mesafe
konması, dinî düşünce sistemi içerisinde sakıncası olmadığı
halde birçok gelişmeye karşı olumsuz tavır alınması, ilmin tah-
CAMİ VE KİTAP.indd 48
29.09.2016 15:34:16
Dostları ilə paylaş: |