Erken İlk Çağda, Avrupa’da siyasi organizasyonlar bulunmakla birlikte geniş coğrafyalara hükmeden büyük devletlerden
bahsetmek mümkün değildi.
Homeros’un İlyada Destanı’na göre Avrupa’da ilk siyasi organizasyonlar Yunanistan’da kurulan polis devletleridir.
Makedonya Krallığı,
diğer Yunan şehir devletlerinde olduğu gibi aristokrasi ile yönetilirdi.
Aristokraside soylulardan oluşan konsül, pek çok yetkiye
sahipti. Ancak Makedonya Kralı II. Philippos (Filip) Dönemi’nde
bu durum değişmiş ve konsülün öneride bulunma yetkisi
dışında kral üzerinde herhangi bir etkisi kalmamıştır.
Makedonya Kralı II. Philippos, bütün Yunanistan’ı
egemenliği
altına alarak şehir devletlerinin yöneticilerini Korinthos’a davet
etti. Onları Perslere karşı savaşmaya ikna ederek
“Helen
Birliği”
ni meydana getirdi.
II. Philippos’un bir suikast sonucu öldürülmesi üzerine oğlu III.
Alexander (Aleksandır), Makedon Krallığı’nın başına geçti.
Büyük İskender adını alacak olan III. Alexander, Helen
Birliği’nin lideri ve Pers Seferi’nin komutanı seçildi.
Önce Anadolu’yu, sonra da Pers İmparatorluğu’nun
topraklarını ele geçiren Büyük İskender, Hindistan’ın Pencap
Havzası’na kadar ilerledi.
Büyük İskender, doğunun
gizemli dinlerinden etkilenmiş ve
Mısır’da Amon-Ra rahipleri
tarafından tanrı-kral ilan edilmiştir.
Yine Batı Anadolu’da Didim
Apollon Tapınağı kâhini tarafından
“Zeus’un oğlu” olarak
adlandırılmıştır.
Böylece gücünü
meşru hâle getiren Büyük İskender,
Doğu kültürlerinden etkilenerek
gücünün meşruiyet kaynağını
tanrısallaştırmıştır.
Bu düşüncenin en açık
göstergesi de kendi adına bastırdığı paralar üzerinde Herakles ve Zeus simgelerini kullanmasıdır.
2.6. DEVLETTEN İMPARATORLUĞA (MÖ 350-MS 1250)
2.6.1 İmparatorluklarda Gücün Meşruiyet Kaynağı
Büyük İskender Pers Seferi ile Yunanlılar, kalabalık
kitleler hâlinde Doğu ülkelerine göç ederek bir yandan
kendi kültür ve uygarlıklarını bu ülkelere yaymış diğer
yandan da Doğu’nun yüksek kültüründen
etkilenmiştir. Bu etkileşim sonucunda Yunan kültürü
ile Anadolu, Mısır, Pers ve diğer kültürler birbiriyle
kaynaşmıştır. Bu sayede Doğu ve Batı kültürlerinin
sentezi olan
”Helenizm”
adında
yeni bir kültür ortaya çıkmıştır. Helenizm, Asya ve
Avrupa’da kurulacak imparatorlukları etkilemiştir.
MÖ VIII. yüzyılda bugünkü
İtalya’da kurulan
Roma
İmparatorluğu
, Büyük
İskender’in egemen olduğu
Akdeniz havzasına
hükmetmiştir.
Roma İmparatorluğu’nda
sırasıyla ;
krallık,
cumhuriyet
ve imparatorluk
dönemleri
yaşanmıştır.
Krallık ve cumhuriyet
dönemlerinde yönetim
aristokratların elindeydi.
Kral, senatoya karşı sorumluydu.
Cumhuriyet döneminde ise senato, Helenizm kültürünün etkisiyle işlevini kısmen de olsa kaybetmişti.
Augustus (Agustus) Dönemi’nde yönetim saltanata dönüşmüş ve imparator; yönetimin başı, başkomutan, başyargıç ve
başrahip konumuna gelmiştir.
Roma İmparatorluğu’nun siyasi yapılanmasında, Büyük İskender İmparatorluğu’ndaki gibi “Dünya İmparatorluğu” fikri
gelişmiştir.
Çin İmparatorluğu’nun diğer
uygarlıklara benzemeyen, kendine
özgü bir siyasi yapısı vardır. Shang
(Şank) denilen bir kabile tarafından
temelleri atılan Çin İmparatorluğu
(Harita 2.7), tarihte kutsal kabul
edilen farklı hanedanlar tarafından
yönetilmiştir.
Tanrılarının adına benzeyen unvanlar
kullanan Çin imparatorları, güçlerini
meşru hâle getirmek için “Göklerin
Vekili” görüşünü ortaya çıkarmıştır.
Bu vekillik, hükümdarın gökle yer
arasında bir bağlantı kurduğunun
göstergesidir.
Güçlü bir devlet geleneğine sahip olan
Sasaniler,
Kafkasya, Mezopotamya ve
İran’a hükmetmiştir.
Pers devlet geleneğini benimseyen Sasani
İmparatorluğu’nun yönetim şekli
monarşiydi.
İmparatorluğun başında Şehinşah
(Kralların Kralı) unvanını kullanan
hükümdar bulunmaktaydı.
Sasaniler de krallarını kutsal kabul
etmişler fakat Mısır firavunları gibi tanrı-
kral anlayışını benimsememişlerdir.
Bu krallar,
Tanrı Ahuramazda’nın
yeryüzündeki temsilcisi olarak mutlak
otoriteye sahiptir.
Bunun açık göstergesi, Sasani madenî
paralarının bir yüzünde hükümdarın, diğer yüzünde kutsal ateşin resmedilmesidir.
Tarihte var olmuş siyasi
organizasyonlarda coğrafya, siyaset,
ekonomi gibi unsurların yanında yöneten
kişilerin liderlik vasıfları da önemlidir. Bu
liderlerden biri de
Moğol
İmparatorluğu
’nu kuran Temuçin’dir.
Temuçin, 1206 yılında yapılan kurultayda
Türk-Moğol boyları tarafından kağan
seçilmiş ve Cengiz adını almıştır.
Boylar hâlinde yaşayan Moğollar, Cengiz
Han’dan önce teşkilatsız bir şekilde
yaşıyordu. Moğol boylarını uzun
mücadelelerden sonra bir araya toplayan
Cengiz Han, istila hareketleri ile dünyanın
en geniş kara imparatorluğunu kurmuştur.
Bu dönemde Moğollar üzerinde Şamanizm’in önemli bir etkisi vardır.
Şamanların söyledikleri gerek toplum üzerinde gerekse idareciler üzerinde etkiliydi.
Büyük Şaman, 1206 kurultayında Temuçin’in Gök Tanrı tarafından seçildiği şeklinde kehanette bulunmuştur.Bu
kehanetinde “Temuçin’le çocuklarına dünyanın bütün topraklarını bağışladım ve kendisine Cengiz Han ismini verdim.”
şeklinde Gök Tanrı’nın kendisine haber verdiğini söylemiştir. Böylece Cengiz Han’ın ve neslinin ilahi soya dayandırılması
Şamanlar tarafından sağlanmıştır. Bu kutsallık Cengiz Han’dan sonra gelen hükümdarların, onun soyundan gelmesini
meşrulaştırmıştır.