Erich fromm psikanaliz ve



Yüklə 136,65 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə15/34
tarix14.05.2018
ölçüsü136,65 Kb.
#43828
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   34

yan  müşterileri  olan  pek  çok  dükkân  sahibi  vardm. 
Bu  dükkâncılar  arasında  müşterisine  ödeyebileceği  pa­
raya  giysiyi  satmak  gibi  doğal,  insancıl  içtepiyle  dav­
ranabilecek  birkaç  dükkâncı  çıkabileceğini  düşünebi­
liriz.  Ama  bu  dükkâncılardan  acaba  kaç  tanesi  böyle 
bir  içtepinin  bilinçlerine  ulaşmasına  izin  verebilir?  Sa­
nırım  ki  pek  azı...  Çoğu,  böyle  bir  duyguyu  bastıracak­
tır  ve  müşterisine  karşı  bu  bilinçdışı  içtepiyi  gizlemek 
için  saldırgan  bir  davranışta  bulunabilir  ya  da  ertesi 
akşam  bir  düş  bu  içtepiyi  açığa  vurabilir.
Toplumun  izin  verdikleriyle  uzlaşmayan  içerikteki 
düşüncelerin  bilincin  egemen  olduğu  alana  girmesine 
izin  verilmediği  konusundaki  savunumuz  iki  sorunun 
ortaya  çıkmasına  neden  oluyor.  Bazı  konular  neden  ba­
zı  toplumlarla  uzlaşamıyor?  Bundan  da  daha  öte,  niçin 
böyle  uzlaşmayan  yasaklanmış  düşüncelerin  bilince 
ulaşmasından  birey  bu  kadar  korkuyor?
Birinci  soruya  bir  yanıt  bulmak  için  «toplumsal  ka­
rakter»  kavramını  söz  konusu  etmem  gerekiyor.  Hangi 
toplum  olursa  olsun  yaşamını  sürdürebilmek  için  ken­
di  üyelerinin  kişiliklerini  öylesine  yoğurmalıdır  ki  yap­
maları  gerekeni  içten  gelerek  isteyerek  yapsınlar.  Top­
lumsal  görevleri  onların  içlerine  sokulmalı,  yapmaya 
zorunlu  oldukları  bir  şey  olmaktan  daha  çok  kendilikle­
rinden  yapmaya  gerek duydukları bir  şey  durumuna  ge­
tirilmelidir.  Hiç  bir  toplum  bu  örneğe  uymayan  bir  uy­
gulamaya  izin  veremez.  Çünkü  eğer  bu  «toplumsal  ka­
rakter»  tutarlılığını  ve  kesinliğini  yitirirse  o  zaman  bi­
reylerden  birçoğu  kendilerinden  beklendiği  biçimde  dav­
ranmamaya  başlayacaklar,  o  zaman  da,  o  toplumun,  o 
belirli  düzen  içinde  yaşamını  sürdürmesi  tehlikeye  dü­
şürülmüş  olabilecektir.  Kuşkusuz  toplumlar  bu  toplum­
sal  karakteri  bireylere  zorla  kabul  ettirmek  ve  bu  top­
53


lumsal  karaktere  bağlılığı  sürdürebilmek  konusundaki 
tutumlarındaki  katılık  bakımından  birbirlerinden  fark­
lılıklar  gösterirler  ama  her  toplumda  tabular  vardır  ve 
bu  tabulara  karşı  çıkmanın  bedeli  toplum  dışına  atıl­
maktır.
İkinci  soru  birey  toplumun  dışına  atılmak  tehlike­
siyle  karşılaşınca  neden  o  kadar  korkuyor,  yasaklanmış 
içtepilerin  bilincine  ulaşmasına  niçin  izin  vermiyor?  Bu 
soruya  karşılık  vermek  için  başka  bir  yerde  ayrıntılı 
olarak  yazmış  olduklarımı  kaynak  olarak  alıyorum  (n). 
Özet  olarak  şöyle  diyebiliriz  :  İnsan  bütün  bütün  aklını 
yitirmedikçe  şöyle  ya  da  böyle  öteki  insanlarla  ilişkile­
rini  sürdürmek  zorundadır.  Tam  anlamıyla  öteki  insan­
larla  bağlantısızlık  o  kimseyi  deliliğin  sınırına  kadar 
getirir.  Hayvan  olarak  en  çok  korktuğumuz  şey  ölmek, 
insan  olarak  en  çok  korktuğumuz  şey  yalnızlığa  itil­
mektir.  Bu  korku  Freud’un  ileri  sürdüğü  hadımlık 
(castration)  korkusundan da daha önde  gelir,  tabu  olan 
duyguların  ve  düşüncelerin  bilince  ulaşmasına  izin  ver ­
mez.
Bu  durumda  bilincin  de  bilinçdışınm  da  toplumca 
koşullandırıldığı  sonucuna  varmış  oluyoruz.  Ancak  top­
lumun  koşulladığı  üç  tabakalı  süzgeçten,  yani  dilin, 
mantığın  ve  toplumsal  tabuların  süzgecinden  geçebilen 
düşünceler  ve  duyguların  ayırdında  olabiliyorum.  Bu 
süzgeçten  geçemeyen  yaşantılar  bilince  ulaşamıyor;  bi- 
linçdışmda  kalıyor  (ls).
(17)  Bu  düşünceleri  incelemiş  olduğum  «Escape  from  Freedom » 
(Özgürlükten  Kaçış)  (New  York,  Rinehart,  1955)  ve  «T7ıe  Sane 
Society»  (Esenlikli  Toplum)  (New  York,  Rinehart,  1955)  adlı  yapıt­
larımla  karşılaştırınız.
(18)  Bilince  böyle  çözüm  getirilmesi,  şu  sözlerinde  özetlediği  bi­
çimiyle  Karl  Marx’m  da  aynı  sonuca  vardığını  gösteriyor:  «insan -
54


Bilinçdışının  toplumsal  yapısıyla  ilgili  olarak  iki  ni­
telik  üzerine  eğilmek  gerekiyor.  Bunlardan  birincisi  pek 
açık  olarak  görülen  bir  şey  :  Bu  da  toplumsal  tabular­
dan  başka  bir  de  bu  tabuların  bir  aileden  ötekine  de­
ğişen  bireysel  önem  ve  ağırlıkları  olması;  çocuk  bazı 
yaşantıların  özellikle  bireysel  olarak  kendi  ailesi  için 
tabu  olduğunu  farketmiş  olduğundan,  aile  dışında  bıra­
kılmak  korkusuyla,  baskı  altına  alınmış  toplumsal  ta­
bulara,  ek  olarak,  süzgecin  bireysel  yanının  bilince  ulaş­
masına  izin  vermediği  bu  duyguları  da  baskı  altında 
tutar.  Öbür  yandan  öyle  ana  babalar  da  vardır  ki  açık 
düşünceli  oluşları  ve  çocuklarına  fazla  baskı  yapmama­
ları  nedeniyle  toplumsal  süzgecin  (ve  Superegonun)  ge- 
çirmezliğini  azaltmış,  darlığını  genişletmiş  olurlar.
Öteki  nitelik  daha  karmaşık  bir  olguyla  ilgili...  Biz 
yalnız  toplumsal  örneğe  uymayan  kıpırdanmalar  üze­
rine  baskı  yapıp  onların  bilince  ulaşmasını  engellemek­
le  kalmıyoruz,  öbür  yandan  da  tam  insan  olarak  büyü­
me  ve  biçim  alma  ilkesiyle  çelişen,  kişiliğin  son  dere­
ceye  kadar  gelişmesi  amacı  için  sesini  yükselten  insancı 
vicdanla  çelişen  kıpırdanmaları  da  baskı  altına  alıyo­
ruz.
Yıkıcı  tepiler,  ana  karnına  geri  dönme  ya  da  ölmek 
isteme  tepişi,  yakınlık  duyduğu  kimseleri  yemek  iste­
me  tepişi,  bunlar  ve  bunlar  gibi  daha  pek  çok  gerileme 
tepileri,  toplumsal  karaktere  ister  uygun  düşsün  ister 
düşmesin  elbette  hiç  bir  koşul  altında  insan  yapısının 
özünde  var  olan  evrimin  hedefleriyle  uzlaşmaz.  Bir  be­
bek  emzirilmek,  kucakta  taşınmak  istediği  zaman  bu 
olağan  bir  istektir.  Yani  çocuğun  içinde  bulunduğu  ge-
larm  yaşama  biçimlerini  belirleyen  bilinçleri  değildir.  Bunun  tersine 
toplumsal  yaşama  biçimleri  bilinçlerini  biçimleyip  belirliyor»  «Zur 
Kritik  der  Politischen  Oekonomie»  (Berlin,  Dietz,  1924,  Önsöz  S.  IV).
55


Yüklə 136,65 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə