Büyük Dinleri Tanımak


İnsanın Helakı ve Kurtuluş Doktrini



Yüklə 379,11 Kb.
səhifə42/52
tarix01.08.2018
ölçüsü379,11 Kb.
#59924
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   52

6. İnsanın Helakı ve Kurtuluş Doktrini


Dinlerin asıl endişesi insanın helak olması ve kurtuluşu konusudur. Hak ve batılı tanıma kurtuluş yolunu açar. Bu nedenle dinler hak (ve batıl) inançların fihristini kendi takipçilerine sunar ve böylece onların kendi inançlarını onlar doğrultusunda düzenlemelerini sağlar. Medrese ilimlerinden olan teoloji ilmi de burada ortaya çıkmaktadır.

Fakat üniversite ilimlerinden olan dinler bilimi, dini inançların hak veya batıl olduğuyla hiçbir işi olmaz ve sadece o inançları açıklamakla yetinir.

Çeşitli dinler insanın helak olmasında ve onun kurtuluşa ihtiyacı olduğundan söz etmişlerdir. Allah da Tin suresinde insanın helak oluşundan ve onun en aşağılık duruma düşmesinden açıkça bahsetmiştir. Günümüzde hümanizmin gündem edilmesiyle insanın helak olması konusu önceki önemini kaybetti ve çeşitli dinler, insanın durumunun diğer yönlerine teveccüh etti. Günümüzde Yahudiler ve Hıristiyanlar insanın Allah şeklinde[1] yaratılışına ve Müslümanlar insanın Halifetullah makamına ve değerine[2] vurguda bulunmaktadırlar.

Her din akli ve nakli delillerle kurtuluşun kendisine has olduğunu savunur. Kimi zaman da zaruret halinde insanların gönlünü alabilmek için bu sınırı biraz genişletir. Hıristiyanlar sürekli şunu derler:

“Hıristiyan toplumunun dışında bir kurtuluş yoktur.”[3]

Petrus’un dilinden Hz. İsa hakkında şöyle dediği nakledilmiştir:

“Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiç bir ad yoktur” (Elçilerin işleri, 4:12).

Biz Müslümanlar da İslami temellere uygun olarak kurtuluşun İslam dinine has olduğuna yakin etmeliyiz:

 وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ دينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى الْاخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرينَ 

“Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse, ondan asla kabul edilmeyecektir ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardandır.” (Âl-i İmran/85)



[1] “Allah, Âdem’i kendi şeklinde yarattı” (Yaratılış, 1:27 ve 9:6). Bunun benzeri ifadeler nebevi hadiste geçmiştir: “Allah Teâlâ Âdem’i kendi suretinde yarattı.” Bu hadisin tefsiri için bak. Bihar’ul Envar, c.4, s.11-14 ve İmam Humeyni’nin 40 hadis şerhi, 38. hadis.

[2] Bakara/30, İsra/70.

[3] “Extra ecclesiam nulla salus.”

7. Arınma


Bütün dinler insanlardan ahlaki bir yaşam sürmelerini isterler ve onların emirleri insanları ıslah etme yönünde düzenlenmiştir. İnsanlar da bu dünyada o emirlere uyarak bir miktar arınırlar.

İmam Rıza (as), İmam Seccad’dan (as) şöyle rivayet etmiştir:

“Mısır Azizinin hanımı[1]Hz. Yusuf’u baştan çıkarmaya çalışırken bir örtüyü alıp evde bulunan putun üzerine örttü. Hz. Yusuf bunun sebebini sorunca o şöyle dedi: “Bu puttan hayâ ediyorum ve bizi görmesini istemiyorum.” Hz. Yusuf ona şöyle buyurdu: Sen idraki olmayan bir puta karşı hayâ ederken, ben nasıl yaratıcının ve insanların rabbinin karşısında hayâ etmem!”[2]

Günahı itiraf etmek, Ortodoks ve Katolik keşişleri nezdinde toplum içerisinde günahın azalması amacıyla yapılmaktaydı. Keşişler, piskoposlar ve papalar bile itiraf ayinini yerine getiriyorlar. İslam’da, Yahudilikte ve Protestan Hıristiyanlığında günahın Allah’tan başkasına söylenmesi caiz değildir. Bu dinlerde günah sadece Allah’ın bizzat kendisine söylenmeli ve istiğfar edilmelidir.

Bütün dinler dünyayı hor ve karanlık olarak nitelemiştir.[3] Dinler, insanları dünyayı terk etme derecelerine davet etmektedir ve ruhbanlık bütün dinlere girmiştir. İslam’ın temelinde ruhbanlık yoktur.[4] Ancak Müslümanlardan bazıları her ne kadar Masum İmamlar ve din âlimleri onları bu işten sakındırsalar bile ilk dönemlerden itibaren ruhbanlığa yüz tutmuşlardı.[5]

Hıristiyanlığın şeriatı olmadığı meşhurdur. Gayet açıktır ki Hıristiyanlık ve diğer dinlerin hiçbiri adam öldürme, hırsızlık, zina, yalan, gıybet, iftira ve buna benzer ahlaki günahları caiz bilmez ve bu günahlara karşı oldukça hassasiyet gösterir. Evet, domuz etinin haram olması gibi kulluktan dolayı yapılan şer’i kanunların bir miktarının Hıristiyanlık ve diğer dinlerden bazılarında yeri yoktur.

Mesih’in insanların günahları için feda olması da günah işlemeyi caiz kılmaz. Tıpkı İslam’da Allah’ın rahmet ve bağışlamasının ve evliyaların şefaatinin günah yolunu açmadığı gibi.[6]

Bu ahlaki günahlardan kaçınmak, bazı Hıristiyanların arınmasına neden olmuştur.



[1] İslam kaynaklarında bu kadının adı Züleyha olarak geçer.

[2] Bihar’ul Envar, c.12, s.266.

[3] Bununla birlikte bütün dinlerin hedeflerine ulaşma yolunda çeşitli finans kaynakları vardır. Bu kaynaklar çeşitli şekillerde kullanılmaktadır. İlginç olan şudur ki insanlar din için para verdikçe o dine daha bağlı oluyorlar. Esasen insanlardan daha fazla para alan bir din veya mezhep daha başarılıdır.

[4] “Şüphesiz ki ümmetimin ruhbanlığı Allah yolunda cihattır.” (Nebevi hadis: Bihar’ul Envar, c. 8, s. 170.

[5] Bak. Nehc’ul Belağa, 209. Hutbe.

[6] Nakliye araçlarını sigortalatmak da kaza yapmak için bir izin değildir.

8. Din Değiştirmek


Dinlerin dünya coğrafyasında dağılımına kısaca baktığımızda onların giyim rengi gibi değil, deri rengi gibi dağıldıklarını görüyoruz. Bir bölge halkının deri rengi aynıdır ama giysilerinin rengi farklıdır. İnsan yaşamı boyunca çeşitli renklerdeki elbiseleri kullanır. Bazılarının kendileri, babaları, anneleri, çocukları, komşuları, hemşerileri ve aynı ülkeyi paylaştığı insanlar “Beyaz derili” veya “Siyah derilidir” ancak pek az kimse yıl boyu sadece beyaz elbise veya siyah elbise giyer. İnsanların dinleri ve mezhepleri de tıpkı deri rengi gibi onlara yapışmıştır ve onların kendi dinlerinden ayrılıp başka bir dine geçmeleri kolay olmadığı için bu duruma az rastlanır.

Dinler ve mezhepler toplumsal, siyasi, askeri ve duygusal olayların tarihte ve coğrafyada sabitlediği dindarlar okyanusudur. Bu okyanuslardan bazı damlalar da zaman zaman başka okyanuslara sıçramaktadır. Alıcı okyanuslar yeni damlalara bir mücevher kadar değer vermekte ve onların kendi aralarındaki varlığıyla iftihar etmektedirler.

Din değiştirenlerin üzerinde yapılan incelemeler, onların çoğunun avam kesimden olduğunu, terk ettikleri din ve yeni kabul ettikleri din hakkında da uzmanlıkları olmadığını göstermektedir. Bu yüzden bir din âliminin kendi dinini bırakıp başka bir dine geçmesi oldukça nadir yaşanır. Cizvit rahibi Thomas Michael şöyle yazmıştır:

“Aslında tarihten edindiğimiz bilgiye göre kendi dinine ve manevi konulara ihlâsla bağlı olan Hıristiyan ve Müslümanların başka bir dine geçmesi oldukça azdır. Geçmişte ve günümüzde bazı kimselerin evlilik, iş seçimi, kültür seviyesinin yükselmesi veya toplumsal baskılar gibi nedenlerden dolayı dinini bırakıp başka dine geçtiği doğrudur. Ancak dinine tam anlamıyla bağlı olup da başka dine geçenlerin sayısı fazla değildir.”[1]

Gayet açıktır ki, dinler arası bu açıklama bir dinden çıkıp başka bir dine geçmek hususunda dinlerin teolojisinde kesinlikle kabul edilmez. Din değiştirme girişimi her dininin teolojisinde incelenir ve kendi dininin hak, diğer dinlerin batıl olduğu konusu ispatlanır.

Dinlerin çoğu yeni gelenleri kabul etmektedir. Ancak bazı dinler de vardır ki, bir kimse o dine girmek isterse din mensupları onu kabul etmezler. Lübnan Dürzîleri ile İran ve Irak Sabiileri gibi. Bu dinler açısından bu dine girecek kimsenin liyakati dünyaya gelirken bu dine mensup bir aileden gelmesiyle olur.

Yeni gelenleri kabul eden dinlerin genellikle tebliğleri vardır. Ancak tebliğleri olmadığı halde yeni geleni kabul eden dinler de vardır. Tıpkı Yahudilik gibi.

Hıristiyanlık başından beri sıkı bir tebliğ dini olmuştur. Bu dinin tebliğcileri dünyanın dört bir köşesine gitmiş ve bir takım başarılar elde etmişlerdir. Onlar çeşitli kavimlerin dillerini öğrenmekte, Kitab-ı Mukaddes’in tercümesinde ve o dillerde rengârenk tebliğ kitapçıkları hazırlama hususunda oldukça çalışkandırlar. Sömürgeci devletlerde her zaman bu misyonerlik faaliyetlerini desteklemişlerdir.

Hıristiyan tebliğcilerinin çoğu Protestanlardır. Onlar hastane, okul ve eğlence merkezleri kurarak insanları Hıristiyanlığa davet ederler. Bu arada çekici radyo ve televizyon programları da kullanılmaktadır.

Yahudilikten çıkmak mümkün değildir. Çünkü Yahudilik etnik bir dindir. Dolayısıyla etnik kökenini ve bunun gereksinimlerini kendinden atmak mümkün değildir. Şu halde Yahudilikten başka bir dine geçen bir kimse Yahudiler açısından hala Yahudi’dir ve sadece günah işlemiştir. Hıristiyanlıktan çıkmak, ister kendi isteğiyle ve ister icbar yoluyla olsun mümkündür. Çünkü Hıristiyanlıkta takiye yoktu. İslam’dan çıkmak sadece kişinin kendi isteğiyle olur. Takiye kuralından dolayı zorlamayla ondan çıkmak mümkün değildir. Doğu dinleri ise dinlerin birleşmesini mümkün görmektedir.



[1] Kelam-ı Mesihi, s.16-17.

Yüklə 379,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə