Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi Aynur Uçkaç



Yüklə 309,6 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/15
tarix11.05.2022
ölçüsü309,6 Kb.
#86598
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15
Neoliberalizm ve eğitim

Neoliberalizmin Ana Felsefesi

Walter  Lippmann  Komisyonu  toplantısında  önemli  işleve  sahip  olan  Milton 

Friedman  neoliberalizmin  dayandığı  felsefeyi  şöyle  anlatır:  “19.  Yüzyıl 

liberalizminin  temel  yanlışı  devlete  sulhu  korumak  ve  sözleşmelere  sadık 

kalındığını  denetlemekten  başka  görev  vermemek  olmuştur.  Onlar  devletin 

zarar verici olduğunu düşünerek, bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler kuralını 

uygulamaya  koymuştur.  Yeni  bir  ideoloji  devletin  bireylerin  faaliyetlerine 

müdahale edici yetkisini sınırlandırmalıdır. Aynı zamanda devlete yeni pozitif 

işlevler  de  verilebilir.  Neoliberalizm  olarak  anılan  ve  hemen  hemen  aynı 

dönemlerde  dünyanın  birçok  yerinde  uygulamaya  koyulan  neoliberalizm 

tam  da  böyle  bir  doktrindir.  Neoliberalizm,  toplumları  ileriye  taşıyacak  olan 

anlayışın rekabet olduğunu savlar. Devlet rekabete uygun koşulları oluşturacak, 

tekelleşmeyi engelleyecek, istikrarlı para politikasını yönetecek ve yoksulluğu 

önleyecek şekilde toplumu yönetir. Bireyler, serbest piyasa koşulunda devlete 

karşı, rekabet koşulunda da birbirlerine karşı korunmuş olurlar.” (Friedman’dan 

aktaran Peck, 2010: 3-4). 

Anlaşıldığı  üzere,  neoliberalizmin  mimarı  olan  Friedman’ın  görüşleri  liberal 

İskoç iktisatçıların görüşleri ile birebir örtüşmemektedir. Friedman ve Walter 

Lippmann  Kolokyumu  üyelerinin  üzerinde  ittifak  ettikleri  düşünce  John 

Rawls’ın ünlü görüşüne dayandırılır: “Gerçeklik, fikirlerin olduğu gibi; adalet de, 




789

Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi. 



Mülkiye Dergisi

, 43 (4), 785-809.

sosyal kurumların birinci ilkesidir” (Rawls, 1999: 3). Bu görüş, neoliberalizmin 

temelindeki “yasa kuralı” (Rule of Law) ilkesinin açıklanmasında öne çıkar. Şöyle 

ki, Rawls anlamında adalet bireyin davranışlarında herhangi bir kuralla ya da diğer 

bireylerin piyasa dışı davranışı ile engellenmeden serbest olması durumunda 

sağlanır. Rawls’ın sunduğu felsefe temeli üzerine oturtulan neoliberal görüşün 

şekilsel  temelini  Michael  Oakeshott’a  dayandırılan  “nomokrasi”  oluşturur 

(Plant, 2010: 6-8).  

İkinci  Dünya  Savaşı  sonrasında  Keynes’in  teorik  görüşlerine  dayandırılarak 

kurgulanan siyasal sistem belirli toplumsal hedefleri amaçlayan telokrasi (ileriye 

yönelik görüş oluşturma, plan ve program yapma) görüşüne dayandırılıyordu. 

Şöyle ki, Keynes teorisi ile oluşan ve hızla gelişen makroekonomi ve ona dayalı 

maliye politikası öğretisinde ilk kural ekonominin herhangi bir alanında hedefin 

belirlenmesi, ikinci kural ise bu hedeflere ulaşmada hangi maliye araçlarının 

kullanılacağının  saptanmasıdır.  Kısacası  belirli  bir  alanda  ya  da  alanlarda 

toplumsal  hedefler  belirleniyor  ve  tüm  toplumsal  ekonomik  hareketlilik  bu 

alanlara ulaşma amacına yönlendiriliyordu. Diğer bir deyişle, bu sistemde anlık 

verilerle hareket edilmemekte, uzun vadeli hedeflerle yürünmektedir. Böylesi 

teleolojik, yani ileriye yönelik yaklaşımla ulusal planlar, master planlar yapılıyor 

ve planlı hareketlerle belirli hedeflere ulaşılacağı düşünülüyordu. Bu yaklaşımda 

ekonomik  kalkınma  ya  da  bölgesel  dengesizliğin  giderilmesi  vb.  gibi  ulusal 

meseleler  üzerinde  toplumsal  uzlaşmaya  varılmış  gibi  davranılarak,  ekonomi 

araçları  ona  göre  yönlendiriliyordu.  Görülüyor  ki,  telokrasi  yaklaşımında 

bugünün  araçları  ile  ileri  dönemlerin  refah  düzeyi  üzerinde  plan  yapılmakta 

ve zamanlararası kaynak dağılımı politikası, dolayısıyla nesiller arası demokrasi 

görüşü yansıtılmaktadır. Bireylerin davranışlarını sınırlayıcı telokrasi anlayışında, 

bir yandan toplumsal fikir birliğine aykırılık, diğer yandan da hedef sağlamada 

güçlüklerle karşılaşılması (Plant, 2010: 15), bu görüşün nomokrasi lehine terk 

edilmesinin görünürdeki teorik gerekçesini oluşturmuştur. 

Neoliberalizmin patlarcasına dünyaya saçılmasında başat olan sermayenin asıl 

hedefi, tüm yerkürede kendi hâkimiyetini oluşturabilmek amacıyla, ulusların 

toplumsal hedef oluşturma felsefesini kaldırıp, kendi kararlarının zımni şekilde 

şekillenmesi ve kamuoyu tarafından kabulü için kuralsızlığı, yani “nomokrasi”yi 

uygulamaya  koymak  olmuştur.  Nomokraside  toplumsal  hedef  söz  konusu 

olmayıp,  tüm  ekonomi  ajanları  serbestiye  sahip  olarak,  piyasa  kuralına  göre 

hareket etme durumundadır. Kurala göre piyasa serbesttir, ancak güçlülerden 

arınmış değildir. Bu duruma karşı da, serbest olarak nitelenen piyasada olağan 

piyasa etkileşimleri dışında güçlülerin etkili olmasının engellenmesinin devletin 

tekelleri engelleme yasası ile sağlanabileceği ileri sürülmektedir (Plant, 2010: 

6-7) 



790

Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi. 



Mülkiye Dergisi

, 43 (4), 785-809. 

Nomokrasi  sisteminde  devletin  kuralları  vardır,  fakat  bu  kurallar  devlete 

ekonomiye  müdahale  olanağı  ve  görevi  vermez,  sadece  düzenlenmiş  piyasa 

bekçiliği anlamında, özel bireyler arasında işlemlerin aksamadan sürdürülmesi 

ve  hak  ihlallerinin  yapılmaması  görevini  yükler.  Bir  anlamda,  nomokrasi 

uygulamasında  devlet  ekonomi  alanından  uzaklaştırılmış,  piyasa  işleyişine 

yukarıdan nezaretçi işlevi ile görevlendirilmiştir. Böylece piyasada işlem yapan 

taraflar arasında üçüncü şahıs olarak devlet yasaların uygulanması ve işlemlerin 

aksamaması ve uygun seyretmesi için üçüncü ajan olarak devreye girer. Böylece 

nomokrasi  uygulamasında  kurum  ve  işleyiş  olarak  devlet  bir  bakıma  yansız 

hakem rolünde işlev görür (Peck, 2010: 42)

Telokrasinin  terk  edilmesi  ve  nomokrasinin  uygulamaya  koyulmasındaki 

gerekçelerin  bazıları  şöyle  belirtilmektedir.  Büyük  ekonomiler  arasındaki 

savaşların sonlanması ve koloni faaliyetlerinin de tarih sahnesinden çekilmesi 

devletin uzun dönemli ekonomiyi yönetme işlevini ortadan kaldırmaktadır. Diğer 

yandan ileri ekonomilerin aynı ya da benzer ekonomi düzeyinde bulunmaları da 

ortak hedef saptamaktan çok, özgür davranışlara yer vermenin önemini ortaya 

çıkarmaktadır. Şu nokta unutulmamalıdır ki, telokrasiden nomokrasiye geçişin 

bir  anlamı  da  daha  çok  halkın  kolektif  tercihini  yansıtabilecek  kapasitede 

olan  devletin  geri  plana  çekilmesi,  güçlü  ve  organize  sermaye  çevreleri 

karşısında  görece  güçsüz  ve  dezorganize  halk  kesiminin  koyulması  Rawls’ın 

adalet  ilkesi  ile  çatışmaktadır.  Zira  Rawls’in  adalet  ilkesinde  çok  önemli  bir 

kural  da,  yukarıda  belirtildiği  üzere,  bireylerin  davranış  serbestisinin  hiçbir 

şekilde engellenmemesidir. Oysa gerek faktör gerek ürün piyasalarında güçlü 

sermayenin yaygın halk gücüne karşı avantajlı olması bir tür engellemedir. Ancak, 

bu  tartışmalarda  piyasa  içi  mekanizmalar  engelleme  olarak  görülmemekte, 

piyasa dışı fiziksel ya da yasal engellemeler öne çıkarılmaktadır (Plant, 2010: 

195-211)  ve  bu  anlayışın  en  uç  hali  Robert  Nozick’de  görülmektedir  (Nozick, 

1974).


Bu  bilgilerin  ışığında  kapitalizmin  tüm  çevresel  dokuları  tahrip  ederek 

ilerleme  eğilimi  sergileyen  neoliberal  anlayışta  toplumların  geleceğine  ya  da 

ilerlemesine yönelik planlama, yani teleolojik görüş yerini anlık piyasa işleyişine 

bırakmaktadır.  Piyasalaşan  eğitim  kurumları  ve  üniversiteler  de  faaliyetlerini 

sadece  beşeri  sermaye  üretimi  ile  sınırlayıp,  ileriye  yönelik  toplumsal  ve 

sosyal  kalkınma  planlarını  ihmal  etmektedir.  Piyasa  süreci  anlık  oluşumlara 

yanıt  üretirken  uzun  dönemli  süreç  ve  oluşumları  öngöremez.  Dolayısıyla 

zamanlararası  kaynak  dağılımı,  yani  nesiller  arası  kaynak  dağılımı  sorunu 

yanıtsız  kalmış  ve  eş  zamanlı  olduğu  kadar  zamanlararası  demokrasi  sorunu 

da göz ardı edilmiş olur. Kısacası telokrasi ile zamanlararası demokrasi birbiri 

ile  örtüşürken,  nomokrasi  hali  yani  tüm  ekonomik  ve  sosyal  yürüyüşü  hiçbir 



791

Uçkaç A (2019). Neoliberalizm ve Küreselleşmenin Eğitim Üzerindeki Etkisi. 



Mülkiye Dergisi

, 43 (4), 785-809.

programa  tabi  tutmadan  salt  anlık  piyasa  dürtüsü  ile  sağlamak  eş  zamanlı 

ve  zamanlar  arası  demokrasiye  uymayacağı  gibi,  piyasa  işleyişinin  gelir  ve 

servet dağılımını bozucu etkisi nedeniyle sosyal adaleti de sarsar. Bu nedene 

bağlı olarak neoliberalizmin dolaylı olarak dayattığı nomokrasi yerine nesiller 

arası demokrasinin başat kılınması hakkaniyet açısından gereklidir. Bu gidişat 

çerçevesinde,  “demokrasi,  sosyal  adalet  ve  yasa  kurallarının  başat  olduğu 

varsayımları altında neoliberalizmde nomokratik işleyişle söz konusu koşulların 

sağlanabilmesi olanaklı olamaz” (Plant, 2010: 269).  




Yüklə 309,6 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə