158
Rojava’nın Kürt-Türk İlişkilerine Etkileri
ve Demokratikleşme Sürecindeki Rolü
Dicle Amed
Devletçi uygarlığın
Ortadoğulu kişilik gerçek-
liğine iliştirdiği uğursuz bir karakter vardır; o da
doğrularında tereddüde düşme ama yanlışların-
dan asla şüphe duymamasıdır. Bu kişilik yapısı
uygarlığın başlangıcından bu yana doğu dogma-
tizminin iflah olmaz bir tekrarı biçiminde olagel-
miştir. Bu şüphesizlik hali, jeolojide uyumsuzluk
diye tanımlanan duruma benzemektedir. Kat-
manlar arasında aykırı tabakalanma düzlemine
ve bu düzlemlerin çökmeler yaşamaması sonucu
aşınmaların, yarılmaların, çatlakların meydana
gelmesine uyumsuzluk denir. Çarpıcı yanı ise, bu
uyumsuz yüzeylerin, katmanların kendi zamanı
içinde önemsiz görülen onlarca yıllık birikim
sonucu kesikler halinde meydana gelmesidir.
Uyumlu katmanlar arasında ince, eğri, uyumsuz
tabakaların oluşturduğu çatlaklar ve yarıklar bü-
yük hareketlerin nedenidir. İktidar katmanları
Ortadoğu’da kendisinden o denli emin ve uyum-
lu, kendi zaman bilinci o denli büyük, şüphesiz
ve aşılmaz
bir güven ile körelmiştir ki, o uyum-
suzlar zamanının yarıklarından doğan hareketi
küçümser. Bu nedenledir ki, Rojava Devrimini
küçümseyenler ve onun harekete geçirdiği yarık-
ların depremini tereddüt ile karşılayanlar hala
bu uyumsuzluk şaşkınlığının şoku içindedirler.
Ondan dolayı da Rojava bir doğru iken tereddüt-
le karşılandı, iktidar hedefli rejim ve muhalefet
yanlıştı ama gücünden şüphe bile duyulmadı.
Ortadoğu’nun bu gerçekliğine rağmen doğ-
rulara tereddütsüz inanç, yanlışlara büyük şüp-
he şartı ve itirazı ile yaklaşan Kürt Halk Önderi
Abdullah Öcalan, 2013 Newroz ’unda demokra-
tik çözüm çağrısını demokratik Ortadoğu pers-
pektifine yerleştirerek yaptı. Rojava Devrimi’nin
Ortadoğu gerçekliği içinde taşıdığı öneme ve
değişim rolüne dönük derin öngörüsü,
Kürt ve
Türk ilişkilerini, Kuzey devrimini Rojava eksenli
bölgesel değişim-demokratikleşme programına
kavuşturmasına neden oldu.
Rojava Devrimi, bölgesel ulus-devlet statü-
kosunun yıkılışını ve Demokratik Modernite
çözüm imkânını temsil ediyordu. Olasılıkların
yüksek artış gösterdiği, zamanın yöntemde tek-
liği değil çokluğu arzuladığı, varoluşun potan-
siyel eğilimlerinin doğru seçim yeteneğine göre
gerçeklik bilgisini kazanacağı bir kaos aralığıy-
dı. Bu kaos aralığından bir demokratik uygarlık
çözümünü gerçekleştirmek ise en güçlü olasılık-
tı. Demokratik çözüm sürecinin ‘Üçüncü Yol’
biçiminde açığa çıkması demokratik uygarlık
paradigmasının doğası gereğiydi. Çünkü Tunus
ve Mısır halk ayaklanmalarının devrimci yönü,
darbeler, Libya ve Suriye iç savaşları ve muhale-
fetin yozlaştırılması ile çarpıtılmış, yeniden ge-
leneksel iktidarın ve kapitalist hegemonya güçle-
rinin tahkim edilme sürecine dönüştürülmüştü.
İktidarcı İslam yapılarını
çelişkinin yönünü sap-
tırma temelinde kullanma ve dinsel suni sorun-
lar üreterek Kapitalist Modernite’ yi bir alternatif
olarak yeniden güncelleme politikasının içerdiği
tehlikenin büyüklüğü, demokratik çözüm çağrı-
sının bir Ortadoğu çözüm çağrısı olma özelliğini
açığa çıkarmıştır. Aynı zamanda Ortadoğu De-
mokratik Modernite güçleri, iktidar katmanları
arasında sıkışmış o derin uyumsuzlar hareketi
bir defa depremini başlatmış ve uzanacağı yönü
aramaktaydı. Bu anlamda, Rojava devriminde
demokratik uygarlığın demokratik ulus çözü-
münü, Demokratik Modernite güçlerinin de-
mokratik özerk sistem modelini alternatif tarih-
selleşmeye kavuşturmak gerekmekteydi. Tekliğe
karşı farklılık ve çokluk, savaş ve çatışmaya karşı
demokratik uzlaşı, devletçi yapılanma
yerine
özerk yönetim ilkelerine dayalı çözüm alternatifi
gerçeğin duyduğu ihtiyacın kendisiydi.
Kürt halkının bu anlamda Ortadoğu’da üstle-
neceği rol, Rojava Devrimi üzerinden tüm Orta-
doğu halkları ile demokratik ulus eksenli ilişkile-
ri modelleştirerek, dini gerçek kültürel anlamına
kavuşturup demokratikleştirerek, kadın özgür-
lükçü demokratik toplumsallığı geliştirerek ve
demokratik özerk birliği inşa ederek bunu evren-
sellikle buluşturacaktı. Parçadan bütüne varma
yöntemi üzerinden bugün gelinen konum itibarı
ile Rojava’ da evrenselini gerçekleştirerek parçayı
belirleme yöntemine dönüşmüştür. O nedenle de
Rojava Devrimi, temsil ettiği bölgesel değişim ve
statükonun yıkılış zamanı, coğrafik tarihselliği-
nin bir kırılma kuşağı olma özelliği ile bir parça
159
olmanın çok dışına çıkmıştır. Yani, Kürtler bir
Ortadoğu çözüm sürecini Rojava devrimi ile ger-
çekleştirdikleri oranda diğer parça devrimlerini
de belirlemiş olacaktır.
Bu neden ile Kürt-Türk,
Kürt-Arap, Kürt-Fars ilişkilerinin iç içe ve paralel
yeniden kurulacağı, Kürdistan gerçekliğinin bu
eksende bölgesel tanımının yapılacağı, birlikte
yaşamanın yeni tarifinin yeni bir Ortadoğu gele-
ceği anlamını temsil ettiği bir evrenselliktir. Kürt
Halk Önderi’ nin Özgür yaşam ve Demokratik
Kurtuluş çağrısını Newroz gününde ve tüm Or-
tadoğu’ ya hitap temelinde yapması, bu çağrı ile
demokratik çözüm sürecini ilan etmesi ve Rojava
Devrimi’ni ‘Üçüncü Yol’ perspektifine oturtması
evrenselliğin çağrısıdır.
Bu realite üç temel tarihsel arka plana dayan-
maktadır;
1. Ortadoğu siyasi haritasında Kürdistan,
Şam ve Bağdat arası coğrafya önemli bir özelliği
temsil etmektedir. Devletçi uygarlık Sümer orjin-
li gelişimini şu an ki Bağdat merkezli yayarken
çevreyi koloniler ile kuşatmaktaydı. Koloni kral-
ları Nemrutlar ve merkez devlet hükümdarları-
nın oluşturduğu iktidar katmanlarına o dönem
içinde verilmiş iki büyük Demokratik Modernite
tepkisi bulunmaktadır. Birincisi, İbrahim pey-
gamberin Urfa’ da koloni kralı Nemrut’a karşı
başlattığı başkaldırısı ve göç hareketidir. İkincisi,
Zerdüşt’ ün Asur hegemonyasına karşı geliştir-
diği felsefik ve dinsel hareketin Med uygarlığına
yol açması (Rojava ’da Mittani)ve Kawa önder-
liğinde Asur egemenliğinin yıkılmasının başa-
rılmasıdır. Direniş kültürüne dayalı
inanç hare-
ketleri Êzidİîlik, Zerdüştîlik, Yaresanîlik, İbranî
dinler biçiminde gelişmiştir
2. Batı Roma imparatorluğunun ve Yahu-
di iktidarın acımasız saldırılarına maruz kalan
İsevi hareketin merkez kaç tavrına yol açması ve
İsevilerin Musul, Şam, Antakya, Tarsus, Mardin
hattında üslenip Anadolu’ya yayılmalarıdır. İsevi
hareketin Ortodoks, Süryani, Nesturi, Keldani
çeşitleri biçiminde kültürleşmesi bu temelde ge-
lişir.
3. İslami uygarlığın gelişim süreci ve dev-
letleşme karakterine reaksiyonun açığa çıktığı
hattır. Birincisi, Mekke iktidar güçlerinin çatış-
masının taraflarından Muaviye ve Yezit Şam’ı ha-
lifeliklerinin başkenti ilan etmişlerdir. Kerbela’da
sembolize edilen direniş ve Şam merkezli zulüm
Bağdat, Şam ve Kürdistan üçgeninde Alevilik ha-
reketinin gelişmesi ve büyümesine neden olmuş-
tur. Merkez uygarlığın çevreleme hareketinin ve
demokratik uygarlık güçlerinin uyumsuzluğun-
dan doğan direniş kültüründe Mezopotamya’nın
ve Akdeniz hattının tarihsel kırılma kuşağı olma
özelliği tekrar açığa çıkmaktadır. PKK hareke-
ti ve Önderliği, zamanın Ortadoğu demokratik
uygarlığının Önderliksel çıkışını yaptığı Rojava
toprağında, DAİŞ’ in Irak Şam İslam Devle-
ti stratejisi ve planının
hayata geçirilmesi basit
düşünülmüş bir olay değildir. Uygarlıkların ça-
tışma kuşağında, iktidarlaştırılmış İslam’ın ye-
niden hegemonyasını tesis etmeyi amaçlayanla-
rın tarih anlayışını temsil ettiği kadar, kapitalist
hegemonyanın bu kuşak üzerinden sistem kuru-
luşunu sağlaması ve bu Demokratik Modernite
önderliğini ve paradigmasını kendisi için büyük
tehlike görmesi ile alakalıdır. Merkezine kadın
devrimini yerleştiren PKK önderliğinin özgür-
lük paradigması, ataerki-devlet-sömürge üreten
iktidarı hedeflemektedir ve bu kapitalizmin var-
lığına dönük bir tehdittir. Bu nedenle tüm devlet-
çi uygarlık güçleri Rojava Devrimi’ne bir saldırı
hareketi başlatmıştır.
Kapitalizm el koyma ve talan etme ekono-
misini ataerki üreterek gerçekleştirir. Ortadoğu
avcı ve çoban erkeği ilk ataerkil birikimini, öldü-
rücü avlanma tekniğini kadına el koyma amacı
ile kullandığında oluşturmuş bir coğrafyadır.
Kadını mülk kıldığı oranda fazla zamana, eme-
ğe, üretici güç olarak kendini yeniden üretme
imkânına sahip olan erkek, Neolitik birikime el
koymak için de önce kadına el koyma ve mülk
etme sürecini tamamlayarak hazırlanmıştır. Aile
ve ataerki örgütlenmeden birikime el koyamayan
erkek,
tarihin ilk kapitalisti, toplumsal birikime
el koyan kapitalizmin ilk sistem örneğidir. Doğu
devlet geleneğinde fethettiği ülkelerin kadınları-
na el koyduğu, kadınları cariyeleştirdiği ve kö-
leleştirdiği oranda başarılı olduğunu düşünme
vardır. Çünkü kadını ilksel birikim nesnesi kıl-
dığı oranda toplumsal birikim sürecini geliştire-
bileceğini icat eden aklın sahibidir. Bu neden ile
mukaddimelerde kadının fahişeleştirilmesi, aile-
de çok eşlilik, cariyelik, kölelik Ortadoğu devlet
sisteminde kurumsal temelde yetkinleştirilmiş-
tir. Kral Süleyman’ın gücünü yüzlerce cariye ile
tanımlaması, İbn-i Rüşd’ ün cariyeliği devlet ça-
lışması olarak ele alması, Osmanlı’da fethin cari-
yeleştirme ile sembolize
edilmesi doğunun kapi-
tal yöntemidir. Kadının sermaye ve servet demek
olduğunu vurgulamak için sarayların, hanelerin
cariye sayıları belirtilirdi. Batı kapitalizminin he-
gemonik sistem gücü karşısında zayıf kalan Or-