Demokratik Modernite



Yüklə 26,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə89/89
tarix21.06.2018
ölçüsü26,73 Kb.
#50576
növüYazı
1   ...   81   82   83   84   85   86   87   88   89

180
meye yetmemektedir. İlerlemeci tarih anlayışı-
nın sağ ve sol unsurlarının ‘’temsili’’durumunu 
ilerleme olarak yutturmaya çalışmaları, asıl ola-
rak devlet aygıtının işleyişini aklama girişimidir.
Bu aslında demokrasinin ulus-devlet eliyle 
yozlaştırılmasıdır. Ali Adalı, demokrasinin ta-
rihsel formunu ahlaki ve politik toplum olarak 
açıklar:’’ Toplumsal doğanın hem tarihsel, hem 
bütünlülük anlamını veren, farklılıklar içinde 
birliği temek varoluş özelliği olarak temsil eden 
ana unsur ahlaki ve politik toplumdur. Politik 
toplumun işlevselliğine zaten demokrasi diyo-
ruz. Gerçek anlamda politika ve demokrasi öz-
deş kavramlardır.’’
Radikal demokraside tamda bu noktadan 
yola çıkar; her temsilin, özellikle devletli tem-
silin demos’un inkârı olduğunu, bunun içinde 
demos’un başkaları tarafında değil, kendisi ta-
rafından temsil edilmesi gerektiğini savunur. 
Âdem-i merkeziyetçi bir sistem olarak demok-
ratik konfederalizm bu nedenle radikal demok-
rasiye dayanır. Temsili çok sınırlı ve zorunlu 
olduğu koşullarda (örneğin ciddi uzmanlık is-
teyen yönetimsel –bilimsel konularda) ve katı 
bir demos denetiminde kabul edecektir. Ancak 
her temsili bir merkezileşmeyi, bir güç tekel-
leşmesini ve ya potansiyelini ifade ettiğinden, 
radikal demokrasi demosu –halkı ilgilendiren 
tüm alanlarda, yerel veya genelin kendi kararını 
vermesi ve pratikleşmesini savunur. Bu nedenle 
komünal birimlerin –her düzeyde- varlığı ra-
dikal demokrasi için vazgeçilmezdir. Mahalle, 
köy, kent gibi yerleşim bölgesine dayalı komünal 
birlikler, meclisler kadar etnik, dinsel, mezhep-
sel, kültürel ve cinsel gruplara dayalı meclisleş-
meler ve ekonomik (üretimsel kooperatif, birlik, 
ortaklık) eğitsel ve sportif gibi toplumsal alan-
lara dayalı meclisleşmeler radikal demokratik 
siyasetin, yani halkın doğrudan kendi işlerini 
yürütmesi için zorunlu, vazgeçilmez birimler-
dir. Zaten demos’un bir anlamı da (‘’halk’’ın 
yanı sıra) Grekçe2de ‘’meclis’’ anlamındadır. 
Demokrasi de halk meclisleri yönetimi oluyor.
Şimdi bu çerçevede burjuva demokrasisinin 
gücün dağıtımı(güçler ayrılığı) ve gücün kulla-
nımının denetimi sorunlarını radikal demokra-
si de çok büyük oranda başlangıç anında yapısal 
olarak çözümlendiği görülebilir. Ulus-devlet, 
gücün merkezileşmesi yani tekelleşmesi iken; 
demokratik ulus, gücü, radikal demokrasi ile 
tüm yerellere dağıtır ve âdem-i merkezileşmeyi 
esas alır. Demokrasi, modern dönem Batı siyasal 
düşüncesinde güçler ayrılığı ve gücün denetimi 
ile tanımlanır. Güçler ayrılığı olarak tanımla-
nan ise esas olarak devlet kurumlarının daha 
sağlıklı işleyişi, tekeller arasındaki güç dengesi-
ni sağlama ve aralarındaki dengelerin korunma-
sı için devlette merkezileşen gücün(siyasi, aske-
ri, ekonomik, yapısal) devletin idari kurumları 
açısından dağıtılmasıdır. Burada aslında şekli 
anlamda bile olsa demokratik bir husus yoktur. 
Bu dağılımın diğer bir amacı da, aynı işlevselliği 
korumak adına gücün denetiminin sağlanma-
sıdır. Yani güçlerin birbirinden ayrılarak(genel-
likle yasama, yürütme ve yargı biçimindedir.) 
birbirlerini denetlemeleri gerektiği savunulur. 
Oysa ulus-devlet içinde her denetim yeni bir 
‘’bürokrasi’’ demektir. Kısır bir döngüdür; de-
mokrasi bürokrasinin bürokratlar eliyle dene-
timi olarak konumlandığı her denetim yeni bir 
bürokrasi ve daha az demokrasi demektir. Bu 
açıdan savunulan biçimiyle güçler ayrılığı ilkesi 
pratik bir değere sahip olmadığı gibi, düşünsel 
olarak da bir safsatadır. Gücün demokrasiden 
alınıp bürokrasiye verilmesinin teorik aklıdır.
Demokratik siyaset her şeyden önce gücün 
merkezileşmesinin engelleyecek tarzda top-
lumun her alanda, tüm yerellerin kendilerini 
meclisler tarzında örgütlenmesini esas aldığın-
dan güçler ayrılığı gibi bir sorunu bulunma-
maktadır.  Tüm güç yerellerin, meclislerindir. 
Halkın yönetmesini bilmediği hiçbir güç yok-
tur. En karmaşık organizasyon olan toplum 
kendini komünler halinde var etmeyi biliyorsa, 
her türlü güç birikimi de kanalize edebilecek 
demokratik bir anlayışı sahiptir. Günümüzde 
devletin merkezi organlarının yüklendiği işlev-
lerin ezici bir çoğunluğu yerel özerk birimlerin 
kendi öz yönetim faaliyetleri olarak ele alınmak 
durumundadır. Geriye sadece çok cüzi bazı or-
tak işler kalmaktadır ki, bunlar da yerellerin 
demokratik iradesiyle oluşmuş genel meclisler 
Ulus-devlet, gücün merkezileş-
mesi yani tekelleşmesi iken; 
demokratik ulus, gücü, radikal 
demokrasi ile tüm yerellere 
dağıtır ve âdem-i 
merkezileşmeyi esas alır


181
ve organlar eliyle yürütüldüğünden, denetle-
me işlevi ilk kademe meclislerden itibaren tam 
demokratik siyasetin özüne uygun olarak tolu-
mun kendisi tarafından yapılacaktır.
E) Demokratik Ulus 
Bir Kadın Uluslaşmasıdır
Genelde tüm uygarlık, özelde ise kapitalist 
modernite cinsiyetçi bir karakter taşırlar. Cin-
siyetçilik en yoğun iktidar pratiklerinden biri 
belki de en yoğun olandır. Sadece kadın ve er-
kek arasında gelişen ve kadını nesneleştirilme-
sini esas alan bir ilişkiden bahsetmiyoruz. Bir 
kere toplumun yarısı nesne diye belirlendiğinde 
bütün toplumsal alanlar bu nesnellik durumu-
na göre dizayn edilir. Böylece cinsiyetçilik aynı 
zamanda tüm iktidar ilişkilerinin içerildiği bir 
tarza da dönüşür. Sınıfçılıktan dinciliğe, milli-
yetçilikten bilimciliğe değin uzanan özne-nesne 
ayrışmalarının tamamından hâkim tarz cinsi-
yetçiliktir. Belirleyen- belirlenen ilişkisidir. Bu 
açıdan cinsellik iktidara içerilerek toplumsal 
cinsiyetçilik üretilir.
Ulus-devlet mantığının her varoluş alanı 
cinsiyetçidir. Hiç oradan örnek seçip diğerlerini 
söylemezlik etmeyelim. Zihniyet ve uygulama 
alanı olarak hem cinsiyetçi, kadın kırımcıdır, 
hem de tüm iktidar ilişkilerini cinsiyetçilik 
tarzında örgütler. Bu açıdan ulus-devlet ataer-
kil bir varlık düzenidir. Kapitalist modernite-
nin kapitalizm ve endüstriyalizm boyutlarıyla 
düşünüldüğünde modadan reklam, pornodan 
fuhuşa dek uzanan her türlü seksist yozlaşma 
sistemin arızi değil, özgül karakteri geri ortaya 
çıkan pratiklerdir. Sistem bunu kadın şahsında 
yaparak kendini erkek, toplumu ise kadın ye-
rine koyar. Kadının karılaştırılması(en çok ka-
pitalist modernite döneminde görülmektedir.) 
ile toplumun karılaştırılması arasından büyük 
bir paralellik yerleştirilir. Bu anlamda kapitalist 
modernite ve ulus- devlet boyutu kadın kırımcı 
bir erkek sistemidir, erkektir, erildir. 
Demokratik ulus ile en öncelikli konular-
dan birisi olarak toplumsal sorunların tamamı-
na sinmiş ve toplumun yarısı olan kadınların 
binlerce yıldır devam eden patriarkal ezilme 
durumudur. Yani toplumsal cinsiyetçiliktir. 
Demokratik Kürt Halk Önderi’ nin tanım-
ladığı biçimiyle en eski ve en çok sömürülen 
kadın ulusunun bu makûs tarihine bir set çek-
mek ve siyasetten ideolojiye, örgütlenmeden 
öz savunmaya, ekonomiden diplomasiye kadar 
her alanın cinsiyet özgürlükçü bir tarzda ör-
gütlenmesini inşa etme sürecidir. Hatta dişil 
öğenin daha baskın olduğu bir oluşu gerçek-
leştirmektir. Bu açıdan da demokratik ulus 
dişildir. Çatıştıran, ezen, yok eden, baskılayan 
ve tekleştiren erkek sistemi olarak ulus-devlete 
karşı; paylaşımcı, doğurgan, yaratıcı, oluştu-
rucu, renkli, özgün, canlı ve coşkulu bir yapı 
olarak demokratik ulus dişil niteliklerle varlık 
kazanır. Bu anlamda toplumun eşit ve özgür 
cinsler mantığıyla inşa edildiği bir demokra-
tik modernite boyutudur. Demokratik ulus 
önermesinin olmazsa olmazı niteliğindedir.
Toplumsal cinsiyet sorunu her şeyden önce 
iktidarcı devlet aklının ürettiği bir sorundur. 
Devlet bu nedenle tarihin başından itibaren ras-
yonalite kazanmaya patriarkal yapının tezahü-
rüdür. Çünkü hiyerarşi ve ataerkilliğin hanedan 
tarzında örgütlenmesini takip eden ve temel 
bileşeninin erkeklerin oluşturduğu kent ve sınıf 
tekelinden oluşmuştur. Bürokrasi bu erkek ak-
lının kurumlaşmış hali iken, bürokratik aklın 
bilme yöntemi olan pozitivizm ise,-ki gelenek-
sel ve modern tüm biçimlerini kastediyoruz- en 
kaba egemenlikçi erkek aklının bilim tarzı/bil-
me yöntemidir. Batı ‘’demokrasisi’’ bu nedenle 
en fazla köleci Atina’nın erkek demokrasisi ola-
bilir. Şeklen biçim değiştirmiş olsa da öz olarak 
halen bu geleneğin devamcısıdır. Pozitivizm ile 
devletli aklı birbirinden ayrıştırmak mümkün 
değildir. Pozitivizm iktidarcı bir bilim yöntemi 
olarak etnik, kültürel ve dinsel demokratik top-
lum geleneğinin, doğanın ve en çok da kadının 
sesini bastırır, değersizleştirir. Bu noktada en 
güçlü zırhı bürokrasi giyer. Gerçekten de bürok-
rasi erkek aklının en soğuk ama en gerçek yüzü-
dür. Toplumsal ilişkilerdeki hiyerarşiden tuta-
lım tüm toplumsal kurumlara dek cinsiyetçiliği 
yayılması ve derinleştirilmesinde bürokrasi tam 
bir iktidar mekanizmasıdır. Sadece kadın-erkek 
Pozitivizm iktidarcı bir bilim 
yöntemi olarak etnik, kültürel 
ve dinsel demokratik toplum 
geleneğinin, doğanın ve en çok 
da kadının sesini bastırır, 
değersizleştirir


182
ilişkileri bağlamında değil, bürokrasinin hâkim 
olduğu her ilişki, cinsiyetçilik üretir. Kapitalist 
ulus-devletle bürokrasi arasındaki bağın en te-
mel bir özelliği cinsiyetçiliği üretilerek tüm top-
luma dayatılmasıdır. 
Devrimci geleneğinde bürokratikleşmesinde 
ve komünal niteliğini yitirmesinde bu bürokra-
tik tarz belirleyicidir. Her konuda ‘’devrimci’’ 
olanların kadının ezilmesi, kadın emeği ve cin-
siyetçilik konusunda kuru eşitlik sloganlarına 
sarılması sonucu değiştirmemiştir. Zihniyet 
olarak da endüstriyalizm ve ulus-devletin dışına 
çıkmamak, cinsiyetçiliği üreten aynı mekaniz-
maların içinde yer almak anlamına geliyordu. 
Öte yandan diğer bir temel sorunda pozitivist 
iktidarcılığın erkek aklına dayalı parametreler-
le hareket ederek toplumsal sorunlara çözüm 
üreteceği yanılgısı cinsiyetçilik üretimine ne-
den olan diğer bir yanılgı olmuştur. Oysaki bu 
akıl(erkek aklıdır)zaten cinsiyet sorununu çöz-
me değil, cinsiyetçilik dâhil, tüm toplumda so-
run üretme üzerine kuruludur, kurgulanmıştır.
Patriarkal- erkek egemenliğinin en kurum-
laşmış hali olan ulus-devlet, bu nedenle toplum-
sal cinsiyet sorununun en ağırlaştığı formdur. 
Ulus-devletin tüm somut gerçekleşme halle-
rinde inkar, imha, asimilasyon, parçalama gibi 
özellikleri kadın üzerinde tüm sistem halinde 
yürütülür. Kadın üzerinde yürütülen iktidarın 
en ağır formu kendini yabancılaşma ve meta-
laştırma noktalarında görülür. Metalaştırma, 
hep azami kâr dürtüsüyle hareket eden hareket 
eden kapitalist tekelciliğin en temel özelliğidir. 
Her şeyi metalaştırabildiği ve sermaye piyasası-
na sürdüğü oranda kârını azamileştirebilir. Bu 
pazarda en çok metalaştırılan, Kürt Halk Önde-
ri’ nin deyimiyle, ’’Metaların metası, metaların 
kraliçesi’’ haline getirilen ‘’nesne’’ ise kadındır. 
Ulus-devlet iktidarcılığının parçalara ayrılma 
vahşeti, kadın üzerinde bedensel uzuvlara kadar 
uygulanmıştır. Kadın, -kapitalizmin toplumsal 
gerçekliğe dayattığı parçalanmanın aynısı- ruh-
sal, duygusal, düşünsel ve bedensel bütünlüğü 
kalmayacak, her biri bir iktidar nesnesi olacak 
derecede parçalanır. Ulus-devlet soykırımı sa-
dece etnik veya dinsel mezhepsel topluluklara 
uygulamaz, soykırımın en acımasız, sürekli ve 
tüm toplumsal alanda kadın cinsi üzerinde yü-
rütür. Faşizm ve totalitarizm boşuna kendini 
‘’cesur erkekler topluluğu’’ olarak tanımlamaz. 
Kapitalist sistem, üzerinde yükseldiği kartez-
yen düalist özne-nesne ayrımını en katı biçimde 
erkek-kadın, daha doğrusu sistem ve kadın tar-
zında somutlaştırır. Özcesi ulus-devleti erkek 
olarak da okumak mümkündür.
Dolayısıyla bu formun tümel reddi gerçek-
leşmeden ve buna alternatif bir toplumsal sistem 
kurumlaşmadan, cins sorunu başta olmak üzere 
diğer toplumsal sorunlara çözüm bulma arayışı 
sonuç alıcı olmayacaktır. İşte demokratik ulus 
kavramı- ki demokratik, ekolojik ve cinsiyet 
özgürlükçü toplum paradigmasına dayanır.- bu 
anlamıyla ulusun demokratik kuruluşu ile ezi-
len toplumsal cinsiyetin demokratik kuruluşu-
nu özdeş görür. Demokratik ulusu düşünmeden 
cins özgürlüğünü, cins özgürlüğünü sağlamadan 
da demokratik ulusu inşa etmek imkânsızdır.
Bugün özellikle bölgemizde, binlerce yıl 
önce kadının tarım ve köy devrimini gerçek-
leştirdiği bu topraklarda, demokratik ulusun 
kuruluşu da ‘’dişil’’ bir karakter taşımaktadır. 
Çünkü bu topraklarda kadim geleneğin kadın 
renginin her düzeydeki baskınlığına tanık ol-
muştur. Muhyeddin Arabi’nin deyişiyle’’ Biz 
dişileriz, biz de doğurma özelliği olduğu için ve 
Tanrı’ya hamd ediyoruz, âlemde erkek diye bir 
şey olmadığı için’’. İşte demokratik ulus bu an-
layışıyla inşa almaktadır.
Nitekim tarih adeta Rojava Kürdistanı’nda 
tekerrür etmektedir. Kürdistan özgür kadın 
hareketi başta olmak Ortadoğu olmak üzere, 
ulus-devletin inşa ettiği her duvarı yıkmanın 
öncülüğünü yapmaktadır. Kadının evrensel 
uluslaşması ile demokratik uluslaşma arasında-
ki ilişki kadının devrimci özne halinden dola-
yıdır. Başta siyaset ve sosyal alan olmak üzere 
yaşamın bütün alanlarında aktifleşen kadının 
nasıl bir dönüştürücü güç olduğu Rojava dev-
riminde açığa çıkmıştır. Demokratik ulus ile 
kadın özneliği arasındaki en devrimci ve en 
toplumsal ilişkiyi burada görmek mümkündür. 
Kadın emekliliği ve hassaslığında inşa edilen 
Sadece Rojava ve Kürdistan 
açısında değil, tüm dünya 
açısından yeni bir çağın 
eşiğindeyiz. Bu demokratik 
uluslar çağıdır


183
devrim, demokratik ulus inşasının temellerini 
en sağlam zemine oturtmaktadır. Sadece Rojava 
ve Kürdistan açısında değil, tüm dünya açısın-
dan yeni bir çağın eşiğindeyiz. Bu demokratik 
uluslar çağıdır. Demokratik ulus, 21. yy’ı kadın 
yüzyılı yapacak olan demokratik modernite 
formudur ve demokratik ulus aynı zamanda 
inşa edilecek olan kadın uluslaşmasıdır.
Tüm bu hususlar ışığında demokratik ulus 
hususunu şu şekilde özetleyebiliriz: Demokra-
tik ulusun bedeni olarak demokratik özerklik 
ve demokratik konfederal model Kürdistan so-
runu başta olmak üzere, Ortadoğu’da kangren-
leşen tüm toplumsal sorunlara çözüm iddiası-
nın somut projesi olarak şekillenmektedir. 
Devletin düşman kılığı uluslar, halklar, 
inançlar, mezhepler ve kültürler kendilerini ye-
niden demokratik inşa için kurumlaştırmaları 
yüzlerce yıllık sorunların ana çözümü olacak-
tır. Ortadoğu kültürel coğrafyasının özellikleri-
nin/çok renkliliğinin siyasete yansıması olarak 
adlandırdığı demokratik konfederalizm, tüm 
bu zenginliklerin birlikte yaşam alanı olacaktır. 
Ortadoğu toplumları özgürlüklerine düşkün-
dürler. İktidar odakları tarafından çok bastırılıp 
zayıf düşürülmüş olsa da, demokratik, ahlaki ve 
politik toplumsallığın kök saldığı topraklardır 
ve bu niteliğini kolayca yitirmez.
Devletin topluma dayattığı krizin esas ne-
deni, demokratik, ahlaki ve politik toplumun 
yadsınmasından kaynaklanmaktadır. Bunun 
çözümü de toplumun ahlaki ve politik ilkeler 
ekseninde yeniden inşa alarak geliştirilecek 
olan çabalarla gerçekleşecektir. Bu nedenle bi-
zim devrimimiz herhangi bir devleti ele geçire-
rek yıkmak veya herhangi bir devlet inşası değil, 
ahlaki ve politik toplumun inşasına dönüktür.
Elbette devletli sistemin buna kolay ikna 
olmayacağı da açıktır; devrimin, devletle silah-
lı mücadele de dâhil, her alanda mücadeleyle 
örüleceği görülmektedir. Amaç devletli sistemi 
demokratik ulus yapısına saygı duyup tanıma-
sını sağlayacak noktaya getirmektedir. Devletli 
gücün silahlı saldırı ve zordan vazgeçmesi ve 
demokratik siyaset ve örgütlenme üzerindeki 
tahakkümünü kaldırması halinde demokratik 
siyasal çözümün olanakları oluşmuş demektir. 
Demokratik siyasal çözüm süreçleri, demokra-
tik toplumun devletli sistemle çelişkilerinin bit-
tiği değil, bu çelişkilerin silahlı şiddet yöntemleri 
dışında bir mücadele halinde olduğu bir süreç-
tir. Devletli güçlerin şiddet yöntemleriyle, hatta 
farklı alanlardaki orantısız biçimde( çünkü güç 
dengeleri farklıdır.) baskılamalara yönelmesi 
durumunda ise demokratik modernite unsurları 
meşru savunma çerçevesinde direnişe geçerler.
‘’Demokratik pozisyon, içinde şiddeti de ba-
rındıran bir savunma sistemine sahip olsa da, 
esas olarak hâkim zihniyetle savaşarak kendini 
bizzat özgürce oluşturma kültürünü kazandır-
masıdır. Direnme ve savunma savaşlarını çok 
aşan bir yaklaşımdan bahsediyoruz. Bu temelde 
devlet odaklı olmayan bir yaşam anlayışına ve 
pratikleşmedir.’’


184

Yüklə 26,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   81   82   83   84   85   86   87   88   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə