İbn-i BİBİ'NİN, XIII. Asir başinda anadolu türkleriNİn sudak, polovets (kipçAK)



Yüklə 368,66 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/8
tarix07.08.2018
ölçüsü368,66 Kb.
#60979
1   2   3   4   5   6   7   8

ANADOLU TÜRKLERİ'NİN SUDAK SEFERİ 217 

ketlerine, Rusya ve Şimal memleketlerinden Türkiye'ye gitmek isteyen 

bütün tacirler uğrarlar"

  2 8


. Eğer biz  X I I I . yüzyıl başında Karadeniz 

civarındaki siyasî vaziyeti hatırlarsak, bu sözlere hususî bir ehemmiyet 

vermemiz lâzımdır. Yine İbn-i Bibi'den Selçuk Türklerinin Karadeniz 

çevresinde en büyük kuvvete malik olduklarını öğreniyoruz. Çünkü Trab­

zon hâkimi 1214 de Sinop'u kaybettikten sonra, Selçuk sultanlarından, 

önce İzzeddin'e ve sonraları Alâeddin'e vergi verir. Trabzon devletinin 

zayıflaması, Trabzon vasıtasiyle yapılmakta olan büyük ticarî muamele­

lere ağır bir darbe indirmiştir. "Trabzon imparatorluğu"

  2 9

 başlıklı ma­



kalesinde akademisyen F. İ. Uspenskiy şöyle demektedir :  " n e kadar 

X I I I . yüzyılda doğru gidersek Trabzon ile Kırım'ın bağlarının gittikçe • 

daha kuvvetli olduğunu anlarız". Bundan, transit merkezinden nasıl 

büyük miktarda Rus buğdayının nakledildiği, çünkü buradakinin kâfi 

gelmediği, meydana çıkar. Böylece, bize İbn-i Havkal'in, X. yüzyılda 

Rusya'dan Kırım vasıtasiyle daha ileri Tebriz ve  H a m a d a n ' a kadar uzan­

dığını bildirdiği, bütün ticaretin şimdi Selçuk Türklerinin eline geçiyor. 

X I I I . asır iptidaları için bu ticaretin nekadar mühim olduğu İbnü'l-

Esîr'in 602 Hicrî  ( = 1 2 0 5 Milâdî) yılları hakkındaki şu hikâyesinden 

görülür


3 0

 : "Anadolu hükümdarı, Gıyaseddin Husrev-şah, hâkiminin 

kendisine itaati reddedip, kalesine kapandığı için Trabzon şehrine karşı 

sefere hazırlanıyordu. Bu sebepten, Anadolu (Rum), Rusya, Kıpçaklar 

ve diğer memleketler arasındaki kara ve deniz yolları kapatılmıştı. Gıya-

seddin'in memleketine (bundan sonra) kimse gelmedi. Bu yüzden tacirler 

büyük zarar gördüler ; çünkü ticaret yapmak için Suriye, İran, Musul, 

Cezire ve başka yerden oraya gelirlerdi ve kalabalık bir şehir olan Sivas'ta 

bir çoğu toplanıp kalmıştı. Bahsi geçen yol açılmadığı için tacirler çok 

zarar ettiler ve malını sermayesi fiyatına verebilen, kendini bahtiyar 

hissediyordu". İbnü'l-Esîr'in yukarıda zikredilen haberinin çok büyük 

tarihî kıymeti vardır ; çünkü bu, yalnız  X I I . asrın sonu ve  X I I I . asrın 

başında Küçük Asya (Anadolu)'nun Kıpçak sahrası ile Rus prenslikleri 

arasında cereyan eden ticarî münasebetleri değil, bu ticaretin büyük 

çapta olduğunu da haber vermektedir. Bundan başka daha önce zikret­

tiğimiz haberlerle bu, mukayese edilirse, kesilen ticarî münasebetlerin, 

tamamen değilse de daha ziyade (mühim bir kısmı), 1214 yılında Selçuk 

Türklerinin elinde bulunan, Sinop vasıtasiyle yapıldığına kanaat etme­

mize delil teşkil eder. 

Fakat biz yine Sudak'a dönelim. Bu şehir Anadolu ile Kıpçak boz­

kırları, Rusya, Bulgar ve daha ilerideki memleketlere giden yolların en 

büyük merkezlerinden biridir. Bu yolun o zamanki Şarkta herkesçe bilin­

diğini, Cebe ile Söbütey'in 1222-23 yılındaki akınları münasebetiyle en 

28

 aynı eser, s. 66. 



29

 Annalı, IV, s. 28. 

30

 İbnü'1-Esîr, XII, 160. 




218 A.  Y A K U B O V S K İ 

iyi yine Îbnü'1-Esîr şu satırlarda anlatır: "onunla (yani Deşt-i Kıpçak'la) 

yol (münasebetler), tatarlar bu memlekete saldırdıktan sonra kesilmiştir ; 

onlardan (yani Kıpçaklardan) burtas kürkleri, sincap ve kunduz derile-

riyle, evvelce oradan getirilmekte olan diğer (bütün) eşya gönderilmemiş. 

Ancak onlar (yani Tatarlar) burasını terkedip kendi yerlerine döndükten 

sonra yol açılmış ve (önceden olduğu gibi) ticaret malları (eşyaları) yeni­

den gelmeğe başlamış"

  3 1

. Yukarıda zikredilen metin Rus tarihçilerine 



Kunik zamanındanberi malûmdur ; fakat, Kıpçak sahrasının halkı, 

yalnız etraftaki medenî memleket ve şehirleri yağma etmekten mâda, 

daha mühim olan ve hattâ sık sık cereyan eden askerî hareketler esnasında 

bile her zaman kesilmeyen, normal ticarî münasebetlerde bulunduklarını 

tebarüz ettirmek için yeniden kaydediyorum. Yine İbnü'l-Esîr'in sözle­

rine göre Anadolu ile münasebetler o kadar kuvvetli imiş ki, Kalka mey­

dan muharebesinden sonra (1223 de) :  " e n ileri gelen tüccarlardan ve 

zengin Ruslardan bir çoğu, malik oldukları kıymetli eşyayı yanlarına 

alarak, bir kaç gemiyle deniz yolunu takibeden müslüman memleketle­

rine gitmek için yola çıkmışlar"

  3 2

 Bundan biraz yukarıda ise müellif, 



Cebe ve Söbütey Tatarlarının Sudak'ı zaptetmelerinden bahsederken, 

şehir ahalisinden bazılarının "deniz yoluyla Kılıç Aslan neslinden olan 

müslümanların elindeki  R u m (Anadolu) memleketine, yani Selçuk Sultanı 

arazisine gittiklerini"

  3 3

 kaydeder. Bunlardan biri, yani Selçuk Sultanı 



da, hikâyemizde adını tanıdığımız Alâeddin Keykubad'dı. Yukarıda sıra-

siyle kaydedilen hâdiseler Karadeniz'in iki sahili, yani Türk ve Kırım 

(Kıpçak) sahili arasındaki bağların ehemmiyetini tebarüz ettirir. Böylece 

yollar Kırım'dan Kıpçak bozkırlarını geçip muhtelif istikamette : şimalde 

Rus prensliklerine, şimal-i şarkta Kıpçak bozkırlarının içerlerine, oradan 

da Bulgar arazisine ve nihayet Hazer denizinin şimal sahilleri kenarını 

takible Harizm'e ve daha doğuya doğru gider. Bunlar, kara yolları olup, 

IX ve X. asır Arab coğrafyacılarının tasviri sayesinde iyice bilinen, Don 

nehri üzerinden bir de su yolu vardır. Şimdilik biz birinci yollar üzerinde 

duralım. Burası çok işlektir, "ıssı ovalar" da kendilerini daima bedbaht 

hissetmeyen tüccarlar, hususî yoldaşlıklar (şirketler) kurarak, kervanlar 

halinde dolaşırlardı. Yukarıda kaydedildiği gibi tüccarlar her zaman as­

kerî hareketlerden korkmazlar (müteessir olmazlardı). Bu hususta Ipat-

yev vakayinamesinin aşağıda kaydedilen kısmı şayanı dikkattir. 1184 yı­

lında

  3 4


 "mel'un ve dinsiz ve lanetlenen Konçak'ın" akınından sonra 

Rus prensleri Kıpçak sahrasına karşı misilleme seferi için birleştiler. "Bun­

lar (Rus ordusu) sefer halinde iken Kıpçak memleketinden gelen tacirlere 

rastgeldiler ve bunlardan (tacirlerden) Kıpçakların Horo üzerinde bu-

3 1

 V. Tisenhausen, aynı eser, 28; İbnü'1-Esîr,  X I I , 254. 



3 2

 V. Tisenhausen, aynı eser, 27; İbnü'1-Esîr,  X I I , 253-254. 

3 3

 Aynı eser, 26; İbnü'1-Esîr,  X I I , 253. 



3 4

 İpatyevskaya letopis (İpatyev Vakayinamesi), 429. 




Yüklə 368,66 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə