Gökhan Ak | 71
EUL Journal of Social Sciences (VII-I) LAÜ Sosyal Bilimler Dergisi
June 2016 Haziran
Siyasî perspektifi ile ilgili olarak literatürde birçok yorum ve/ya yakıştırma yapılmış
olan Berkes’in yine de siyaseten solda yer alan bir düşünür olduğunu söylemek
mümkündür. Ancak ne kadar solda yer aldığı tartışmalı bir konu olup, literatürde bu
konudaki görüşlerin geniş bir yelpazeye yayıldığı görülmektedir.
5
Berkes, 1960’larda Kemalist dünya görüşünün çağdaşlık ve bağımsızlık ekseninde
tanımlanarak yaygınlık kazanmasında, özellikle Yön gazetesindeki yazıları sayesinde
hayli etkili olmuştur. Berkes’e göre, Türkiye’de sosyalizmin gerçekleştirilmesinden
önce, toplumsal yapının tümüyle ulusçu ve gelenek-dışı olması gerekmektedir. Bundan
dolayı da, tarihsel-toplumsal olana verdiği öncelik nedeniyle Berkes, aydınların sosyalist
yanılgılarından daima uzak durmaya çalışmıştır. Bu anlamda vurgulamak gerekir ki,
Kemalist dünya görüşünün sosyalleştirilmesinde Berkes için etkili olan düşünüş biçimi
“sosyalizm” olmuştur (Aslan, 2011: 5-6). Ancak yaşam öyküsü, bu yaşamdaki düşünsel
izler ve yazın hayatında ürettikleri dikkate alındığında, Niyazi Berkes’in, ekonomik ve
felsefî dünya görüşü sosyalizme meyyal olan (Nasrattınoğlu, 2000: 195) sol Kemalist
siyasî perspektife sahip bir düşünür olduğunu söylemek mümkündür.
3.
NĐYAZĐ
BERKES’ĐN
DÜŞÜN
DÜNYASININ
ÖNDE
GELEN
ÖZELLĐKLERĐ
Çağ ve dönemlerin koşullarını yansıtması bakımından, düşünürlerin önemli görevler
üstlendiği yadsınamaz bir gerçektir. Gelecek nesillerin bilinçlendirilmesi de bu
görevlerin başlıcalarındandır. Niyazi Berkes de, bu bilinç ve süreklilikle geliştirdiği
düşününde, Türk toplumunun siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısına ilişkin
analiz, tespit ve çözüm önerileri ortaya koymuştur. Bu amaçla adeta bir “fikir işçisi” gibi
çalışan Berkes, Osmanlı-Türk tarihinin, Cumhuriyet dönemi de dâhil önemli toplumsal
gelişim ve ilerleme çabaları ile bunların ekonomik-politik ile olan ilişkilerini mercek
altına almıştır. Bilimsel çabalarının bu yönde somutlaşmasını teminen de, Niyazi
Berkes’in geleceğe binlerce sayfa mektup yazan bir düşünür olduğu söylenebilir.
Bunun yanı sıra, Niyazi Berkes düşünündeki çağdaşlaşma, modernleşme,
Batılılaşma, Batıcılık, toplumsal devrimcilik gibi temel konuların, bir sosyolog olarak
onun özellikle din sosyolojisi alanında yaptığı kapsamlı araştırma ve çalışmalar ile bu
çerçevede kullandığı sosyolojik ve siyaset bilimi kavramları üzerinden şekillendirildiği
ve çözümlendiği de görülmektedir.
Ancak Niyazi Berkes’in, Türk düşünce ve siyasî hayatında hak ettiği yeri çeşitli
gerekçelerle alamamış bir entelektüel olduğu da bir gerçektir. Aynı tarihsel süreçlerden
geçmiş diğer birçok entelektüel göz önüne alındığında, Berkes’in bu soyut ve sorunlu
yer alma konusunun bazı yönlerden önemli farklılıklar taşıdığı görülmektedir. Bunlardan
ilki, Berkes’in yaşam öyküsüdür. Nitekim onun seksen yıllık uzun yaşamı, 20. yüzyıl
Osmanlı-Türk tarihinin kilit roldeki toplumsal ve siyasal olaylarına, kimi zaman bunların
5
Berkes’in siyasî perspektifine ilişkin bazı yorum ve değerlendirmelerin ayrıntısı için bkz. (Tunçay, Ekim
1997: 64); (Gökberk, 1989: 10); (Arslanoğlu, 2006: 196) ve (Tanyol, Ekim 1993: 39)
72 | Niyazi Berkes Düşününde “Laiklik” Ve “Çağdaşlaşma” Kavramlarının Karşılaştırmalı Bir Analizi
EUL Journal of Social Sciences (VII-I) LAÜ Sosyal Bilimler Dergisi
June 2016 Haziran
içinde bir aktör olarak doğrudan yer almakla, kimi zaman da bunların çevresinde, ama
bizzat görüp yaşamak suretiyle tanıklık etmiştir.
6
Đkincisi, Niyazi Berkes’in uzun yaşam sürecinin, akademik ve entelektüel dönemleri
dâhil, sabit, düzenli ve istikrarlı bir gelişme göstermemiş olmasıdır. Bu anlamda Berkes,
günümüz Türkiye’sinin birçok toplumsal özellik ve değerini doğrudan belirlediğini
düşündüğümüz 1940’lı yılları, büyük endişe, gerginlik ve sıkıntılarla tecrübe etmiş bir
bilim insanıdır.
7
Keza 1940’lı yılların Türkiye’sinde O, DTCF’nin idealist ve çalışkan
bir akademisyeni olmasına rağmen, tamamen onun dışındaki gelişmeler nedeniyle, Türk
siyasî hayatının bazı keskin dönemsel koşullarının kurbanı olmuştur.
Üçüncüsü, Niyazi Berkes’in düşününün genişliği ve özgünlüğüdür. Nitekim
Cumhuriyet dönemiyle birlikte Batı medeniyeti yolunda daha hızla ilerlemeye başlayan
Türkiye’de, toplumsal gelişmeyi doğrudan etkileyen devlet-toplum-din-siyaset dörtlüsü
arasındaki ilişkiler, geçmiş dönemlere nazaran daha belirleyici olmaya ve daha karmaşık
bir içiçelik arz etmeye başlamıştır. Bu çerçevede, Niyazi Berkes’in düşününün temel
sorunsalı da, bu ilişkiler yumağının Osmanlı-Türk toplumunun çağdaşlaşmasındaki
etkilerini çözümlemek üzerine olmuştur. Bunu yaparken de Berkes’in, esasta devlet-
toplum-din-siyaset arasındaki ilişkileri, din, şeriat, gelenek, felsefi düşün, laiklik,
çağdaşlaşma, demokrasi, Batılılaşma, devrimcilik gibi siyaset bilimi ile sosyolojinin
önemli referans kavramları üzerinden analizlerde bulunduğu görülmektedir. Böylece
Berkes, bunlar arasındaki çelişki ve çatışmalardan kaynaklı etkileşimleri, Osmanlı-Türk
toplumsal değişim/dönüşüm tarihi içerisinde ortaya koyarken, söz konusu ilişkiler
yumağının niteliğine ilişkin de özgün yorum ve değerlendirmeler getirmiştir.
Niyazi Berkes düşününün temel özelliklerinden biri de geleceğe mektup yazma
niteliğidir. Berkes’in metinleri, özellikle geçtiğimiz üç yüzyılın olaylarından çıkarılan
tecrübelerle örtüştürüldüğünde, bu metinlerin, bugün yaşadığımız dünya ve özellikle de
Türkiye için önemli görüş ve analizler sunduğu görülür.
8
Zira Berkes’in yazdıklarının
analizinden çıkarılabilecek toplumsal çatışma ve çelişki gerekçelerinin, günümüz
Türkiye’sinin karşı karşıya kaldığı kimi sorunların öncü mesajcıları olduğu söylenebilir.
Bu anlamda, Berkes’in düşününün çözümlenmesi önemli gözükmektedir. Zira temel
insan hak ve özgürlüklerinin hiçe sayıldığı, fikir, ifade ve vicdan özgürlüğünün
6
Bunlar, iç siyasal yaşamda, 1908 Devrimi’nden Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet devrimlerinden II.
Dünya Savaşına, çok partili siyasal yaşama geçişten 12 Eylül 1980 Darbesi’ne; dış dünyada ise,
Türkiye’nin NATO’ya girişinden, hızla gelişen Türk-Amerikan ilişkilerine, Orta Doğu’daki kanlı
gelişmelerden Yunanistan’ın Kıbrıs macerasına, Türk-Yunan sorunlarından 1974 Kıbrıs Barış
Harekâtı’na, 1980’lerin sonlarında Soğuk Savaş’ın bitmesinden eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği’nin dağılma sürecine kadar uzanan çok boyutlu ve değişken bir tarihsel sürece yayılmış kayda
değer birçok ulusal ve/veya uluslararası politik gelişmedir.
7
Nasrattınoğlu’nun (2000: 187) deyişiyle; “Çağdaş bir Atatürk Türkiyesi yaratılması için neler yapılması
gerektiği üzerine makaleler ve kitaplar yayınlamış” bir düşünür olarak Niyazi Berkes, 1940’lı yılların
sosyo-politik tarihini Unutulan Yıllar (1997) başlıklı anı kitabında detaylarıyla yazmakla, Türk siyasî
tarihi için çok kayda değer bir iş yapmıştır. Kayalı’nın (2008: 745) da bu meyandaki vurgusuyla Berkes,
bu on yıllık süreçte tasvir ettiği siyasal ve toplumsal gelişmelerle, adeta, “80’li yılların sonlarına kadar
Türkiye’deki gelişimin anlaşılabileceğini ifade” etmiştir.
8
Tasvirin yararlanıldığı kaynak olarak bkz. (Hart, 2012: 24-25)