Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi Aynur Uçkaç


Küreselleşmenin Eğitim Alanında Zorladığı Değişiklikler



Yüklə 309,6 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə7/15
tarix11.05.2022
ölçüsü309,6 Kb.
#86598
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   15
Neoliberalizm ve eğitim

Küreselleşmenin Eğitim Alanında Zorladığı Değişiklikler

Küresel  sistemin  yapı  taşı  olan  Washington  Uzlaşısı  piyasanın  ekonomi 

üzerindeki hâkimiyetini yansıtmaktadır. Piyasa yanlı bu tutum, önemli politik 

değişimlere  sahne  oldu  ve  küresel  ölçekte  piyasa  faaliyetlerini  yaygınlaştırdı. 

Uzlaşının  hükümleri;  özelleştirmelerin  yaygınlaştırılması,  kamu  kesiminin 

küçültülmesi, finansal liberalizasyona önem verilmesi, devletin piyasa işleyişine 

müdahale  etmemesi  ve  küresel  finansal  sermayenin  mobilizasyonunun 

sağlanması amacıyla her türlü kısıtlayıcı unsurların ortadan kaldırılması olarak 

belirtilmektedir (Tanzi, 2011: 134). 



796

Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi. 



Mülkiye Dergisi

, 43 (4), 785-809. 

Görüldüğü  üzere  kapitalizm  sermaye  birikimiyle  ilerlemekte  ve  sermayenin 

ihtiyaçları doğrultusunda toplumsal yeniden üretim gücüne sahip olan aygıtları 

bünyesinde taşımaktadır. Kapitalist toplumsal oluşumlarda egemen olan bu 

aygıtlar  Althusser  tarafından  okul,  aile,  kültür,  sendikalar,  basın  vs.  olarak 

ele alınmakta ve bunlar devletin ideolojik aygıtları olarak tanımlanmaktadır. 

Dolayısıyla toplumsal yeniden üretimin gerçekleşmesi, üretim araçlarının ve 

emek gücünün yeniden üretimini içermektedir (Althusser, 2014).

Makale açısından önem taşıyan toplumsal yeniden üretim kavramı, “verili bir 

toplumun işlemesi için gerekli fiziksel, toplumsal, politik ve ideolojik koşulların 

yeniden  yaratılmasını  sağlayan  birleşik  mekanizmalar”  (Amin,  2014:  186) 

olarak  tanımlanmaktadır.  Bahsi  geçen  toplum  durağan  bir  toplum  olmak 

zorunda değil, tam tersine küresel oluşumlara bağlı olarak dinamik ve hatta 

niteliksel  bir  dönüşüm  geçirmekte  olan  bir  toplum  da  olabilir.  Toplumsal 

yeniden  üretim,  üretimin  sürekliliğini  sağlamak  için  gerekli  olan  sermaye 

mallarının yeniden oluşturulmasını gündeme getirmektedir. Dolayısıyla üretici 

güçlerin toplumsal yeniden üretimi, üretimin başlangıç koşullarının yeniden 

yaratılmasıyla  birlikte  üretim  mekanizmasının  dinamik  genişlemesini  de 

kapsamaktadır. Burada sistemin bir fonksiyonu olarak devreye giren işgücünün 

eğitimi özellikle sistemin devamı açısından önem taşımaktadır (Amin, 2014: 

186-187).

Dolayısıyla toplumsal yeniden üretimin inşasında devlet, eğitimi hızla değişen 

piyasa  koşulları  doğrultusunda  yeniden  düzenlemektedir.  Tekelci  kapitalizm 

aşamasında devlet, insanları bilgi ekonomisi temelinde birer girişimci varlık 

olarak  biçimlendirmek  için  gerekli  olan  bilgiyle  donatılmasını  sağlamaya 

çalışırken,  küreselleşmenin  hız  kazanmasıyla  oluşan  günümüz  finansal 

kapitalizm aşamasında ise küresel şirketlere güç sağlamak yönünde eğitimi 

ve amaca uygun bireyi yeniden şekillendirmeye yönelmiştir (Davies ve Bansel, 

2007: 248).

Mevcut şartlar altında eğitimde uygulanan yapısal uyum politikaları, ücretsiz 

kitlesel eğitimden ücretli ticarileşmiş eğitime geçiş dönemini yansıtmaktadır. 

Dolayısıyla,  küresel  sermayenin  biçimlendirdiği  eğitim  sistemindeki 

yapılanmanın  temel  amacı  işgücünün  ekonomiye  uyumunu  sağlamak, 

tüketicileri eğitmek ve teşvik etmek ve sistemi piyasaların işleyişine açmaktır. 

Söz konusu oluşumlarla eğitim sistemi ekonomik rekabeti daha etkin şekilde 

sürdürebilme  amacını  gütmektedir.  Bu  yönüyle  eğitimin  ticarileşmesinin 

boyutu  günümüzde  21.yüzyıl  şirketlerinin  özellikleri  dikkate  alınarak 

genişletilmiştir.  Bu  durum  20.yüzyıl  boyunca  kapitalist  eğitim  sistemlerinin 

geçirdiği uzun evrimde yeni bir süreci başlatmıştır (Hirtt, 2005: 110-111).




797

Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi. 



Mülkiye Dergisi

, 43 (4), 785-809.

Neoklasik iktisatta bireyler beşeri sermaye olarak değerlendirildiği için eğitim 

hizmeti  beşeri  sermaye  yaratan  bir  yatırım  olarak  görülür.  Bu  çerçevede 

bireyler  hem  piyasada  hem  de  sosyal  çevrede  girişimci  benlik  özelliğiyle 

tanımlanır. Girişimci benlik açısından yaşam bir üretim süreci, eğitim ise bireyin 

kendisini yeniden üretmesi ve inşa etmesi yönünde bilgi edinmesine yönelik 

bir öğrenme ve şekillendirme sürecidir. Bu bağlamda okullar girişimci benliğin 

üretilmesinden sorumlu kurumlardır. Girişimci bir öğretmen de öğrencilerin 

müşteri olduğu bilinciyle girişimci aktif bireylerin üretilmesine önem verir. Bu 

nedenle okul ve yaşam organik bir süreçle birbirini etkilemeye devam eder 

(Becker, 1994; Masschelein ve Simons, 2002: 592-599).

Küresel  yapılanma  altında  piyasa  sürecindeki  rekabetin  eğitim  alanında  da 

kendini  göstermesiyle  eğitim  hizmetinden  yararlanamayacak  durumda  olan 

yoksullar ve diğer dezavantajlı gruplar, tamamen bu sürecin dışına itilmektedir. 

Bu durum sosyal ve ekonomik eşitsizliğin yarattığı çok katmanlı bir toplumda 

fırsat  eşitliği  ilkesini  ve  tüm  bireyler  için  eğitimin  kalitesini  yükseltmeye 

yönelik kolektif davranışı ve eğitim hizmetini elde etme olanaklarını ortadan 

kaldırmaktadır  (Whitty’den  aktaran  Apple,  2004:  103).  Oysa  eğitimden  eşit 

yararlanma olanağı toplumun verili insan kapasitesinden en yüksek verimin 

alınmasını sağlar. Yoksul olduğu için eğitim hizmetinden yararlanamayan kimi 

zihinsel  kapasitelere  gelişme  olanağının  sağlanmaması  sadece  ilgili  kişinin 

değil, aynı zamanda toplumun da kaybını oluşturmaktadır.

Ülkeler, küresel ekonomilerde başarı için eğitimi önemli bir girdi olarak kabul 

etmektedir.   Bu nedenle eğitim, ekonomik değişimin ihtiyaçlarına göre

 

belirlenir 



ve bu bağlamda beşeri sermaye teorisi de küresel ekonominin ihtiyaç duyduğu 

eğitim  tartışmalarına  egemendir.  Beşeri  sermaye  teorisi  bağlamında  eğitim, 

hem dışsal yarar oluşturan toplumsal yatırımı hem de ekonomik büyümeye 

katkı sağlayacak insan kaynaklarını oluşturmaktadır (Spring, 1998: 5-6).

Sonuç olarak eğitim; eğitim politikası, finansmanı ve müfredata ilişkin olarak 

iktidarın  ve  ideolojinin  iç  içe  geçtiği  alanlardan  biridir.  Bu  nedenle  eğitim, 

toplumsal ve ekonomik kalkınmaya ilişkin nedenleri belirlerken, aynı zamanda 

sonuçları  da  ortaya  koymaktadır.  Bu  açıdan  eğitim  kendi  başına  önemli  bir 

etken iken; iktidar ve sermaye ideolojisinin iç içe geçmesi durumunda edilgen 

konuma indirgenmiş bulunmaktadır (Apple, 2004: 96-97). 




Yüklə 309,6 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə