ANADOLU TÜRKLERİ'NİN SUDAK SEFERİ 209
gayesiyle buraya gelmediğini bildirdi ve itaat etmiyenleri şiddetle ceza
landırıp, itaat edenleri mükâfatlandıracağını sözlerine ilâve etti. Böylece
elçi hiç bir netice elde etmeden geri (Sugdak'a) döndü. Sultan ordusu
muvaffakiyetle sahile çıkıp, ağırlıklarını da karaya indirdi. Emîr Hüsa-
meddin işret sofralarını kurdurarak maiyetindeki serdarlariyle gece yarı
sına kadar zevk ve neş'eye daldı. Seher vakti, ileri karakollardan gelen bir
atlı, düşman ordu birliklerinin göründüğünü haber verdi. Hüsameddin
harp borularının çalınmasını ve düşmana Rus memleketiyle Saksin'den
yardım gelmeden önce, harbe girişilmesini emretti. Sabahleyin cereyan
eden çarpışmada her iki taraf için bir netice alınamadı. Kıpçak ordusu
saflarında Ruslar da çarpışıyordu. Gece kesilen savaş, aynı şiddetle ertesi
gün de devam etti. Bu defa muzafferiyet Selçuk ordusu tarafına geçti.
Kıpçaklar büyük bir hezimete uğratılıp kaçtılar.
RUS PRENSİNİN YALVARICI DİLEĞİ VE ALLAH RIZASI İÇİN MELİKÜ'L-ÜMERA
HÜSAMEDDİN'LE SULH YAPMAK TEŞEBBÜSÜNDE BULUNDUĞUNA DAİR HİKÂYE
Rus prensi, Kıpçak ordusunun bozulduğunu haber alınca, muzaffer
Selçuk ordusuyla çarpışacak kudrette olmadığı kanaatine vardı. Bunun
için fikri ve anlayışı düzgün bir elçiyi şu cümleleri ihtiva eden bir mek
tupla Hüsameddin Çoban'ın yanına gönderdi : "Hüsameddin'in bir or
duyla geldiğini haber aldım. Bu ordunun niçin geldiğini ve düşmanı kim
olduğunu bilmiyorum. Hernekadar Kıpçak askerleri aptallıklarından şaş
kınlığa düşmüşlerse de, ben Sultan Alâeddin (Keykubad)'ın sadık kulu ola
rak kalıyorum ve daima böyle kalacağıma inanın. Hüsameddin'den ricam
benim bu sadakatimi Sultan'a bildirmesinden ibarettir." Rus prensi, elçiyle
birlikte birçok at, Rus keteni ve yirmi bin dinarı ihtiva eden kıymetli hediye
ler gönderdi. Rus elçisi, Hüsameddin'in ordugâhına yaklaşınca, etrafını çev-
reliyen ihtişam karşısında hayal sükûtuna uğradı ve ancak "Allah Allah!"
diyebildi. Elçinin geldiğini haber alan Hüsameddin ona itibar edilmesini
ve mevkiine lâyık bir çadıra götürülmesini emretti. Ertesi gün Rus elçisine
tantanalı bir kabul resmi yapıldı. O n u Hüsameddin'in yanına götürdük
lerinde yüzünü yere sürdü ve hediyelerle birlikte mektubu takdim etti.
Melikü'l-ümera hediyeleri kabul etti ve derhal askere dağıttı. Elçiyi üç gün
cevapsız alıkoydu. Dördüncü günü maiyetindeki emirleri çağırarak onlara
şunları söyledi: " R u s elçisi itaat yolunu tutup bac'la haraç vermeyi kabul
etti. Bize saltanat namusunu gözetmek ve onların dileklerini Sultana arzet-
mek düşer". Emirler Hüsameddin'in fikrini dinledikten sonra onu tasvib
ettiler. O, Rus elçisini getirmelerini emretti ; nazik bir ifade ile, ona, Rus
prensinin dostluk teklifinden memnun olduğunu bildirerek, elçiye güzel
hil'atlar ve altın işlemeli bir saltanat külahı hediye etti ;'dostane bir lisanla
kaleme alınan bir mektup vererek, memleketine gönderdi. Bundan sonra
o, elde edilen sayısız ganimetleri Sinop ve Kastamonu'ya yolladı.
D. T. C. F. Dergisi F. 14.
2 1 0
A. YAKUBOVSKI
ALÂEDDİN KEYKUBAD'lN SALTANATI ZAMANINDA HÜSAMEDDİN EMİR ÇOBAN
TARAFINDAN S U G D A K ' I N FETHİ
Sugdaklılar, Kıpçak askerinin hezimetini haber alır almaz ümitsiz
liğe düştüler. Buna rağmen şehri müdafaa için hazırlanmağa başladılar.
Bir hafta sonra Hüsameddin ordusu ile şehrin kapısına yanaştı. Sabahın
erken saatlerinde savaş başladı ; her iki tarafta kahramanca çarpıştı. Er
tesi gün harp aynı şiddetiyle devam etti. Muhasara edilen şehirden piyade
ve süvari kuvvetlen çarpışmaya katıldılar ; neft, çarh ve taşlarla savaşı
yorlardı. Hüsameddin, müslüman savaş kaidesine göre sahte çekiliş hare
ketiyle peşi sıra düşman askerini şehirden uzaklaştırdı ; ve sonra anî ve
kat'i bir hamleyle onları şehre doğru kovalayıp; mağlûbetti. Şehrin ihti
yarları, gençlerin isimlerinden başka hiç bir şey kalmadığını görünce, şöyle
dediler : bukadar binlerce hünerli ve harp sanatının inceliklerine vakıf,
gencimiz savaşta mukavemet gösteremedikten sonra, artık bize yalvar
maktan ve boyun eğmekten başka çare kalmamıştır. Bu karardan sonra
siyasette tecrübeli birkaç kişiyi elçi sıfatiyle Melikü'l-ümera'ya gönderdi
ler. Bunlar huzura çıkınca yer öperek dediler ki : " H e r ne kadar bizim
suçlarımız son haddine varmışsa da yine biz Melikülümera'nın merha
metine nail olacağımızı ümid etmekteyiz. O n u n her emrine itaat etmeye
hazırız : haraç ve bac verelim, memleketimizden geçen seyyahları memnun
edelim, burada zayi olan tüccar mallarını iade edelim, bizde bulunan
her şeyi onun emrine terk edelim,,. Bu yalvarışları dinleyen Melikü'lü-
mera şu cevabı verdi: "Betbaht olmanıza sebep yine sizsiniz ; şimdi ben
mahiyetimden (yakınlarımdan) birini sultana gönderip, ondan sizi af
etmesini rica edeceğim,,. Sugdaklılar, elçiliğin başarılarını öğrenince çok
sevindiler ve bütün gece galiplere teslim etmek üzere hayvan, at ve kıy
metli eşyalar topladılar. Ertesi sabah Hüsameddin bütün askerin silâh
başı yapmasını emretti ; kendisi de serdarlariyle birlikte karargâhının
önünde oturdu. Şehirden ona mağlûp edilenler gelip, tayin edilen ganimet
leri teslim ettiler. Bundan sonra Hüsameddin gayet sür'atli bir gemi tertip
edilmesini emretti ve hazineye ait beşte bir hisse seçilmiş ganimet eşyasiyla
birlikte sultana bir mektup gönderdi. Haberci (ulak), saltanat makamına
varınca Sugdak fethinin müjdesiyle beraber Kıpçak ordusunun hezimeti
ve Rus prensinin haraca bağlandığını haber verdi. Bu müjdelerden son
derece memnun olan sultan, hemen mahpusların salıverilmesini emretti.
O n u n mahkemesinden yardım dileyen taciri ise ulağın yanına katarak,
mektupla Melikü'l-ümera'ya gönderdi. Mektupta Melikü'l-ümera'ya olduğu
gibi, orduya da teşekkürlerini bildirdi. Keza Hüsamettin Emîr Çoban'a
ve serdarlara hil'atlar gönderildi. Bundan mada Sultan, Sugdaklıların af
edilmelerine müsaade etti ; ancak put ve çan yerine mihrab ve mimberin
namus ve faziletini ve Ulu Peygamberin şeriatını ikame etmek şartını
ileri sürerek Allahın kendilerini esirgemesini temenni etti ! Memleket
tacirlerinden vaktiyle gasbetmiş oldukları mal ve eşyaları geri vermek