üşme aşamasına bu istek uygun düşer, ama yetişkin
bir kimse aynı şeyi istediği zaman, o kimseyi hasta say
mak gerekir. O kimsenin bu isteği yalnızca geçmişin
etkisinden ileri gelmiyor da tüm ruhsal yapısının ne
den olduğu bir durumdan ileri geliyorsa o kimse şu
anda hangi noktada olduğunu ve hangi noktada olması
gerektiğini hissetmiş olmalıdır. Hangi noktada olması
gerekliliğinden söz ettiğim zaman bunu ahlaksal anlam
da bir gereklilik olarak değil ama kromosomlarda var
olan ve gelecekteki gelişiminde fizik biçimini, gözlerin
rengini vb. şeyleri belirleyen evrimin hedefi gibi bir
anlamda kullandım.
İnsan yaşadığı toplumsal grupla bağlarını koparırsa
tam bir yalnızlığa itilmekten korkuyor, bu korkusu ne
deniyle de «düşünülmemesi gerekli olan şeyleri» düşün
mek yürekliliğini gösteremiyor. Ama insan bir yandan
da kendi içinde varlığım sürdüren vicdanının simgele
diği insanlığından da uzaklaştırılmak istemiyor. Bütün
bütün insanlığından soyutlanmak da gerçekten ürkü
tücü. bir şey. Gerçi tarihsel kanıtlar gene de toplumun
dışına sürülmekten daha az ürkütücü olduğunu ortaya
koyuyor. Yeter ki tüm toplum insanlık dışı davranış
ilkelerini benimsemiş olsun. Bir toplum insancı yaşam
ilkelerine yaklaştıkça toplumdan ya da insanlıktan
uzaklaşmak durumlarından ya biri ya ötekiyle karşılaş
mak gibi çelişkiler azalmış olur. O toplumun amaçla
rıyla insancı amaçlar arasındaki karşıtlık çoğaldıkça
iki çekinceli kutup arasında yalnızlığa itilmek korkusu
içinde insan kendini paralar durur. Söylemeye bile ge
rek olmayan bir nokta da şu; bir kimse aydın olma
ve ruhsal gelişme durumuyla insanlıkla bir bütünleşme
sağlayabildiği oranda toplum dışına itilmeye daha ko
lay katlanma gücü gösterebilir. Bunun tersine, insan
lıkla bütünleşmeyi sağlayamayanlar, toplum dışına itil-
56
meye katlanamazlar. Bir kimsenin vicdanının doğrul
tusunda davranabilme yeteneği o kimsenin kendi top- i
lumunun koyduğu sınırları aşıp bir dünya vatandaşı,
bir kozmopolit olabilmesine bağlıdır.
Birey kendi kültürünün örneklediği kalıplarla bağ
daşmayan düşünce ve duyguların bilincine ulaşmasına
izin veremez. Bu nedenle de bunları baskı altında tut
maya zorunludur. Konuya biçimsel açıdan bakınca bi
linçli olan ve bilinçdışı olan şeyler (bireysel ve aile
koşullamalarıyla ve insancı vicdanın etkileriyle birlik
te) toplumun yapısına ve o toplumun örneklediği dü
şünce ve duygulanma kalıplarına göre şekil almış olu
yor. Bilinçdışının içeriği konusuna gelince, bu konuda
hiç bir genelleştirme yapılamaz. Yalnız söylenebilecek
tek şey, her zaman tüm karanlık ve aydınlık yanlarıyla,
tüm olanaklarıyla insanın bütünlüğünü yansıttığıdır;
her zaman varoluş sorununun ortaya çıkarabileceği
sorulara insanın verebileceği çeşitli yanıtların özü ora
da vardır. Hayvansal yaşama dönüş eğiliminde olan en
aşın biçimde gerilemeye dönük, en uçtaki kültürlerde
bu gerileme isteği öteki isteklere baskın çıkar ve bilinç
lidir. Buna karşın bu düzeyi aşma konusundaki her tür
çabalamalar baskı altına alınmıştır. Gerileme düzeyin
den manevî gelişim amacına yönelen kültürlerdeyse
karanlığı simgeleyen güçler bilinçdışmdadır. Ama han
gi kültürde olursa olsun insanın içinde her yöne geliş
me olanakları vardır. Bir yandan tarih öncesi insan,
yırtıcı hayvan, yamyam, puta tapan insan ama öbür
yandan da akıl, adalet ve sevme yeteneği de olan aynı
insan... Öyleyse bilinçdışının içeriği ne iyi ne de kötü,
ne akılcı ne de akıldışı, hem biri, hem de öteki, her şey,
insan olan her şey var içinde, Bilinçdışı, insanın top
lumla ilgili küçük parçacığı dışında kalan bütünlüğü
dür. Bilinçse insanın toplumsal yanı, bireyin istese de
57
istemese de kendisini içinde bulduğu tarihsel durumla
rın meydana getirdiği rastlantısal sınırlamalardır. Bi-"1;
linçdışı kökü evrende olan insanı, evrensel insanı yan
sıtıyor. İnsanın içindeki, bitkiyi, hayvanı, özü yansıtı
yor; insanlığın ilk ortaya çıktığı güne kadar geçmişini
yansıtıyor; insanın tam olarak insan olacağı güne ka
dar geçecek geleceğini yansıtıyor; doğanın insanlaşacağı
ve insanın da doğalaşacağı güne kadar geçecek geleceği
yansıtıyor.
Bilinci ve bilinçdışım böylece tanımladıktan sonra
bilinçdışım bilince çıkarmak ya da bilinçdışmın bilince
çıkmasını önleyen baskıların yok edilmesi sözleriyle ne
anlatmak istediğimizi inceleyelim.
Freud’un düşüncesine göre bilinçdışım bilince çıkar
manın gördüğü işlev sınırlıdır. Öncelikle Freud, bilinç-
dışının başlıca içeriğinin, uygar toplumla uzlaşmadığı
oranda baskı altma alman içgüdüsel isteklerden oluş
tuğunu varsayıyordu. Freud yakın akrabalar arasında
cinsel ilişki isteği gibi, hadımlık (castration) korkusu,
erkek cinsel organına sahip olmamaktan duyulan ezik
lik vb. gibi belirli bir bireyin yaşam öyküsünde bastı
rılmış tek tek konularla uğraştı. Bastırılmış tepinin bi
lince çıkabilmesi olayını da sonunda üstün gelen Ego’-
nun bilince çıkabilen tepi üzerinde egemenliğini sağla
yabilmesi biçiminde yorumluyordu. Kendimizi Freud’un
belirli sınırları olan düşüncelerinden sıyırabilir de yu-
1
karda sunduğumuz biçimiyle konuya bakabilirsek o za
man Freud’un bilinçdışmın bilince dönüştürülmesi (Id’-
in Ego’laştırılması) konusundaki amacı daha geniş, da
ha derin bir anlam kazanmış olacaktır. O zaman bilinç-
dışını bilince çıkarmak insanın evrenselliğini bir dü
şünce olmaktan çıkaracak, camlı bir yaşantı durumuna
getirecektir; insancılığı bir yaşantı olarak gerçekleştir
m ek demek olacaktır.
58
Dostları ilə paylaş: |