121
SONUÇ
Kutsal terimi, homo religious’un, arketiplerine sahip olmadığı olay ya da
nesnelere atfettiği değeri karşılamaktadır. Bu bir taş, ilk defa gördüğü bir bitki, coşkun
akan bir nehir, tadı acı bir göl, cisimlerin şeklini değiştirebilen ateş, ağaçları deviren
rüzgar olabildiği gibi; etinden, sütünden, derisinden ve gücünden yararlanılan bir
hayvan da olabilmektedir.
Eliade’ın da belirttiği gibi dindar insan, ilk defa karşılaştığı her duruma
kutsallık yüklemektedir. Hakkında bilgi sahibi olmadıklarında yaratıcı, koruyucu ve yok
edici şeklinde tanımlamaya çalıştığı üstün varoluştan bir parça aramakta ve çeşitli
törenler eşliğinde ona tapınmaktadır.
Kutsalın tarihi şeklinde de tanımlayabileceğimiz dinler tarihi, bir bakıma homo
religious ile transandantal olanın ilişkisinin tarihidir. Başka bir deyişle dindar insânîn
aşkın varlığa ulaşma çabasına karşılık, aşkın olanın çeşitli görünümlerde cevap verdiği
inanışlar bütünüdür. İnsanoğlunun bu çabasının Hinduizm’de avataralarla,
Hıristiyanlık’ta ise İsa’nın inkarnasyonu ile cevabını bulduğuna inanılmaktadır.
Avatara ve İnkarnasyon kavramlarının paralel başlıklar altında, iki ayrı bölüm
halinde incelendiği bu çalışma sonucunda, Hinduizm’deki avatara ve Hıristiyanlık’taki
inkarnasyon inançları arasında benzer ve ortak noktalar olduğu gibi farklılıkların da
bulunduğu kanısına varılmıştır.
Benzerlikler:
1- Her iki inanış da insanüstü ve özgür durumlardır. Zira her ikisi de
ruhun, özün veya ilâhî varlığın bir beden şeklinde tasavvur edilmesi olarak
tanımlanmaktadır. Avatara inancında Krişna, koruyucu güç Vişnu’nun
bedenlenmesiyken; İnkarnasyon inancında İsa Mesih tanrısal Söz’ün
bedenlenmesidir.
2- Bazı hayvan avataraları bulunmakla birlikte, her iki bedenlenme
şekli de daha çok insânî varlıklarda gerçekleşmektedir. İnkarnasyonda tanrısal
122
Söz İsa olarak bedenlenmiş; Avatarada ise Vişnu bazı hayvanlarda
bedenlendiği gibi, en önemli avataraları insan olan Krişna ve Rama’dır.
3-
İnkarnasyonda olsun avatara doktrininde olsun bedenlenmeleri
sınırlayan bir kuralın varlığından söz edilmemektedir. Bedenlenmenin bir
kuralı yoktur.
4-
Her iki bedenlenmede de dünyaya iniş gizli ve olağanüstü
işaretler eşliğinde gerçekleşmektedir. Nasıl ki İsa’nın doğumu önceden haber
verilmişse ve Yahudi din adamları tarafından biliniyorsa, aynı şekilde
Vişnu’nun avatarı Krişna’nın doğumu da öncesinde bir büyücü tarafından kötü
kral Kamsa’ya bildirilmiştir. Ayrıca, her ikisinin de annelerine mucizevi bir
doğum yapacakları haberi verilmiştir ve doğumlar gizlidir.
5-
Her ikisi de bir üçlemenin unsurlarıdır. Avataralar, Hint
trimurtisinde Brahma-Vişnu-Şiva üçlüsünden Vişnu’nun bedenlenmesi
şeklinde gerçekleşir. Hıristiyanlık’ta ise Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlüsünden
Oğulun inkarnasyonu söz konusudur.
6-
Bilgiden çok dindarlığa olan sevgiyi ön plana çıkarmaktadırlar ve
böylece insânîn tanrıya ulaşarak kurtuluşa ereceği inancını savunmaktadırlar.
7-
Her ikisinin de adaleti sağlamak ve bozulan düzeni kurmak gibi
amaçları vardır.
8-
Her ikisinde de tanrının inişlerinin insânî varlıkların değerini
artırdığı ifade edilebilir. Çünkü böylece tanrı insana değer vermiş, ona inerek
yüceltmiştir.
9-
Bhagavad-Gita’da bir öğretici görünümündeki Krişna, Arjuna’yı
insanların refahı için çalışmaya teşvik etmektedir. Yegâne gayenin öbür
dünyadaki kurtuluşu sağlamaya çalışmak olmadığını, bu dünyadaki görevlerin
de yerine getirilmesi gerektiğini önermektedir. Benzer şekilde Yeni Ahit de
İsa’nın sadece öbür dünya için değil, aynı zamanda adaletin, barışın ve
sevginin bu dünyada sağlanması için çalıştığına vurgu yapmaktadır.
10-
Her ikisi de insânî varlıklardır. İnsanlar içinde yaşarlar, onlar gibi
yer, içer, eğlenir, hasta olur ve ölürler. İsa, çeşitli mucizeler göstermesinin
yanında bütün insanların sahip olduğu duygulara sahip olmuştur. Aynı şekilde
123
Krişna’nın da çocukluğundaki oyunları, ergenlikteki aşk hikayeleri ve
nihayetinde ölümü onun da insânî bir varoluş olduğunun göstergesidir.
11-
Avatara inancında sıradan insanlar da tanrının bir
görünümüdürler, ancak farkında değillerdir. Sadece avataralar bunun
farkındadır. Mesela Krişna tanrısallığının farkındayken, Arjuna da, aslında
Brahma ile aynı olan atmana sahip olduğu halde kendisindeki tanrısallığın
farkında değildir. İnkarnasyon inancında tam olarak benzer bir inanışa
rastlanmamakla birlikte, V. Chakkarai gibi kimilerinin, İsa’nın ruhunun
insanların kalbinde bedenlendiğini iddia ettikleri nakledilmektedir.
12-
Asıl mekânları cennet olan avataralar dünyadaki görevlerini
tamamladıktan sonra yine cennete giderler. Yuhanna’da belirtildiğine göre İsa
da cennetsel bir varoluştur.
13-
Her iki inanışta da, tanrının kısmen ya da tamamen
bedenlenmesine rağmen tanrısal özelliklerinden bir şey kaybetmediği dikkat
çekmektedir.
14-
Parrinder, ilk havârilerin İsa’yı Tanrı’nın inkarnasyonu olarak
görmediklerini ve bir insan olarak bildiklerini ifade etmektedir. Dolayısıyla,
Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde sadece bir insan olan İsa Mesih sonradan
tanrısal bir kimliğe büründürülmüştür. Hinduizm’deki insan avataralara
bakıldığında da aynı durum dikkat çekmektedir. Çünkü hem Krişna hem de
Rama aslında önceleri sadece birer kahramanken, zamanla tanrısal nitelik
kazanmışlar hatta tanrının avataraları olarak kabul edilmişlerdir.
Farklılıklar:
1-
İnkarnasyon ve avatara inançları arasındaki en önemli fark,
İsa’nın, hepsine karşılık olmak üzere sadece bir defa gelişi; avataraların ise
defalarca geldiği ve geleceği inancıdır. Bhagavad-Gita’da Krişna çağ çağ
geleceğini belirtmektedir.
2-
İnkarnasyon inancında İsa’nın çarmıha gerilerek kötü güçler
tarafından kurban edilmesi söz konusuyken; avatara inancında tanrısal güç asla
kendini şeytani güçlere kurban olarak sunmamaktadır. Avataralar adharmanın
Dostları ilə paylaş: |