125
fikirler beyan edilmiş, bilhassa batılı müşteşrikler tarafından bu cereyanın dış kaynaklı
olduğu iddia edilmiştir. Bunlardan bir kısmı tasavvufun Hint menşeli olduğunu, bir
kısmı İran menşeli, bir kısmı Hıristiyan, Yahudi veya Yunan menşeli olduğunu, bir
kısmı da tasavvufun Yeni-Eflatuncu felsefeden kaynaklandığını iddia etmişlerdir. Bu
müsteşriklerden, bu sahada büyük bir otorite olan ve oldukça objektif kabul edilen
Louis Massignon, bütün bu görüşlerin yersiz olduğunu belirterek, tasavvufun esas
itibarıyla İslâmi menşeli olduğunu kabul etmiştir.
265
Profesör Massignon, bu konuyla
ilgili olarak şöyle demiştir: ―Tasavvufun kaynaklarını incelemek bahsine gelince, bu
incelemeyi tamamlamak ile aramızdaki mesafenin, henüz çok uzun olduğu beliriyor.
İlk İslâmcı ilim adamları, İslâm tasavvufunun en ileri devirlerinde en belli başlı itikadı
olan vahdet ile ehl-i sünnetin mezhebini birbirine uyarlamakta güçlük çekmiş
bulunuyorlar. Onun için bunlar tasavvufun daha sonradan İslâm‘a girmiş olduğu ve
bunun Şam ruhbaniyetinden (manastır hayatında), yahut Yeni-Eflatunculuktan, yahut
İran Zerdüştlüğünden, yahut Hintlilerin Vedasından alınmış olduğu kanaatindedirler.
Fakat Nicholson, tasavvufun İslâm‘a yabancı olduğu iddiasını çürütmüştür. Çünkü
İslâm‘ın doğuşundan başlayarak, İslâm mutasavvıflarına ait görüşlerin, bizzat İslâm
cemaatinin kalbi içinde Müslümanların Kur‘an ve hadis okumakla meşgul oldukları
sırada ortaya çıktığı görülmektedir.‖
266
Bu şekilde ne birçok müsteşrikin yaptığı gibi
tasavvufun menşei açıklanabilir, ne de tasavvuf tamamen gayr-i İslâmi‘dir denilebilir.
267
265
Mehmed
Nazmi Efendi, a.g.e., s.21.
266
Doğrul,
İslâmiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, s.16.
267
Bayrakdar, a.ge., ss.97-98.