İBN-İ BİBİ'NİN, XIII. ASIR BAŞINDA ANADOLU
TÜRKLERİNİN SUDAK, POLOVETS (KIPÇAK)
VE RUSLARA KARŞI YAPTIKLARI SEFERİN HİKÂYESİ *
(KIPÇAK SAHRASINDA CEREYAN EDEN TİCARÎ HAYATTAN BAZI SAFHALAR)
A. YAKUBOVSKİ
Çeviren : İsmail KAYNAK
Bundan 33 yıl evvel ölen müsteşrik-türkolog P. Melioranskiy "Bizans
Kroniği" nin
1
I. cildinde " X I I . ve XIII. asırlarda Bizans tarihi kaynağı-
Selçukname" başlıklı bir makale neşretmiştir. Bu makalede P. Meliorans
kiy, Konya Sultanlığı ve onun Bizanslılarla münasebeti tarihiyle alâkalı
birkaç bölümün muhteviyatını tercüme ederek, hikâye şeklinde naklet-
miştir. Adı geçen Selçukname'nin müellifi İbn-i Bibi lâkabiyle tanınmıştır.
Esas adı ise Nasreddin Yahya İbn-i Muhammed'tir. Bu makalesini yazar
ken P. Melioranskiy meşhur müsteşrik Houtsma'nın 1891 de neşretmiş
olduğu İbn-i Bibi'nin, türkçe tercümesinden faydalanmıştır. Makalenin
sonunda P. Melioranskiy, İbn-i Bibi'nin eserinde, Sultan Alâeddin Key-
kubad zamanında türklerin Sudak, Kıpçak ve Ruslara karşı yaptıkları
sefer hakkında malûmat bulunduğundan, bahseder. Fakat o bizzat bu
meseleyi incelememiştir. P. Melioranskiy'in makalesi 1894 yılında neşre
dilmiştir. 1902 de yine Houtsma tarafından 4 cilt halinde "Selçuk hanedan
tarihi" ("Recueil de textes relatifs a l'histoire des Seldjoucides") adıyla
İbn-i Bibi eserinin farsça metni yayınlanmıştır. Lâkin bu eserin aslı değil,
meçhul bir zat tarafından tertiplenmiş muhtasarıdır. Bu hulâsayı neşre
derken Houtsma, bir tek nüshası, İbn-i Bibi eserinin el yazması (aslı) İs
tanbul'da (Ayasofya No. 2985)
2
muhafaza edilmekte olduğunu henüz
bilmiyordu.
Yukarıda bahsettiğimiz veçhile İbn-i Bibi lâkabiyle anılan bu ese
rin müellifi, çocukluğu Sultan Alâeddin Keykubad zamanına (1219-
1236) rastlayıp, sultanın halefi yanında mühim bir mevki işgal etmiş ve
670. Hicrî ( = 1272 Milâdî) yılında ölmüştür. Houtsma'nın neşrettiği
Muhtasar'da Selçuk Türklerinin Sugdak, Kıpçak ve Ruslara karşı yaptıkları
seferin tasvirine matbu nüshada 12 sahife hasredilmiştir. Bahsi geçen
edibane tasvirini nazarı itibare alarak, hikâyenin tarih için elzem olan
malûmatını muhafaza edip, ayni zamanda lüzumsuz tantanalı ifadelerden
sarfınazar etmek, bunun aynen tercümesini değil de, muhteviyatını
nakletmeyi daha uygun gördüm.
* "Vizantiyskiy Vremennik" in 1927, XXV. cildinden tercüme edilmiştir.
1
Eski Rusya ile Bizans ve Şark münasebetlerini tetkik etmekle vazifeli tâli komis
yonda 4 Temmuz-192 7 yılında verilen konferans.
2
The Encyclopaedia of İslâm, II, p. 369, İbn-i Bibi maddesi.
208 A. YAKUBOVSKİ
SULTANI (ALÂEDDİN K E Y K U B A D ' I ) , KIPÇAK SAHASI VE SUGDAK'l HÜSAMEDDİN
ÇOBAN VASITASİYLE FETHETMESİNİ TEŞVİK EDEN SEBEBİN HİKÂYESİ
Sultan Alâeddin Keykubad payitahttan Kayseri'ye geldiği zaman,
adalet kapısına ticaret peşinde karada ve denizde uzun yıllar dünyayı do
laşan bir tacir girdi. Nasılsa o Kıpçak (Polovets) ve Rusların memleke
tinde iyi ticaret şartlarının mevcud olduğunu işitmiş ve mallariyle oraya
gitmeğe karar vermiş; Hazer sahiline vardığı sırada ona hücum edip
bütün malını yağma etmişler. Sözünü daha bitirmeden başka bir tacir
Haleb'ben Kayseri'ye doğru gelirken başına gelen hâdiseyi acı acı anlat
mağa başladı. O, Lüfon vilâyetinden ( I I . Leon'un memleketi) geçerken ona
keza hücüm edip bütün malını almışlar. Üçüncü tacir de keza hazin hikâ
yesini nakletti. Antalya'dan ticaret eşyasını gemilere yükleyerek, deniz
seferine çıkmış. O n a hücum eden Frenkler malını yağma etmekle kalma
yıp, kendisini de esir etmişler. Sultan, kendisinden yardım talep eden di
lekçileri dinledikten sonra fena halde hiddetlendi ; tacirlerin mükâfatlan-
dırılmasını ve asker toplanılmasını emretti. Askerin başına, devletin Meli-
kü'1-ümera ve başkumandanı, Emir Hüsameddin Çoban'ı tayin ederek,
Sudak şehri diyarına gönderdi.
SULTAN ORDUSUNUN HÜSAMEDDİN ÇOBAN KUMANDASINDA HAZER DENİ
ZİNDEN GEÇMESİNE DAİR HİKÂYE
Sultan, bir müddet Keykubadiye'de (Kayseri'de) oturdu; oradazafer
haberlerini bekledi. Ordu Hazaristan istikametinde denizi geçtiği zaman,
Sugd (Sugdak)'lılar büyük bir ordunun denizde seyrettiğini gördüler.
Hemen Hüsameddin'i karşılamak için bir elçi göndererek, şunları söyleme
sini tenbih ettiler : "Sultanın sadık kulları olan bizler, onun fermanına
boyun eğenlerdeniz. Böyle sayısız bir ordunun denizden sahile gönderil
mesi sebebi bizce malûm değildir. Eğer bac ve nakliye (nakliye resmi)
göndermek hususunda bir kusurumuz varsa, sultan bizden para cezası
kessin ; şayet sultan Rus tarafına sefer tertip ettiyse o halde ona yardım
etmek üzere iyi cengeden gençlerimizi vermeye razıyız. Diğer taraftan
Sugdaklılar sahraya Kıpçak ham nezdine bir haberci (ulak) gönderdiler.
Türk-Selçuklu ordusunu hamil donanma sahile yaklaşınca, derhal Kıp
çak hanı Rus knezini (prensini) haberdar etmek maksadiyle bir elçi gön
derdi. Neticede Rus ve Kıpçak askerlerinden toplanan on bin kişilik sü
vari kuvveti Sugdak elçisinin Hüsameddin Çoban'dan getireceği cevabı
bekliyordu.
Yukarıda zikredilen elçi Melikü'l-ümera'nın huzuruna vardığı zaman
kendisine hitaben Türk-Selçuklu ordusunun geri döneceğini ümid ettiğini
ve kendi tarafından Sugdaklıların bütün kusurlarını telâfi etmeğe gayret
edeceklerini beyan etti. Sözlerinin hitamında orduya " N a l bahası" olmak
üzere elli bin dinar vermeyi teklif etti. Melikü'l-ümera Hüsamettin, elçinin
sözlerinden hiddetlenerek, altın için kendine yakışmayan bir işi yapmak