Mülkiye Dergisi
, 43 (4), 785-809.
Kapitalist sistemde eğitimde yaşanan eşitsizlikler, sınıf kültürünü yatay olarak
bir nesilden diğerine aktarır. İyi eğitilmiş bir işçiye kapitalist üretim yapısı
içinde gereksinim arttıkça, buna bağlı olarak da yükselen talep nedeniyle sınıf
farklılıkları da kapanmadan devam eder. Bu noktada eğitsel eşitsizlik sadece
eğitimdeki değişimlerle ortadan kaldırılamasa da, yine de başarılı ve nitelikli
eğitim reformları sınıf farklılıklarının azaltılmasına katkıda bulunabilir (Bowles,
1971: 147-149).
Bowles ve Gintis’e göre beşeri sermaye teorisi, toplumdaki sınıf farklılıklarını
dikkate almaz ve neoklasik ekonomistler emeği beşeri sermaye niteliği ile bir
meta olarak biçimlendirirler. Ancak eğitim sadece ekonomi ve üretimle bağlantılı
düşünülemez. Emeğin üretimle olan bağlantısı yanında sosyal bağlantısı da
söz konusudur. Bu nedenle insan sadece teknik becerilerle ve somut üretim
kapasitesiyle ilişkili olan salt bir meta da değildir (Bowles ve Gintis, 1975: 74-
76).
Eleştirel kuramda beşeri sermaye kuramının aksine, sadece yatırımlardaki her
bir değişkenin büyüme oranlarını nasıl etkilediği konusu önem taşımamakta,
aynı zamanda beşeri sermaye birikiminin sınıf ilişkilerindeki değişimi ve sosyal
ilişkileri nasıl etkilediği konusu da dikkate alınarak “beşeri sermaye” kavramı
yanında “sosyal sermaye” kavramına da yer verilmektedir (Bowles ve Gintis,
1975: 80).
Sosyal sermaye kavramı çok farklı alanlarda farklı şekillerde kullanılmış olduğu
gibi (Fine, 2010: 36-49.), iktisat alanında da iki farklı biçimde kullanılmaktadır.
Birinci kategoride sosyal sermaye, maddi üretim araçlarından arındırılmış olup,
finansal dünyada yaşanan ve her an yer değiştirebilen sermaye mülkiyetinde
ifadesini bulan ve bu makalenin konusu dışında kalan sermaye biçimidir (Weeks,
2010: 89-90).
Makalenin konusu ile ilgili olan ikinci tip sosyal sermaye ise, Romer, Solow ve
diğerlerinin geliştirdiği içsel büyüme modelinde işlerlik kazanan, yatırım ve
büyüme için sosyolojik olarak uygun ortamın oluşturulmasında etkili faktör
olarak görülüp, üretime katkı yapan fakat maddi ve üretim araçlarına dâhil
edilemeyen sermaye faktörüdür. Sosyal sermaye faktörü toplumsal ilişkilerde
sürtünmeyi en aza indiren, karşılıklı davranış normlarının en etkin ilişki ağının
oluşacağı şekilde kurulmasına destek sağlayan bilgi, görgü, etik ve davranış
kuralları olarak tanımlanır. Bu bağlamda eğitim hizmeti, biri bireye gelir sağlayıcı
teknik ve maddi bilgi ve beceri veren ve piyasa kuralında birey tarafından finanse
edilmesi gereken özel yarar, diğeri ise, toplumun geneline yaygın ve ölçülemez
yarar sağlayan ve kural olarak toplumsal fonlardan eğitim maliyetine destek
801
Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi.
Mülkiye Dergisi
, 43 (4), 785-809.
olarak finanse edilen dışsal yarar oluşturur. Sosyal yarar eğitim hizmetinin
topluma saçılan dışsal yararı içinde ortaya çıkan yan üründür. Eğitim hizmetinin
piyasa tercihi ile finansmanı yönteminde dışsal yararlar finanse edilemediğinden
dolayı topluma yarar sağlayıcı genel kültür ve medeniyet konuları işlenmez ve
birey zayıf kültür düzeyi ile salt maddi sermaye olarak topluma çıkar. Eğitimin
kamu hizmeti anlayışı ağırlaştıkça maliyet paylaşımında kamu kesimi de yer
alarak, hizmet sunumunda bireye maddi bilgi ve beceri yanında bazı kültür ve
medeniyet konuları da verilerek, bireyin beşeri sermaye yönü olduğu kadar
toplumsal yönü ve bilinç düzeyi de güçlendirilerek neoliberal politikaların
bireysel ve toplumsal baskısı olabildiğince aşılmaya çalışılır ve sosyal sermaye
de gelişir. Aksi takdirde sosyal sermaye Bourdieu tarafından ifade edildiği
üzere imtiyazlı gurupların malı olarak görülüp ayrıcalıkların ve gücün yeniden
üretimini açıklayan maddi sermaye mekanizması olarak değerlendirilirken aynı
zamanda sosyal dışlanmanın da doğasını oluşturur (Bourdieu, 1993: 68; Sen,
1999: 70-71; Önder, 2011; Field,2003:108-109; Bexley vd. 2007: 21).
Giroux, eleştirel pedagojinin kurumsallaştırılmasında umudun neoliberal
politikaları mümkün olduğunca aşmakla gerçekleşebileceğine dikkati
çekmektedir. Giroux’un neoliberal politikaların eşitsizlik yarattığı görüşü şu
yönleriyle eleştirel kurama katkı sağlamaktadır: Neoliberalizm piyasayı tüm
ekonomik, sosyal ve politik kararları şekillendiren mekanizma olarak görür. Bu
nedenle neoliberalizmde, toplum çıkarı, sosyal devlet ve sosyal sermaye gibi
kavramlar arka plana itilir. Neoliberal anlayışta şirketlere geleceği planlama
yetkisini veren devlet, ilerlemenin sosyal ve ahlaki kavramlarla değil, ekonomik
ve teknolojik kavramlarla tanımlanması gerektiğini vurgulayarak çok uluslu
şirketlerle ülke yönetiminde işbirliğine gider. Şirketlerin amacı da sadece kâr
etmek ve büyümektir. Bu yönüyle neoliberalizm tüm kamusal oluşumları
yıkarak, sosyal değişim sürecini tarihsel bağlamından koparmaktadır. Bütün
bu gelişmeler sonucunda, devlet yerine çok uluslu şirketleri koyan, rekabeti
pekiştiren ve insanın acı çekmesine neden olan Sosyal Darwinizm, 21.yüzyılda
da bir zümrüdü anka kuşu gibi zamanın ruhuna uyacak şekilde yeniden
güncellenerek ortaya çıkmıştır. Bu süreçte piyasa oluşumları ve değerleri
dışında kamusal yaklaşımların önemi ve etkisi hemen hemen yok olmuştur
(Giroux, 2007: 15-17; Frank, 2012).
Piyasa ortamında şekillenen eğitim hizmeti sosyal bir yatırım olmaktan çok
bireysel yatırım niteliği kazandığından, eğitim hizmetinden yararlanabilecek
kaynağa sahip olmayanlar için sosyal kısıtlamaya dönüşür (Giroux, 2007: 101).
Aynı zamanda piyasaya yönelik bilgi oluşturma süreci bilginin hâkim
ekonomilerden yayıldığı koşulda, küresel bilgi emperyalizminin yaşanmasına
802
Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi.
Dostları ilə paylaş: |