ANADOLU TÜRKLERİ'NİN SUDAK SEFERİ 221
zengin malûmat kaynağı olan, Raşidüddin'in eserine müracaat etmek
kâfidir. Burada şehirlerin zaptını hedef tutan askerî hareketlerin dikkate
değer tasvirlerine tesadüf edilebilir ; bunlardan tipik olabilecek birini
nakledelim : " O n l a r (Moğollar) Buharahları kaleye kapanmaya mecbur
ettiler. Her iki taraftan, makineler kurup, yayları harekete geçirdiler ;
taşla ok atıp, hususi kaplardan neft attılar ve bu şekilde günlerce savaş
tılar"
4 5
. P. Melioranskiy'in tercümesinden naklettiğimiz, Cüveynî'nin
de Samarkand'ın Moğollar tarafından zaptı hikâyesi şayanı dikkattir :
"Bin adet seçkin muharrip ve kahraman, büyük camide mevki alarak
harbe giriştiler. Fakat onlar tîr-i çarh ve neftle savaştıkları için Cengiz
Han'ın adamları da bu vasıtaya müracaat edip, neftin yardımıyla büyük
camiyi ve içinde bulunanları bu dünya ateşiyle yakıp ebedî hayat suyu
ile yıkadılar"
4 6
. Böylece sahralı Moğollar, kısmen de Kıpçaklar, askerî
sahada şehir medeniyetine sahip milletlerle ayni seviyeye eriştiler. Bu
olay şehir alemiyle bozkırın büyük ticarî ve kültürel münasebetlerin geliş
mesiyle izah edilebilir. Akademisyen V. V. Barthold, tetkikleri sırasında,
müslüman tacirler, askerî mütehassıslar ve sanat erbabının bozkırlarda
nekadar büyük medenileştirici (kültürtreger) rol oynadığını tamamen
inandırıcı bir surette gösterir. Kıpçak sahasındaki hayat tarzını izah
edebilmemiz için bu hayatın yalnız Kırım ve Rus prensliklerine yönelen
kısmını tetkikle iktifa etmiyerek ; diğer bir kısmının doğuya teveccüh
ettiğini unutmamak lâzımdır. Kıpçak sahrası (Deşt-i Kıpçak ismiyle
maruf), şimalden Hazer ve Aral Denizlerini çevreleyip, bugünkü Uralsk,
Orenburg, Aktyübinsk'ten Akmolinsk'a ve ileriye doğru uzanmaktadır
4 7
.
Fakat Polovets-Kıpçakların Irtış'tan gelmiş olduklarını unutmamalıyız.
Bir yandan Rus knezlikleriyle temas ederken, diğer yandan cenub-i şarkta
X I I I . asırda zamanın en büyük İslâm devleti Harizm ile komşuluk
ediyorlardı ; bu devletin başkanı Harizmşah Muhammed (1200-1220)
bütün Maveraü'n-nehr'e ve İran'ın büyük bir kısmına hâkimdir. Zikredi
len devirde, yani bizim tetkik etmekte olduğumuz yıllarda, Harizm ve
başşehri Ürgenç'te hararetli (entansif) bir ticarî hayat inkişaf etmiştir;
bu ticaret Otrar, Talas ve Belasun yolu ile Moğolistan ve Çin'le olduğu
gibi, Rus prenslikleri ve Bulgarlarla, tranzit vazifesini gören Saksin mer
kezinin bulunduğu Kıpçak sahası vasıtasiyle yapılıyordu. Bu ticaretin
nasıl bir vüs'ate malik olduğunu, V. V. Barthold'un "Moğol istilâsı dev
rinde Türkistan" adlı kıymetli eserinde okadar tafsilâtlı şekilde tasvir
edilen, meşhur kervan (hikâyesi) hepsinden en iyi anlatır. 1218 yılında bu
45
İ. N. Berezin, Sbornik letopisey (Vakayinameler külliyatı), Tr. Vost. Otd. XV,
Mongolov Raşid-ad-dina, pers. tekst, 84, russk. per. 55. (Reşidüddin'in Moğol Tarihi,
farsça metni, 84, rusça tercümesi, 55).
46
P. Melioranskiy, aynı yer, 299; Juwayni, Gibb series XVI, 95.
47
Bk. İ. Marquart, Über das Volkstum der Komanen ve bilhassa bu eser hakkındaki
V. V. Bartold'un VII cilt "Ruskoy İstoriçeskiy Jurnal" (Rus Tarihi Mecmuası) adlı ese
rinde, s. 138-156.
2 2 2
A. Y A K U B O V S K İ
kervan Cengiz H a n tarafından Harizmşah'a Ürgenç'e hareket etmiş ve
Otrar'da soyulmuştur. Bu kervanda beş yüz deve ve dört yüz elli kişi
vardır. Bütün kervan mensubini müslümandır. Onlar, kürkler, doku
malar, Çin ipeklileri, altın ve gümüş götürüyorlar
4 8
. Bu kervanın husu
siyetini, yani muayyen vazife ve selâhiyetlerle Cengiz H a n tarafından
geldiğini ve müslümanlardan müteşekkil olduğunu, kaydetmek lâzımdır.
Şarkta müslüman tacirleri büyük ticaret ve para kuvvetine maliktiler.
Batı-Avrupa Ortaçağ şehir iktisadiyatının aksine olarak, İslâm âlemi
kapalı şehir nedir bilmiyerek, bunların iktisadiyatı daima açık kapı sis
temini takibetmektedir. En çeşitli sanayi nev'ileri, en muhtelif cins ikti
sadiyat (yani sahra hayvancılığı, sulak vadilerle süslenmiş ova ve bahçeler, .
şehir san'atları) büyük ticarî sermayenin tam hakim olduğu muayyen
muhitlere sevkolunur, emtia mübadelesi şeklinde girer. İşte bunun
için şarkta müslüman tacirler büyük ticarî ve para kuvvetine maliktiler.
Sağlam bir teşkilâta sahip, zamanın muazzam eşya para ve dolayısiyle
"siyasî kuvvet" e malik olan, onlar, ayrı ayrı teşekküller halinde birleşir
ler. Akademisyen V. V. Barthold'un dediğine göre : "onlar tarafından
verilen tahsisat çekleri memnuniyetle kabul edilir ve devlet çeklerine nis
petle, bunlarla daha kolay para alınabilirdi"
4 9
. Fakat biz Harizm'e
dönelim. Yukarıda zikrettiğimiz gibi Karpini'nin 1246 yılında Rus ve
Alanlı tacirlerle karşılaştığı, bir hakikattir ; bu da Ürgenç'te bir yandan
Çin ve Moğolistan'dan, diğer yandan Kırım, Rus prenslikleri ve Bulgar-
lar'dan gelen yolların birleştiğini gösterir.
Hemen bütün islâm tarihçi ve coğrafyacıları Kıpçak sahrasından
bahsederken, X I I . asırda ve X I I I . asrın başında Doğu Avrupa ile Orta
Asya yolu üzerindeki ticarî tedavülde büyük rol oynıyan bir şehrin ismini
zikrederler. Bu şehir Saksin'dir. Fakat o, tamamen zamanın Rus şehri
Tmutarakan'ın talihini paylaşır, çünkü bugüne kadar âlimlerden hiç
kimse onun bulunduğu yeri tam olarak tesbit edememiştir. Evet, Vets-
berg'e göre Saksin eski İtil'in yerine kurulmuştur. Fakat bunu kat'iyetle
tasvib etmeğe imkân yoktur. Bunun hakkında fazla veya az doğru olarak
biricik malûmat Ebu Hâmid ibn-i Abdurrahim el-Gırnatî (560 Hicrî—
1164 Milâdî yılında ölen)'nin
5 0
eserinde bulunmaktadır. O n u n dediğine
göre büyük ticaret şehri Saksin İtil (Volga) sahilinde olup halkı kırk Oğuz
boyundan ibarettir. Ahmed at-Tusî ( 1173-1193 yılları civarında )'ye
5 1
göre Saksin sık sık Kıpçak hücumlarından zarar görür. Diğer kaynak
larda yalnız şehrin hangi istikamette olabileceğine dair malûmat bula
biliriz. Böylece sık sık zikrettiğimiz Ibnü'1-Esîr, 1223 yılında bir Tatar
4 8
V. V. Barthold, Türkistan, I I , 428.
4 9
V. V. Barthold, Mesto prikasp. obl. v istor .musulm. mira (Hazer denizi havza
sının İslâm âlemi tarihindeki yeri), s. 54.
5 0
M a r q u a r t , o. s., p. 56. Yeni neşredilen E b u H â m i d el-Endülüsî metni.
51
Aynı eser, 79.
A N A D O L U T Ü R K L E R Î ' N İ N S U D A K S E F E R İ 223
askerî birliğinin Bulgar sahası h u d u d u n d a muvaffakiyetsizliğinden bah
sederken, Tatarların Orta Asya'ya döndüklerini ve Saksin'den geçtiklerini
söyler. Arab yazarı (şairi) Az-Zahabî (748=1348/49 yılında ölen) Altun
O r d u hanı Berke'nin islâmiyeti kabulüne dair hikâyesinde keza Saksin'i
zikreder: "40. yılda Berke Saksin'den Şeyh Seyfeddin el-Baherzi'yi zi
yaret etmek için Buhara'ya hareket eder"
5 2
. Bu ve diğer malûmatta
yalnız şehrin bulunduğu istikamet verilmiştir. Lavrentyev vakayiname
sinde de Saksin'den bahsedilir
5 3 :
" b u yılda (6737=1229 Hicrî) Sak-
sin'lilerle Kıpçaklar, Tatarlardan, aşağıdan (yani Volga'nın aşağı kıs
mından) Bulgarlara doğru kaçtılar; ve Bulgar muhafızları, Yayık nehri
yanında bulunan tatarlar tarafından öldürülmekten kurtuldular". Böy
lece, Saksin'in bulunduğu yer tam olarak tesbit edilememiştir. Fakat,
şüphesiz ki, X I I . asırda ve X I I I . asrın başında, bu (şehir), İtil şehrinin
topografik olarak yerini işgal etmiyorsa bile-ki bu imkân dahilindedir-
ticaıî sahada, buna (İtil şehrine) tam mânasiyle yetişmek imkânını bula
mamış olmasına rağmen, onun rolünü oynamağa çalışır. Yalnız şüphe
götürmeyen bir şey varsa o da : Kırım, Rusya ve Bulgarlarla Kıpçak sah
rası vasıtasiyle Harizm, Orta Asya ve Çin'le yapılan ticarette Saksin,
transit merkezi rolünü oynamıştır. Bu ticarette, X. asırda, hakkında o
kadar zengin malûmata sahip bulunduğumuz, Bulgar şehri de büyük
rol oynamıştır. Maalesef X I I . asrın I I . yarısında ve X I I I . asrın başında
bunun hakkında az malûmatımız vardır; fakat o da, olduğu kadar kâfi
derecede bir bilgi vermektedir. Akademisyon V.V. Bartold'un bu husus
taki ikri ikna edicidiı; O, İbn-i Havkal'in Hazar ve Bulgarlara karşı
358=968-9 yılında yapılan Rus seferi hakkındaki hikâyesini dikkatle tet
kik ederek, İbn-i Havkal'in Bulgar şehrinin tahribedildiğine dair malû
matının asılsız olduğunu itiraf etmiştir
5 4
. Bu şehir, mevcudiyetini mu
hafaza etmiş ve aynı zamanda çok sayıda kürklerin alınıp satıldığı bü
yük pazar yeri vazifesini görmeğe devam etmiştir. X I I . asrın sonunda
Bulgarlara dair İpatyev vakayinamesinde şu malûmat v a r d ı r : Suzdal
prensi (knezi) Vsevolod Gyurgoviç 1182 yılında Bulgar şehrine karşı
sefere çıktı. Askerin bir kısmını sahilde bırakarak, "kendi de birlikte
atlar üzerinde Bulgar memleketine, Serbren Bulgarlarının büyük şehri
üzerine yürüdü. Bulgarlar ise, Rus askerlerinin (bölüklerinin) çokluğunu
görünce, harekete geçemediler ve şehre kapandılar; genç prensler (knezler)
5 2
V. Tisenhausen, aynı eser, 205.
5 3
Polnoye sobraniye russkih letopisey (Rus vakayinamelerinin t a m külliyatı), I,
192. Burada "Saksin" tabiriyle ya Saksin şehri veyahut da vilâyetinin halkı bahis mevzuu
edilmektedir. İkinci ihtimali de kabul etmek m ü m k ü n d ü r ; çünkü birçok Şark kaynak
larından, Saksin mefhumu ile yalnız şehrin değil, vilâyetinin de kasdedildiğini biliyoruz.
5 4
Akademisyen V. V. Bartold, Mesto prikaspiyskoy oblasti v İstorii müsülmanskago
mira (Hazer denizi havzasının İslâm tarihindeki yeri), 44, V. V. Barthold, rus vakayi-
namesindeki 965. yılın d a h a doğru olduğunu kabul etmektedir.
224 A. YOKUBOVSKİ
kapılara doğru yürüyüp, savaşmak istediler"
5 5
. Böylece, vakayinameye
göre bu büyük ye duvarlarla çevrilmiş bir şehirdir. Başka bir vakayiname"
de " 6737=1229 yılında şunları okuyoruz: " b u yılda Bulgarlar Büyük
şehirlerinde hak dini için bir hıristiyanı öldürdüler; onun lisanı Rusça ol
mayıp başka bir dildi; fakat bu (zat) hıristiyandı; malı-mülkü çoktu
ve verdiği yemekler yerlere dökülürdü; o Volga üzerinden kayıkla Bü
yük Bulgar şehrine geldi" Hikâye şununla bitmektedir: "Çok geçmeden
Allah dinsizlerden intikam aldı; onların Büyük şehrinin yarısından faz
lası yandı". Bu her iki kısım da dikkate değerdir. Birincisinden Bulgar
şehrini yalnız İslâm ve Rus tacirleri değil, başkaları da ziyaret etti
ğini görüyoruz. Zikredilen kısımda, Bulgar'da öldürülen Avramiy, ga
liba, Alanlılardandır. İkinci kısımdan X I I I . asrın başında, Batiy (Batu)'
in hücumundan az evvel, Bulgar'ın odundan bir şehir olduğu ve bir yan
gında yarısının yanabileceğini öğreniyoruz. X I I I . asırda yazmış olan
acem müellifi Cüveynî'de 1237 yılında Bulgar şehrinin Tatarlar tarafın
dan zaptıyla ilgili şu satırları okuyoruz: "İlk önce onlar (çar-zâdeler),
sarp kalesi ve kalabalık nüfuzuyla dünyada nam kazanmış Bulgar şeh
rini kuvvet ve hücumla zaptettiler"
5 7
. Galiba Kıpçaklardan müsta
kil Bulgar devletinin yalnız kuvvet ve zenginliğini nazarı itibara alan
İbnü'l-Esîr'e göre
5 8
1223 de Tatarların, bu devletin hudutlarındaki
muvaffakiyetsizliklerini izah etmek mümkündür. Herkesçe malûm olduğu
için Bulgar ticareti üzerinde fazla durmıyacağız. Şimdi Karadeniz ve
Azak denizinden Hazer denizine giden su yolları ile keza Volga üzerin
deki yolları tetkik etmek icabediyor. Bu yol X. asırdakinin aynıdır. Fa
kat bu Kıpçakların tam hâkimiyeti altındadır. Ruslarla Kıpçaklar ara
sındaki mücadeleler zamanında bu yol, galiba, kesilirdi. Buna rağmen
bu yolun ne kadar mühim olduğu Akademisyon V. V. Bartold'un şu söz
lerinden anlaşılmaktadır: " X I I . asırda Müslümanlar muayyen bir za
man için Derbent ve hattâ onunun cenubundaki bazı vilâyetleri kay
bettiler. Bu harplere Ruslar da iştirak ettiler; 1175 yılı civarında Baku
yanında Rus donanmasının mağlûbiyetinden bahsedilir"
5 9
. Rus do
nanmasının harbetmek üzere Hazer denizine çıktığına göre, şüphesiz
ki, onlar Karadeniz ve Azak denizinde olduğu gibi Don üzerinde ve bil
hassa orta ve aşağı Volga'da da ticaret gemilerine sahiptiler.
Şimdi yine İbn-i Bibi'nin Selçuk Türklerinin Sugdak, Kıpçak ve
55
İpatyevskaya letopis (İpatyev vakayinamesi) izd. 1871 g., 422-428.
56
Polnoye sobraniye russkih letopisey (Rus vakayinamelerinin tam külliyatı), VII,
135-136-
57
Juwayni, Gibb series XVI, 224 ve V. Tisenhausen'in Altun Orda'ya dair neşre
dilmemiş malzemelerinde. Farsça metinler. AM AN SSSR. in elyazmaları, III, 295,
inv. 1917 g., 1.
58
V. Tisenhausen, Sborn. mat. po Zolotoy Orde (Altun Orda'ya dair malzemeler
külliyatı) 27-28; lbnü'1-Esir, XII, 254.
59
V. Barthold, Kafkas, Türkistan, Volga, 7.
ANADOLU TÜRKLERİ'NİN SUDAK SEFERİ 225
Rus seferine dair hikâyesine dönelim. Bu hikâyede, üzerinde durmamız
icab eden bazı malûmat vardır. Rus prensi sulh ricasiyle birlikte yirmi
bin dinar, birçok at ve Rus keteni (galiba keten dokumalar) gönderir.
Bunlarla ticaret yapıldığı çoktan malûmdur: daha X. asır coğrafyacıları
bu ticaretten bahsederler. Ketenin, daha ziyade Ryazan prensliği yoluyla
geldiği düşünülebilir. Biraz da " b a c " tâbiri üzerinde durmak icabeder. Bu
tâbirle gümrük resmi veya nakledilebilen gümrük mallarının vergisi kasde-
dilir. İbn-i Bibi metninde üç defa Sudak'tan Hüsameddin Çoban'a gelen
elçi " b a c "kelimesini kullanmıştır; bu kayıttan, Sudak şehri idarecilerinin,
nakledilen mallardan muayyen bir gümrük resmi (ücreti) aldıkları
görülür. İkinci defa " b a c " tâbiri Rus prensinin elçisiyle sulh muahedesi
yapılırken geçmektedir ve nihayet üçüncü defa " b a c " mefhumunu, Su
dak idarecileri, şehri Hüsameddin'e teslim ettikleri ve ondan sulh dile
dikleri esnada zikredilmektedir. Bundan görülüyor ki, " b a c " ın " h a r a ç "
la birlikte, mağlubedenin, yani Sultanın hazinesine girmesi lâzımdır;
fakat, aşağıda göreceğimiz veçhile, hakikatte ne Sudak ve ne de Rus
prensi bu vergiyi ödemeğe mecbur tutulmamışlardır.
Biraz da Sudak'taki mesçitlerin inşası meselesi üzerinde durmak
icab eder. "1886 yazında Kırım'a bir arkelojik seyahat"
6 0
başlıklı
makalesinde müsteşrik-türkoloğ, V.D. Smirnov şunları yazıyor: " F a k a t
Sudak'ta başlıca görülecek şey, kale dıvarının doğu uçurumu üzerinde
bulunup, şimdi Ermeni-katolik kilisesine çevrilen binadır". Kurban ye
rinde (altar) lâtince şunlar yazılıdır: "İn Christi nomine amen. 1423 die
4 Januarii (hoc) opus fecit fieri Domine R.Catalanus. Christus custodiat"
. . . 1 4 7 5 yılında bu bina Türkler tarafından camiye çevrilmiş; fakat
sonra yeniden Ruslar tarafından 1783 de hıristiyan kilisesi haline geti
rilmiştir. Lâkin seyyah âlim Dübua de Monperyö (1832-1834) bu bina
nın ilk önce Tatarlar tarafından XIV. asrın başında Müslüman camii
olarak inşa edildiği fikrini beyan etmektedir. Bizzat V.D. Smirnov bu
kanaatte değildir. Fakat bizim zamanımızda mütehassıs-mimarlar ara
sında, bu binanın Ceneviz veya Tatarlar tarafından inşasının imkânsız
olduğu ve stilinin hususiyetlerine binaen her şeyden önce Selçuk mima
rîsine en yakın olduğu fikri hâkimdir. Bu sonuncu mütalâayı İbn-i Bibi'-
nin Sudak'ın yüksek yerine cami inşası hakkındaki hikayesiyle
6 1
karşılaştırarak, böylece, bu fikrin lehine bir delil meydana gelir. Bu me
sele belki de ancak Sudak'ta muhafaza edilmekte olan abide iyice tetkik
edildikten sonra tamamen halledilmiştir.
Nihayet Hüsameddin Çoban'ın Kırım seferinin akıbeti üzerinde dur
mak lâzımdır. Şüphe yok ki, bunun büyük bir siyasî ehemmiyeti yoktur.
6 0
ZVO, I, 277.
61
İbn-i Bibi hikâyesinin tetkikinden caminin yeniden inşa edilmiş olmayıp hıristiyan
kilisesinden tebdil edildiği kanaatine varılmıştır.
62
Juwayni, Gibb series XVI, 222 ve V. Tisenhausen'in neşredilmemiş Altun Or-
D. T. C. F. Dergisi F. 15
226 A. YAKUBOVSKÎ
Bu (sefer) eğer Kırım'ın siyasî hayatına herhangi bir tesir icra etseydi,
Îbnü'l-Esîr'in bize bıraktığı, Tatarların 1222-23 yılı Kırım seferine
dair hikâyesinde şu veya bu şekilde olsun buna temas ederdi; halbuki
o, böyle bir sefer hiç cereyan etmemiş gibi, ondan hiç bahsetmez.
Yukarıda kaydedilen İbn-i Bibi hikâyesi belki de, Kıpçak siyasî
hâkimiyeti altındaki Cenub-i şarki Avrupa'nın hayatında son büyük vak'a
(hâdise) olarak belirmektedir. Birkaç yıl daha geçtikten sonra, siyasî
vaziyet kökünden değişmiştir. Batu'nun 1237 seferinden sonra, iyice
ve uzun zaman için T a t a r hâkimiyeti burada yerleşmiştir. Kıpçak göçebe
devletinin yerini şimdi "Altın O r d u " işgal etmiştir. Bundan tam birkaç
sene sonra ise bugünkü Selitre kasabasının yerinde saray (şehri) inşa
edilmiştir (Çareva mevkiindeki Berke-Han'ın Saray şehri ile bunu ka
rıştırmamak lâzımdır). Mamafih Tatarlar eski Kıpçak sahasının ticarî
hususiyetini değiştirmemişler. Cüveyni ( X I I I . asır İran'lı müellifi)'nin
dediğine göre: "tacirler muhtelif istikametlerden ona (Batu'ya) çeşitli
ticaret eşyası getirirlerdi; her ne olursa olsun o, onlardan satın alır ve
hepsine karşılık olarak eşyaların hakiki değerlerinin birkaç mislini ve
rirdi. R u m (Anadolu) Sultanlarına, Suriye ve diğer memleketlere sahte
ferman ve yarlıklar ihsan e d e r "
6 2
. Böylece eski yollar üzerinde ti
caret devam etmiş; hattâ X I V . asırda Berke-Han zamanında, bu ticaret
en parlak bir safhaya ulaşmıştır.
du'ya ait malzemelerinde farsça metinler, AM AN SSSR'in elyazmalarında, III, 225,
inv. 1917 g., paçka 1.
Dostları ilə paylaş: |