133
Said’e göre, İbrânî ve Arap imajının birbiriyle neredeyse
aynîleştirilmesi suretiyle ortaçağ anti-Semitizmi anti-Arabizm ile içiçe
bir anti-İslamizm olarak devam etmiştir. Ortaçağlarda Yahudi ile
Müslümanı kendisine karşı müttefik düşmanlar olarak gören
Hıristiyan Avrupa, modern çağlarda daha renkli bir yaklaşımla Yahudi
ve Müslümanların problemlerini çözmeleri için ‘Barış Gücü’nü
kullanmaktadır. Ancak bu defa modern zamanların Hıristiyan Avrupa
- Müslüman Doğu ilişkilerinde bir başka problem kendini göstermekte
ve genelde gözlerden uzak tutulmaktadır: Bu problem, ‘Hıristiyan
Siyonizmi’ dir.
Anti-Semitizmin Anti-İslamizm ile paralel gelişimi ve
Oryantalizme dönüşümü, kendisini Avrupamerkezci (Eurocentric)
tarih anlatımında da gösterir. Avrupamerkezcilik, dünya tarihinin,
Avrupa tarihi etrafında mitolojik bir güçle yeniden kurgulanmasıdır.
Batı’nın atası Yunan miti
58
bir ‘Helleno-mani’ ye dönüşerek
Avrupamerkezciliğin temel taşı olarak sunulmaktadır. Avrupa-
merkezci (Euro-centric) tarih anlatımı, Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın,
kendi oluşumunda sınır-ötesi medeniyetlerin ve kolonizasyon-
öncesi/sonrasında sömürgelerin katkısını reddetme, ‘Avrupa
Medeniyeti Mucizesi’ efsanesine sıkı sıkıya sarılarak ‘kendi’ni ve
‘karşısındaki’ni tekrar tekrar bir karşıtlık içine konumlandırma
çabasının ikinci akademik yansımasıdır. Birincisi Oryantalizm’dir.
Oryantalist geleneği iyi anlamanın yolu bunun arkasındaki tarihi
anlatım kurgusunu kavramaktan da geçer. Bu kurgu, Avrupamerkezci
tarih anlatımıdır.
Bu bakış açısına göre, Avrupa’nın dîni sayılan Hıristiyanlık,
bireyi ve onun doğaya egemen olma yeteneğinin gelişmesine diğer
dinlerden daha fazla fırsat tanıdığı ölçüde kapitalizmin gelişmesine de
zemin hazırlamıştır. Buna karşılık, Konfüçyüsçülük, Taoculuk,
Hindûculuk, Buddhacılık, ve özellikle de İslâmiyet, ilerlemeye kapalı,
toplumsal değişmeye engel dinler olarak görülür. Modern/post-
modern küreselleşme ideolojisi, metafiziğin otoritesine son vermiş
olma iddiası taşımakla beraber, dînî ihtiyacı ortadan kaldıramamıştır.
Bu defa da dînî canlanışlar için yeni bir paradigma üretme çabasına
yönelmiştir: Fundamentalism - Köktendincilik.
59
Bu ise başka bir
58
M. Bernal (1998-çev.), Kara Atena: Eski Yunan Uydurmacası Nasıl İmal
Edildi?, İstanbul: Kaynak, s. 74-92 Gerçekten de bu mit, Martin
Bernal’in ‘Antik Yunan’ın Tezgahlanması’ adını verdiği ve ilginç bir
tutarlılık içerisinde medeniyet tarihi bağlamında anlattığı bir kurgudur.
59
1988 yılında Amerikan Bilim ve Sanatlar Akademisi tarafından bir proje
oluşturulmuş ve finanse edilmiştir. Fundamentalism Project, yani
Köktencilik Projesi adı verilen bu çalışma, 20. y.y.’da farklı dinlerde ve
134
kültürlerde seküler moderniteye karşı oluşan dînî canlanış/tepki
hareketlerini incelemek üzere yapılmış ve 5 dev cilt halinde
yayınlanmıştır. Serînin Köktenci Hareketler Üzerine Bir İnceleme
(Martin E. Marty and R. Scott Appleby (eds.-1991) Fundamentalisms
Observed, Chicago: University of Chicago Press) adlı birinci cildinde,
Hıristiyanlık, Yahudilik, İslam, Hinduizm, Sihizm, Budizm ve
Konfüçyanizm dinlerindeki muhtelif hareketler incelenmektedir.
Köktenci Hareketler ve Toplum: Bilim, Aile ve Eğitim’de Yeniden
Canlanış (Helen Hardacre, Everett Mendelsohn, and Majid Tehranian
(eds.-1992) Fundamentalisms and Society: Reclaiming the Sciences, the
Family, and Education, Chicago: Chicago University Press) adlı ikinci
ciltte, İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik dinlerinde ‘köktenci’
(fundamentalist) hareketlerin dünya görüşlerinin, bilim, teknoloji, aile,
kadın ve eğitim konularındaki yansımalarına örnekler verilmektedir.
Üçüncü cilt, Köktenci Hareketler ve Devlet (H. Garvey, Timur Kuran,
and David C. Rapoport (eds.-1993) Fundamentalisms and the State:
Remaking Polities, Economies, and Militance, Chicago: Chicago
University Press) adıyla çıkmıştır. Bu ciltte, Müslüman, Yahudi,
Hıristiyan, Hindû, Sih, ve Budist geleneklerdeki muhtelif hareketlerin,
ilgili ülkelerdeki hukuk, ekonomi, ve sosyal çatışma konularına
yaklaşımları tahlil edilmektedir. Köktenciliğin Oluşumu: Hareketlerin
Dinamik Karakterleri (Nancy T. Ammerman, Robert Eric Frykenberg,
Samuel C. Heilman, and James Piscatori (eds-1994) Accounting for
Fundamentalisms: The Dynamic Character of Movements, Chicago:
Chicago University Press) diye çevirebilecek dördüncü cilt, ‘köktenci’
hareketlerin yapısal özellikleri ile değişen dünyagörüşleri, ideolojileri ve
programları arasındaki ilişkileri, sonuçta içinde yaşadıkları toplumlardaki
değişimler hakkında evrimci ya da devrimci mi, aktivist ya da pasivist mi
olarak ele aldıkları noktasından inceleme iddiasındadır. Son cilt,
Köktenci Hareketler: Bir Karşılaştırma (Marty, Martin E. and R. Scott
Appleby, (eds.-1995) Fundamentalisms Comprehended, Chicago:
Chicago University Press.) önceki ciltlerde verildiği düşünülen bilgiler
temelinde farklı dinlerdeki ve medeniyetlerdeki ‘dînî canlanış hareketleri’
üzerine küresel bir açıklayıcı model ortaya koymaya teşebbüs etmektedir.
Bu teşebbüs, bizzat köktendincilik kavramının dînî hareketleri
açıklamada ne kadar yetersiz ve subjektif olabileceğine de kısmen işaret
etmektedir. Bu son nokta, Batı’daki, özellikle Amerika’daki bazı
akademisyenlerce de dile getirilmektedir. Örneğin meşhur Amerikalı
İslamolog Prof. John Esposito, seküler moderniteye epistemolojik ve
sosyolojik eleştiri yönelten dînî canlanma hareketlerinin, dünya medyası
ve siyasal güç odaklarınca, devre dışı bırakılmaya çalışılarak seslerinin