119
Edward Said ‘Orientalism’i yazarken ‘anti-Semitizmin tarihini
yazdığını farkettiğini’
3
söylemiştir. Bir başka ifadeyle, Yahudi-
Hıristiyan ilişkilerinin tarihini inceleyen bir kimse, kendisini Anti-
Semitizmin tarihini okurken bulur.
Yahudi-Hıristiyan ilişkileri denilince akla önce Anti-Semitizm
gelmektedir. Hıristiyanlığın I. yüzyılından günümüze kadar geçen
2000 yıllık süreçte, yani Yahudi-Hıristiyan ilişkilerinin
şekillenmesinde ve anti-Semitizmin ortaya çıkışında şüphesiz teolojik
yani inançlarla ilgili ihtilaflar kadar, sosyal, siyasal ve hatta ekonomik
faktörler de birlikte düşünülmelidir. Batı Hıristiyan geleneğindeki
Yahudi düşmanlığının sebepleri incelendiğinde dört başlık ortaya
çıkmaktadır. (1) Dînî sebepler : Yahudilerin Hz. İsa’yı öldürdüğü veya
öldürttüğü inancı (deicide charge) ve Hz. İsa’nın ‘İkinci Gelişi’nden
önce tüm Yahudilerin ya Hıristiyan olmaları ya da ya da Deccal
tarafından yok edilmelerini öngören Hıristiyan Mesîhî inanç.
4
(2)
Ekonomik sebepler: Yahudilerin ekonomik rekabette önde oluşları ve
‘faizli borç verme’ uygulamaları.
5
(3) Sınıf çatışması: Monarşi, asiller,
orta ve alt-sınıflar arasındaki çatışmalarda Yahudilerin hep ezilen
tarafta olmaları.
6
(4) Psikolojik sebepler: pek çok bireysel-toplumsal
sorun karşısında her taşın altında suçlu olarak bir Yahudinin
aranması.
7
Anti-Semitizm, bu faktörlerin hepsi üzerinde oluşmuştur.
Anti-Semitizmin tarihini ve Oryantalist geleneğin oluşumundaki
yerini anlamak, bizzat Oryantalizmin anlaşılması açısından önemlidir.
Ancak, aynı derecede önemli ve bu makalenin temel fikri olan husus,
Batı Hıristiyan tarihinde anti-Semitizmin yukarda bahsedilen
sebeplerden olduğu kadar anti-İslamizmden de kaynaklandığı,
dolayısıyla Oryantalizmi şekillendirdiği gerçeğidir. Bu husus, 2000
yıllık Hıristiyan tarihi bağlamında değerlendirildiğinde Hıristiyan Batı
3
E. Said (1978/1995) a.g.e., s.27-28.
4
Bu konuda bkz.: Flannery, Edward H. (1985) The Anguish of the Jews:
Twenty-Three Centuries of Antisemtism, N.J: Paulist Press, s. 3-24; S. W.
Baron (1952-1983) A Social and Religious History of the Jews, 2nd ed., I-
XVIII, Philadelphia: Jewish Publication Society of America, 1957, c. IV,
s.102.
5
Lester A. Little (1978) Religious Poverty and the Profit Economy in
Medieval Europe, Ithaca:
Cornell University, s. 42-57.
6
A. & H. Cutler (1986) Medieval Roots of Anti-Semitism, Notre Dame,
Ind., s. 394.
7
Cohn, Norman C. (1962) Pursuit of Millennium: Revolutionary Messianism
in Medieval and Reformation Europe and Its Bearing on Modern
Totalitarian Movements, London:
Mercury Books, s. 69-74.
120
ve Müslüman Doğu arasındaki ilişkileri anlamlandırmamıza da katkı
sağlayabilir.
Yahudi-Hıristiyan tarihçilerine göre, Batı Hıristiyan tarihindeki
anti-Semitizmin
8
temelleri aslen Hıristiyan teolojik argümanlardaki
8
Günümüzde Anti-Semitizm tartışmaları açısından hatırlanması gereken bir
başka husus vardır. İster akademik toplantılarda isterse başka ortam ve
bağlamlarda olsun, Yahudi dinine mensub olanlar, her konuyu,
antisemitism ve yahudi ‘diasporası’ bağlamında sunma eğiliminde
görünmektedirler. Oysa bir sosyolojik gerçeğin ihmal edilmemesi gerekir.
O da ‘arketipik diaspora’ örneği olarak sunulan İsrail dışındaki yahudilerin
bugünkü diasporaları bir problem alanı olmaktan çıkmış ve gönüllü bir
diasporaya dönüşmüştür. Çünkü, Yahudi araştırmacı Benjamin Neit-
Hallahmi’nin ifadesiyle, hem İsrail’in bir siyonist kolonyalist işgalci
devlet olarak kurulması hem de 20. y.y. başlarından itibaren Batı’daki
yahudilerin sosyo-ekonomik ve politik durumlarının iyileşmesi ve hatta
asimilasyona dönüşmesi, bugün tanımlanmak istendiği şekliyle yani
‘İsrail’e gitmek isteyip de gidemeyen yahudilerin sürgündeki acıklı hali’-
anlamında diasporik kimliği sona erdirmiştir. Zaten dünyada toplam
sayıları yaklaşık 13 milyonu geçmeyen ve bunun sadece 3-4 milyonu
İsrail’de bulunan yahudilerin bulundukları pek çok Batı ülkesinde ve hatta
müslüman ülkede gönüllü olarak kaldıkları, bırakıp da İsrail’e/Arz-ı
Mev`ûd’a dönmeyi istemedikleri bilinmektedir. Batı ülkelerindeki
yahudilerin ‘gentile’ topluma asimile olmuş olmaları da dönmeyişlerinde
rol oynamaktadır. [C.Goldscheider and A. S. Zuckerman (1984) The
Transformation of the Jews, Chicago: The University of Chicago Press,
s.231-232; B. Beit-Hallahmi (1992) Reflections on the History of Zionism
and Israel, London: Pluto Press, s.196-205.] Bugün gerçekten sosyolojik
anlamda bir diasporadan bahsedilecekse eğer, bu, Filistinlilerin de (hatta
hıristiyan Filistinlilerin de) dahil olduğu müslüman diasporası’dır.
İngiltere’de Surrey Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yahudi-Hıristiyan
Tarihi öğretim üyesi Prof. Michael Prior’ın belirttiği gibi İsrail’in kuruluşu
ve ‘Aliyah’ yani ‘yahudiler için dönüş kanunu’, Filistinlilerin sürgünüyle
ve en temel haklarının yokedilmesiyle gerçekleşmiştir. [M. Prior (1997)
The Bible and Colonialism – A Moral Critique, Sheffield: Sheffield
Academic Press, s.198.] O halde hem Filistin diasporası hem de genel
olarak mesela Avrupa’da yaklaşık 15 milyonu bulan bir müslüman nüfüs,
kolonyalizmin mirası olarak azınlık/göçmen statüsünde her türlü
‘gettolaşma’ problemiyle karşı karşıyadırlar. Bu diasporanın müslüman
ülkelerdeki siyasal-ekonomik gerilikle ilgisi şüphesiz bulunmakla beraber
özellikle en az Anti-Semitizm kadar Filistin diasporası ve mağduriyeti de
objektif ve yansız bir tarih anlayışına sahip olanların hatırlamakta