Mülkiye Dergisi
, 43 (4), 785-809.
birkaç dev siyasi ve ekonomik aygıtın (üniversite, dev finansal kurumlar, ordu,
medya vb.) baskın denetiminde üretilir (McMahon, 1999: 155-56; Foucault,
1976 b:82). Hem araştırma hem de eğitim alanında talebin piyasadan geliyor
olması eğitim ve araştırma ünitelerinin özerkliklerini yitirmesine yol açabildiği
gibi, bundan da öte sermaye çıkarı haricinde yeni bilgi ve araştırma sonucu
buluş oluşturulması da engellenebilir. İşte neoliberalizmin, yukarıda sözü edilen
nomokrasi bağlamında birey özgürlüğüne değil, firma üzerinden sermaye
özgürlüğüne hizmet etmesi bu süreç içinde gerçekleşmektedir.
Asıl hedefi düşünsel ve toplumsal özgürlüğü sağlamak olan eğitim hizmeti, tüm
toplumsal yaşamı piyasalaştırma süreci çerçevesinde egemen güçler tarafından
denetim altına alındığında, düşünsel özgürlük rasyonel birey kavramıyla,
toplumsal özgürlük ise piyasaya özgürlük kavramıyla yer değiştirme eğilimine
girer. Neoliberalizmin toplumsal yaşamın her alanını piyasaya göre yeniden
tanımlaması, devletin rolüne ilişkin beklentilerin de bu alanda ele alınmasını
zorunlu kılar. Bu süreçte eğitim, özellikle de yükseköğretim sermayenin başat
olduğu ideolojiyi kavramsallaştırma ve yeniden üretme işlevi ile yükümlü kılındı.
Bu düşüncelerin ışığında neoliberalizmde devletin rolünün, kesintisiz işleyen bir
piyasa yaratmak ve piyasaya işlerlik sağlamak yönünde gerekli kurum ve kuralları
oluşturan bir güç olarak sınırlandırılmak olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlayışla
oluşturulan devlet, neoliberalizmin öznesi olarak rekabetçi müteşebbis ruhlu
birey yaratma amacını gütmeye başladı. Böylece neoliberalizmde kendi çıkarları
için hareket eden ve görece bağımsız olduğu savlanan
homoeconomicus
un,
devlet tarafından manipüle edilebilir bireye dönüştürülmesi hedeflendi
(Ollsen’den aktaran Apple, 2002: 32-33; Dardot ve Laval, 2012: 371-378).
Neoliberal görüş, pazarın görünmez elinin karşı konulmaz bir biçimde
homoeconomicus
lar yaratarak bunların tercihleri doğrultusunda daha iyi okullar
üretileceğini ileri sürer. Bu görüşe göre, piyasalar bireylerin rasyonel seçimleri
üzerine kurulmuş olduğundan girişimci etkinliğini ve etkililiğini kanıtlayan
mekanizmalara eğitim sistemi içinde yer verilmelidir. Piyasa çözümlerini
içeren neoliberal politikalar, sınıf hiyerarşisini yeniden yaratmak üzere eğitim
politikaları üzerinde uygulanır hale gelmiştir (Apple, 2002: 30-31).
Neoliberal sistemde piyasa amaçlı birey yetiştirilmesi ve proje destekli ve
yönlendirmeli araştırma yapılması piyasa etkinliğinin sağlanmış olduğu
yönünde kanıt oluşturabilir. Ancak, piyasa etkinliği çok dar kalıplar içinde ve
diğer değişkenler veri ve sabit olarak salt açıklanmış piyasa güçleri ve bu güçleri
oluşturan dokuların taleplerinin tatmin edildiği anlamını taşır. Diğer bir deyişle,
piyasa etkinliği, piyasa göstergeleri ile belirlenen içselleştirilmiş ekonomi
794
Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi.
Mülkiye Dergisi
, 43 (4), 785-809.
alanındaki hâkimiyet sahasında piyasaya yansıtılmış açıklanmış taleplerin
ne oranda karşılanacağı konusunda başat olur
.
Hatta satın alma gücü ile
piyasaya giremeyenlerin, yani açıklanmış talepler (revealed preference) olarak
piyasaya giremeyen fertlerin ya da ünitelerin bulunduğu durumlarda sadece
söz konusu açıklanmış talepler tatmin edilmiş ve piyasa dışında kalan ajanların
kapsanmamış olduğu durumda dahi piyasa etkinliğinin sağlanmış olduğu kabul
edilir. İşte bu durumlarda Thomas M. Marshall’ın statü kavramı ile kapsadığı
vatandaşların talepleri dışarıda kalır (Buğra ve Keyder, 2006: 19-26).
Toplumsal bütünsellik içinde görece toplumsal talebe en yakın talep tatmini
durumu piyasa etkinliği (efficiency) ile değil, etkenlik (effectiveness) kavramı
ile karşılanır. Ancak eğitim alanı söz konusu olduğunda başat güç kaynağının
çıkarları doğrultusunda etkenliğin sağlanması gerek araştırma gerek eğitim
alanında, toplumsal yarar aleyhine söz konusu olamaz. Çünkü bir kere, eğitimin
tüm vatandaşlara eşit ve bedelsiz sunulması, toplumun varsıl ve yoksul
kesimleri arasında olabildiğince şiddetli rekabete yol açacağından varsıl aileleri
zorlayabilir. İkinci olarak varsıl ailelerin önemli bir endişesi de gelecek dönemin
yönetici ya da üst düzey elemanlarının kendi gruplarından çıkmasıdır. Hâl böyle
olunca, yoksul bölgelerden gelen bireylerin de benzer şansa ulaşması varsıl
kesimin tercihi olamaz. Bu durum sosyal sermaye gelişiminin önünde bir engel
oluşturmaktadır. Aynı durum araştırma faaliyetlerinde de söz konusudur. Şöyle
ki, bağımsız araştırma kurumlarının, tercihen kamu kurumlarının yaptıkları
araştırmalar sonucunda geliştirilen ürünlerin çeşitli firmalar tarafından alınıp
etkin işletmecilik yöntemi ile ucuz koşullarda üretilmesi ve piyasaya sürülmesi
piyasada tekel gücünü elinde tutan firma ya da firmaların gücünü kırabilir. Bu
açıklamalar iktisatta gücü ifade etmekte olup, neoliberal ekonomide özgürlük
aldatmacası altında yoğun şekilde uygulama alanı bulabilmektedir. Meseleye
böyle bakıldığında neoliberal anlayışla uygulanan eğitim sistemi ne bireylerin
tümü açısından ne de genelde toplum açısından demokratik ve sosyal hizmet
niteliğinde görülebilir (Chang, 2002).
Her ne kadar ekonomideki fikirlerin ve kavramların eğitim gibi bir alana
sorunsuz bir şekilde uygulanması mümkün değilse de, neoliberalizmde eğitimin
sistemle ve ekonomik amaçla uyumlaştırılmasına çalışılmıştır. Ekonomik amaç,
serbest piyasaya işlerlik sağlayacak şekilde devletin küçültülmesini ön plana
koyarken, eğitimin hedefi de benzer şekilde ekonomiyle ahenkli olarak okul
içinde ve dışında rekabete dayalı akışkanlık yapılarına destek sağlamak olarak
görüldü. Bu bağlamda gerçekleştirilen yeniden yapılanmalar, dünya genelinde
sosyal alanda Sosyal Darwinizm’in güncelliğini korumasına ekonomik alanda
da nomokrasinin sorunsuz işleyişine katkı sunmasına neden olmuştur (Karlsen,
2002: 98; Apple, 2002: 27).
795
Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi.
Mülkiye Dergisi
, 43 (4), 785-809.
Zayıf devlet fikriyle hareket eden neoliberallere göre özel olan iyidir ve kamusal
olan kötüdür. Bu yaklaşıma göre, okullar ve diğer kamu kurumları boşuna
para akıtılan, zamanla gözden kaybolan ve olumlu sonuçların alınamadığı kara
deliklerdir. Bu nedenle söz konusu kurumların özel sektörün faaliyet alanı içine
alınması gereklidir. Neoliberaller sadece ekonomik akılcılığı önemserler ve
onlara göre etkinlik ve fayda-maliyet analizi temel iki ilke olup, tüm insanların
asıl amacı rasyonel bireyler olarak kendi faydalarını maksimum kılmaktır.
Neoliberal kurama göre öğrenciler birer beşeri sermaye, eğitim de beşeri
sermaye üretim mekanizmasıdır. Dolayısıyla ekonomik amaçlarla doğrudan
ilgili olmadan okula harcanan paraya şüphe ile bakılmaktadır. Neoliberalizmde
tüketici fikri önemlidir ve tüketici tercihi demokrasinin garantisi olarak görülür.
Bu düşünce ekseninde, eğitim de televizyon ve araba gibi alınıp satılabilen bir
mal olarak değerlendirilmektedir (Apple, 2000: 59-60).
Bu açıklamalar ışığında, eleştirel yazın neoliberalizmin gücünün Sosyal
Darwinizm’e dayanmasından kaynaklandığını belirtmektedir. Neoliberalizmde
yer alan bireysel rasyonalitenin ya da rasyonel hesaplama yetisinin temelinde
Darwinizm olduğu düşüncesi hâkimdir. Sosyal Darwinizm’de, yükselen rekabet
ortamına uyum sağlama ilkesi çerçevesinde, en iyi ve en parlak olanların
kazanması üzerine kurulu bir yeteneklilik felsefesi yatmaktadır. En yetenekliler
daima kazanırken, kaybedenler ise yetenekli olmayanlardır (Bourdieu, 2017:
54-55).
Neoliberalizme Sosyal Darwinizm’in eklenmesiyle bireye kendisini yetiştirme
misyonu yüklenmiş olarak, başarılarından olduğu kadar yenilgilerinden ya da
başarısızlıklarından da kendisinin sorumlu olduğu algısı yerleştirilerek toplumun
ve bireyin denetim altında tutulabilmesi yoluna gidilmiştir. Bu amaca yönelik
olarak da eğitim politikalarında ferdileştirme ve rekabetin üst sıralara geçmesi,
eğitimin sisteminin dinamiği ve işleyiş mekanizması olarak önemini arttırmıştır.
Dostları ilə paylaş: |